22 Mart 2018 Perşembe
Milli Takım Forması 2018-2019
Milli Takımın yeni sezon formaları dün itibarı ile taraftarın beğenisine sunuldu. Özellikle genç kesim yeni formaları beğenirken, bizim gibi "eskiler" hala yüzlerini ekşitip, ısrarla "Milli takımın tek tip forması olmalı" anlayışındayız. Formaların dizaynı konusunda belki hem fikir değil taraftarlar ama fiyatının pahalılığında herkes hem fikir. Asgari ücretin 1600 lira olduğu Türkiye'de ulusal takım formalarının 300 lira olması pek akıl karı değil zira milli takım fakir-zengin, kadın-erkek herkesin takımı ve ay yıldız üzerinden "kar" yapmaya çalışmak yanlış bir uygulama. Federasyon nasıl ki "turkuaz" rengi hatasından dönüp formaları kırmızı ve beyaza çevirdi, ki hala ne anlamı olduğunu bilmediğim siyah renk ara ara kullanılmış, şimdi de taraftarın tepkisini görüp, fiyat konusunda bir ayarlama yapmalı...
Bu arada biz hala eski ve orjinal formalarımızı bekliyoruz...
20 Mart 2018 Salı
Fenerbahçe:0-0:Galatasaray
ultras/Movement'in Maç Onbiri:
1- "Alex'i hoca, Ali Koç'u başkan yapmaya GELİYORUZ" diye oldukça iddialı gidiyordu Galatasaray taraftarı Kadıköy'e. Aslında istatistiklere bakılırsa, Aziz Yıldırım'ın başkan, Aykut Kocaman'ın Fenerbahçe teknik direktörü olması Galatasaray adına en hayırlısı zira birinin başkanlığında Galatasaray sayısız defa şampiyon olurken, diğerinin hocalığında Galatasaray derbilerde "psikolojik" üstünlüğü eline geçirip, Kadıköy'de kolay yenilmiyor. 2018'in ilk Galatasaray-Fenerbahçe derbisi cumartesi gecesi Kadıköy'de oynandı ama Galatasaray maça cuma gecesi Türk Telekom Stadyumunda 28 bin taraftarının önünde çıktığı antrenmanla başlamıştı aslında. Fatih Terim, iki takım arasındaki oyuncu kalitesinin kendi takımından yana olduğunun bilincinde, derbide rakibe tek avantaj sağlayacak konunun "gerginlik" olduğunu bilerek oyuncularını sakin kalmaları ve takımlarını eksik bırakmamaları konusunda iyi motive etmişti. Bu "tecrübesi" de cumartesi maç içinde farkını gösterdi, her türlü "provakasyona", kasti tekmelere rağmen sadece top oynamak idi niyetleri Galatasaraylıların. Top çeviren, pozisyon arayan deplasmana gelen sarı-kırmızılılar iken, Fenerbahçeliler ise "hakemin idare edeceğinin" farkında, faullerle kesiyordu atakları... Buna rağmen ilk devre Gomis'le ve Rodriguez'le Volkan'ı tehdit edecek pozisyonlar da buldu Fatih Terim'in öğrencileri de arzu edilen gol sevinci yaşayamadılar. Buna karşın Fenerbahçe adına ilk devredeki en tehlikeli atak Maicon'un anlık duraksamasından yararlanan Soldado'nun Mehmet Ekici'ye verdiği pasta Muslera'nın kurtarışıydı.
İkinci devre Galatasaray yine arzuluydu, Rodriguez'in ve Nagatomo'nun şutlarında Volkan başarılıyken, Fenerbahçe'nin Alper, Fernandao ve Guliano ile geliştirdiği ataklarda Muslera klasını konuşturmasını bildi. Ve maç başladığı gibi bitmeye doğru giderken, Maicon'un direkten dönen topu ile Tolga'nın penaltı noktası üzerinden fileleri havalandıramaması Galatasaray'ın bir derbide puanla yetinmesine, Fenerbahçe'yi de altı puan gerisinde tutmasına vesile oluyordu...
2- Maç sonu değerlendirmesi yapıldığında, derbiye kalecilerin damga vurduğu gözüküyor. Son haftalarda "vefabilmez" ve hayatı günübirlik yaşayan Galatasaray "taraftarı?" tarafından eleştirilen Fernando Muslera kalesinde oldukça konsantre ve güvenli dururken, rakiplerin son topları beceriksizce kullanmasında da Muslera korkusu vardı aslında. Ayrıca, sezon boyunca yenilen yan toplardan dersler çıkarılmış ve "zayıf" taraf olan arka direğe Linnes'i görevlendirmeye başlamıştı Uruguay'lı kaleci. Oyun içinde gelişen bir ortada Alper'e vurdurulan kafa vuruşu dışında da yan top tehlikesi yaşamadı Galatasaray kalesi. Fenerbahçe kalecisi Volkan da Beşiktaş maçında gördüğü "manasızca" kırmızı kart sonrası hocası ya da yönetim tarafından uyarılmış olacak ki, hiç görmediğimiz kadar sakindi cumartesi gecesi. Oysa bizim bildiğimiz Volkan mevzu çıkarmak için uğraşır, istediğini de kolayca alırdı.
3- Fatih hoca artık ideal kadrosunu oluşturdu ve içeride-dışarıda aynı on birle oynamaya başladı. Savunma dörtlüsü Mariano'nun cezalı olması sebebiyle Linnes'le takviye edilirken, Norveçli savunmacı rakip yarı sahada çok gözükmemesine rağmen savunmada pek de aksamadı. Karşı taraftaki mevkidaşı Yuto Nagatomo ilk yarı Dirar karşısında fiziksel olarak zayıf kalsa da, hareketli ve inatçı yapısıyla yine görevini layıkıyla yapmış oldu. Serdar ve Maicon ikilisi de Maicon'un ilk devre yaptığı tek hata dışında kusursuz oynarken, futbol tanrıları Brezilyalı topçudan yana olsa Maicon Galatasaray tarihine adını yazdıran oyuncu olabilecekti. Maicon'un partneri Serdar Aziz de maç boyu Soldado'ya nefes bile aldırmadı ve İspanyol oyuncu 77. dakika kenara alınmak zorunda kaldı.
4- Derbi öncesi herkesin aklındaki en önemli sorulardan biri Fatih Terim'in Kadıköy'de sakatlıktan yeni kurtulan Fernando ile mi yoksa form grafiği her maç daha da yükselen Donk ile mi başlayacağıydı. Hoca, tecrübeye güvenmişti ve kararında da oldukça haklı çıktı zira Brezilyalı sakatlanıp oyundan çıkana kadar üstün futbol sezgisi ile Fenerbahçe'nin bir çok atağını başlamadan bitirirken, oyunu Galatasaray'ın elinde de tutuyordu. 58. dakika Donk'un Fernando'nun yerine oyuna girmesinden sonra Hollandalı oyuncu her ne kadar göze batan hata yapmasa da Selçuk ve Belhanda'ya orta sahada gereken desteği gösteremedi ve Fenerbahçe, Galatasaray kalesine daha çok adamla, daha kolay gelebildi. Karşılaşma sonrası sakatlığının pek ciddi olmadığını belirten Fernando yüreklere su serpti zira şampiyonluk yolunda kendisine çok ihtiyacımız olacak...
5- Ligin gol kralı ve her maç "leblebi" gibi gol atan Gomis bu derbiyi maalesef "boş" geçti. Sami Yen'deki maçı da golsüz kapamıştı. İlk devre iki, ikinci yarı da bir pozisyon buldu ama kısmetsizdi Fransız oyuncu. Gol atamasa da son dakikada iki rakip savunma oyuncusunu "bağlayarak" Tolga'ya maçı kazandıracak pası da atan yine Gomis'ti ama gurbetçi topçu sezonun ilk devresinin ilk haftalarında sayısızca gol attığı ayak içi plaselerinden birini daha yolladı Volkan'ın kalesine ama Fenerbahçeli kaleci başarılıydı.
6- Şans mı denir, tılsım mı denir, büyü mü denir bilemiyorum ama artık Kadıkoy'deki maçlarda mantık dışı, tuhaf işlerin olduğunu kimse inkar edemez. Prekazi diyordu ya "Topun canı var" diye, o top Fenerbahçe kalesine bir türlü girmek istemiyor. Özellikle şuna ne denir; 17 Mart 2012'de Fenerbahçe-Galatasaray maçını Bülent Yıldırım yönetiyor, Galatasaray'ın başında Fatih Terim, Fenerbahçe başında Aykut Kocaman var, maç berabere bitiyor, son dakika Baros'un vuruşu Migros tribünü tarafındaki kale direğinden geri dönüyor. Aradan 6 sene geçmiş, yine aynı tarihte bir derbi var, hakem yine Bülent Yıldırım, teknik adamlar tekrar aynı hocalar ve maç yine berabere biterken, Maicon'un son dakikalarda serbest vuruşu yine aynı kale direğinden geri dönüyordu... Bunu kim bana, hangi mantıkla açıklayacak?
7- Karşılaşmanın hakemi açıklandığında derin bir eyvah çekip, "Yine berabere bitecek bu maç" dedim. Blog sayfalarında burada ve burada Bülent Yıldırım'ın "idareci" bir hakem olduğunu ve "ne şiş yansın ne kebap" hesabı maç yönettiğini yazmıştık. Fırat Aydunus'u bekliyordum derbi hakemi olarak ama Türkiye Futbol Federasyonu mu yoksa MHK mi bilmem, birileri bu maç sonrası ortalığın sakin kalmasını istemişler ve Bülent Yıldırım'ı seçmişler. "Görevini" de başarıyla yerine getirdi maçın hakemi, daha ilk dakikalarda Mehmet Ekici'nin Feghouli'ye kırmızı kartlık hareketine kart dahi çıkarmadı, daha sonra Ekici yine "daldı" yine kart yok, Soldado eline vuruyor kart yok, Soldado Serdar'a dirsek atıyor yine kart yok, Valbuena Maicon'u yıkıyor hala kart yok...Yok ve yok... Ev sahibi tribünleri germemek lazım değil mi? Skrtel, Gomis'in kafasına tekme atınca ayıp olmasın diye sarı kart gösteren Bülent Yıldırım'ı da "iyi çalışmış" Fenerbahçe hocası ki, Galatasaray ataklarını zayıf bir Anadolu takımı misali faullerle kesme talimatı verirken oyuncularına, ceza sahasına girer girmez "bırakın kendinizi" demişti forvetlerine. Derbi maçlara Bülent ve Cüneyt gibi "hesap yapan"lar yerine cesur Fırat gelsin de yardımcısı Alex olmasın ama...
8- "Aykut Kocaman, bu ülkenin futbol çölünde bir vahadır. Kocaman'ı diğer meslektaşlarından ayıran temel özelliği, ne yokluklar içerisinde kurduğu istikrarla takımına oynattığı kişilikli oyundur, ne de futbolda kimi dizilişlerin "demokratik" olmadığını öne süren sıradışı bakış açısıdır. Onun yalnızlığı, yaşamsal önemdeki bir puan mücadelesinin sonrasında sarf ettiği sözlerle başlar: "Rakibimizi elle atılan bir golle yenmek istemezdik. Üzgünüm." Galibiyet ve üzüntü sözcükleri Kocaman'ın tertemiz vicdanındaki rahatsızlığın dışavurumunda bir araya gelebilmektedir." diyor Aykut Kocaman'ı anlatan kitabının tanıtımında Barış Tut. Sevgili Barış'tan Aykut'taki değişimi de anlatan ikinci bir kitabı bekliyoruz artık, zira o sözünü ettiği "adam", artık oyuncularına taktik vermeyi bırakıp, her maç sonrası hakemlere "sallamakla" meşgul. Derbide de oyun boyunca hakem Bülent Yıldırım'ın çaldığı her düdük sonrası yan hakeme isyan eden, sırıtıp tebessümlerle hakemleri aşağılayan bir teknik direktör portresi var karşımızda artık... Biz Galatasaray'lılar olarak rakibin hocasının Aykut Kocaman olmasından memnunuz zira yıldız oyuncuları oynatmayıp, orta saha mücadelesini tercih edince, bırakın deplasmanları Kadıkoy'de bile Galatasaray kalesinde baskı kuramıyor...
9- Saha içinde "mevzusuz" geçen maçı, saha dışı faktörlerle Fenerbahçe yönetimi germeye çalıştı cumartesi gecesi. Galatasaray tribünü önüne konan hoparlörlerle sarı-kırmızılı taraftarın sesi kesilmek istendi. Yazıktır, ayıptır... Bunu sosyal alemde Galatasaray taraftarı çok yazdı ama raporuna yazacak bir gözlemci olmayacaktır. Oysa UEFA'ya bağlı bir Avrupa Kupası maçı olsa, o hoparlörler oradan kaldırılmadan maç başlatılmazdı. Bu skandaldan daha beteri de Fenerbahçe Spor Kulübünde yönetici sıfatı taşıyan bir "şahsın" Galatasaray tribününe yapmış olduğu el-kol hareketleridir. Galatasaray yönetiminin söz konusu kişi ile ilgili gerekli işlemleri yapacağına inanıyorum da merak ettiğim bu şahsın eğer evli ve çocukluysa, maçtan sonra evine gidince karısının ve çocuklarının yüzüne nasıl bakacağıdır. Ayıp...
10- Fenerbahçe tribünleri Galatasaray'ın Kadıkoy'de 19 sene galip gelememesine atıfta bulunmak için kale arkasında ve maraton tribününde bez pankart ve kartonlarla koreografi çalışması yapmayı denediler hafta sonu oynanan derbide. Evet, denediler de pek başaramadılar. Kale arkasında açılan kanarya-aslan temalı boyama pankart anlaşılırdı ama kartonlarda yazılanı okumak için televizyon başında epeyce zorlandık. Stadyum anonsçusunun "Arkadaşlar, kareografi başlamadı, kartonları indirin" anonsu yapılırken, bazı kişilerin karton kaldırması, bazı taraftarların oralı olmaması ise deplasman tribününe gelen bu işin ustalarını epeyce güldürdü. Bakın arkadaşlar, Beşiktaş tribünü gibi yapın, bu işleri ustası ultrAslan'a bırakın ve belki beste yapmak, belki konfeti atmak gibi başka uğraşlara girin...
11- Galatasaray, Kadıköy'de aldığı beraberlik ile Fenerbahçe ile arasındaki 6 puanı koruyarak, rakibini zirve yarışından epeyce uzaklaştırırken, pazar gecesi Beşiktaş'ın Başakşehir karşısında kaybetmesi sonrası şampiyonluk yolunda önemli bir avantaja sahip oldu. Milli takım arasından sonraki hafta Galatasaray kendi evinde Trabzonspor'u yenerse, Başakşehir Akhisar deplasmanında puan kaybedecektir ve puan farkı tekrar dört olacaktır. Bundan sonra sarı-kırmızılılara kalan da iyi konsantre olup, önlerindeki maçları almak ve 21. şampiyonluğu kucaklamak olacaktır... Haydi inşallah...
STAT: Ülker
HAKEMLER: Bülent Yıldırım, Ekrem Kan, Kemal Yılmaz
FENERBAHÇE: Volkan Demirel, Şener Özbayraklı, Neustaedter, Skrtel, Hasan Ali Kaldırım, Mehmet Topal, De Souza, Dirar (Dk. 72 Fernandao), Mehmet Ekici (Dk. 60 Alper Potuk), Giuliano, Soldado (Dk. 77 Valbuena)
GALATASARAY: Muslera, Linnes, Maicon, Serdar Aziz, Nagatomo, Fernando (Dk. 58 Donk), Selçuk İnan (Dk. 74 Tolga Ciğerci), Feghouli (Dk. 83 Sinan Gümüş), Belhanda, Rodrigues, Gomis
SARI KARTLAR: Dk. 46 Fernando, Dk. 90+4 Maicon ve Serdar Aziz (Galatasaray), Dk. 68 Dirar, Dk. 88 Skrtel (Fenerbahçe)
17 Mart 2018 Cumartesi
Galatasaray Antrenmanı
Yine bir Kadıköy deplasmanı öncesiydi, takımın başında Lucescu vardı, günlerce uğraştan sonra zar zor bilet bulabilmiştik derbiye ve takımın son idmanını ziyaret için Florya'ya gitmeye karar vermiştik. Tesislere vardığımızda kapılarının kapalı olduğunu gördük, "Taraftarız, takıma moral vermeye geldik" desek de, anlatamamıştık derdimizi. Pes mi edecektik? Ön kapı, arka kapı, teller, duvarlar derken, bir "delik" bulduk ve daldık tesislere. Bizi gören topçuların yüzlerinde tebessüm oluşurken, Lucescu'nun morali bozulmuştu da, artık içerdeydik, bizi dışarı çıkaracak kuvvet yoktu orada bizi.
Dün gece Fatih Terim'in organizasyonu ile Fenerbahçe maçı öncesi Galatasaray futbol takımının son antrenmanı taraftara açıldı. Hani taraftar sitelerini gezerken Brezilya'da olsun, Polonya'da olsun, Arjantin'de olsun derbi öncesi son idmanların taraftarlarca hınca hınç doldurulduğunu görür ve özenirdik ya, Galatasaray'ın idmanı da hafta içi mesai çıkışı bir saatte 28 bin taraftar karşısında yapıldı. Kenetlenmenin bir fotoğrafı bu ve dün gece orada bulunan 28 bin taraftar hayatları boyunca unutamayacakları tarihi bir ana şahit oldular.
Bu arada hani maçlarda meşale yasak ya, şu fotoğrafları gördükten sonra, "meşale serbest bırakılsın" demiyor musunuz acaba?
Antrenmanın tamamı şu linkte... Buyurun...
12 Mart 2018 Pazartesi
Sahalara Giren Girene
West Ham'ın kendi sahasında Burnley'e 3-0 kaybettiği maçta da takımlarının küme düşme hattına yaklaşmasına kızan ev sahibi taraftarlar sahaya girerek kulübün sahipleri David Gold ve David Sullivan'ı protesto etti.
Montpellier'le 1-1 berabere kalıp, arka arkaya altıncı maçtan da 3 puan alamayan ve ligin dibine demir atan Lille takımının öfkeli taraftarı da maçın sonunda sahaya atlayarak kendi futbolcularına saldırdılar. Güvenlik güçleri olaya müdahale edene kadar bazı futbolcuların tartaklandığı gözüktü...
Sana S..tir Git Demeyeceğim
"Bir kadınsın, hatta hoş da bir kadınsın bu yüzden sana s..tir git demeyeceğim."
Maurizio Sarri
Napoli Teknik Direktörü
İnter'le berabere kaldıktan sonra şampiyonluk ümitlerinin bitip bitmediğini soran kadın muhabire cevap verirken
Galatasaray:2-1:Atiker Konyaspor
ultras/Movement'in Maç Onbiri:
1- Galatasaray'ın deplasman takımı Konyaspor kalesine "ne var ne yoksa" yüklendiği maçın son dakikalarında sol kanattan Yuto Nagatomo'nun yaptığı ortada Sinan Gümüş "jeneriklik" bir vole ile ağları sarsınca, futbolcusundan taraftarına Türk Telekom Stadında kalbi sarı-kırmızı için çarpan herkes sevinçten ne yapacağını şaşırmıştı... Mehmet Özdilek'i görevden alıp, Sergen Yalçın'la anlaşan ve yeni hocalarıyla birlikte küme düşmeme hattından kurtulmak isteyen yeşil-beyazlı futbolcuların Galatasaray'a zorluk çıkaracağını herkes tahmin ediyordu da Galatasaray'ın rakiplerine iç sahada mutlak egemenlik kurduğu bu sene, Konya karşısında "ecel terleri" dökeceğini pek ummuyorduk. Maç toplantısında "kafaların derbide değil de bugünkü maçta olmasını" sıkı sıkı tembihlemiştir Fatih Terim oyuncularına da, esas onları maça konsantre eden ikinci dakikada gelen "şok" gol oldu aslında. Yine duran top ve yine gol yemişti Galatasaray. Bu işin artık mantıksal açıklamasını yapmak zor, "kara büyü" mü yapıldı Muslera'nın kalesine diye sormadan edemiyor insan. Bazı maçlar Muslera hata yapıyor, başka bir maçta stoperler forveti tutamıyor, diğer bir karşılaşmada rakibin en kısa topçusu inanılmaz zıplıyor ve Galatasaray öyle yada böyle bir şekilde o "yan topu" gol olarak kalesinden çıkarıyor. Konyaspor karşısında bu sefer de Selçuk ve Donk arka arkaya topu ıskaladılar ve Moke takımını öne geçiriverdi. Önce beraberlik, sonra galibiyet için "telaşlı" bir şekilde, taraftarın da iteklemesiyle Serkan'ın kalesine giderken Galatasaraylılar, geride boşluklar da verdiler ama bereket Volkan Şen'di hep topla buluşan, Eto'o olsaydı maç daha da zorlaşırdı Galatasaray adına. Deplasman takımı farkı açamadı ama ev sahibi de şanslı değildi, onlar da Gomis'in kaçırdığı penaltıyla beraberliği yakalayamadı, devre biterken Maicon'la direğe takıldılar ve içeri yenik gittiler.
Soyunma odası çıkışı sahaya Sinan ve Linnes'i sürererek başladı oyuna Fatih Terim, büyük bir kumardı, Mariano iyi oynarken kenara alınmış ve Sinan "maç çevirecek" kıvamda mıydı? "Kazanmak için risk almalısın" derler, hayat da risklerle doludur ve hoca oyuncusuna güvendi ve Galatasaray'a belki de şampiyonluğu getirecek "hayati" 3 puanı Sinan Gümüş aldı. Önce Gomis'e harika bir asist yaptı, sonrasında da uzun yıllar unutulmayacak bir golle galibiyeti getirdi...
2- Galatasaraylı topçular pazar gecesi maça çıkarken, bir yandan üç puanı kazanmayı arzularken, diğer taraftan da cezalı duruma düşmeyip bir hafta sonraki derbide arkadaşlarını yalnız bırakmamanın hesaplarını yapıyorlardı. Önceki maçlarda gördükleri sarı kartlar sebebiyle Mariano, Feghouli ve Fernando sarı kart sınırında bulunurken, hiç bir oyuncusunun kırmızı kart görmemesini istemişti hoca ama Mariano ilk devre biterken rakibine sert girince Fenerbahçe karşısında formayı Linnes'e kendi elleriyle teslim etti. Basın toplantısında Fatih Terim'e soruldu mu bilmem Mariano-Linnes değişikliği, zira Brezilyalı fena da oynamıyordu ilk devre ama belki hoca bu karta öfkelenip, derbi için Martin Linnes'i görmek istemiştir diye içimden geçmiyor değil. Dakikalar ilerleyip beraberlik golü gelmeyince sinirlerin gerildiği maçta sadece Mariano'yu kaybetmek az da olsa içimizi rahatladı, zira başka oyuncularımızın da "derbi oynama hakkını" ellerinden alabilirdi Halil Umut Meler...
3- Serdar ve Maicon ikilisinin uyumunu sürekli yazıyor, özellikle hava toplarındaki becerisi artık tartışılmaz bu ikilinin. Dün gece savunmada yine başarılıydılar, belki ilk devre bir kaç kez kontraya yakalandılar ama özellikle Serdar maçın ikinci devresi Konyaspor'un şişirdiği bütün hava toplarını başarıyla takım arkadaşlarına indirerek deplasman takımının Galatasaray yarı sahasında çoğalmasını önlerken, takımının baskısını da sürekli kıldı. Öte yandan, Fatih Terim galibiyet golü aradığı dakikalarda Ahmet Çalık'ı oyuna alıp, Maicon'un hava hakimiyetinden yararlanmak için Brezilyalı stoperi rakip kaleye yolladı. Maç öncesi kadrolar açıklandığında Denayer'i yedekte görünce, acaba Belçikalının iyileşmesi ile Fatih Terim yine Serdar'ın yerine Denayer'i oynatmaya başlar mı diye korkmaya başladım. Umarım bu denemeyi derbide yapmaz...
4- Son haftaların formda futbolcusu Garry Rodriguez dün gece Galatasaray takımının "en zayıf halkasıydı". Sol kanatta rüzgar misali rakip bekleri peşinden sürükleyen oyuncu gitmiş, eli belinde durarak top oynayan başka biri gelmişti sanki. Futbolcuların bazı maçlarda formsuz olması doğaldır, kabul edilebilir ve artık rakipler de Galatasaray'a önlem alırken Rodriguez-Gomis bağlantısını koparmak üzere taktik geliştiriyorlar. Önündeki arkadaşı gününde olmayınca Nagatomo da ilk devre pek bindirme yapamadı ama ikinci devre Konyaspor'un da iyice kendi ceza sahasına gömülmesiyle daha çok korner direği etrafında gözükmeye başladı Japon sol bek ki, "kankisi" Sinan'a yaptığı asistle de üç puana doğrudan katkı yapan oyunculardan biri oldu.
5- Fatih Terim 1-0 mağlup başladığı ikinci yarıya orta sahadan Donk'u kenara alıp, Sinan'ı Gomis'in yanına sürerken, Selçuk-Belhanda-Feghouli üçlüsü ile oyunu kontrol etmeye niyetlendi. Deplasman ekibi "kora kor" mücadeleyi bırakmış, kalesini savunmaya yeltenmişken, ara pas atacak, topu ters kanata yönlendirecek, forvete uzun ve isabetli top gönderecek teknik ayaklarına güvenmişti. Düşündüğü gibi de oldu, yeşil beyazlıların başlattığı her atağa kesen Serdar ve Maicon topu Selçuk'la buluşturup, kaptanın oyununu akıllıca yönlendirmesini sağladılar. Fernando'nun yokluğunda Donk, Brezilyalıyı hiç aratmadı, her maç daha üzerine koyarak oynadı. Maçın kırılma anlarından olan Volkan Şen'in 44. dakika kaçırdığı pozisyonda rakip ceza sahasından kendi ceza sahasına kadar 70 küsür metre koşup, Volkan'ın vuruşunu da bozan yine Donk'tu... Şimdi Fatih hocanın aklında deli soru: Fenerbahçe karşısında mücadeleci Donk mu yoksa maç eksiği olan ama "beyin" Fernando mu? Zor soru...
6- Maçın 73. dakikasında Gomis'le Moke'nin birlikte yükseldiği hava topu mücalesinde topu önünde bulan Belhanda iyi bir kontrolle ceza sahasına girince Konyasporlu oyuncunun müdahalesiyle dengesi bozuldu ama Faslı oyuncu kolayı seçip kendini yere bırakmadı, oyunu devam ettirdi ve vurduğu top kale direğine çarparak auta gitti. Peki, Belhanda orada düşseydi, hakem penaltı kararı verir miydi? Belhanda da biliyor, blog okuyucuları da biliyor ki ilk yarıda penaltı çalmış olan Halil Umut Meler, Galatasaray adına ikinci bir penaltıyı çalmazdı. İspatı mı? İlk yarıda Feghouli'nin ortasında elini açarak yerde müdahale eden Konyalı oyuncunun pozisyonuna devam diyen Halil Umut Meler değil miydi? Bir tane penaltı çaldı ya, ikinci çalınmaz diye bir kural mı var?
7- Kırılma anlarıyla akıllarda kalacak bir maçı izledik dün gece. Erken golle öne geçen deplasman ekibi ilk devre biterken Volkan Şen'le karşı karşıya bir gol kaçırdı ki, gol atmayı başarabilseler, Galatasaray'ın 2-0'dan geri gelmesi çok zor olurdu. Galatasaray adına da Gomis 20. dakikada penaltıda kaleci Serkan'ı geçebilse, sarı-kırmızılılar bu kadar zorlanmaz, diğer maçlarda olduğu gibi farklı bir galibiyetle ayrılabilirdi sahadan. Aynı şekilde, Gomis'in beraberlik golünden üç dakika sonra Belhanda'nın topu direk yerine filelerle buluşsa, kupadaki Konyaspor maçının bir tekrarı olabilirdi Türk Telekom'da... Olmadı, futbol tanrıları böyle uygun gördü ve heyecan son dakikalara kadar sürdü...
8- Maçta en çok tepkiyi çeken oyuncu Konyaspor'lu Volkan Şen oldu. Karşılaşma boyunca sık sık yere yatıp, ayağı kopmuş gibi acı çekip sedye çağrılmasına rağmen, yürüyerek sahayı terk eden Volkan, Galatasaray taraftarından bolca da sinkaf yedi. Bursaspor'da oynadığı ve şampiyonluk yaşadığı dönemde gelecek vaad eden bir potansiyeldi Volkan ama aklı saha içinden çok saha dışında olunca hep hocalarıyla sıkıntı yaşadı, kadro dışı kaldı. Fenerbahçe'den ayrılıp bonservisi elinde olmasına rağmen transferin son gününe kadar kendine takım bulamayan Volkan, Trabzon'a gelmiş, orada da istenileni veremeyince sezon ortasında yine transferin son gününde Konya'ya imza atmıştı. "Zaman çalma" girişimleriyle Galatasaray taraftarı yuhladı Volkan'ı da, kaçırdığı goller sonrası Konyalılar da "alkışlamadılar" herhalde. Maç sonrası televizyonda yorum yapanlar Volkan'ın Muslera'yı geçememesine "sakatlık dönüşü" vurgusu yapsa da,işin aslı Volkan Şen gol yollarında oldukça beceriksiz bir oyuncu. Fenerbahçe yıllarında atamadığı "kolay" gollerle sarı-lacivertli taraftarı az kudurtmadı...
9- Konyaspor'un yeni hocası Sergen Yalçın, kendine özgü karakteri ile futbol sahalarının ilginç profillerinden biri. Başına geçtiği takımlarda iyi başlangıçlar yapıp, sonunu getirememesiyle de meşhur bir hoca Sergen. Dün gece takımını Galatasaray'a karşı iyi hazırlamış, belli ki ilk maçta kendini ispatlamak için de iyi çalışmış Galatasaray'ı ama futbol kağıt üstünde değil yeşil sahada oynuyor, istediğin kadar taktik ver, sahada psikoloji ön plana çıkıyor ve dün de Galatasaray'ın amansız baskısına direnemeyen Konyalılar oyunu kendi ceza sahasında kabullenmek zorunda kaldılar. Sergen Yalçın da maç sonu yayıncı kuruluşa verdiği demeçte herkesin gördüğü bu gerçekten bahsetti, oyuncularına mücadelerinden dolayı teşekkür etti de konuşmayı orada noktalamak yerine sürdürmeyi yeğleyince "yerden yatan oyuncular, şov yapan topçular, garip penaltılar" gibi cümleler sarf ederek komik duruma düştü. 86. dakikaya kadar zaman geçiren Serkan ve Volkan Şen gibi Konyalılardı, hakemin verdiği penaltıda da Selim'in eli açıktı...
10- Galatasaray'da Bafetimbi Gomis durdurulamıyor, gollerini sıralamaya devam ediyor. Geçen hafta Karabükspor karşısında 4 gol attıktan sonra dün gece de 20. dakikada şans ayağına geldi ama en son 5 sene önce Lyon forması giyerken kaçırdığı gibi penaltı vuruşunda topu filelerle buluşturamadı. Yılmadı "kara panter" ve 69. dakikada kaleci Serkan Kırınıtılı'yı kafayla avladı ve gol sayısını 25e çıkardı. Bu arada golcülüğü yanında karakteriyle de övdüğümüz Fransız golcü, penaltıyı kaçırdıktan sonra rakip kaleciyi de tebrik etmeyi ihmal etmedi. Adamsın be Gomis...
11- Artık ligde son haftalara girilirken, telafisi olmayan maçlar da oynanmaya başlıyor, Üst sıradaki takımlar şampiyonluk ve Avrupa Kupası bileti için ter dökerken, alttakiler de "can havliyle" kümede kalmanın mücadelesini veriyor. Bu sert dönemlerde saha içindeki topçulara en büyük destek tribündeki taraftarlardan gelmeli. Nazar değmesin, Türk Telekom Stadı hınca hınç doluyor, biletler hızla tükeniyor da maça gelen taraftar bizim Sami Yen günlerinden bildiğimiz gibi "ateşli" değil. Yeni stadın oluşturduğu "rahatına" düşkün kitle sarı-kırmızı tribünlerde çoğunluğu oluştururken, ellerden cep telefonu düşmüyor. Dün gece maçın sonucuna ne kadar sevindiysem, twitterdan gördüğüm şu fotoğraf içimi o kadar burktu... Maç boyunca bırakın şu telefonu be kardeşim... Telefonsuz da yaşanıyor, biz yaşadık da, oradan biliyorum, hem de mutluyduk...
STAT: Türk Telekom
HAKEMLER: Halil Umut Meler, Mustafa Emre Eyisoy, Kerem Ersoy
GALATASARAY: Muslera, Mariano (Dk. 46 Linnes), Macion, Serdar Aziz, Nagatomo, Selçuk İnan, Donk (Dk. 46 Sinan Gümüş), Feghouli (Dk. 84 Ahmet Çalık), Belhanda, Rodrigues, Gomis
ATİKER KONYASPOR: Serkan Kırıntılı, Skubic, Selim Ay, Moke, Ferhat Öztorun, Jonsson, Volkan Şen (Dk. 57 Ömer Ali Şahiner), Bourabia, Milosevic (Dk. 75 Volkan Fındıklı), Fofana, Eto'o (Dk. 66 Jahovic)
GOLLER: Dk. 2 Moke (Atiker Konyaspor), Dk. 69 Gomis, Dk. 86 Sinan Gümüş (Galatasaray)
SARI KARTLAR: Dk. 5 Ferhat Öztorun, Dk. 19 Selim Ay, Dk. 58 Jonsson, Dk. 82 Bourabia, Dk. 85 Serkan Kırıntılı, Jahovic (Maç bittikten sonra) (Atiker Konyaspor), Dk. 40 Mariano, Dk. 56 Muslera, Dk. 60 Serdar Aziz, Dk. 74 Belhanda (Galatasaray)
5 Mart 2018 Pazartesi
Kardemir Karabükspor:0-7:Galatasaray
ultras/Movement'in Maç Onbiri:
1- Lig birincisi ile sonuncusunun karşılaştığı ve ne zirve takipçilerinin liderin kaybetmesi adına ümitlendiği ne de küme düşmeme mücadelesi verenlerin dipteki takımla farkı kapatma korkusu yaşadıkları pek sıradan bir maçı "sıradışı" hale getirmişti Karabükspor başkanının hafta içi yaptığı açıklamalar. Maddi sıkıntılar sebebiyle krize giren ve ligin devre arasında kadrosundaki bir çok futbolcuyu serbest bırakan, maçlara gençlerden ağırlıklı bir oyuncu kadrosu ile çıkan takıma ne hikmetse "bazı iş adamları" çıkmış "prim?!" vermiş ve Karabükspor takımı Galatasaray maçını kendilerine çıkış maçı olarak belirleyip, hedeflerini 3 puan olarak koymuşlar... Bugüne kadar alt sıralardaki rakipleriyle oynadıkları ve bir bakıma 6 puanlık maç diyebileceğimiz karşılaşmalarda ortalarda gözükmeyen "memleketsever" iş adamları, ne hikmetse ligin en güçlü takımını yenmesi için "hemşolarına" prim vermeyi akıl erdirmişler... Ev sahibi kulübün başkanı yaptığı açıklamalarla belki kendi takımını daha da hırslandırmak istedi de, motive olan Galatasaray takımıydı. İlk atakta gol bulup, dakikalar 20 olduğunda skorun 3-0 olmasına aldırmadan akın akın saldırdı sarı-kırmızılı futbolcular genç Çağlar'ın kalesine ve soyunma odasına giderken tabelada 6-0 yazıyordu. Dönüşte de aynı hırsla başladı Fatih Terim'in talebeleri ve maçta "asist hatriği" yapan Feghouli ile bir gol de buldu ama tartışmalı bir ofsayt kararı ile farkın açılması yan hakem tarafından önlendi. Kupa golcüsü olarak nam salan Sinan Gümüş, oyuna girdikten sonra ilk topla buluşmasında ligde de ilk golünü atarak maçın skorunu belirlemiş oldu... Kardemir Karabükspor başkanına "naçizane" bir tavsiyede bulunalım, "gizemli" iş adamlarının galibiyet halinde vermeyi planladıkları primleri yine o kişilerden istesin de yıllarca maaşlarından Karabükspor için her ay 20 liraya yakın para kesilen demir çelik fabrikası işçilerine dağıtsın, belki bir nebze vefa borçlarını öderler...
2- Karşılaşma öncesi Afrin'deki Zeytin Dalı Harekatında şehit olan askerlerimiz için bir dakikalık saygı duruşu yapılmıştı ve daha 30 saniye dolmadan "Şehitler Ölmez Vatan Bölünmez" tezahüratları yükselmeye başladı tribünlerden. Sloganlar anlamlı ve manidar da, keşke bir dakikalığına dahi bizim için hayatını feda eden şehitlerimizin manevi huzurlarında saygıyla başımızı eğip, içimizden Fatiha okuyabilseydik, sonra bağırırdık "Şehitler Ölmez Vatan Bölünmez" diye ki maç başlayınca da bağırıldı, çok da yerinde ve etkili oldu. Hatta maçın son dakikalarına doğru da Karabükspor taraftarları ile Galatasaray taraftarları hep beraber vatan sevgisini vurgulayan tezahüratlar yaptı... Güzel ülkemizin birlik ve beraberliğini göstermesi manasında çok güzel görüntülerdi...
3- Fatih Terim Bursa'ya 5 atan takımdan Linnes'in yerine Mariano'yu kadroya katarak çıkmıştı Karabükspor deplasmanına... Disiplinli ve görev adamı Linnes mi yoksa teknik ve becerikli Mariano mu? Hoca için "aşağı tükürsem sakal yukarı tükürsem bıyık" misali bir tercih olacaktır, kazanılan maçlar sonrası sahaya sürdüğü oyuncu konusunda Fatih Terim takdir alacak, kaybedilen maçlarda "keşke öbürü" oynasaydı denilecek. Cumartesi gecesi Brezilyalı oyuncu hocasının yüzünü güldürdü, savunmada onu zorlayacak rakibi olmayınca çokça sevdiği "hucum" işini yaptı, ki Garry Rodriguez'e attığı uzun mesafeli pasa şapka çıkartmak lazım, iki asistle maçın iyileri arasında yer aldı...
4- Rakip etkisiz olunca Serdar ve Maicon ikilisine pek iş düşmedi de sağ bekteki arkadaşı Mariano gibi sol taraftaki Nagatomo da maçı iki asistle tamamladı. Rakip oyuncunun kendi kalesine attığı goldeki orta istatistik dilinde asist olarak adlandırılıyor mu bilmem de o harika orta gol olmasaydı yazık olurdu, ben onu bilirim... 18. dakikada aynı ortayı bir kez daha yaptı, bu kez de Feghouli'nin savunmanın ayarını bozmasıyla Gomis farkı üçe çıkarıverdi. Yuto Nagatomo'nun takıma bu kadar kısa sürede alışıp, Galatasaray'ı sahiplendiğini gördükçe sezon sonunda Inter'e tekrar geri döneceğini düşünmek içimi burkuyor. Transferi için o kadar uğraş verilen Asamoah gelseydi bu kadar verimli olamazdı. Nagatomo'nun Milano şehrini ve Inter'i çok sevdiğini biliyoruz, umarım sene sonunda ne yapılıp edilip ikna edilir de "karakterli" ve iş ahlakına sahip bir topçumuz da uzun süreli kadromuzda yer alır...
5- Fatih Terim'in "sihirli değneğini" dokundurduğu oyunculardan biri Younes Belhanda. Faslı oyuncu Karabükspor karşısında yine takımı başarıyla yönlendirdi, belki asistleriyle ön plana çıkmadı ama sahada en fazla topla buluşup, rakip oyuncuları çalımlarıyla eksilterek ileri uç adamlarına rahat pozisyonlar yarattı. Her şey iyi güzel de, "neden kaleye şut atmazsın be adam?" diye de sormadan duramıyoruz. Daha önceki maç yazılarımızda da belirttik, Belhanda şut atmaktan çekiniyor, hatta ısrarla şut atmıyor... Feghouli'nin Gomis'e attırdığı Galatasaray'ın dördüncü golünde ceza sahası önünde rahat pozisyonda kaleyi görebilecekken, şutu düşünmeyip arkadaşına ara pas vermişti, faydalı bir hareketti ama orada kaleyi yoklasaydı da kimse ses etmezdi... İlk yarıda ceza sahası içinde topal buluştu ve şut attı ama top az farkla auta gitti, olabilir... Serbest vuruşları ve kornerleri kullanan, topla rahatça "haşır-neşir" olabilen bir oyuncu yeri geldiğinde de şu atabilmeli... İlkokulda hecelerken öğretiler ya "Koş Ali koş", sen de "Vur Belhanda vur"
6- Garry Rodriguez fırtınası Karabük'te de esmeye devam etti. Cumartesi gecesi belki asist yapma işini beklere bıraktı da sol kanatta yine takımı hucuma sürükleyen oyuncu oldu. Garry Rodriguez'i izlerken aklıma Bruma geliyor ve şunu fark ediyorum, elbette her oyuncu gol atmak ister, futbolun meyvesini tatmak ister, bu çok doğal ama Garry öncelikle Gomis'e gol attırıp, asisti düşünürken, takım skoru elde ettikten sonra gol arıyor, oysa Bruma daha bencildi, toptan kolay ayrılamıyordu ve çokça defa pas vermek yerine kendisi kahraman olmaya çabalıyordu, takıma zarar verebiliyordu... Gidenin arkasından sallıyor demeyin, gerçek bu!
7- Bir maçta üç gol atınca hattrick yapılıyor da, üç asist yapana ne denir? Bilen varsa yorumlara yazarsa seviniriz. Feghouli dün gece Gomis'in attığı 4 golün üçüne asist katkısı yaparak adından söz ettirdi, hatta Galatasaray'ın üçüncü golünde de savunmanın dengesini bozan adam oldu Feghouli. Cezayirli futbolcu bugüne kadar Galatasaray formasıyla 6 gol atıp yaptığı 8 asistle takıma skor açısından katkı sağlarken, esas olarak saha içindeki "winner" karakteri ile göze çarpıyor...
8- Islıklamalarla, yuhlamalarla kadroya girip, her maç takımın bankosu olma yolunda son sürat ilerleyen Donk, Karabükspor karşısında da başarılı bir ilk devre geçirdikten sonra kulübeye çağrıldı ve skorun da avantajıyla Fatih Terim sakatlıktan dönen Fernando'yu görme şansı elde etti. Brezilyalı oyuncu eski günlerine nazaran biraz ürkek bir görüntü sergilemiş olsa da, oynadıkça bunu atacak ve şampiyonluk yolunda takıma katkı sağlamaya devam edecektir. Mariano-Linnes ikilisinde olduğu gibi Donk-Fernando ikilisinin tercihi de Fatih Terim'in tatlı bir kadro sıkıntısı olarak karşısına çıkacaktır.
9- O kadar rahat geçen maçta karşılaşmanın hakemi Mete Kalkavan "rahat" duramadı, maçın içine girmeye çaba gösterdi. Her maçta yaşanabilecek ceza sahası içindeki itiş kakışlara "cart curt" sarı kartlar gösteren hakem, Fernando'ya da öyle bir sarı kart verdi ki, sadece sahadaki oyuncular değil, ekran başındakiler de gülmekten bir hal oldu. Rakip oyuncunun beline sarıldığı Brezilyalı, dönerken ters koluyla Karabüklü topçuya çarpınca, sarı kart gördü. "Hakemlerimiz maalesef futbolu bilmiyor" diyor ya bazı yorumcular, çok haklılar zira hiç empati yapmadan, pozisyonu yorumlamadan "robot" misali "yüze vurdu" sarı kart, "ele çarptı" penaltı kararı verebiliyorlar... Yazık... Maçın kafa kafaya gitmesi durumunda Mete Kalkavan'ın sergileyebileceği yönetimi düşünmek bile istemiyorum... Fatih Terim hakemlerle ilgili konuşmuyor ya, "arkadaşlar" da vurdukça vuruyorlar da, tekrar hatırlatmakta fayda var, "Galatasaray taraftarı sessizdir ama bir kükrerse, yeri göğü inletir"...
10- Galatasaray'ın 7-0lık galibiyeti ve skor ne olursa olsun maç ciddiyeti 10 numarayı hak ediyor da esas alkışı saatlerce bardaktan boşalırcasına yağan yağmura rağmen Dr. Necmettin Şeyhoğlu Stadının bozulmayan çimlerine bakan personele vermek istiyorum. Memleket genelinde o kadar modern ve binlerce seyirci kapasiteli stadyumlar yapılıyor da ilk yağmurda zeminleri "patates tarlasına" dönüyor. Kardemir Karabükspor futbol takımı belki küme düşecek ama stadyum bakım personeli şimdiden alanının şampiyonu oldu... Bakarsın bizimkiler bu arkadaşları transfer de ederler, neden olmasın?
11- Assolistler sonda çıkar ya, gecenin yıldızı ile kapanışı yapalım... Bafetimbi Gomis... Fransız futbolcu cumartesi gecesi attığı 4 gol ile gol sayısını 24'e çıkardı ve Jardel'in 22 gollük rekorunu kırarak bir sezonda Galatasaray adına en fazla gol atan yabacı futbolcu olarak Galatasaray tarihine adını yazdırdı. Maç sonu yaptığı "Galatasaray sezon başında ligte 25 gol atacak oyuncu arıyordu, ben de bu işe talip oldum" demeci bile Gomis'in işine ne kadar bağlı olduğunu gösteriyor. Rakip kalecilerin korkulu rüyası olarak nam saldı memlekete de, 32 yaşında olmasına rağmen ve maç 3-0 iken kendi ceza sahasına kadar rakip oyuncuyu kovalayıp, top çalma uğraşı da veriyor Bafetimbi Gomis... Daha önce de belirttik, attığı goller artık benim için sıradan olmaya başladı, ben onun saha içindeki duruşunu, karakterini ve kazanma azmini izlemekten zevk alıyorum... İyi ki Galatasaraylısın be Gomis...
Stat: Dr. Necmettin Şeyhoğlu
Hakemler: Mete Kalkavan, Ceyhun Sesigüzel, Erdem Bayık
Kardemir Karabükspor: Çağlar Şahin Akbaba, Osman Çelik, Kravchenko, Özgür Yılmaz (Dk. 61 Tayyip Talha Sanuç), İshak Doğan, Cem Özdemir, Murat Akın, Bliznichenko (Dk. 46 Stahl), Ibanez, Kage (Dk. 79 Yusuf Akbulut), Leandrinho
Galatasaray: Muslera, Mariano, Maicon, Serdar Aziz, Nagatomo, Donk (Dk. 46 Fernando), Selçuk İnan (Dk. 61 Sinan Gümüş), Feghouli, Belhanda,Rodrigues (Dk. 73 Yasin Öztekin), Gomis
Goller: Dk. 5, 18, 26, 33 Gomis, Dk. 17 Özgür Yılmaz (kendi kalesine), Dk. 40 Rodrigues, Dk. 64 Sinan Gümüş (Galatasaray)
Sarı kartlar: Dk. 10 Özgür Yılmaz, Dk. 88 Leandrinho (Kardemir Karabükspor), Dk. 10 Maicon ve Donk, Dk 80 Fernando, Dk. 88 Sinan Gümüş (Galatasaray)
1 Mart 2018 Perşembe
Dünya Kupasında Uyuşturucu Serbest Olabilir
Moskova basınındaki haberleri kaynak gösteren Rumen Gazeta Sporturilor, bu yaz Rusya'da yapılacak olan Dünya Kupasında seyircilerin tribüne esrar, kokain ve benzeri uyuşturucu maddeler ile girebileceklerini belirtti. "Rusya'da otlar sadece sahada olmayacak" diye manşet atan gazete, sözü edilen maddeleri herkesin kullanamayacağını ama doktor tarafından sağlık açısından kullanması yönünde elinde rapor olan taraftarlara serbestlik uygulanacağını belirtmiş haberde... Umarım bu iş Kadıköy'de Eboue'ye muz atan Fenerbahçeli taraftarların ırkçılıkla suçlanması sonrası "Doktorlar mide hasatalığım için bana muz önerdi, bu sebeple yanımda taşıyorum" demesine benzemez zamanla...
TM Akhisarspor:1-2:Galatasaray
1- Son yıllarda memleketin her şehrine yeni yeni stadyumlar yapılırken, eski mabedlere de ister istemez veda ediyor futbolseverler. Bu statlar inşaa edilirken de, doyumsuz davranıp taraftar kapasitesinin üzerinde koltuk takılıyor ve hal böyle olunca sadece "büyük" maçlarda dolabiliyor statlar, geri kalan maçları boş tribünlere oynuyor ev sahibi takımlar. Oysa, dün gece kutu gibi bir stat gördük Akhisar'da... 12 bin taraftar kapasiteli Akhisar Stadyumu ilçenin nüfusuna uygun yapılmış ve kolayca dolabiliyor. "Akigolar" da sahiplenmişler yeni evlerini, zaten bıkmışlardı Manisa'ya taşınmaktan 15 günde bir, donatmışlar pankartlarla her tarafı. Galatasaray taraftarı da sopalı pankart gösterisi ile iyi bir deplasman işi çıkardı. Bravo ultrAslan...
2- Çift elemeli kupa maçı deplasmanda nasıl oynanması gerekiyorsa öyle oynadı Galatasaray, pek risk almadan, oyunun kontrolünü elinde tutarak ve kısıtlı kadrosunda rotasyon yapıp, eldeki oyuncuları ekonomik kullanarak... Sarı kırmızı topçular rakip kalede gol ararken , topu kaptırıp gelişen kontra atakta, biraz şans biraz takipçilik golü ile ev sahibi öne geçiverdi hiç hesapta yokken. "Yine mi deplasman kabusu" sorusu akıllara düşmeden Akhisar kalecisi Fatih'in hatası ve Ahmet Çalık'ın takipçiliği ile beraberlik geldi. Deplasmanda atılan gol çok değerlidir de maç biterken kupa golcüsü Sinan ile ikincisini atmak "adını finale yazdırmak" manasına taşıyordu...
3-Fatih Terim kısıtlı kadroyla iki kulvarda da başarılı olmak için rotasyona gitti Akhisar deplasmanında. Kalede Muslera ile devam ederken, Maicon'u Karabük deplasmanı için zinde tutmak adına Serdar Aziz'in yanına Ahmet Çalık'ı yerleştirdi. Bursaspor maçı esnasında Ahmet belki sahada değildi ama yaptığı bir hareketle herkesin takdirini kazandı. Amansız bir hastalığa yakalanan ve en büyük dileği Galatasaray'ı canlı seyretmek olan bir çocuğu locada ağırlamıştı genç stoper ve ufaklığın annesinin dualarını almıştı. "Kiminin parası kiminin duası" derler ya, futbolun ilahları Ahmet'in yüzüne güldüler ve direkten seken top Galatasaraylı stoperin önüne düştü ve Ahmet takımını rahatlatan golü attı. Cuma gecesi de Serdar Aziz atmıştı Bursa'ya, öncesinde de Maicon sarsıyordu rakip fileleri. Bu sezon Galatasaray adına sadece forvetler değil, savunmacılar da skora katkı sağlıyorlar. Bundan da hiç şikayetçi değiliz...
4-Sağ ve sol bekte de rotasyon vardı, Linnes ve Yuto dinlenirken, Mariano ve Latovleviçi sahnedeydi. Mariano hücüma çıkışlarıyla gözümüzün pasını sildi ama savunmada aksadığını da görmezden gelemedik. Sol kanattaki meslektaşı Latovleviçi de işin savunma tarafında "ruh" gibiydi. Rakibi kovalamak zul gelince, Akhisar'ın attığı golde Seleznyov'u boş bıraktı. Buna benzer bir kaç pozisyonda da etkisiz kalınca, Fatih Terim'in verdiği şansı çöpe atmış oldu.
5- Bursaspor maçında tüm serbest vuruşları ve kornerleri Selçuk'un kullanmasından rahatsız olduğumuzu belirtmiştik, Fatih Terim ve yardımcıları da bizim gibi düşünmüş olacak ki, dün gece duran topların başında Belhanda vardı. Ahmet Çalık'ın attığı golde topu falsolu kesen 10 numara olurken, Sinan'ın kafasıyla meşin yuvarlağı "öpüştüren" Selçuk oldu. Duran topların kullanılmasında dengeli davranmak, takım içi huzuru da perçinleyecektir ve daha effektif sonuçlar doğuracaktır.
6- Maçın son dakikalarında gelişen bir Galatasaray atağında Yasin ters kanatta "demarke" pozisyonda bekleyen Feghouli yerine hemen yanındaki Tolga'yı topla buluşturmuş, sosyal medyada büyük bir infial yaratmıştı bu "talihsiz" seçimi. Sadece taraftarların gurbetçi topçuya tepki göstereceğini zannetmiyorum, Fatih Terim de gereken ikazları yapacaktır kendisine zira hocanın geçmişinde bir Duro vakası vardı. Atatürk Olimpiyat Stadının açılış maçında Olympiakos'la karşılaşan Galatrasaray'da yeni transfer Arnavut oyuncu Duro'yu 60. dakika oyuna alan Fatih Terim, gelişen hızlı bir atakta ters kanatta boş koşu yapan arkadaşına pas atmayıp, topu ezen Arnavut oyuncuya kızıp, 80. dakika oyundan almıştı ve "Arkadaşının emeğini hiçe sayan topçu istemiyorum" diyerek takımdan da kovmuştu. Biri bu vakayı Yasin'e hatırlatırsa iyi olacak...
7- Sami Yen'deki maçtan sonra dün gece de sahadan atıldı Okan Buruk. Bir hocanın hırslı ve istekli olmasını anlıyorum da Okan'ın Galatasaray maçlarında atılacak kadar "raydan çıkması" ilginç geliyor. Hakemin ilk devrenin son dakikalarında "kontrolden" çıktığını herkes gördü, iki takımın lehine ve aleyhine verdiği ve vermediği faullerle tepki çekti, 45te korner attırmaması da bir hataydı ama artık hocalıkta tecrübeli diyebileceğimiz Okan Buruk'un tepkisini dizginleyememesi takımına büyük zarar veriyor.Ligin ilk yarısında Galatasaray maçında sahadan atıldıktan sonra 5 maç ceza almıştı, bakalım şimdi kaç maç alacak? Akhisar'ın başına geçtiği ilk haftalarda da sahadan atılmış ve takımını Kadıkoy'e hocasız yollamıştı. Bu hafta da Fenerbahçe karşısında Okan olamayacak "Akigoların" başında. Ne tesadüf değil mi?
8- Akhisarspor'un Ukraynalı golcüsü Yevhen Seleznyov Galatasaray'ın belalısı olmaya devam ediyor. Geçen sene Karabükspor'da oynarken Cüneyt Çakır'ın uydurduğu "hayali" penaltı sonrası gol atmıştı Galatasaray'a, bu sezon da Ali Sami Yen'deki 3-2lik maçta havalandırmıştı Muslera'nın koruduğu kalenin filelerini. Dün gece de takipçiliğinin ödülünü aldı tecrübeli futbolcu. Hırslı ve mücadeleci futboluyla beğendiğim bir oyuncu Seleznyov, Karabükspor'dan "batan geminin malları" misali kaptı Ege takımı kendisini. Ligin devre arasındaki transfer mevsiminde golcü arayan Galatasaray yetkileri keşke transfer edebilseydi Ukraynalıyı, çok iş yapardı...
9-Eren Derdiyok'un sakatlanması sonrası elinde tek forvet kalan Fatih Terim, Gomis'i mecburen dinlendirmişti kulübede ve Akhisar karşısında ümitlerini "kupa golcüsü Sinan'a" bağlamıştı. Rakip stoperlerin kucağında değil de kanatlardaki boşluklarda "takılmayı" seven Sinan maçın ilk 45 dakikası pek faydalı olamazken, Gomis'in oyuna dahil olduğu son 10 dakika dikkatlerin Fransız oyuncuya çevrilmesiyle aradan sıyrıldı ve bir kupa maçında tekrar golünü attı. 7 kupa maçında 6 gol 3 asist az mı, bravo valla...
10- Muslera sakatlanınca yürekler ağıza geldi de hoca da kenarda Eray'ı görünce değişiklik yapmak istemedi demek... Uruguaylı kalecinin sakat sakat oynamak istemesi büyük saygı hak ediyor da değişiklik hakkı varken, topa vuramayacak şekilde acı çekerken onu sahada tutmak ne derece doğru acaba, Fatih Terim'e sormak lazım... Kenarda Eray değil de Carrasso olsaydı hoca kaleci değişikliği yapardı diye düşünüyorum...
11- Deplasmanlarda kazanamama fobisi yaşayan Galatasaray için iyi hayati bir galibiyet oldu Akhisar karşısında alınan 2-1'lik skor, hele de yenik durumdan geri gelmek çok daha önemliydi moral açısından. Maç kaybedilseydi "deplasman fobisi" iyice saracaktı takımı ki, ligteki şampiyonluk yarışında Galatasaray adına hiç de iyi sonuçlar doğurmayacaktı bu durum...
STAT: Spor Toto Akhisar Stadyumu
HAKEMLER: Yaşar Kemal Uğurlu, Kemal Yılmaz, Serkan Çimen, Suat Arslanboğa
TELESET MOBİLYA AKHİSARSPOR: Fatih, Miguel Lopes, Mustafa Yumlu, Caner, Eray Ataseven (Serginho 57), Soner, Ömer, Sissoko, Muğdat (Bilal 79), Seleznyov (Henrique 71), Larsson
GALATASARAY: Muslera, Mariano, Serdar, Ahmet, Latovlevici (Gomis 82), Selçuk, Tolga, Rodrigues (Feghouli 58), Yasin, Belhanda (Linnes 70), Sinan
GOLLER: Seleznyov 19 / Ahmet Çalık 21, Sinan 88
SARI KARTLAR: Mustafa, Caner / Sinan
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)