15 Ekim 2017 Pazar

Atiker Konyaspor:0-2:Galatasaray


Bu sefer de Konyaspor'lu Selim çıktı kameraların karşısına ve iddalı konuştu Galatasaray maçı öncesi: "Benim Konya’da 9. sezonum. Bu zamana kadar Galatasaray karşısında hiç galip gelemedik. İnşallah bu maç galip geliriz ve Galatasaray’ı durduran takım oluruz. Güzel bir galibiyet alacağımıza inanıyorum. " Oysa bu sene, Antalyaspor'luları dışında Galatasaray'ın oynadığı rakipleri hep konuşmuş, hepsi de sahada "boylarının ölçüsünü" almıştı... Yapmayın kardeşim, "kızdırmayın aslanı", sonra parçalıyor, üzülüyorsunuz... 2000 yılındaki UEFA finali öncesi Arsenal'in hocası Arsene Wenger kupanın kazanılması sonrası kutlamalarda kullanılmak üzere şampanyalar sipariş etmiş, finali kaybedince jest yapıp, kasa kasa şampanyayı Galatasaray soyunma odasına yollamıştı. Bu gece sarı-kırmızılı topçuların maçtan sonra soyunma odasında yedikleri etli ekmekleri Selim Ay ısmarlamış olmasın... Mümkündür...


Milli aranın istim üstündeki takımlara yaramadığını Antalya beraberliği ile "acı" bir şekilde yaşamıştı Galatasaray'lı topçular da, bu sefer puan kaybına tahammülleri yoktu, hele ki Fenerbahçe derbisi öncesi. Igor Tudor maçın ne kadar kritik olduğunu şüphesiz ki anlatmıştır oyuncularına ama kart cezası sınırındaki Serdar Aziz'le maça başlamamak, hocanın da kafasında derbi karşılaşması olduğunu gösteriyordu. Hal böyleyken, sahadaki topçular da ilk devre ruh gibi dolaştılar sahada, kafalar bir hafta sonrasını yaşar gibiydi... Taa ki, Rodriguez'in sakatlanıp yerini Selçuk İnan'a bırakana kadar. Kaç sezondur bilmem, sayısını unuttuk, Selçuk kendisini Galatasaray'a transfer ettiren ve takım kaptanlığına kadar yükselten oyun tarzını bırakmış, "yana yana, geriye geriye" oynarken, ilk defa istatistik kağıdına oynamadı, cesurca "ısrarla" ileri oynadı ve Gomis'in attığı ilk golde asistle birlikte takımı sürekli olarak ileriye taşıyan adam oldu. Igor Tudor, "kaptanına" hep sahip çıkmıştı, bu gece de "keyfini" sürebilir bu ısrarının da, Selçuk da maçtan sonra "sosyal medyaya" baktığında şunu görecektir: Forma çıkarma hadisesi bir yana, "kaçak güreşmeyip" Prekazi'nin formasına layik oynadığında taraftar kendisini alkışlayacaktır...


Yabancı oyuncu sınırlanmasının konuşulduğu bu günlerde, Tudor'un Konyaspor karşısındaki ilk onbir tercihi de tarih kitaplarına geçecek türdendir, İstiklal Marşı okunurken Galatasaray formasıyla sahada Türk oyuncu yoktu, belki de ilk defa Türkiye Liglerinde bir takım yerli oyuncu olmadan sahadaydı... Tabii ki, bu hadise Galatasaray'ın "uygun adın marş marş" yürüyüşünü durdurmak için bu hafta içinde bolca konuşulacaktır da, Selçuk Inan'ın milli maçta ve bu gece Konya karşısındaki formu, kaliteli yabancının Türk topçuları nasıl değiştirdiğine dair kimse tek kelam etmeyecektir. Forma garantiyken "yatanlar", pabucun pahalı olduğunu görünce çalışmaya da başladılar ve formayı "tırnaklarıyla kazıyarak" sırtlarına geçiriyorlar...32. dakikada oyuna giren Selçuk, oynadığı oyunla, belki de Fenerbahçe karşısında ilk onbirde sahaya çıkacaktır...

Gomis attığı goller, Maicon yaptığı yerinde müdahaleler, Fernando da "savunma beyni" olarak her maç sonrası adından söz ettiriyor ama Galatasaray adına sahada Feghouli diye bir yıldız pırıl pırıl parlıyor, sağdan atıp soldan geçiyor, bacak arası yapıyor, topuk pasla rakibi pazara yolluyor ve ceza sahası dışından da oldukça tehditkar. Tribünler böyle topçulara bayılır, onlar da taraftarla bütünleşince daha da "coşarlar", Sofiane Feghouli de "bayrak adam" olma yolunda son sürat ilerliyor. Sakatlıktan döndüğünde Tolga Ciğerci artık formayı geri almak için Cezayirli meslektaşına değil, Belhanda'ya bakacak zira geldiğinden beri bir türlü "alışamadı" takıma 10 numara. İstatistik sitelerini taramadım ama Belhanda'nın maç boyu attığı isabetli paslar bir elin parmaklarını geçmemiştir, hep rakibe verdi ayağına gelen topları... Eskiden gazeteler maçtan sonra kadroları verir, topçuların adlarının yanına parantez içinde yıldız verirdi, Belhanda Konya maçında (*) aldı bizim nazarımızda...


Seyircisiz maçları oldum olası sevmedim, hazırlık karşılaşması havası yaratıyorlar televizyon karşısında biz seyredenlere de, ev sahibi taraftar suç işlediyse, rakibi cezalandırmanın manası ne anlayışıyla deplasman tribünün açılması da "eyyam" dışında bir şey değil. Deplasman tribünü de derbiler de kapatıyorlar ya, o zaten yakışıksız, anlamsız, manasız, futbolun ruhuna aykırı... Kapatmayın kardeşim tribünleri, kapatmayın... Suçlu olan cezasını çeksin de, bütün şehri cezalandırmanın anlamı ne?


Maçın hakemi ile ilgili iki kelam ederek bitirelim bu geceki yazıyı. Özgür Yankaya, dört sene evvel Gaziantep-Galatasaray maçında yaptığı refleksin hala "baskısını" yaşarcasına düdük çaldı bu gece Konya maçında. Basından gelen tepkiler o kadar bilinç altına yerleşmiş ki, düdüklerini hep ev sahibinden yana kullandı, Galatasaray lehine kolay faul çalmaktan kaçındı, sarı-kırmızılılara faul verirken hep tereddüt etti ki, Gomis'e Ali Turan'ın yaptığı penaltıyı bile top kaleciden dönüp, ceza sahası dışına uzaklaştıktan sonra 5 saniye arayla çaldı... Yapma hocam...


STAT: Konya Büyükşehir Belediye Stadyumu
HAKEMLER: Özgür Yankaya, Baki Tuncay Akkın, Serkan Ok, Serkan Çınar
ATİKER KONYASPOR: Serkan, Skubic, Ali Turan, Filipovic, Ömer Ali, Bourabia, Jonsson (Manyama), Musa Araz, Fofana (Ezekiel 73), Milosevic, Friday Eze (Evouna 66)
GALATASARAY: Muslera, Mariano, Maicon, Denayer, Latovlevici (Serdar 79), Feghouli, Belhanda, Ndiaye, Rodrigues (Selçuk 32), Fernando, Gomis (Eren 81)
GOLLER: Gomis 54 ve 77
SARI KART: Jonsson, Ali Turan / Ndiaye

Hiç yorum yok:

Blog Widget by LinkWithin