23 Nisan 2018 Pazartesi
Besim Durmuş Lisansını Yırtacak Mı?
Kendi sahalarında oynayacakları İstanbulspor karşılaşması öncesi belki de şehrin üzerindeki ölü toprağını kaldırmak için "Bu takım küme düşerse, bedel ödemeye razıyım, hocalığı bırakır, lisansımı yırtarım" demişti Besim Durmuş. Samsunspor, İstanbulspor ile golsüz berabere kaldı ve ertesi hafta da kendisi gibi kümede kalma savaşı veren rakibi Eskişehirspor'dan 5 yiyerek ölüm kalım maçı olan Denizlispor karşılaşmasına dün çıktı kendi taraftarı önünde. Samsun Yeni 19 Mayıs Stadında her ne kadar kale arkaları boş kalsa da karşılıklı iki tribün tıka basa dolmuş ve rakibini boğacak bir atmosfer yaratmıştı kırmızı-beyazlı tribünler. Maça sahadaki Samsunsporlu oyuncular da iştahlı başladılar ki, daha 3. dakikada Ahmet Cebe ile jeneriklik bir gol atarak Fatih Tekke'nin öğrencilerine acı bir hoş geldin dediler. Tribünde yanan meşaleler ve sis bombaların dumanı daha dağılmadan bu sefer yine kornerden Ercan Yazıcı farkı ikiye çıkardı. "Samsun bu maçı bırakmaz, rahat kazanır" diye düşünürken, Fatih Tekke Akhisar'dan bildiğimiz Mehmet Akyüz'ü 36. dakikada oyuna aldı ve o andan itibaren maçta dengeler değişmeye başladı. Bu tür maçların tecrübelisi Mehmet, hızlı gelişen bir Denizlispor atağında tecrübesini konuşturarak farkı bire indirdi. İkinci yarıya Samsunspor tekrar baskılı başladı, pozisyonlar buldu ki genç oyuncu Enes İslam'ın kaleciyi geçip, boş kaleye topu yollayamaması maçın kırılma anı oldu. Besim Durmuş o anda bir çok hocaya örnek olacak bir davranış yaptı, Enes'i yanına çağırdı ve öperek, genç oyuncusunu maça motive etti. Lakin, aynı Enes'in daha sonra ceza sahası içinde tartışmalı bir şekilde yerde kalması ve hakemin maçı devam ettirmesi kararı Besim hocanın tepki verip kendisini tribüne yollatmaya yetiyordu. Denizlispor hocası Fatih Tekke'nin nasıl ki Mehmet Akyüz hamlesi golü getirdiyse, Barış Örücü'nün oyuna girmesi de Denizlispor'a beraberliği getirdi. 2-2lik beraberlik deplasman ekibinin işine gelip, Samsun'u sıkıntıya sokacağı için, kırmızı-beyazlılar tüm hatlarıyla Zeki Ayvaz'ın kalesine saldırırken, yeşil-siyahlılar Kappel'in yanlış tercihleri sonrası 3 puanı alamadılar ve iki takım puanları paylaşarak sahadan ayrıldı.
Maçın bitimi ile deplasmana gelen Denizlisporlular "Samsun kümeye" diye bağırınca, ev sahibi taraftarlar telleri aşıp deplasman tribüne girmeye çalıştılar, rakiplerini taşladılar. Öte yandan, Samsunsporlu futbolcular da maçtan sonra hakemin soyunma odasına girme teşebbüsünde bulunmuşlar lakin emniyet kuvvetleri gerekli önlemleri almışlardı...
Spor Toto 1. Ligte kalan son iki haftaya bakarsak, haftaya Samsunspor Giresunspor deplasmanına gidecek, Denizlispor ise ligin en zayıf takımı Gaziantepspor'u evinde karşılayacak. Horozlar rahat kazanır da Samsunspor'un işi biraz daha zor deplasmanda. Ve son hafta iki takım da Süper Lig hedefindeki rakipleriyle karşılaşacak, Samsun taraftarı yine "ölüm-kalım" sınavı verecek, Ümraniyespor karşısında tribünleri doldurup, takımının kazanması için elinden geleni yaparken Denizlispor da Bolu'ya gidecek, hiç de kolay bir maç oynamayacak...
Besim Durmuş'un talebelerinin işi oldukça zor ama futbolda son düdük çalmadan hiç birşey belli olmaz... Bakalım Mehmet Akyüz'ün iki golü Besim hocanın lisansına mal olacak mı?
Aytemiz Alanyaspor:2-3:Galatasaray
ultras/Movement'in Maç Onbiri
1- Geçtiğimiz hafta sonu Başakşehir karşısında mükemmel bir oyun oynayıp, liderliği ele geçirdikten sonra şampiyonluk yolunda önemli bir virajdı Alanyaspor karşılaşması Galatasaray adına. Sarı-kırmızılıların "deplasman fobisi" ile ev sahibinin iç sahada kazanma "hobisi" yan yana gelince iki takımın puan tablosundaki yerlerine bakıp "kolay" denilemeyecek türden bir maç olacaktı, öyle de oldu. Baharın iyiden iyiye kendi hissettirdiği harika bir havada başlayan mücadele Akdeniz meltemleri misali Gomis ve Tzavellas'ın kendi kalesine attığı golle Galatasaraylıları rahatlatacak şekilde erken dakikalarda birden 2-0 oluverdi. Galatasaraylı oyuncular skorla beraber rehavete girmese, biraz daha ciddi oynasalar, Alanya'nın Fernandes ile attığı gol olmayacak ve belki de üçüncü golü bulup, maçı çok erken koparabileceklerdi. Buna rağmen yine de maçı kolaylaştıracak kırılma anları yakaladı Galatasaray, devre biterken kullanılan serbest atışta Donk-Feghouli-Gomis'in kafa paslaşmalarında Fransız golcü boş kaleye isabet ettiremedi meşin yuvarlağı. İkinci devre de Alanya'nın beraberlik için geldiği bir anda Garry Rodriguez'in Haydar'la karşı karşıya kalıp kalecinin solundan plase denemesi ağlarla buluşsa, Galatasaray galibiyet golü için "ilk yardım kolu" Sinan'ı beklemezdi son dakikalara kadar. "Atamayana atarlar" kuralını bilmeyen yoktur, rahat pozisyonları gole çeviremeyince sarı-kırmızılılar, savunmada Mariano-Serdar-Muslera'nın birlikte "saçmaladığı" bir pozisyonda ev sahibi penaltı kazandı ve "Galatasaraylı" Emre Akbaba şimdi "formasını giydiği" takımı adına beraberliği getirecek golü filelere yolladı. Eşitliği yakalamanın coşkusuyla Alanyaspor iç sahada alışık olduğu gibi rakibine öldürücü hamleyi vurmak için atak üstüne atak yaptı da karşılarında "kale" gibi dimdik duran bir Muslera buldular. Beraberliğin yenilgiden farklı olmayacağı bilincindeki Fatih Terim, Yasin-Sinan-Eren gibi kulübedeki hücumcuları sahaya sürdü ve bir kaç hafta evvel Konya maçında yaptığını, yine yaptı Sinan, Mariano'nun asistinde Galatasaray adına rahat başlayıp, kabüsa dönüşecek maçı kurtaran adam oldu... Uzun lig yarışında her maç ve her puan çok değerlidir de, şampiyonluk kazanıldıktan sonra geriye bakıldığına böyle maçlar ve "ipten alan" goller çok daha fazla konuşulur...
2- "Atan ve tutanın iyi olacak" der futbol ulemaları, bu sene Galatasaray rakip ceza sahası içinde oldukça tehlikeli bir takım hüviyetinde, ligin açık ara en fazla gol atan takımı oldu Gomis'in transfer edilişi sonrası. Tutma tarafında da Fatih Terim'in gelişi ve savunma bloğunun temel taşlarını oturtmasıyla da kalesinde gördüğü goller azalmaya başladı. Tabii ki Muslera'nın bundaki payını yadsıyamayız, nasıl ki dördüncü yıldızı getiren şampiyonluk sezonunda son hafta maçlarını kurtaran adam olmuştu Uruguaylı eldiven, bu sene de sona yaklaştığımız haftalarda yine Muslera adından söz ettiriyor yaptığı kurtarışlarla. Alanya karşısında ilk yarı ve özellikle ikinci devre birbirinden önemli öyle toplar çıkardı ki, bu pozisyonların gol olması halinde Galatasaray bir deplasmandan daha boynu bükük ayrılabilirdi.
3- Geçen haftaki Başakşehir maçının yıldızı Mariano cumartesi gecesi Alanya'da da sahnedeydi. Bir bek oyuncusu olarak her maç gol atmasını beklemek hayalcilik olur da Alanyaspor'lu Fernades ile girdiği "düello"yu 2-1le kazanarak Galatasaray'ın hanesine yazdırdığı üç puanın baş aktörlerinden sayabiliriz kendisini. Brezilyalı oyuncu sağ kanattan yaptığı bindirmelerle ev sahibinin gol ayağı Fernandes'i savunma yapmaya zorlayarak, ilerde rahat etmesini önlerken, önce Tzavellas'ın kendi kalesine attığı golde asist yaptı, sonra da maçın en kritik dakikalarında Alanyalıların oyuncu değişikliği esnasında konsantrasyonu yitirdikleri bir anda Sinan'ı rakip ceza sahası içine kaçırarak ikinci asistini yaptı. Yürüyedur Mariano...
4- Denayer'i "serseri mayın" olarak gördüğümü çokça yazdım, takım savunmasının temelinde Serdar-Maicon ikilisine güvenimi hep belirttim de Fatih hoca önce Başakşehir maçında taktik gereği Denayer'i oynattı ve beklediğini aldı Belçikalı stoperden. Alanya'da hem Maicon'un cezalı olmasından hem de Denayer-Serdar ikilisinin bir hafta evvel kusursuz oynamasından dolayı Belçikalıyı yine savunmada tercih etti. Fena da oynamadı Denayer, göze çarpan bariz bir hatası yoktu. Partneri Serdar da maçın iyileri arasındaydı, rakibin bütün ataklarını kesti, hamle zamanlaması yerindeydi ama Mariano'nun "saçma" bir geri pasında penaltıyı yaptıran oyuncu olarak adından söz ettirdi maalesef. Hakem Ümit Öztürk'ün verdiği penaltı vuruşu bence tartışılır da esas üzücü olan Serdar'ın sarı kart görüp, Beşiktaş maçında oynayamayacak oluşu. İşte o zaman da akla Tudor'un ve ara sıra Fatih Terim'in Maicon-Denayer ikilisini denediği ve puansız dönüldüğü maçlar akla geliyor. Umarım bu hafta öyle bir şey olmaz...
5- Cumartesi gecesi iki takımın kadrolarında yer alan 10 numaralar forma değiştirse ve maç tekrar oynansa Galatasaray güle oynaya 5 atarak dönerdi Alanya deplasmanından. Takımı oynatsın diye alınan, Sneijder'in sırtındaki 10 numara çıkartılıp kendisine sunulan Belhanda geldiğinden beri bir kaç maç dışında formasına layık bir oyun oynamadı. Hadi geçtim 10 numarayı, 8 numara gibi oynasın ama o da yok, kontrattaki milyonlara paralel çık biraz katkı ver be Belhanda... Takım adına pozitif işler yapmayı bir kenara koyalım, tam tersi rakip sahada yaptığı hatalar ve kaptırdığı toplarla Galatasaray savunmasını da zor duruma sokuyor, Alanya'nın Fernandes'le bulduğu golün başlangıcında kimin hatası vardı sizce? Haziran ayında Rusya'da yapılacak olan Dünya Kupasında umarım Fas başarılı olur, Belhanda ön plana çıkar ve Galatasaray "zarar" etmeden kurtulur Belhanda'dan. Yerine alternatif belli: Emre Akbaba...
6- Şampiyonluk yarışında son haftalara girilirken orta saha ikilisini de sabitledi Fatih Terim: Fernando ve Donk. Daha önceleri Selçuk'lu kadrolar tercih eden İmparator, Selçuk'un fiziki gücünün zayıf olması ve savunma tarafının olmaması nedeniyle Hollandalıyı tercih etmeye başladı. Antalyaspor maçı ve Kasımpaşa maçında yaptığı asistler ve atak başlangıçları aklıma geliyor da aslında defansif yönünün yanında topu ayağına aldığında da başarılı işler yapabiliyor Ryan Donk.
7- Garry Rodriguez'e bir haller oluyor, bakalım çıkar kokusu yakında. Fatih Terim'in görevi Igor Tudor'dan alması sonrası en fazla çıkış gösteren oyunculardan biri olan ve her maç ya asist ya da gol atan Rodriguez son haftalar sessizliğe büründü. Alanya karşısında eski Garry gibi başladı oyuna, ataklarda hep onun adı vardı, Gomis'in attığı golde Haydar'ın kalesine şutu çeken de Rodriguez oldu ama sonrasında birden durdu. İkinci yarının başında futbol tanrıları kendisine bir şans daha verdi, kaleciyle karşı karşıya kaldı ama eski formunda olsa rahatça golü atabilecek bir pozisyonda oldukça cılız bir vuruş yaptı Garry...
8- Belki maçta oynamadı, belki şimdi 40 numaralı formayı giyiyor ama geleceğin 8 numarası Gökay Güney'i Fatih hoca Alanya'ya getirdi ve maç kadrosuna adını yazdı... Arkadaşlarının onu benzettiği Steven Gerrard'ın Liverpool'da efsane olması gibi Gökay da umarım Galatasaray efsanesi olur. Alt yapılarda, genç milli takımlarda oynadığı maçları takip ediyoruz, sağlam ve emin adımlarla geliyor, karakter olarak da pırıl pırıl bir çocuk... Allah futbol şansı versin, sakatlık yaşamasın ve Galatasaray yeni bir yıldız daha kazansın...
9- Trabzonspor maçında attığı golden sonra Gençlerbirliği ve Başakşehir karşılaşmalarını boş geçen Gomis, Alanya filelerini havalandırarak ligte 27. golünü attı. Aslında biraz daha becerikli olsa 28. golünü de yazdıracaktı istatistik kağıdına ama şans bu sefer kaleci Haydar'ın yanındaydı. Sezonun son haftalarında da umarım gollerini sıralar ve kendi adına rekorları geliştirirken, Galatasaray'ın da şampiyonluğuna katkı sağlar. Dünya Kupası dönüşleri sonrası futbolcuların performanslarında ciddi düşüşler olmasından dolayı Rusya'ya Fransa milli takımı ile Gomis'in gitmesini çok arzu etmesem de milli takımı seçicilerin akıllarının bir kenarında Gomis'in olduğunu okuyoruz internet sitelerinde, seçilirse Fransa maçlarını daha heyecanlı seyrederiz ama bana kalırsa plajda bizim gibi televizyondan izlesin Dünya Kupasını Gomis...
10- Hasan Şaş'ın maçtan önce taraftara yumruk şov yapmasını eleştirmişti Tümer Metin, "Sen artık futbolcu değilsin, hocasın, gitme taraftara yumruk şov yapmaya, elini kaldır alkışla" demişti. Hasan Şaş zaten kendisine twitterdan gereken cevabı vermiş ama belki anlamamıştır diye Sinan'ın attığı golden sonra sahada kayarak da duygularını nasıl dolu dolu yaşadığını göstermiş oldu. Galatasaray bir his takımıdır, ruh takımıdır, sevinçleri de hüzünleri de sonuna kadar yaşayanların takımıdır, başta Fatih Terim böyle olmasını ister zaten takımın ve ekibinin. Tümer'e cevap niteliğinde yazacak olursak, merak etmesin Fatih Terim'in antrenör ekibinde son dakika penaltısını soğukkanlı atabilecek Ümit de var, takımı gülmekten göz yaşlarına boğacak Taffarel de var, "ölümüne pes etmeyen" Hasan da var...
11- Ve Sinan'la bitirelim. Kupa golcüsüyken, birden kritik maçların kurtarıcısı oldu gurbetçi futbolcu. Skoru değiştirmek için sahaya gönderilen topçuların yükü büyüktür, sahada gösterecekleri performans hem kendileri hem hocası adına önemlidir ve Sinan önce Konya maçında, şimdi de Alanya'da kendisine güvenenleri mahçup etmedi. Sene başı elden çıkarılmak için uğraş verilirken, bu sezon bitiminde takımda kalması için çaba gösterecektir mevcut yönetim...
STAT: Bahçeşehir Okulları
HAKEMLER: Ümit Öztürk, Kemal Yılmaz, İsmail Şencan
ALANYASPOR: Haydar Yılmaz, Gassama, Welinton, Tzavellas, Nsakala, Sackey, Maniatis (Dk. 81 Taha Yalçıner), Villafanez (Dk. 81 Efecan Karaca), Emre Akbaba, Junior Fernandes, Douglas (Dk. 64 Cenk Ahmet Alkılıç)
GALATASARAY: Muslera, Mariano, Serdar Aziz, Denayer, Nagatomo, Fernando, Donk, Feghouli (Dk. 77 Eren Derdiyok), Belhanda (Dk. 65 Yasin Öztekin), Rodrigues (Dk. 70 Sinan Gümüş), Gomis
GOLLER: Dk. 5 Gomis, Dk. 17 Tzavellas (Kendi kalesine), Dk. 82 Sinan Gümüş (Galatasaray), Dk. 22 Junior Fernandes, Dk. 60 Emre Akbaba (Penaltıdan) (Aytemiz Alanyaspor)
SARI KARTLAR: Dk. 59 Serdar Aziz, Dk. 62 Belhanda (Galatasaray), Dk. 76 Gassama, Dk. 84 Sackey, Dk. 88 Taha Yalçıner (Aytemiz Alanyaspor)
20 Nisan 2018 Cuma
EuroCup Kadınlar Şampiyonu Galatasaray
Tebrikler kızlar...
Bu ülkeye Avrupa'dan kupa gelecekse bunu Galatasaray başarır...
2009 senesinde kazanılan EuroCup'ın ardından, 2014'te Rusya'da Fenerbahçe'yi yenerek Euroleague'i kazanmıştı Galatasaray'ın kızları...
Bu sene de İtalya'da Venezia'yı saf dışı yaparak müzeye üçüncü kupayı taşıdılar...
Gururumuzsunuz...
19 Nisan 2018 Perşembe
Galatasaray:0-2:Akhisarspor
Yazıklar olsun...
Galatasaray formasının ağırlığını kaldıramayan topçular topluluğu...
Kendi taraftarı önünde deplasmanda kazanılan maçın avantajını koruyamayacak kadar beceriksiz topçular...
Finale bir adım kala Galatasaray kupadan elendi...
Fatih Terim'e yaptığı rotasyondan dolayı eleştiri yapabiliriz de, sahaya sürdüğü oyuncular mahalle kahvesinden toplanmadı, hepsi Galatasaray'la milyon eurolara sözleşme yapmış kişiler...
"Ben bu takımın formasını giymeye adayım" diyen futbolcular...
Peki, giydiler de ne oldu?
İki pas yapamadılar, bir tek orta açamadılar...
Sahadaki topçular "berbattı" da taraftarlara ne demeli?
Zaten topa vurmaktan aciz adamı ıslıklayarak ego tatmin ederken, topçuyu iyice bitiriyorsun...
Latovleviçi orta yapmaktan korkup, Muslera'ya atıyor topu, "Al sen ortala" diye...
Hocadan, topçuya, tribündeki taraftara kadar dün gece herkes "formsuzdu"
Neticede gitti final...
Geriye mi ne kaldı?
Umarım çarşamba gecesinden ders çıkarılır da Alanya maçından kayıpsız İstanbul'a dönülür...
Artık tek hedef kaldı:Şampiyonluk...
STAT: Türk Telekom
HAKEMLER: Barış Şimşek, Mehmet Metin, Mehmet Kısal
GALATASARAY: Muslera, Linnes, Maicon, Ahmet Çalık, Latovlevici, Fernando (Dk. 82 Donk), Tolga Ciğerci (Dk. 55 Gomis), Sinan Gümüş, Selçuk İnan, Yasin Öztekin (Dk. 61 Rodrigues), Eren Derdiyok
TELESET MOBİLYA AKHİSARSPOR: Fatih Öztürk, Lopes, Dany, Mustafa Yumlu, Kadir Keleş, Onur Ayık (Dk. 65 Caner Osmanpaşa), Sissoko, Bilal Kısa (Dk. 43 Aykut Çeviker), Barbosa (Dk. 76 Larsson), Muğdat Çelik, Seleznov
GOLLER: Dk. 4 ve 35 Seleznov (Teleset Mobilya Akhisarspor)
KIRMIZI KART: Dk. 77 Maicon (Galatasaray)
SARI KARTLAR: Dk. 45+1 Aykut Çeviker, Dk. 90 Mustafa Yumlu, Dk. 90+5 Seleznov (Teleset Mobilya Akhisarspor), Dk. 86 Donk, Dk. 90+5 Rodrigues (Galatasaray)
18 Nisan 2018 Çarşamba
Galatasaray:2-0:Başakşehir
ultras/Movement'in Maç Onbiri
1-Gençlerbirliği deplasmanında alınan beklenmedik mağlubiyet ile liderliği rakibine veren Galatasaray için tekrar zirveye çıkma mücadelesiydi pazar gecesi oynanan Başakşehir maçı. Bir yandan ligin bitimine haftalar kala heyecanın zirveye çıkması, öte yandan Türk Telekom'a Galatasaray taraftarının pek hazzetmediği Emre ve yeni kankası "adam"Arda'nın gelecek olması, hem maça ilgiyi arttırmış, hem de tribündekilerin ruh halini etkilemişti. Memleket medyası "Arda, Fatih terim'in elini sıkacak mı? Galatasaray taraftarı eski kaptanlarına nasıl davranacak?" polemikleriyle gündemi meşgul ededursun, Fatih Terim ve yardımcıları bu kritik mücadeleye odaklanmışlar, rakibi analiz etmişler ve maçı kazanacak kadroyu sahaya sürmüşlerdi. Geçen haftanın "kötülerinden" Maicon yerini Denayer'e bırakmış, orta sahaya sertlik ve enerji katmak için de Selçuk-Donk değişikliğini münasip görmüşlerdi. Başarılı da oldu hocanın sistemi, Galatasaray her zamanki gibi baskılı ve enerjik başlarken oyuna, orta alanda Donk ve Fernando, Emre ile Mahmut'un top yapmasına engel oldu, savunmada da Denayer ile Serdar Adebayor'a nefes aldırmadı, Başakşehir'in "tüm fiyakası çizildi"... İlk dakikalar içinde oyun sürekli rakip yarı sahada oynanırken, Rodriguez'in Feghouli ile yaptığı verkaç sonrası ceza sahasına girip yaptığı vuruş biraz daha kuvvetli olsa Galatasaray gol ile oyuna başlayabilirdi. Başaksehir tarafında ise Galatasaray'ın baskısını durdurmak için başta kaleci Volkan olmak üzere tüm topçular aut atışlarında, taç ve faullerde "zamandan" çalma taktiğini "maharetlice" ortaya koydular... 20. dakika sonra bir nebze Galatasaray'ın hızını kesmiş olsa da deplasman ekibi, devre biterken Belhanda ve Gomis'le Galatasaray yine tehlikeli biçimde yokladı Volkan Babacan'ın kalesini.
Golsüzlük Galatasaray'ın işine gelmiyordu ve ikinci yarı ne yapıp edip Fatih Terim'in takımının gol bulup 3 puanı alması gerekiyordu, bu gayeyle de yine seyircinin desteği ile karşı kaleye gitti sarı-kırmızılılar ve sağ ayaklı Mariano'nun sol ayağı ile ceza sahası dışından attığı golle öne geçmesini bildi. O dakikadan sonra Abdullah Avcı'nın beraberlik planı iptal oldu ve gol için Arda ve Emre gibi top oynamaktan ziyade "ortalığı karıştırmak" vazifeli adamlarının yerine "topla" daha alakalı oyuncular aldı ama onlar da Muslera'nın kalesinde tehlike yaratmada pek başarılı olamadılar zira Fatih Terim, oyun içinde de sistem değişikliği yaparak Donk'u savunmaya çekip geriyi üçleyevirdi. Karşılıklı cılız ataklar sonrası maç tek golle bitecek derken, Galatasaray kornerinde Serdar'ın kafası Adebayor'a çarparak Galatasaray uzatma dakikalarında hakem son düdüğü çalmadan maçı bitiriyordu.
2- İleri uçta Gomis ve orta sahada görev yapan oyuncuların müthiş presi sonrası Başakşehir oyun kurmada zorlanıp, gol ayaklarına alıştıkları pasları atamayınca, Muslera belki kalesinde devleşecek pozisyon görmedi ama bir kaptanlık vazifesini "dibine" kadar yaptı. Nereden ve kimden aldığı meçhul özgüven ile başta Emre Belezoğlu'nun hakemi baskı altına alma çabalarına, Başaksehirlilerin Galatasaray'lıları "biçtiği" her pozisyonda Fernando Muslera kalesini terk ederek arkadaşlarını savundu, hakeme Türk Telekom Stadında maç yönettiğini hatırlattı. Bravo kaptan...
3- Atmış olduğu harika golle maçın kilidini açan Mariano, bir çoklarına göre "maçın adamı" oldu ama son haftalarda dikkatimi çeken ortalarındaki isabet oranının düşmüş olması. Belhanda ve Feghouli ile yapmış olduğu ikiye birlerle rakip ceza sahası köşesine iyi sarkabiliyor Brezilyalı sağ bek lakin o andan sonraki ortalar pas ya da asist olmaktan çok rakibin ayağı ya da kafasına gidiyor. Yine de sol kanattaki Yuto ile hem savunmada hep hücumda standardın üzerinde performans sergiliyorlar...
4- "Kaybetseydik, 'kaç hafadır topa ayak sürmemiş Denayer bu maçta oynatılır mı?' diye bana yükleneceklerdi" diyordu Fatih Terim maç sonrası basın toplantısında, Maicon yerine Denayer'le başlamasını anlatırken. Evet, yüklenecektik hocam, zira hiç de olumlu işler yapmamıştı Belçikalı bu sezon. Serdar'ın partneri Maicon'dur ama rakibe göre iki kule yerine bir hızlı savunmacı tercih etmişti imparator. Haklı da çıktı, havadan Serdar top vermedi Adebayor'a, yerden de Denayer hep tetikteydi. Başaksehir'den gol yememiş olmak umarım hocanın aklını karıştırıp, Maicon'u uzunca kulübeye mahkum etmez. Brezilyalının hırsı, liderliği, hava topu hakimiyeti, serbest vuruş becerisi son haftalarda lazım olacak takıma...
5- Igor Tudor'dan takımı devraldıktan sonra Fatih Terim eski öğrencisi Selçuk'a şans vermiş, o da hocasıyla beraber yeni bir başlangıç yapmıştı kariyerinin son demlerinde. Maçtan önce kadro tahmincileri Selçuk İnan'ı "banko" yazarken, Fatih Terim ise bir başka gözdesi Donk'u tercih etmişti. Yazdık ya, analiz etmişlerdi rakibi, elde Melo yoktu ama Emre'yi sindirecek güçte ve yine onu sinirlendirecek "umursamazlıkta" Donk vardı, onun enerjisinden istifade edilecekti orta sahada. Hocasının yüzünü kara çıkartmadı Hollandalı, çok koştu, mücadele etti, yeri geldi "yerle bir etti" rakipleri de orta sahayı Başaksehir'e vermedi. Galibiyet golünden sonra da Terim onu savunmaya çekince, bu sefer de Adebayor'un belalısı oldu, tatlı sert müdahalelerle rakibin gol ayağını pes ettirdi. Belki gol atmadı ya da asist yapmadı Ryan Donk ama maçın kazanılmasında baş rolde yer aldı...
6- Fatih Terim, Belhanda'yı ısrarla kazanmak istiyor, onun çevresinde oyunlar kurmayı deniyor da Faslı topçuda aynı istek ve hırs göze çarpmıyor. Hocanın geldiği ilk haftalarda bazı kıpırtılar göstermiş ve bizi gelecek adına umutlandırmıştı Belhanda ama son haftalarda yine sahada yürümeye başladı. Çok mu fena durumu? Hayır! En azından şut atmaya başladı artık, bu bir teselli olsun... Bir de sosyal medyada okuduğum kadarıyla Belhanda'nın takım adına çok faydalı işler yaptığını yazanlar var, nedense aynı pencereden bakamıyoruz. Tıpkı, aynı kişilerin Feghouli'nin faydasız olduğunu düşünmelerine benim itirazımın olması gibi. Belki ters taraftaki takımdaşı Rodriguez gibi topu alınca "tozu dumana katması" isteniyor Cezayırli'den ama Feghouli'nin tarzı o değil, o daha çok "inceci", ara pas yapmayı, ikiye bir yapmayı ve uzaktan şut atmayı seviyor. Hırsı da var... Daha ne olsun...
7- Gençlerbirliği deplasmanı sonrası Başaksehir karşılaşmasını da golsüz geçirdi Gomis ama pazar gecesi hücumdan ziyade rakip savunmanın oyun kurmasını engellemek için öyle bir efor sarf etti ki, maçı izlerken yine kalbinden sorun yaşayacak diye tırnaklarımı yedim. Bazen golü diğer topçular atar, forvet başka türlü destek olur galibiyete, işte Başakşehir maçı o günlerden biriydi Gomis için. Mariano'nun attığı golde yapığı ters koşu ile savunmacıları üzerine çekip, Brezilyalının önünün boşalması dikkatlerden kaçmadı... Fatih Terim oyunun son iki dakikasında Eren'le değiştirince kendisini, Fransız oyuncunun sahada yürüyecek hali kalmamıştı, yedek kulübesinin kenarına çöktü kaldı...
8- Abdullah Avcı, Galatasaray karşısında takımını kurarken ilk onbire Emre ve Arda'yı yazarken, bu topçuların topla meziyetlerinden çok ortamı germesi faktörünü de mutlaka düşünmüştür. İlkini pek beceremeseler de ikincisinde pek başarılıydılar oyunda kaldıkları sürece. Kendisine yapıldığında 99 takla atacak pozisyonlarda Emre, Galatasaraylıları yere sererken, hakem hep toleranslıydı kendisine karşı. O kadar zıvanadan çıkmıştı ki Basaksehirin kaptanı, hakemin artık dayanamayıp kendisine sarı kart gösterdiği pozisyonda "Bunu yazdım bir kenara" diye Halil Umut Meler'i tehdit bile edebildi. Peki, Arda ondan geri kaldı mı? O da her pozisyonda hakemin yanında soluğu alırken, Muslera'ya bile gider yapma cürretini gösterdi. Abdullah Avcı, Galatasaray'ın golünden sonrası ikisini "kırmızı görme" riskine karşı kenara aldı da ben o gece hakemin onları oyundan atamayacağına adım kadar emindim. Hatta sahada kalsalardı, takımaları adına hakemi baskı altına alarak daha fazla fayda sağlayabilirlerdi. Dikkat edilirse, Emre-Arda ikilisi kenara alınınca ortam sakinleşti. Mossoro'nun da maç sona yaklaşırken, Galatasaraylıları ceza almaları ve sonraki haftalarda takımlarını yalnız bırakmaları için tahrik ettiğini de bir kenara yazalım...
9- Maçı izlerken hakem Halil Umut Meler'e bir yandan kızdım, bir yandan da acıdım. Oldukça zor bir ortamda maç yönetmeye çıkmıştı, yönetmedi, idare etti. Biraz o tarafa, biraz bu tarafa çalarak karşılaşmayı "kazasız" bitirme telaşını Mariano'nun nefis golü bozdu. Abdullah Avcı'nın basın toplantısında "hakem saha dışı ve saha içinde baskı altındaydı" tespiti de tam yerine oturdu. Evet baskı vardı da, hangi taraftan acaba?
10-10 numara en fiyakalı topçuların numarasıdır, Hagi giyer, Pele giyer, Maradona giyer, Messi giyer. Maç yazımın 10 numarası da Galatasaray taraftarıdır. Sezon boyunca kendi evini dolduran sarı-kırmızılılar, top Galatasaray'da ya da rakipteyken, pozisyona göre yaptıkları tezahürat ya da ıslıklarla 12. adam gibi sahaya etki ettiler. O kadar da gergin olmalarına karşın, ne bir küfür etti Galatasaraylılar ne de sahaya bir madde attılar... Tek kelime ile 10 numaraydı tribünler...
11- Liderlik geldiğine göre Galatasaray tekrar ipleri eline aldı ve artık tüm maçlara final havasında çıkmak zorunda. Bu uğurda ilk hedef Alanya...
STAT: Türk Telekom
HAKEMLER: Halil Umut Meler, Mustafa Emre Eyisoy, Kerem Ersoy
GALATASARAY: Muslera, Mariano, Serdar Aziz, Denayer, Nagatomo, Fernando (Dk. 74 Tolga Ciğerci), Donk, Feghouli (Dk. 79 Sinan Gümüş), Belhanda, Rodrigues, Gomis (Dk. 88 Eren Derdiyok)
BAŞAKŞEHİR: Volkan Babacan, Caiçara, Da Costa, Epureanu, Clichy, Mahmut Tekdemir, Emre Belözoğlu (Dk. 72 İrfan Can Kahveci), Visca, Arda Turan (Dk. 65 Mossoro), Elia (Dk. 79 Kerim Frei), Adebayor
GOLLER: Dk. 60 Mariano, Dk. 90 Adebayor (kendi kalesine) (Galatasaray)
SARI KARTLAR: Dk. 36 Mariano, Dk. 74 Fernando, Dk. 90+2 Nagatomo (Galatasaray), Dk. 45 Emre Belözoğlu, Arda Turan (devre arasında) (Medipol Başakşehir)
13 Nisan 2018 Cuma
Loving Madrid
Hakem olmak da zor iş...
Nereden bileceksin ki eşinle gittiğin İspanya tatilinde çekildiğin fotoğraflar, gün gelecek başına dert açacak...
Real Madrid-Juventus maçının son dakikasında tartışmalı bir penaltı kararı verip, Buffon'u kırmızı kartla oyun dışına ihraç eden İngiliz hakem Michael Oliver'a İtalyanların öfkesi dinmek bilmiyor.
Siyah-beyazlı taraftarlar İngiliz hakemin eşi Lucy Oliver'ın twitter hesabından paylaştığı "Madrid'i Seviyoruz" ve "Bence, fena bir stadyum değil" mesajlı fotoğraflarını bulup, kendisini Real Madrid'i "tutmakla" suçluyorlar...
Kalbinin Yerinde Çöp Var
"Hakem, bu maçı yönetebilecek karaktere sahip değildi. Eğer bu karaktere sahip değilsen evinde eşin ve çocuklarınla oturup cips ye, gazoz iç. En azından kimseye zarar vermemiş olursun. Emin değilsen, şüpheye düşmüşsen son dakikada böyle bir penaltı vermezsin. Ama hakem öyle yapmadı. Çünkü o karakterden ve hassasiyetten yoksun. Kalbinin yerinde bir çöp var!''
Gianluigi Buffon
Juventus kalecisi
Real Madrid karşısında son dakika hakemin verdiği penaltıyı eleştirirken
Gençlerbirliği:1-0:Galatasaray
Ankara'daki karşılaşmanın ilk 20 dakikası içindeydik sanırım, maçı yayınlayan BeInSport kanalı ekranın alt köşesinde ilginç bir istatistik yayınladı: Yapılan pas: Galatasaray:121 Gençlerbirliği 20... İşin aslı, ilk 20 dakika tüm maçın özeti gibiydi, "can çekişen" ev sahibi kapandı, şampiyonluk isteyen Galatasaray rakip sahada baskı kurdu, bu esnada kırmızı-siyahlılar Galatasaray savunmasını "ters" yakalayıp gol atmaya çalıştı... Öyle, güzel futbol derdi yoktu Ümit Özat'ın küme düşme savaşında Galatasaray'dan 1 puan koparsa başarıydı, zaten istese de "kafa kafaya" oynayamazdı Galatasaray'la, bu sebeple bir zamanlar Mourinho'nun İnter'deyken Pep'li Barcelona'ya yaptığı gibi "kale önüne otobüsü park etti". Mariano ile Yuto ile kanatlardan gelmeye çalıştı Galatasaray da hava topları hep püskürtüldü. Böyle zamanlarda uzaktan top atışlarıyla fethedeceksin kaleyi ve o mesai Selçuk'a kaldı, kaptan hep denedi ama Hopf'u geçemedi. Şimdi gel de arama Sneijder'ı... Dursun Özbek "ben göndermedim" diyor, Igor Tudor TRT'de çıktığı programda "Sneijder'in kalmasını istedim" diyor... Peki, bu güzel adamı ve ailesini göz yaşları içinde memleketten kim yolladı? Wes'i "yaka paça" yollayıp, milyon dolarlar saçıp Belhanda'yı getiren kimdi? Şimdi Fatih Terim uğraşsın dursun Belhanda'dan adam yapmaya. "Şut at Belhanda" diye 10 numara giyen adama öğüt verilir mi? Bu beceriye sahip değilse verilir... Galatasaray gol ararken, kontra yapacaktı "Gençlerbirlikliler" ve yaptılar da, Maicon'un hatasından Manu arkadaşı Deniz'e "al da at" dedi ama ondaki Muslera korkusu takımını öne geçirmeye engel oldu...
İlk 20 dakika ne izlediysek maç boyu aynısı oldu, tek farkla, uzatma dakikalarında Alper ceza sahasına girince "kurtulmasına" vurduğu topta şanslıydı ve ev sahibi 1 isterken 3 kaptı... Şampiyonluk yarışındaki Galatasaray hiç arzulamadığı bir yenilgi tatmış oldu ve liderliği bıraktı. Uzun lig maratonunda finale yaklaşırken mağlubiyetler acıdır ama kendi sahasında şampiyonluk mücadelesi veren Başakşehir ve Beşiktaş'la oynayacak Galatasaray hala "6 puanlık" maçların favorisi durumunda. Neden mi favori? Ankara'daki kayıp sonrası gecenin yarısı binlerce Galatasaray sevdalısı Atatürk Havaalanına gidip takımı karşılıyor, "Bu sene şampiyon biziz" diyor. Bu inanç iç saha maçlarına da yansıyor doğal olarak ve aslan kendi habitatında rakiplerini kolayça parçalıyor. Geriye bir tek deplasmanlar kalıyor... İnanmak istemesek de artık "fobi" oldu ve bu hastalığı tedavi etmek de Fatih Terim'e düşüyor...
STAT: Ankara 19 Mayıs
HAKEMLER: Cüneyt Çakır, Bahattin Duran, Tarık Ongun
GENÇLERBİRLİĞİ: Hopf, Zeki Yavru, Luccas Claro, Palitsevich, Pogba, Alper Uludağ, Issah (Dk. 46 Ahmet Oğuz), Jailton, Sessegnon (Dk. 90+1 Khalili), Manu, Deniz Yılmaz (Dk. 61 Scekic)
GALATASARAY: Muslera, Mariano, Maicon, Serdar Aziz, Nagatomo, Fernando, Selçuk İnan (Dk. 79 Donk), Feghouli, Belhanda (Dk. 60 Eren Derdiyok), Rodrigues (Dk. 69 Sinan Gümüş), Gomis
GOL: Dk. 90+2 Alper Uludağ (Gençlerbirliği)
SARI KARTLAR: 45+2 Mariano, Dk. 48 Maicon, Dk. 81 Sinan Gümüş (Galatasaray), Dk. 57 Jailton, Dk. 67 Ahmet Oğuz (Gençlerbirliği)
8 Nisan 2018 Pazar
Cüneyt Çakır'dan Kötüsü de Varmış
Dünyada Cüneyt Çakır'dan da kötü hakemlerin olduğunu bu pozisyondan sonra öğrendim...
Ashley Young, Atkinson'ın damadı olsa bu kadar "kollamazdı" kendisini...
Yuh...
Rus ve Arjantinli Taraftarlar İngilizlere Karşı
İngiltere'nin The Sun gazetesinin çeşitli taraftar forumlarında yazılanlara dayandırdığı haberinde bu yaz Rusya'da yapılacak olan Dünya Kupasında Rus ve Arjantinli taraftarlar birlikte İngilizlere saldırma planları yapmaktaymışlar. Hatta, Ruslar geçen günlerde Buenos Aires'e giderek "ortakları" ile saldırı planının detaylarını konuşmuşlar. The Sun'ın ne kadar "ciddi?" olduğunu hepimiz biliyoruz, o sebeple bu haberi pek önemsememek lazım da, bildiğimiz, hatta tüm futbol camiasının bildiği bir şey var bu yaz Ruslar barlarda çok İngiliz kovalayacaklar...
5 Nisan 2018 Perşembe
Liverpool'un City Galibiyeti Manşetlerde
4 Nisan 2018 Çarşamba
Galatasaray:2-1:Trabzonspor
ultras/Movement'in Maç On Biri:
1- Igor Tudor yönetiminde UEFA Avrupa Liginde Östersund'a elenerek herkesi şaşırtan Galatasaray, Türkiye Süper Ligine ise tam tersi "fırtına" gibi bir giriş yapmış ama ve lakin lige verilen "milli maç arasından" sonra ilk puan kaybını Antalyaspor karşısında yaşamıştı. O gün, bugündür "milli aralar"ı tehlikeli olarak görürüm ve Trabzonspor maçı da benim için "riskli" derecedeki maçlardan biriydi ama Fatih Terim öyle bir hazırlamış ki takımı, pazar geceki maç Galatasaray adına iç sahadaki en rahat maçlardan biri olarak hafızalarda yer edindi. Her zamanki "agresif" hücüm presi ile oyuna başlayan sarı-kırmızılılar, Rıza Çalımbay'ın da "savunmacı" bir taktikle oyuna başlamasını fırsat bilerek bordo-mavili meslektaşlarını kendi yarı sahalarına hapsettiler ve daha 10 dakika dolmadan 1-0 öne geçiverdiler. Erken gol Galatasaray'ı rahatlattı, daha güvenli oynamalarını sağladı sarı-kırmızılı topçuların da 20. dakika dolarken Trabzonspor altı pasında meydana gelen karambolde Selçuk önüne düşen topu kaleye nişanlasa, "maç oracıkta kopardı", Galatasaray taraftarının iç sahada görmeye alışmış olduğu bol gollü bir maç ortaya çıkardı. Olmadı... Peki, Trabzonspor ne yaptı? Onların tek derdi Galatasaray'ı durdurmak olunca, hücumda çoğalamadılar, Burak'a uzun top atmakla işi çözeceklerini zannettiler de, Burak Yılmaz sürekli ve sürekli ofsayttaydı...
İkinci devre Rıza Çalımbay, oyunu değiştirmek isterken, "kendi ayağına sıktı", Gomis'in başından ayrılmayan Uğur ve Hubocan ikilisini bozdu,golcü almak için stoperi çıkardı ve yerine orta saha elemanı Okay'ı yerleştirdi. İşte o Okay, Muslera'nın degajını kontrol edemeyince Gomis bastı, topu aldı ve farkı ikiye çıkaran golü kaydetti. Kalan dakikalarda "üç puanın garantisi benim" diyen Sosa'nın yerine Trabzon'daki maçın "provakatör" ismi Olcay ile Akhisar'daki golcü günlerini mumla arayan Rodallenga'yı skoru değiştirmek için oyuna aldı Rıza Çalımbay ama o kadar etkisizdi ki Trabzonlular, koca doksan dakika boyunca Yusuf'un maçın ikinci yarısında Galatasaray savunmasının arkasına sarkıp, Muslera'yı geçemediği pozisyon dışında atağı dahi yoktu. Tuhaftır, golü bile Galatasaray kalesine yaklaşmadan orta sahadan atılar.
2- Rıza Çalımbay ne kadar kötü hazırlayıp takımını, yaptığı hamlelerle yenilginin en büyük sebebiyse, Fatih Terim de Galatasaray adına maçın kazanılmasında en büyük faktör oldu. Fatih hoca, Tudor'un yaptığı gibi rakibe göre taktik belirlemeyle uğraşmayıp, kendi oyun tarzını oynatıyor takımına: rakip sahada baskı, hızlı hücum ve istekli bir oyun. Hal böyle olunca, seyircinin de hoşuna gidiyor bu futbol felsefesi ve tribündekilerin de desteği ile rakip iyice boğuluyor. Kadroyu da oturttu tecrübeli teknik adam ve cezalı ile sakat oyuncuların yokluğunda da yerine girenler hiç te sırıtmıyorlar. Fernando'nun yokluğunda Donk ve Linnes'in yerine Mariano "takır takır" top oynadılar.
3- Serdar ve Maicon savunmada yine kusursuzdu. Gerçi rakip onları zorlamayı bir tek bu ikilinin arkasına Burak'a atacağı uzun toplarla düşünmüştü de Galatasaraylı stoperler Burak Yılmaz'ı hep "faka bastırdılar"... Kenar bekler de Trabzonlu oyunculardan baskı görmeyince, hücuma rahat katıldılar, Mariano ilk golün asistini yaptı, biraz daha dikkatli olsa ilk devre iki değil üç asist bile yapabilirdi. Nagatomo da sol kanatta tükenmeyen enerjisi ve oyun ciddiyetiyle rakibi baskı altına tutmakta oldukça faydalıydı... Sene sonunda ne yapıp etmeli, Yuto'nun bonservisini almalı...
4- Belhanda ile ilgili en büyük şikayetlerimden biri şut atmayı hiç ama hiç aklına getirmiyor oluşuydu. Bizim 10 numara Trabzon karşısında üç kere kaleyi yokladı da bu sefer de maalesef pas vermesi gereken yerde vurdu... Maç kazanılınca bu tip "falsoları" görmezden gelebiliyoruz da umarım yine şut atmaya devam eder ama "yeri ve zamanında" olunca tadından yenmez... Unutmadan, Fatih Terim'in takımının vazgeçilmezi oldu iyice Faslı oyuncu...
5- Rakipler Garry Rodriguez'e artık tedbir almaya başladılar ve bizim "speedy Gonzalez" de artık kendince B planları yapmayı düşünmeye başlamalı vakit kaybetmeden. Sol kanatta topu ayağına alan Garry, ceza sahası köşesinde rakibine çalım atıp ya Gomis'e pas ya da şut seçeneği üretiyordu bugüne kadar ama artık karşı takımın hocaları bu kanalı kapamak için anında kademe yapacak bir oyuncuyu gönderiyor Rodriguez'in karşısına ve o da topu daha geride bekleyen Selçuk ya da Belhanda'ya çıkarmak zorunda kalıyor, atağın hızı kesiliyor. Nagatomo ile ikili oyunlar ya da ters kanatta Feghouli'ye atılacak uzun toplar ile rakibi şaşırtabilecek değişik opsiyonlar üzerine kafa yormalı bizim sol açık... Yoksa etkinliği gittikçe azalıyor...
6- İlk devre iki stoperin adam adama ve "tatlı sert" markajında kalan Bafetimbi Gomis, ikinci yarı Hubocan'ın kenara alınmasıyla rahatladı ve ilk baskıda Okay'ı bozup, galibiyeti perçinleyen golü attı. 26 lig maçında 26. golü atan Fransız oyuncu bir yandan Galatasaray'a puanlar kazandırırken, öte yandan da rekorları tek tek kırıyor. Galatasaray adına bir sezonda en fazla gol atan yabancı oyuncu olan Gomis, üç gol daha atarsa Alex'e ait olan "Süper Ligte En Fazla Gol Atan Yabancı Oyuncu" rekorunu da kıracak...
7- Sezonun ilk devresinde Trabzon'daki mücadelede takım arkadaşını korurken, Olcay'ın "dramatizasyon" kullanarak oyundan attırdığı Sofiane Feghouli, oynadığı istekli oyun ve "kilidi açan" gol ile maça adını yazdırdı. Feghouli de Gomis gibi kendi adına rekor kırmaya devam ediyor, attığı 6 gol ve 7 asistle bir sezonda gole en fazla katkı yaptığı sezonu Galatasaray'da yaşıyor Cezayirli futbolcu.
8- Fırat Aydunus kendisinden beklediğim gibi oldukça öz güvenli ve rahat bir maç yönetti ama Pereira'nın korner bayrağı cıvarında Selçuk'a attığı "kırmızı kartlık" tekmeyi göremedi. Maçın hakemi açıklandığında Fırat'tan ziyade tehlikenin yan hakem Aleks'ten geleceğini yazmıştım twitter hesabımda ve bir çok sarı-kırmızılı taraftar aynı görüşte olunca, "iyi" bir kamuoyu oluştu, belki de Fırat Aydunus uyardı kendisini, sebep her neyse farketmez, en nihayetinde Aleks Taşçıoğlu hiç olmadığı kadar dikkatliydi maç esnasında, ofsayt kaçırmadı, bir tarafından ilginç fauller uydurup bayrağını sallamadı...
9- Maçta uzatma dakikaları oynanırken, Feghouli orta saha yuvarlağı içinde rakibine bir faul yaptı ve Trabzonlu Kucka hiç bekletmeden topa öyle bir vurdu, Muslera belki de kariyerinin en "harika" golünü yedi. Trabzon'un attığı gol skoru değiştirmese de Galatasaray adına iyi bir uyarı oldu, maçta skor ne olursa olsun, dakikalar kaçı gösterirse göstersin oyunda ciddiyet kaybedilmemeli. Feghouli yaptığı o faul sonrası topun karşısında kalabilseydi, Galatasaray o golü yemezdi. Hatalardan ders almak önemlidir, Fatih hoca o golü bu hafta idmanlarda çokça defa izletecektir oyuncularına...
10- Galatasaray maçlarını artık kapalı gişe oynuyor. Bilet bulmak oldukça zor Türk Telekom Stadyumunda oynanan maçlara. Bu kalabalık da Fatih Terim'in gelişiyle birlikte "kuru kalabalık" değil, takımı iten, rakibi boğan bir güce dönüştü. Bunun farkında olarak Galatasaray taraftarı bundan sonraki maçlarda "seyircisiz" cezası almamak için oldukça dikkatli davranmalı, zira şampiyon olunacaksa taraftar-futbolcu birlikteliği hayati önem taşımaktadır.
11- Galatasaray-Trabzonspor maçı 90 dakika içinde yaşanılanlarla değil, maçtan sonra çıkan "skorbord" kriziyle konuşuldu pazar gecesi bir çok spor programında. Karşılaşmanın bitimiyle beraber Türk Telekom Stadyumu skorbordunda "Şampiyonların Kupası Müzesinde Olur" sloganı eşliğinde Galatasaray müzesi reklamı yapılınca, Trabzonspor taraftarı alınmış ve 2010-2011 sezonundaki "tartışmalı" şampiyonluğa atıf yapıldığını düşünmüşler. Tabii, Abdurrahim Albayrak'ın da "bilmeden, sormadan" televizyon kanalına verdiği röportaj da ateşe benzinle gitmek oldu bu mevzuda. Daha sonra olay aydınlandı, yazının Trabzon'la bir alakası olmadığı açıklaması yapıldı Galatasaray kulübünden.
Lakin... Şunu belirtmeden geçmeyelim. Şike sürecinde Trabzonspor'u en fazla destekleyen kulüp Galatasaray olmuş, Türk Telekom'a konuk olduğunda bordo-mavililer "2010-2011 Şampiyonu Trabzonspor Hoşgeldin" pankartları açılmıştı Galatasaray tribünlerinde. Buna karşılık ne mi oldu? Avni Aker'de bir kaç kendini bilmez Galatasaray forması yaktı, Trabzonspor yönetiminden kınama gelmedi. Trabzonlu futbolcular Muslera gibi "beyefendi" bir topçuya saldırdı, Uğur Demirok Galatasaray'la "kafa bulmaya çalıştı", Olcay en son maçta ortalığı karıştırdı... Bu olaylar da Galatasaray taraftarının Trabzonspor'a bakışını değiştirdi... Boşa dememişler "rüzgar ekersen fırtına biçersin" diye...
STAT: Türk Telekom
HAKEMLER: Fırat Aydınus, Serkan Ok, Aleks Taşçıoğlu
GALATASARAY: Muslera, Mariano, Maicon, Serdar, Nagatomo, Donk, Selçuk (Dk. 90 Tolga), Feghouli, Belhanda (Dk. 85 Sinan), Rodrigues (Dk. 83 Yasin), Gomis
TRABZONSPOR: Onur, Pereira, Uğur, Hubocan (Dk. 56 N'doye), Novak, Okay, Kucka, Sosa (Dk. 69 Olcay), Abdülkadir (Dk. 81 Rodallega), Yusuf, Burak
GOLLER: Dk. 7 Feghouli, Dk. 60 Gomis (Galatasaray) - Dk. 90+2 Kucka (Trabzonspor)
SARI KARTLAR: Donk, Muslera (Galatasaray) - Sosa, Hubocan, Uğur (Trabzonspor)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)