"
Geçen sene de 7 maç vardı. İşte fikstürü zor, deplasman fazla derken 6'da 6 yaptık. Allah nasip ederse bu sene de inşallah öyle olur. Ama dediğim gibi ne olursa olsun pes etmeyen bir Galatasaray olacak her yerde. Kazanırız, kaybederiz ama pes etmeyen bir Galatasaray olacak. Kupalara layıksın sen şanlı Galatasaray, diyerek herkese iyi geceler diliyorum." diye bitiriyordu
Malatya'da kazanılan
Türkiye Kupası yarı final maçı sonrası basın toplantısını
Fatih Terim. Bir çok "otoritenin"
Başakşehir'i şampiyon ilan ettiği,
Türkiye Futbol Federasyonu ve hakemlerin
Galatasaray'ı adeta"doğradığı" bir sezonda pes etmeyen ve "kupalara layık olan"
Galatasaray vardı, başındaki hocasıyla. Dediği gibi de oldu
Fatih Terim'in, bir "dejavu" yaşandı,
Galatasaray iç sahada ve deplasmanda kazandıkça kazandı,
Başakşehir kaybetti ve iki kupanın alınacağı son "final haftasına" girildi. Önce
Sivas'ta
Akhisar mağlup edilerek, kupaların biri müzeye kondu ve sıra ligin final maçına geldi:
Galatasaray-Başakşehir...
Karşı yakanın sarı-lacivertlileri kulüplerinin kuruluş yılından esinlenerek 19.07 tarihini kendilerine "
Fenerbahçeliler günü" ilan ediyorlar ya, 19 Mayıs (19.05)
Atatürk'ü Anma,
Gençlik ve
Spor Bayramı da
Galatasaraylılar tarafından "Galatasaray bayramı" olarak da çifte kutlaması yapılamaz mı? Böylesi manidar bir günde de bir kaç yıllık tribün tarihinde bin kişiyi geçmeyen taraftar kitlesi ile yapmış oldukları ilk ve tek koreografide
Atatürk'ü "unutan"
Başakşehir'lilere Ulu Önderi hatırlatmayı unutmadı
Galatasaray taraftarı maç öncesi açtıkları pankartlarla... Talih kalbi güzel olanlara güler derler ya, 19.05'te şampiyonluk kutlama şansı gelmişti
Galatasaray sevdalılarının ayağına, bu fırsat tepilemezdi...
Sürpriz bir başlangıç yapmadı
Galatasaray maça, beklenildiği gibi 50 bin inanmış ve arzulu taraftarının desteği ile baskı kurdu ilk dakikalarda rakip kalede. Özellikle
Mariano'nun keskin ortalarıyla zor durumda kaldı deplasman takımı da kaleci
Mert iyi konsantre olmuştu, erken gole izin vermedi kalesinde. Her maç sonrası basın toplantılarında "
Top tutuyoruz, topu çeviriyoruz, top bizim ayağımızda şu kadar süre kalıyor, oyuncularım bilmem kaç kilometre koşuyor" gibi istatistiki bilgilerle "farklı" olduğunu göstermeye çalışan
Abdullah Avcı'nın o bahsettiği takımdan izler yoktu sahada. Aslında ligin bir çok maçında da, özellikle ikinci devresinde "iyi" top oynayamıyorlardı da, medyadaki
Başakşehir "güzellemeleri" bir türlü bitmiyordu.
Galatasaray karşısında sıradan bir
Anadolu takımı gibi savunma yaparken, kontra ataklarla gol bulmayı amaçlamışlardı ki,
Elija'nın başlattığı bir atakta,
Bajic'le öne geçtiler...
Muslera'nın topu uzaklaştırmak isterken
Bajic'e vermesi ve sonrasında da
Bosnalı topçunun şutunu çıkarması dışında deplasman takımının maçta başka atağı da yoktu. Devre sonu istatistiklerde
Başakşehirlilerin Galatasaraylılardan çok koştuğu gözüküyordu, oysa top %70 oranında
Galatasaray'daydı, demek ki neymiş topsuz boş boş koşmuşlar, ya da
Galatasaray top çevirirken topu kapmak için "büyük" enerji sarf etmişler ama topu yine de kapamamışlar...
Aradığı sürpriz golü bulan
Başakşehirliler, birden futbolun "çirkin" tarafını ortaya çıkarıverdiler. Bakmayın siz
Abdullah Avcı'nın "
Attığımız golden sonra bize saldırdılar" demesine, o lafların hükmü bir otobüs dolusu futbolcunun bir gazeteciye saldırdığı günlerden ya da kendisinin
Adem Büyük'e tokat atıp kaçtığı maç sonunda bitti... Daha önce
Konyaspor forması giyerken
Alanyaspor deplasmanında attığı golden sonra evsahibi tribüne doğru gidip, sevinen ve taraftarı tahrik eden
Bajic, o gün
Ali Palabıyık'tan sarı kart görmüştü ama
Cüneyt Çakır bu tahrik için değil, kendisine "had bildiren"
Marcao ile kapışmasından dolayı sarı kart vermişti. Ama arkadaşları gole sevinip,
Bajic'i kutlamaya koşarken
Galatasaray taraftarına doğru büyük bir hışımla topu yollayan
Emre Belezoğlu,
Cüneyt Çakır ve üç yardımcı hakemin gözünden "kaçmıştı"... İlginç... Geçen sene
Donk'un podyum maçı olmuştu
Başakşehir karşılaşması,
Emre ve
Arda'yı tek başına bitirmişti
Hollandalı futbolcu. Pazar gecesi de "
Merhaba, beni hatırladın mı?" dercesine gölgesi olmuştu
Emre'nin de, bücür bu baskıya dayanamadı ve sahayı terk etmek durumunda kaldı,
Cüneyt Çakır'ı da rahatlattı,
Donk'u da...
Fatih Terim de ikinci yarı görevini tamamlayan D
onk'u kenara alıp
Selçuk'u oyuna sürecekti...
Dedik ya sürekli futbolun güzelliklerinden bahseden,
Ajax gibi olmaktan dem vuran
Abdullah Avcı'nın kalecisi daha ilk devrenin ortalarında başlamıştı 2 dakikada aut atışı kullanmaya, topçuları da plajda uzanır gibi uzanıyorlardı yerlerde... Onlar "oynamayadursunlar"
Galatasaray beraberlik için yükleniyordu rakibinin kalesine, pozisyonlar da buluyordu da, top bir türlü kale çizgisini geçmiyordu. Özellikle 39. dakikada
Belhanda'nın ortasında altı pas içindeki
Marcao güreşçi mahareti ile
İrfan Can tarafından yere indiriliyor ama
Cüneyt Çakır ve VAR'daki
Ali Palabıyık'tan "ses seda" çıkmıyordu.
Anlaşılmıştı, bu maçta "hakemleri" de yenmek gerekiyordu...
Golsüz biten ilk yarının devre arasında
Fatih Terim'in oyuncularını nasıl motive ettiği ilerde bu tarihi şampiyonluğun anlatıldığı bir belgeselde ortaya çıkar, aslında onların motiveye de ihtiyaçları yoktu ama hocanın verdiği "gazın" ne kadar da etkili olduğunu daha ilk dakikalarda arenaya çıkan gladyatörler gibi rakibe saldırmalarından anlaşılıyordu
Galatasaraylıların. Devre arası vakti büfede, tuvalette uzatanlar daha koltuklarına dönemeden skorbordda
Galatasaray:1-1:Başakşehir yazıyordu.
Belhanda'nın kullandığı köşe vuruşunda
Feghouli kendin pişir-kendi ye golü atmıştı adeta, kafa vuruşu direkten dönmüş, gelen topu bu sefer yarı rövaşeta ile filelere yollamıştı. Beraberlik golü sayıları az da olsa ümitlerini yitirmeye başlamış taraftarı da oyuna sokmuş ve büyük baskı ile
Galatasaray rakibini "abandone" etmişti. Önce
Gökhan İnler'in ayağının kaydığı ve
Diagne'nin kaptığı topla başlattığı atakta,
Onyekuru'nun pasıyla
Belhanda takımını öne geçirmiş ama
Fenerbahçe maçında gözü önünde
Dirar'ın
Feghouli'yi düşürmesini görmeyip, gole sebep olan maçın VAR hakemi
Alı Palabıyık kılı kırk yararak
Diagne'nin el temasını göstermişti
Cüneyt Çakır'a. Beş dakika sonrasında bu sefer
Belhanda asist yaptı
Onyekuru'ya, o da
Mert'in solundan topu filelere yolladı ama yine VAR'dan gol kararı çıkmadı: Bir çok karşılaşmada dakikalarca süren ofsayt çizgisi belirleme çalışması 30 saniyede tamamlanıvermişti neredeyse...
Başakşehirliler ringe yandan havlu atılmasını bekleyen boksör gibi sahada dolaşırken, hakemler size kolay gol yok diyordu adeta
Galatasaraylılara. Ve üç dakika sonrasında
Sadri Alışık'ın
Ofsayt Osman tiplemesiyle akıllara kazınan o meşhur repliğinde "
Bu da mı gol değil hakim bey" demesi gibi
Belhanda'nın ortasında
Onyekuru kafayı yapıştırıyordu. Kolaysa bunu da iptal etsinlerdi bakalım...
Onyekuru'nun attığı golden sonra başta
Fatih Terim olmak üzere
Galatasaray yedek kulübesinin maçın dördüncü hakemine doğru "gol değil" işareti yapması manidardı. Akıllara ligin ilk devresi gelmiş, neredeyse her maç
Galatasaray maç hakemi ve VAR mahareti ile "biçilmiş",
İnönü'deki
Beşiktaş derbisinde iki üç penaltısı verilmemiş ve VAR'a giden
Cüneyt Çakır'a
Galatasaraylılar imalı olarak "penaltı yok" işaretleri yapmışlardı.
Galipken nasıl zaman geçirebilirim kurnazlıklarını yapan
Başakşehirliler, skor terse dönünce telaşa kapıldı ve kulübede gol atabilecek kim varsa oyuna sürdü ama sahaya girenler de
Marcao-Luyindama ikilisi arasında yok oldular gittiler. Deplasman takımı "bir ümit" gol atarım diye
Galatasaray yarı sahasına doluşurken, arkada boşluklar bırakıyor,
Onyekuru ve
Belhanda sürpriz çıkışlarla takımı rahatlatacak pozisyon buluyordu.
Belhanda'nın ceza sahası cıvarında düşürüldüğü bir anda kazanılan serbest vuruşta
Selçuk topun başına geçti ama
Belhanda da vuruş yapmak istedi.
Akhisar maçı sonrası
Diagne ile olan penaltı diyaloğunu anlatırken
Selçuk,
Senegalli oyuncunun "iyi hissettiğini ve vurmak istediğini" belirtmişti.
Sergen'den,
Hagi'den,
Prekazi'den çok duymuşluğum vardır bazen kazanılan serbest vuruşta oyuncunun gol yapacağını hissetmesini. Kariyerinin belki de son maçı olan bu karşılaşmada
Selçuk da hissetmiştir gol yapacağını, sayısız kez yaptığı gibi.
Belhanda orta yapacaktı,
Selçuk kaleye vuracaktı,
Selçuk vurdu ve top direkten döndü. Ah o tartışma olmasa, belki de daha konsantre vuracak, gol yapacaktı, futbolun ilahları bilir artık orasını... Keşke de gol olup güzel bir kapanış yapsaydı kaptan S
elçuk...
Kalan dakikalarda
Mahmut'un
Belhanda'ya attığı omuza başka bir pozisyonda
Faslı aynı şekilde rakibine cevap verip, "
iyi mi böyle?" gerginliği sonrası karışan saha kenarı ve
Fatih Terim ile
Orhan Ak'ın atılması ile devam etti. Ligin ikinci devresinin ortalarında
Galatasaray'ın kimyasını bozduk diyerek kendisine "kimyager" sıfatının takılmasına vesile olan ve aslında ligin son haftalarında kendi takımının "kimyası bozulan" A
bdullah Avcı, kaybetmelerine bahane ararken
Fatih Terim'i suçlayıp, "
Bir teknik adam eski çalıştığı oyuncusuna yumruk atacak, sonra da kaçacak, delikanlı olan devam eder" derken kendince racon öğretiyordu da keşke biri ona delikanlılık raconunda arkadaşına yapılan saldırıyı film izler gibi seyretmenin de utanç verici olduğunu öğretseydi. Kenetlenme, takım ruhu demek oyuncusuna, hocasına karşı bir saldırı olduğunda takım halinde olay yerinde olup, müdahale edebilmektir,
İsmail Çipe'nin hocasını kenara alıp
Adebayor'u kulübesine "oturtması" gibi. Ama
Bülent Timurlenk'in dediği gibi "bunu googleda bulamazsınız"...
Ve mutlu son...
Galatasaray kendi sahasında yenilmezliğini devam ettirerek 19 Mayıs günü rahmetli büyük
Galatasaraylı Barış Manço'nun "Yaz dostum" şarkısı eşliğinde 22. şampinluğuna uzanıyordu.
"Yaz tahtaya bir daha,
Tut defteri kitabı
Sarı çizmeli Mehmet Ağa
Bir gün öder hesabı"
Koskoca bir sezon bir şarkıyla ancak böyle özetlenebilirdi...
Şimdi avaz avaz bağırmak zamanı: "
Yaz dostuuum, yaz..."
STAT: Ali Sami Yen Spor Kompleksi Türk Telekom Stadyumu
HAKEMLER: Cüneyt Çakır, Bahattin Duran, Tarık Ongun, Halil Umut Meler
VAR HAKEMLERİ: Ali Palabıyık, Arda Kardeşler, Mustafa Emre Eyisoy
GALATASARAY: Muslera, Mariano, Luyindama, Marcao, Nagatomo, Feghouli (Linnes 90+2’), Donk (Selçuk 45’), Fernando, Belhanda, Onyekuru, Diagne (Semih 85’)
MEDİPOL BAŞAKŞEHİR: Mert, Caicara, Mahmut, Kudryashov, Clichy, Emre (Mossoro 29’), Gökhan, Visca, İrfan (Adebayor 70’), Elia, Bajic (Robinho 81’)
GOLLER: Bajic (17’), Feghouli (47’), Onyekuru (64’)
SARI KARTLAR: Marcao (20’), Bajic (20’), Adebayor (22’), İsmail Çipe (22’), Onyekuru (63’), Selçuk (74’), Mossoro (87’)