Liverpool menajeri Jurgen Kloop'un Manchester City için ocakta şampiyonluklarını ilan ederler demecine "Daha 10. haftada kimse kimseyi şampiyon ilan edemez. Hiçbir takım beş yada altı ay arka arkaya kazanamaz, bu gerçekçi olamaz bu sebeple Kloop'un 'Şampiyon ocakta belli olacak' söylemi yersiz." diye cevap veriyordu tecrübeli teknik adam Pep Guardiola. Sezona fırtına gibi başlayan Galatasaray'ın da bir yerde kaybedeceği malumdu, namağlup şampiyon olmak taraftarın "tatlı bir rüyasıydı" ve dün gece Trabzon'dan puan almadan ayrıldı sarı-kırmızılılar. Olsun, canları sağ olsun da, keşke kötü oynayarak ve hakemin hiç etkisi olmadan başı önde terk etselerdi sahayı ama tam tersi oldu, haftalar boyu Galatasaray üzerine yapılan "algı operasyonları" işe yaradı ve saha içindeki topçulardan ziyade Halis Özkahya'nın ön plana çıktığı bir karşılaşma olarak tarihe yazıldı Trabzonspor'un 2-1'lik galibiyeti.
Maçtan sonra Galatasaray'ın Brezilyalısı Fernando yayıncı kuruluşa verdiği röportajda üç-dört cümle ile maçın analizini yapmış:"Bugün istediğimiz oyunu oynayamadık. Özellikle ikinci yarıya iyi başlayamadık. Duran toptan yemememiz gereken bir gol yedik. Takdir haklarını sürekli rakipten yana kullanan, bizi oynatmayan bir hakeme karşı oynadık. Böyle bir hakemle oynayınca da işler daha da zorlaşıyor. Sonuçta biz lideriz. Niye lideriz? İyi oynadığımız için lideriz. Ne yazık ki bugün top oynamamıza izin verilmedi. Bırakın top oynayalım. Altımızda bulunan rakiplerimizin bizi futbolla geçmeleri lazım; hakem kararlarıyla geçmeleri şık olmuyor"... Fernando memlekete yeni geldi o bilmez, Maicon, Mariano, Feghouli, Gomis de tanımaz, toplumsal hafızamız zayıf olduğu için çoğu Galatasaray'lı da unutmuştur da, biz hatırlatalım maçın hakemi Halis Özkahya'nın kim olduğunu... Halis Özkahya, saha içinde futbolculara "abuk sabuk" konuşan, Galatasaray-Fenerbahçe derbisinde yüzüne tüküren Fenerbahçeli Meireless hakkında rapor yazıp, Federasyon tarafından "hayır, biz videoları izledik, senin yüzüne tüküren olmadı" mealen bir yazı ile "yalancı" yaftası yapıştırılan ve "onuru ve şerefi" için hakemliği o gün bırakıp, kutsal mesleği olan öğretmenliğe dönmesi gerekirken hakemliğe devam eden ve benim nazarımda "yok hükmünde" bir hakemdir. Hal böyle olunca, Bero'nun Fernando'dan "az daha topu alacaktı" müdahalesine kırmızıyı da göstermez, Muslera'nın kale sahası içinde itilmesine de göz yumup, "Görmüyor musun?" diyen Uruguaylı'ya sarı da gösterir, formadan arkadan çekmelere sarı kart gösterilmesi uygulamasını da unutur, yerde yatan arkadaşının dövülmesine dur diyen Feghouli'yi de oyundan atar... Blogta Halis Özkahya'nın yönettiği maçları yazarken, sık sık değindiğimiz gibi "serseri mayın" gibidir İstanbul bölgesi hakemi,"kafasına göre takılır"...
FIFA'nın en büyük tebliğlerinden biri olan "Oynamayı çalışanı koruyacaksın"ı tersten anlayıp "oynatmayanı koruyan" bir hakem olunca sahada Tudor'un hafta boyunca Florya'da çalıştırdıklarının da pek bir hükmü kalmıyordu. Geçen hafta Malatya'da kaybettikten sonra "yönetim kurulunun yarısı istifa eden" Trabzonspor'da Rıza Çalımbay yeni takımına "ya hep ya hiç" diyerek motive etmiş, seyirci desteği ile güçleri yettiğince Galatasaray'a baskı kurup, "oyun oynatmamaya" odaklanmıştı. Başarılı da oldu ev sahibinin hocası, topu rakip kaleye Feghouli'nin bir kaç denemesi dışında pek taşıyamadı ilk devre Galatasaray ve Cezayirli oyuncunun atılmasıyla Gomis ikinci yarı iyice "susuz" kaldı, zaten Tudor da bu sebeple golcüsünü yanına alıp, Rodriguez-Eren ikilisiyle yeni bir oyun tarzı denemiş oldu...
Galatasaray ilk haftalara göre rakip yarı sahada yukarıda belirttiğim nedenlerle "silik" kalırken, defansında da ilk defa bu kadar pozisyon verdi rakip forvetlere, özellikle geçen sezonun hastalığı olan "yan top" krizine tekrar girdi sarı-kırmızılılar. İlk devre iki yada üç defa taç ve kornerden gelen toplarda Trabzonsporlular tehlike yaratırken, yenilen golde de kafayı rahatça vurdu Uğur Demirok. Kazanan takımı bozmayı pek sevmez Igor Tudor ama nedense Latovlevici'nin gelişi sonrası Linnes'i kesti, sonra o bölgeye Denayer'li bir kaç deneme yaptı, olmadı Belçikalıyı stopere monte etmeye çalışıyor şimdi de yedekte olduğuna göre sakatlığı geçmiş olan Serdar'la başlamalıydı bugün maça Hırvat hoca... Serdar Aziz-Maicon ikilisi iyi bir uyum yakalamışken, "dosta güven, düşmana korku" misali iki ceza sahası içinde de etkili olabiliyorlardı, Denayer'le bu olmuyor maalesef.
Ha sahi, yabacı sayısının sınırsız olması hala birilerini rahatsız ediyor mu? Galatasaray kaybedince pek ses soluk kesildi de?
STAT: Medical Park
HAKEMLER: Halis Özkahya, Kemal Yılmaz, Hakan Yemişken
TRABZONSPOR: Onur Recep Kıvrak, Pereira, Uğur Demirok, Durica, Mustafa Akbaş, Onazi (Dk. 89 Hubocan), Okay Yokuşlu, Bero (Dk. 57 Abdülkadir Ömür), Yusuf Yazıcı, Olcay Şahan, N'Doye (Dk. 90+3 Castillo)
GALATASARAY: Muslera, Mariano, Maicon, Denayer, Linnes, Tolga Ciğerci (Dk. 72 Yasin Öztekin), Selçuk İnan (Dk. 54 Rodrigues), Ndiaye, Fernando, Feghouli, Gomis (Dk. 54 Eren Derdiyok)
GOLLER: Dk. 49 N'Doye, Dk. 69 Yusuf Yazıcı (Trabzonspor), Dk. 86 Rodrigues (Galatasaray)
KIRMIZI KARTLAR: Dk. 45 Olcay Şahan (Trabzonspor), Dk. 45 Feghouli, Dk. 90+1 Ndiaye (Galatasaray)
SARI KARTLAR: Dk. 28 Muslera, Dk. 73 Maicon, Dk. 88 Rodrigues (Galatasaray)