9 Nisan 2025 Çarşamba

Fenerbahçe:1-2:Galatasaray (Türkiye Kupası)


 bazı

kelime-

ler

çok

güzel.

Can Yayınlarından çıkan Lügat 365'i okurken aklıma geldi son yılların en "kavgalı" derbisini çok güzel kelimelerle anlatmak. Her ne kadar muhalefet partisi aspor'u boykot etme çağrısı yapsa da, söz konusu Galatasaray-Fenerbahçe derbisi olunca, bir de şifresiz yayında, herkes televizyon başına mıhlanmış, maçı da seyretmiştir.

Okan Buruk'un son yıllarda olduğu gibi yine Kadıköy'de "dersine iyi çalıştığını" gördük, Sara'nın Galatasaray adına ne kadar önemli olduğuna şahit olduk, Osimhen'in belki de sarı-kırmızılı forma ile son derbisinde Fenerbahçe'ye gollerini seyrettik, Apo ve Sanchez'in savunma krallığını alkışladık, Lemina ve Torreira'nın savaşçılığı, Kaan'ın tecrübesi, Eren'in Galatasaraylılığı, Barış ve Yunus'un cengaverliklerini, Günay'ın Muslera'yı aratmadığını büyük bir keyifle izledik... Mourinho'nun da "şımarıklığını", yardımcılarının "oyunlarını", Mert Hakan'ın yaptıklarını da unutmadık...


Kısaca, maçı herkes seyretti de biz de tarihe not düşmek için "güzel kelimelerle" şahit olduklarımızı paylaşalım istedik...

tahayül... Gözünün önüne getirme. Canlandırma...

tumturak... Gösteriş. İhtişam. 

Beşiktaş derbisinden mağlup ayrılmış Galatasaray'ın üç gün sonra Kadıköy deplasmanında rakibini boğacağını kim tahayül edebilirdi ki? Otoriteler Galatasaray'a şans vermezken, "çıkılmaz" denilen Kadıköy'ü artık "yol geçen hanına" çeviren Galatasaray'ın muhteşem taraftarı deplasman tribünü doldururken, tumturaklı tezahüratlarla takımı coşturuyordu...

sergüzeşt... Macera. Seruven.

müstesna... Benzeri az bulunan. Bir bütünün dışında bulunan.

Tuhaf bir Türkiye Kupası statüsünün son maçında iç sahada Konya karşısında çok rahat kazanıp, kupada iç saha avantajını elde etmek varken, sergüzeşt peşinde Fener deplasmanına gidip, müstesna bir galibiyetle Okan Buruk'un takımı lig yarışında da psikolojik üstünlüğü ele geçirmişti...


nazenin...
İnce ve narin yapılı. Cilveli. Nazik.

sürünceme... Sonuçlanması beklenen bir işin envai çeşit sebepten geciktirilmesi...

Gabriel Sara durdu durdu da derbide öyle bir nazenin top oynadı ki, Amrabat'ın da belini kırdı, takım arkadaşlarını da oynattı. Gol de atacaktı, Fred'i de oyundan attıracaktı ilk dakikalarda da hakemler o kaçınılmaz sonu sürüncemede bırakıyordu...

peyderpey... Azar azar. Parça parça.

hissikablelvuku... Olacak bir şeyi henüz gerçekleşmeden önce hissetmek. Önsezi

Galatasaray maçın ilk devresinde o kadar arzuluydu ki, köşe atışlarıyla, ara paslarıyla peyderpey rakip kaleye geliyor, pozisyon buluyor, taraftarlar gelecek golün hissikablelvukunu yaşıyordu...

mükellef... Bir işi yapmakla yükümlü olan kişi.

sukutuhayal... Düş kırıklığı...

palas pandoras... Doğru düzgün hazırlık yapmadan.

kıtıpıyoz... Niteliği düşük olan. Sıradan.

Galatasaray'da golü atmakla mükellef olan Osimhen'in 15. dakikada ağları sarsan füzesi,ardından penaltı golü ev sahibi taraftarı sukutuhayale uğratmış, ev sahibi palas pandıras rakibinin üstüne kıtıpiyoz ataklarla gitme girişimi sonuç vermiyordu.

rehavet... Gevşeklik.

fecaat... Çok acıklı durum.

mamafih... Bununla birlikte. Öyleyse bile.

cansiperane... Özveriyle.

İki farklı öne geçmek, rakibin fecaat oyunu, sarı-kırmızılı topçularda erken dakikalarda bir rehavet yarattı ve farklı skora gidecek oyun usul usul temposunu kaybetti. Mamafih, 42. dakikada Barış'ın kaleciyi de geçen topunu Çağlar cansiperane çıkarmasa çizgiden, ev sahibi tribünler daha devre bitmeden stadı terk edecekti...


sürünceme...
Sonuçlanması beklenen bir işin envai sebepten ötürü gecikmesi.

müsebbip... Sebep ya da neden olan. 

namüsait... Elverişli veya uygun olmayan.

pestenkerani... Saçma. Uydurma. Ehemmiyetsiz.

Fenerbahçe'nin ilk devre Galatasaray savunmasını namüsait duruma düşürecek tek bir atağı dahi yokken, uzatma dakikalarında Talisca'nın pasında Szymanski elini kolunu sallayarak topu ağlara yolladığında yardımcı hakem oyfsayt bayrağı kaldırmıştı lakin Cihan Aydın oyunu başlatmayı sürüncemede bıraktı, dakikalarca beklenildi ve herkesin şaşkın bakışları arasında pestenkerani bir ofsayt çizgisi ile gol kararı çıkıverdi... Bu kararın müsebbipi de karşılaşmanın AVAR Hakemi Erkan Engin'di...


kalendermeşrep...
Dünya malında gözü olmayan, hoşgörülü ve kalender mizaçlı kişi.

yadigar... Bir kimseyi veya bir olayı hatırlatan şey ya da kişi. Hatıra.

aliyülala... İyinin en iyisi. En üstün. Pekiyi.

Victor Osimhen'in anlatacak en güzel kelime değil mi kalendermeşrep. 100 milyon euro değerinde oyuncu olup, dünyanın zirve takımları senin peşinde koşsun ve sen Galatasaray'ı şampiyon yapmak hedefini kendine koyup, Kadıköy'de derbi kazandıran adam ol ve maç sonu sahada attığın taklaları yadigar olarak bırak genç nesillere... Bu topraklara gelmiş aliyülala topçulardan biri Osimhen, iyi ki parçalıyla izledik onu...


beyhude...
Yararı olmayan. Bir faydaya hizmet etmeyen...

zapturapt... Düzen. İntizam. Disiplin.

Galatasaray öyle zapturapt bir oyun oynamıştı ki derbi maçında AVAR hakemi ve Mourinho'nun çabaları beyhude kalıyordu...


hercümerç...
Kargaşa. Kaos. Dağınıklık.

keşmekeş... Karışıklık. Kavga.

kadim... Çok eski zaman...

lafazan... Çok konuşan. Geveze.

Sahada kazanamayınca, başta Mert Hakan ve Mourinho'nun yardımcıları kadim bir taktiğe başvuruyordu: hercümerç... Sarı-kırmızılı topçular da bu lafazanlara cevap verince, saha kenarında başlayan keşmekeş saha içine taşıyor, maç oynanırken oyun alanına emniyet kuvvetlerinin girmesine şahit oluyordu derbiyi seyredenler...


babayani...
Görmüş geçirmiş. Ağırbaşlı...

Maç sonu o kadar patırtı sonrası ise Günay'ın yayıncı kuruluşa verdiği demeç ise babayaniydi... 

fevkalbeşer... Üstün nitelikli insan.

tahammülfersa... Dayanılmaz, çekilmez.

hoyrat... Hırpalayıcı. İncitici.

biteviye... Sürekli. Durmadan.

Kendisini fevkalbeşer ilan eden Fenerbahçe teknik direktörü Jose Mourinho lig maçında kaybettikten sonra basın toplantısına çıkmamış, Sami Yen de ise "maymun" diyerek rakiplerine saygısızlık yapmaktan geri durmamıştı. Kupada da Okan Buruk'a bir kez daha kaybettikten sonra hoyratça saldırması, biteviye kontrolü kaybettiğini gösteriyordu. Portekizli hocanın bu tarz hareketleri Türk futbolseverler için tahammülfersa olurken, bakalım kendi taraftarı ne zaman gerçekleri idrak edecek.


pirüpak...
Tertemiz.Lekesiz.

mahlas...Gerçek isim yerine kullanılan takma isim.

Sadece gol atarak mı maç kazanılır? Peki El Patron mahlaslı Sanchez'in maçın uzatma dakikalarında meşin yuvarlak Günay'ın üzerinden ağlarla kavuşmadan pirüpak şekilde "makas"la çıkardığı top kaç gole bedel?

velhasıl... Sözün özü...

lafügüzaf... Lüzümsuz söz. Manası olmayan konuşma.

Velhasıl Galatasaray derbiden tarihi bir galibiyetle ayrılarak çifte kupa hedefini devam ettirdi... Gerisi lafügüzaf...




Stat: Kadıköy Şükrü Saraçoğlu

Hakemler: Cihan Aydın, Deniz Caner Özaral, Volkan Ahmet Narinç

Fenerbahçe: İrfan Can Eğribayat, Çağlar Söyüncü (Mert Müldür dk. 64), Milan Skriniar, Yusuf Akçiçek, Oğuz Aydın (Dusan Tadic dk. 79), Fred, Sofyan Amrabat, Filip Kostic (Allan Saint-Maximin dk. 65), Sebastian Szymanski, Anderson Talisca, Youssef En-Nesyri (Edin Dzeko dk. 75)

Yedekler: Dominik Livakovic, Bright Osayi-Samuel, Levent Mercan, İsmail Yüksek, Mert Hakan Yandaş, İrfan Can Kahveci

Teknik Direktör: Jose Mourinho

Galatasaray: Günay Güvenç, Kaan Ayhan, Davinson Sanchez, Abdülkerim Bardakcı, Eren Elmalı, Lucas Torreira, Mario Lemina (Przemyslaw Frankowski, dk. 62), Gabriel Sara, Yunus Akgün (Roland Sallai dk. 77), Barış Alper Yılmaz (Ahmed Kutucu dk. 86), Victor Osimhen (Alvaro Morata dk. 86)

Yedekler: Fernando Muslera, Ismail Jakobs, Kerem Demirbay, Dries Mertens, Berkan Kutlu, Carlos Cuesta

Teknik Direktör: Okan Buruk

Goller: Victor Osimhen (dk. 10 ve 27 pen.) (Galatasaray), Sebastian Szymanski (dk. 45+1) (Fenerbahçe)

Kırmızı kartlar: Kerem Demirbay (dk. 90+2), Barış Alper Yılmaz (dk. 90+2) (Galatasaray), Mert Hakan Yandaş (dk. 90+2), Salvatore Foti (dk. 90+2) (Fenerbahçe)

Sarı kartlar: Çağlar Söyüncü, Edin Dzeko, İrfan Can Kahveci, Milan Skriniar, Sebastian Szymanski (Fenerbahçe), Roland Sallai, Eren Elmal, Victor Osimhen, Przemyslaw Frankowski (Galatasaray)

31 Mart 2025 Pazartesi

Beşiktaş:2-1:Galatasaray


Maçın bitiş düdüğü ile birlikte "Namağlup tek şampiyon Beşiktaş" pankartı açılıverdi kale arkasından...

27 puanlık farkın 24e inmesinden ziyade Beşiktaşlıların son yıllarda geride kalmalarından dolayı tutunacak tek dalları varmış, "namağlup" şampiyon olmuşlar bir ara... Galatasaray üçüncü şampiyonluğa yürürken hiç kaybetmemişti de, hedef "namağlup" şampiyonluk değildi, "herşeye ve herkese rağmen" 5. yıldızı takmaktı...

O sebeple İnönü'de Beşiktaşlıların Galatasaray'ın elinden yenilmezlik ünvanını almak kimsenin canını acıtmadı, son iki hafta Antep ve Konya'ya yenilen takıma üç puan vermek üzdü sarı ve kırmızıya gönül verenleri sadece...

Bir de maç sonu stad hoparlörlerinden çalınan "Şinanay" şarkısı da buraya not edilsin, "Efendi Beşiktaş" diyenlere hatırlatırız yeri gelince...

Siyah-beyazlıların şampiyon olacağını düşündükleri Galatasaray'dan namağlup ünvanını almak gibi bir motivasyonu varken, maçın hakemi Yasin Kol ile VAR'daki Pawel Pskit'in heyecanı neydi acaba?

İki hafta evvel Galatasaray'ın Alanya deplasmanında kazandığı maçta sarı-kırmızlı topçulara 8-9 sarı kart ve 1 kırmızı kart gösterdikten sonra Federasyon başkanından övgüler alan "yabancı dil bilmeyen", FIFA kokartı olmayan, Erman Toroğlu'nun anlatımıyla bir zamanlar maç toplarını "aşırtmaya" çalışan Yasin Kol'un daha 20. saniyede çaldığı faulle!? "niyeti" ortaya çıkmadı mı?

Ya sonrası:

4. dakika Eren omuzla aldı, ani atağı faul diye kesti...

11. dakika Barış-Masuaku mücadelesi Barış yerde, Beşiktaşlı oyuncu tekme atıyor, Barış elle oynadı kararı verdi...

15. dakika Barış'a faul yapmadığı pozisyonda faul çaldı... İtiraz eden idari menajere sarı kart çıkardı...

20. dakika Moratta-Paulista pozisyonunda İspanyol topçu dokunmadı, faul çaldı...

32. dakika Frankowski'ye sarı kart gösterdi, VAR ile nasıl anlaştı da kırmızı verdi ki maç sonu yerli-yabancı tüm eski hakemler sarı yeterli dedi...

45. dakika Emirhan topsuz olarak Osimhen'e omuz atıyor, ne faul verdi ne de sarı kart çıkardı...

59. dakika Svensson-Osimhen çarpışıyor, Beşiktaşlı oyuncu düşerken dirsek atıyor, Osimhen'in dudağı patlıyor, sarı kart çıkarmadı...

70. dakika Rafa Silva Eren'i çekiyor ama faul Beşiktaş lehine çalınıyor...

78.dakika Sanchez ceza sahasında Emirhan tarafından düşürülüyor ama penaltı düdüğü çalınmıyor...

80. dakika Barış ikili mücadelede Masuaku'nun ayağına basıyor, faul bile vermiyor...

81. dakika Galatasaray korner kullanıyor, Osimhen kafayla vurup Beşiktaşlının sırtına çarpıyor, aut veriyor.

90+5. dakika Sanchez'e peşi sıra fauller yapılıyor, VAR çağırmasa kart dahi çıkmayacak, VAR kararı ile Semih'e kırmızı kart çıkıyor, kart tartışmalı...

ve 96.dakika 54. saniye...

Yasin Kol'un "turnusol kağıdı" olan o pozisyon...

Lemina ile Rasitca omuz omuza, diz dize carpısıyor ve hakem Lemina'nın faul yaptığına hükmediyor... Filmi 20 dakika geriye sararsak Sanchez ile Emirhan'ın Beşiktaş ceza sahası içinde çarpışmasının "copy-paste"i olan pozisyon... Galatasaray lehine karar verilecekse "oyna devam", Beşiktaş lehine verilecekse "çal düdüğü"...




Adı sanı bilinmeyen VAR hakemi ile ilgili de tevatürler var da, yaptı görevini gitti, o artık ülkesinde kazandığı paranın keyfine bakıyor, bakalım bir daha ne zaman karşımıza çıkacak Pawel Pskit... Onun da memleketlisi Frankowski ile "hesabı" ilginç, daha önce Legia Gdansk forması giyerken Frankowski'yi oyundan atan Pskit, VAR koltuğundan da Yasin Kol'a attırdı Polonyalı oyuncuyu...

Bunları uzun uzun yazdık da, tuhafımıza gittiği için değil, tarihe not düşülsün diye zira bu sene Galatasaray'a karşı açılan savaş son sürat devam ediyor...

Peki bizim "cephede" işler ne alemde...

Yönetim kademesi "sus pus" içinde... Varlıkları yoklukları belli değil...Maç öncesinde Yasin Kol atamasında da, maçtan sonra hakemin yaptıklarında da "kafalarını kuma gömdüler"...

Onlarla sezon sonu hesaplaşılacak... Şimdilik dursunlar bir kenarda...

Milli ara öncesi Sami Yen'de Antalyaspor'u 4 farkla geçen kadroyla çıktı Okan Buruk sahaya, milli maçlardan yorgun dönen oyuncular sahadaydı. Beşiktaş ise forvetsizdi, Galatasaray'ın bu sezonki defosu olan "savunma arkasına adam kaçırma" kozunu oynadılar, Rafa ile Mario ve Muçi ile bunu başardılar da, ilk gol ve kırmızı kart böyle geldi...

Eksik olmak, deplasmanda olmak Galatasaray adına oyuna tutunmak için zordu ama Torreira'nın klas golü devreye eşitlikle gidilmesini sağladı da, ikinci yarı 10 kişiyle oynamak zorladı Galatasaray'ı ve savunmanın dikkatsizliğinde Fernandes takımına galibiyet getiren golü attı...

Girenler ve de çıkanlar hakkında herkes bir şeyler yazdı, Abdülkerim bile neden çıktığını anlamadı da Okan Buruk ve yardımcılarının kararlarına saygım var, topçularla çalışan, onları gözlemleyen, konuşan, dertleşen onlar...

Lakin, fikrim alınacak olsa Mertens'le başlarım ben maçlara, gücü bitince de kenara alırım ama uzun zamandır Belçikalı yıldız kenarda unutuluyor...

Hayatta hiç birşey sonsuz değildir, Galatasaray'ın yenilmezlik ünvanı da bir gün bitecekti, belki de takıma "stres" oluyordu ve artık böyle bir ünvan korumak derdinde değil topçular. Bundan sonra belki kafalar daha rahat çıkacak maçlara ve yeni bir galibiyet serisi başlayacak...

Hadi inşallah...



Stat: Beşiktaş Park

Hakemler: Yasin Kol, Abdullah Bora Özkara, Samet Çiçek

Beşiktaş: Mert Günok, Jonas Svensson, Gabriel Paulista, Emirhan Topçu, Arthur Masuaku, Alex Oxlade Chamberlain, Gedson Fernandes, Milot Rashica, Joao Mario (Mustafa Hekimoğlu dk. 85), Ernest Muçi (Semih Kılıçsoy dk. 65), Rafa Silva (Salih Uçan dk. 90+3)

Yedekler: Ersin Destanoğlu, Onur Bulut, Tayyip Talha Sanuç, Amir Hadziahmetovic, Keny Arroyo, Ciro Immobile, Fahri Kerem Ay

Teknik Direktör: Ole Gunnar Solksjaer

Galatasaray: Fernando Muslera, Przemyslaw Frankowski, Davinson Sanchez, Abdülkerim Bardakcı (Kaan Ayhan dk. 83), Eren Elmalı, Lucas Torreira (Ahmed Kutucu dk. 83), Gabriel Sara (Dries Mertens dk. 71), Yunus Akgün (Mario Lemina dk. 62), Alvaro Morata, Barış Alper Yılmaz, Victor Osimhen

Yedekler: Günay Güvenç, Kerem Demirbay, Berkan Kutlu, Carlos Cuesta, Yusuf Demir, Metehan Baltacı

Teknik Direktör: Okan Buruk

Goller: Rafa Silva (dk. 23), Gedson Fernandes (dk. 66) (Beşiktaş), Lucas Torreira (dk. 45) (Galatasaray)

Kırmızı kartlar: Semih Kılıçsoy (dk. 90+6) (Beşiktaş), Przemyslaw Frankowski (dk. 36) (Galatasaray)

Sarı kartlar: Jonas Svensson, Arthur Masuaku, Milot Rashica (Beşiktaş), Barış Alper Yılmaz, Davinson Sanchez, Ahmed Kutucu (Galatasaray)

19 Mart 2025 Çarşamba

Galatasaray:4-0:Antalyaspor


"Galatasaray bir halatı hep birlikte çekenlerin; hep birlikte üzülüp, hep beraber sevinmesini bilenlerin takımıdır." demiş ya Baba Gündüz, cuma gecesi Galatasaray'ın Antalyaspor'u 4 farkla mağlup ettiği maçı seyrederken, sarı-kırmızılı parçalı formayı giyenlerin bu veciz sözü ne kadar da özümsediğini görebiliyorduk. Futbolcuların saha içerisinde arkadaşlarının hatalarını telafi etmeleri, birbirlerini gol yollarına sokacak pas atmaları futbol maçlarında hep gördüğümüz hareketler iken, 37 yaşındaki Belçikalı star Mertens'in yedekte kalmasına "küsmeden" bir malzemeci edasıyla arkadaşlarına su dağıtması, gol krallığı hedefindeki Osimhen'in kazanılan penaltıda topu takımın yeni oyuncusu Moratta'ya "armağan etmesi", maç sonu herkes sevinirken süre alamayan Jelert'i Osimhen'in teselli etmesi Baba Gündüz'ün Galatasaray'ını tasvir ediyordu...


Şampiyonluk yarışında geçen hafta bir başka Akdeniz ekibi olan Alanyaspor'u 3 puanla geçen Galatasaray, rakibi Fenerbahçe'nin "bay" geçtiği haftada puan farkını 7ye çıkarırken, Antalya karşısında da kazanacağı 3 puanla ligin ikincisiyle arasında 10 puanlık bir fark yaratacak ve "psikolojik üstünlüğü" ele geçirecekti... Öyle de oldu, nispetten durgun başladığı ve deplasman ekibinin bir kaç tehlike bulduğu ilk 15-20 dakikalık süreç sonrası Galatasaray "sazı eline aldı" ve maçı istediği gibi oynadı. Önce Barış'ın kafa pasıyla Osimhen öyle yükseğe sıçradı ki, kaleci eliyle dahi topa dokunamazken, meşin yuvarlak az farkla auta gidiyordu. Lakin 5 dakika sonra tipik bir Galatasaray golü ile ev sahibi öne geçmişti: Rakip takım çıkarken stoper Sanchez orta sahada baskı yapıp topu kapıyor, pasında Barış kanattan hareketlenip, Moratta'ya aktarıyor topu ve onun asistinde Osimhen topu boş kaleye yuvarlıyordu...


Sara eski günlerine dönmüş, topu ayağında "çiğnemeden", sağ sola uygun durumundaki arkadaşlarına yolluyor, Barış kuvvetine kavuşmuş, buldozer gibi önüne geleni ezip gidiyor, sol bek Eren takıma uyum sürecini atlatmış daha fazla sorumluluk alıyor, Sanchez de "messivari" çalımlarla rakip ceza sahasını karıştırıyordu... Hal böyle olunca, goller de peşi sıra geliverdi, önce VAR yardımıyla gelen penaltıda Moratta "derslik" bir vuruş yapıyor, sonra da Barış tozu dumana katarak getirdiği topla Osimhen'e "kariyerinin en kolay golünü" attırıyordu...


İlk devre üç fark yaratılmış, sarı kart cezalısı sınırındaki Osimhen'in devrede değişeceğini düşünenler yanılıyor, Nijeryalı topçu hattrick yapmayı kafasına takmış olarak sahaya çıkıyordu ikinci 45 dakikaya. İstediği de 6 dakika geçmeden oldu, Antalyaspor savunmasının bir geri pasını yakalayan Yunus, Osi'ye al da at pası veriyor, Osimhen de fileleri sarstıktan sonra arkadaşının ayakkabısını parlatıyordu...


Farkı açan, oyunda üstünlüğü ele geçiren Galatasaray'da Okan Buruk, takımı herhangi bir kart ya da sakatlık durumuna karşı korumak için önce Osimhen, Torreira ve Yunus'u kenara alıyor, sonra da Sanchez ve Barış arkadaşlarıyla yer değiştiriyordu. 


Rolantiye dönen oyunda Antalyaspor bir kaç cılız atak bulurken, Galatasaray ise uzatmalarda Berkan'ın pasında Mertens'le beşinci golü kaçırıyordu...

Osimhen hattrick yapıp, gol krallığında zirveye çıkarken, Galatasaray taraftarı da tribünlerde Ceza'nın "Fark Var" şarkısını söyleyerek mutlu mesut evlerine dönüyordu...



Stat: Rams Park

Hakemler: Ozan Ergün, Ceyhun Sesigüzel, Mehmet Kısal

Galatasaray: Fernando Muslera, Przemyslaw Frankowski, Davinson Sanchez (Kaan Ayhan dk. 77), Abdülkerim Bardakcı, Eren Elmalı, Lucas Torreira (Mario Lemina dk. 68), Gabriel Sara, Yunus Akgün (Roland Sallai dk. 68), Alvaro Morata, Barış Alper Yılmaz (Berkan Kutlu dk. 83), Victor Osimhen (Dries Mertens dk. 68)

Yedekler: Jankat Yılmaz, Kerem Demirbay, Elias Jelert, Yusuf Demir, Metehan Baltacı

Teknik Direktör: Okan Buruk

Antalyaspor: Kenan Piric, Bünyamin Balcı, Veysel Sarı, Thalisson, Emrecan Uzunhan (Amar Gerxhaliu dk. 46), Erdal Rakip (Oleksandr Petrusenko dk. 46), Soner Dikmen (Braian Samudio dk. 83), Jakub Kaluzinski, Ramzi Safuri (Adolfo Gaich dk. 58), Sander van de Streek, Sam Larsson (Abdurrahim Dursun dk. 58)

Yedekler: Abdullah Yiğiter, Hasan Yakub İlçin, Mert Yılmaz, Deni Milosevic, Taha Osman Özmert

Teknik Direktör: Emre Belözoğlu

Goller: Victor Osimhen (dk. 30, 45+2 ve 52), Alvaro Morata (dk. 45 pen.) (Galatasaray)

Sarı kartlar: Jakub Kaluzinski, Erdal Rakip, Thalisson, Emre Belözoğlu (Teknik direktör) (Antalyaspor)

11 Mart 2025 Salı

Alanyaspor:1-2:Galatasaray


2011-12 play-off sezonu da dahil Galatasaray'ın başta Fenerbahçe olmak üzere futbol federasyonu da dahil herkese karşı olduğu başka bir sezon yaşandığına şahitliğim olmadı...

Her hafta "bu da olmaz" denilen bir olayla Galatasaray karşı karşıya kalıp, ligi zirvede bitirme yarışı içinde...

Geçen hafta Kasımpaşa deplasmanında 2 puan kaybedince "karşı" taraf 4 puan geride olmasına rağmen ana akım medya ve sosyal medyadaki algılarla beraber "Galatasaray bitti" havası yaratarak Okan Buruk ve takımına bir darbe de saha dışında vurmaya çalıştı...

Buna karşı da yönetim ve Okan Buruk takımı Alanya'ya erken "kaçırıp", maça normalden daha fazla kamp yaparak hazırlama imkanı sundu...

Son haftaların aksine daha arzulu bir Galatasaray beklerken Alanya karşısında, yine ilk yarıyı "çöpe" atan bir takım vardı. Üstelik de soyunma odasına geride giriyordu. Ev sahibi ilk atakta golü bulmuştu Vilhena ile. Uzun zamandır takip ettiğim ve Galatasaray'da faydalı olacağını düşündüğüm Yusuf Özdemir ile de pozisyonları vardı Alanya ekibinin...


Okan Buruk ise Mertens'i unutup, Kasımpaşa maçının benzer kadrosuyla sahadaydı, sadece Sallai yerine Moratta sahadaydı. Osimhen'in partneri İspanyol golcü olacaktı, Okan hocanın aklında hala Tottenham maçında Icardi-Osimhen uyumu vardı... Ama maalesef o maçın havası yakalanamıyordu uzun zamandır zira en kritik eleman Sara'nın formsuzluğu devam ediyordu... Elde Lemina varken, ki o da son maçlarda beklenileni veremiyor, Sara yerine Mertens'le başlamak orta sahada Torreira-Lemina denenebilirdi...

Altıncı dakikada Moratta'nın pasında Frankowski'nin şutu gol olsa Galatasaray adına bambaşka bir ilk devre olabilirdi de, Ertuğrul bu sert şutta başarılıydı. 


Maçtan sonra pek beğenilen hakem Yasin Kol da memleket futbol havasından etkilenmiş olacak ki, Galatasaraylılara "patır patır" sarı kart verirken ev sahibi 2 sarı kartla bitiriyordu oyunu. Sadece kartlar değil, ilk yarı biterken Moratta'nın kapalı koluna çarpan topa düdük çalıp, gol pozisyonunu engellerken, bir kaç dakika sonra da ev sahibi savunma oyuncusunun topu elle "kepçelemesine" de VAR'la birlikte seyirici kalıyordu...


Bitiyor muydu hakemin "marifetleri", soyunma odasına giderken yedek kaleci Günay'a da kırmızı kart çıkartıyor, ev sahibi yöneticiler bile Günay'ın bir hatası yok diye isyan ediyordu... Kaptan Muslera'ya gösterdiği sarı kart, Yunus'un ayağına müdahaleye "devam" kararı gibi sadece Galatasaray aleyhine verilecek kararlar da Yasin Kol'un diğer yaptıklarıydı...

İkinci kırkbeş dakikaya Lemina yerine Yunus oyuna girince, Galatasaray biraz daha hareketlendi, ev sahibi ise tamamen savunmaya gömüldü. Ve geçen yıl yine burada iki gol atan Barış Alper o geceyi hatırlatıp, uzaktan vurduğu top kaleciden sekip savunmaya çarpınca maça eşitlik geliyordu. 

On dakika sonra da yine Barış ortalıyor, "özcimbomlu" Osimhen kafayla takımını öne geçiriyordu. Galatasaray biraz "silkelenince" bu ligin çok üstünde olduğunu gösteriyor, 67de Osimhen'in fişi çekecek topunu Ertuğrul yine başarılı bir refleksle çıkarıyordu. Ve bitime 5 dakika kala yine Osimhen kaleciyi de geçip boş kale yerine topu dışarı atınca fark ikiye çıkmıyordu...

Girizgahta da belirttiğim gibi "apacayip" bir sezonda Galatasaray'ın şampiyon olması için geriye 10 maçı kalıyor ve bu süreçte dün gece Fatih Terim'in TRT Spor'a verdiği röportajda belirttiği gibi "Şampiyonluk, Galatasaray'ın hakkı. Beşinci yıldız, Galatasaray'ın hakkı. Galatasaray'ın camia olarak, sezonun böyle bir anında buradan geri adım atmayacak tecrübesi var. Gönlüm, Galatasaray'ın şampiyonluğundan yana. Bunun için de bir arada olmaya ihtiyacımız var."

İyi oyun, kötü oyun demeden "herkese" karşı savaşan bu takımı sonuna kadar desteklemek için bir arada olmalıyız...




Stat: Gain Park

Hakemler: Yasin Kol, İbrahim Çağlar Uyarcan, Samet Çiçek

Alanyaspor: Ertuğrul Taşkıran, Lima, Fatih Aksoy (Janvier dk. 84), Aliti, Hadergjonaj, Richard, Makouta, Vilhena, Yusuf Özdemir, Cordova (Hwang dk. 70), Sporar (Arda Usluoğlu dk. 84)

Yedekler: Yusuf Karagöz, Furkan Bayram, Umut Mert Toy, Efecan Karaca, Balkovec, Batuhan Yavuz, Enes Keskin

Teknik Direktör: Sami Uğurlu

Galatasaray: Fernando Muslera, Przemyslaw Frankowski, Davinson Sanchez, Abdülkerim Bardakcı, Eren Elmalı (Roland Sallai dk. 70), Mario Lemina (Yunus Akgün dk. 46), Lucas Torreira, Gabriel Sara (Kerem Demirbay dk. 90), Barış Alper Yılmaz, Alvaro Morata (Kaan Ayhan dk. 79), Victor Osimhen (Ahmed Kutucu dk. 90)

Yedekler: Günay Güvenç, Dries Mertens, Berkan Kutlu, Elias Jelert, Carlos Cuesta

Teknik Direktör: Okan Buruk

Goller: Vilhena (dk. 23) (Alanyaspor), Aliti (dk. 51 k.k.), Victor Osimhen (dk. 62) (Galatasaray)

Kırmızı kart: Günay Güvenç (Devre arası) (Galatasaray)

Sarı kartlar: Aliti, Lima (Alanyaspor), Barış Alper Yılmaz, Mario Lemina, Eren Elmalı, Fernando Muslera, Alvaro Morata, Roland Sallai, Ahmed Kutucu (Galatasaray)

3 Mart 2025 Pazartesi

Kasımpaşa:3-3:Galatasaray


Ligin ilk devresi Sami Yen'de fırtına gibi başlayıp 2-0 öne geçilen maçtan 3-3 ile soyunma odasına gitmiş Galatasaray ve ilk puan kaybını yaşamıştı...

Soğuk dış etkisiydi... Nazar boncuğu demiştik...

Kaderin cilvesi mi desek, ikinci yarı da Kasımpaşa'nın evinde maç 3-3 sona eriyor, bu defa Galatasaray 2-1den geri gelip, bir puana razı oluyordu...

Yine soğuk duş etkisi... Ama bu sefer moraller bozuluyor, sinirler geriliyordu...

Kasımpaşa'ya kaybedilen 4 puan...

Bakalım lig sonunda arayacak mı Okan Buruk'un takımı bu "çöpe atılan" puanları...


Fenerbahçe maçının kadrosunu sahaya yolladı Okan hoca, kendisi tribüne çıkarken, İrfan hocaya emanet etmişti takımı... Daha önceki haftalardaki "git-gelli" maceracı oyunu bırakıp, "garanti"yi istemişti öğrencilerinden ama onlar ev sahibinin üzerine gidemeyince, Kasımpaşa "akın akın" geldi de "şampiyonluk modunu" açmış bir Muslera buldular karşılarında. Sağdan, soldan vuruyorlar da Uruguaylı file bekçisi gole izin vermiyordu.

Neydi lakabı? "Haksız rekabet"

Oysa Galatasaray maçı Muslera ile birlikte en fazla isteyen Osimhen'in "zeka ve çabukluğu" ile kazandığı penaltıyla öne geçmiş, son haftaların "en silik" oyuncusu Sara ile farkı açmayı, belki de maçta "fişi çekmeyi"  elinin tersiyle itmişti 28. dakikada...


İlk devre maçı seyrettiğini zannedenler, bunun sadece fragman olduğunu Kasımpaşa'nın kornerden kafalarla paslaşmalarla attığı golle anladılar. Ev sahibi eşitliği yakaladı, ardından Galatasaray Osimhen'le iki dakika arayla iki net pozisyonunda skorbordu değiştirmezken, bir kontra atak (yenilerin geçiş hücümü) ve Kasımpaşa öne geçiyordu...

Tüm memleketin beklediği puan kaybı gelecek mi derken, Sara eski günlerini hatırlatıyor, adrese teslim ortasında Sanchez eşitliği yakalayıp, bir dakika sonra da Muslera'nın asistinde Osimhen takımını tekrar öne geçiriyordu.

Geçen sene de "tansiyonun tavan yaptığı" maçı Galatasaray son dakikalarda attığı golle kazanmış, şampiyonluk yolunda özgüvenini artırırken, rakibini demoralize etmişti...

Acaba aynı senaryo mu yaşanacak derken, Lemina-Kaan ve Eren-Cuesta değişiklikleri geliyor, geldiği günden beri sürekli eleştirilen Cuesta'ya futbol tanrıları da sırt çeviriyor ve ilk pozisyonda zamanlama hatası ile rakibine penaltı kazandırıyordu Kolombiyalı futbolcu... Memleketinde olsa Andres Escobar'ın kaderini paylaşacaktı belki de, bizde de taraftarın gönlünde çoktan "ruhuna Fatiha" okundu... 

"Önce Can Keleş Cuesta'yı çekti, sonra Cuesta ona düşerken tutundu" filan demeyeceğim zira bu sene böyle kritik anlarda Galatasaray lehine karar verilmeyeceğini artık öğrendik... 


Kaybedilen puanlardan sonra elbette çok yazılır da, hepsi suya yazı yazmak gibidir, giden geri gelmez... Takım geriden gelip oyunun iplerini almış, ev sahibi gol için saldıracağı bu anlarda Okan hoca-kenarda İrfan hoca- ayağı çeken Lemina yerine Kaan'ı alsa, Eren'i hiç kıpırdatmasa yerinden belki Cuesta'nın penaltısı olmazdı da, kim bilir belki de Kaan bir hata yapar, o gol yine gelirdi... 

Skor yazarlığı yaparsak, Cuesta'ya ihaleyi keser, Frankowski-Barış uyumsuzluğunu, Sara'nın bir türlü yükselmeyen formunu, Lemina'nın kötü gününü, Salai'den bir Yunus olmayacağını ve Mertens'in Sara yerine ilk onbir başlaması gerektiğini görmezden geliriz ama bunlar acı da olsa gerçekler... Bir de Yusuf kardeşim sana bir söz: Bu topraklarda futbol kuvvetle oynanıyor ne kadar teknik olursan ol, bir "kazma" gelir bir omuzla seni yere yığar ve hakem de oyna der... O yüzden güçlen biraz kardeşim...

VAR'dan iki penaltının çıktığı maçta, hakem yazmak artık komik geliyor zira onların bu baskıyı kaldıramadığı o kadar net ki? Galatasaraylı diye yaygara koparılan Cihan Aydın, önce Hatay'da penaltıyı vermemiş, iki puan gitmişti, dün de daha 10 dakikada ikinci sarı karttan atılması gereken Yasin'i oyunda tutmuştu... "Bu hakem Galatasaraylı, Galatasaray'ı tutacak" algısı işe yaramıştı...

İlk yarı topladığı puanlarla Galatasaray kendisine avantaj yaratmış, derbiyi de kaybetmeyerek puan farkını koruyup, ikili averajı da almıştı... Bu uzun maratonda illaki kaybedeceği puanlar olacaktı ama bunlar Kasımpaşa'ya mı olmalıydı, orası tartışılır...

Üç gün önce Konya karşısında kupa maçında aldığı beraberlik ile ikinci olup, tek maçlı elemeli karşılaşmada şansını zora sokarken, şimdi de önündeki zorlu deplasmanlardan galibiyet çıkarma gibi bir zorunluluğun altına giriyordu...

Olur mu?

Zor olacak ama O-L-A-C-A-K...



Stat: Recep Tayyip Erdoğan

Hakemler: Cihan Aydın, Bersan Duman, Murat Ergin Gözütok

Kasımpaşa: Andreas Giannitos, Claudio Winck, Kamil Piatkowski, Nicholas Opoku, Yasin Özcan (Kevin Rodrigues dk. 46), Gökhan Gül, Mamadou Fall, Mortadha Ben Ouanes (Cafu dk. 90+1), Haris Hajradinovic, Josip Brekalo (Can Keleş dk. 77), Nuno Da Costa

Yedekler: Sinan Bolat, Sadık Çiftpınar, Yaman Suakar, Sinan Alkaş, Taylan Utku Aydın, Atakan Müjde, Antonin Barak

Teknik Direktör: Burak Yılmaz

Galatasaray: Fernando Muslera, Przemyslaw Frankovski, Davinson Sanchez, Abdülkerim Bardakcı (Yusuf Demir dk. 90), Eren Elmalı (Carlos Cuesta dk. 80), Lucas Torreira (Dries Mertens dk. 90), Mario Lemina (Kaan Ayhan dk. 80), Roland Sallai (Ahmed Kutucu dk. 65), Gabriel Sara, Barış Alper Yılmaz, Victor Osimhen

Yedekler: Günay Güvenç, Kerem Demirbay, Berkan Kutlu, Elias Jelert, Metehan Baltacı

Teknik Sorumlu: İrfan Saraloğlu

Goller: Mortadha Ben Ouanes (dk. 52), Josip Brekalo (dk. 61), Haris Hajradinovic (dk. 85 pen.) (Kasımpaşa), Victor Osimhen (dk. 12 pen. ve 71), Davinson Sanchez (dk. 69) (Galatasaray)

Sarı kartlar: Yasin Özcan, Mortadha Ben Ouanes, Josip Brekalo (Kasımpaşa), Mario Lemina, Carlos Cuesta (Galatasaray)

27 Şubat 2025 Perşembe

Galatasaray:0-0:Konyaspor


"Türkiye Kupası grup aşamalarındaki sistemi anlamadım. Biz niye Fenerbahçe ile oynamadık? Fenerbahçe ile oynama şansı edinemediğimiz için grubu 2. sırada bitirdik. Bizim gibi takımlar için adil düzen değil bu." demişti Göztepe teknik direktörü Stoilov, gruptan 3 maçta 3 galibiyet alıp ikinci olarak çeyrek finale çıktıktan sonra...

 "Türk futbolu akıl almaz bir şekilde akıl tutulması yaşıyor. Altı takımlı grupta üç maç oynayıp, sadece iki takım üst tura nasıl çıkar? Biri bana bunu açıklayabilir mi?"

diye isyan ediyordu Başakşehir FK teknik direktörü Eyüpsporla golsüz berabere kaldığı ve kupadan elendiği maçın ardından. Üstelik üç maç yapmış, ikisini deplasmanda birini iç sahada ve iki beraberlik, bir galibiyet almıştı...

Daha da ilginci, Galatasaray da iç sahada Konyaspor'la golsüz berabere kalınca, Başakşehir ile Galatasaray'ın hem puanı, hem de averajı aynı olunca, Galatasaray kırmızı kart görmediği için "fair-play" puanı ile çeyrek finale çıkmıştı...

Böyle tuhaf bir statüyü Galatasaray kulübü de anlamamış(?) olacak ki, lider olarak çıkması gereken bir grubun son maçında Konya karşısına "rotasyonlu" bir kadro ile çıkınca, sadece ilk yarı değil, neredeyse 70 dakika boşa geçiyordu...

Sonrasında önce Osimhen oyuna dahil oluyor 62. dakikada, sonra bitime 15 dakika kala Eyüp, Barış Alper ve Frankowski sahaya sürülüyor, son 10 dakikada Eren giriyor ve 82 de Lemina kenardan geliyor...

Pozisyonlar birden artıyor, rakip savunma nefes alamaz hale geliyor da...

Bu baskı maçı kazanmaya yetiyor mu?

Yetmiyor tabii ki..

Konyaspor'un "Sami Yen'de kaybederiz, Galatasaray liderliği alıp, çeyrek finalde deplasmanda Fenerbahçe, Trabzon ya da Beşiktaşla eşleşmek istemez, topçularımızı yormayalım, lige saklayalım" diye yedeklerle çıktığı maçta, Okan hoca da pazar günü oynayacağı Kasımpaşa maçını düşününce, Galatasaray gereksiz bir şekilde kupada fikstürüne bir deplasman maçı ekliyor...

Sanki ligde az deplasmanı varmış da... 

Neyse, artık kurayı beklemekten başka çare yok...

Bakalım, rakip kim olacak?

Gecenin Z raporuna geçersek:

Günay ne zaman kaleye geçse soyadı gibi "güven" veriyor. Yine bir-iki tehlikeli atağı savuşturdu. Cuesca ve Metehan çok zorluk yaşamadı, Kerem Demirbay toparlanma sinyalleri verdi de Yusuf yine bekleneni gösteremedi. Okan Buruk, Yusuf'a az şans veriyor diye eleştiriliyor ama kendini ispatlayacağı böyle bir maçta sahada hiç yoktu Yusuf... Oysa Eyüp, çeyrek saatte kalitesini gösterebiliyor. Yunus da etkisizlerdendi, sakatlık sonrası acil şekilde toparlanması lazım Yunus'un... Ahmed de büyük ümitlerle geldi ama sorgulanmaya başladı. Berkan taraftarın "günah keçisi"... Jelert varlığı yokluğu fark etmiyor... Mertens "çocuk" maçında yetişkin gibiydi, "Benim burda ne işin var" havasında dolandı sahada da golü de attı da hakem göremeden-içgüdüsel- olarak iptal düdüğü çaldı...

Rotasyonlu maçlarda her zaman "asların" ilk devre sahada olup, skoru aldıktan sonra ikinci devre dinlenmesinden yanayım ama Okan Buruk öyle düşünmüyor. Takımın hocası o, bize de saygı duymak düşer...



Stat: Rams Park -Ali Sami Yen

Hakemler: Muhammet Ali Metoğlu, Hakan Yemişken, Mehmet Salih Mazlum

Galatasaray: Günay Güvenç, Elias Jelert (Eren Elmalı dk. 81), Metehan Baltacı, Carlos Cuesta, Berkan Kutlu (Przemyslaw Frankowski dk. 79), Kerem Demirbay (Eyüp Aydın dk. 79), Kaan Ayhan (Mario Lemina dk. 83), Yunus Akgün (Victor Osimhen dk. 63), Dries Mertens (Barış Alper Yılmaz dk. 79), Yusuf Demir, Ahmed Kutucu

Yedekler: Jankat Yılmaz, Davinson Sanchez, Abdülkerim Bardakcı, Efe Akman

Teknik Direktör: Okan Buruk

Konyaspor: Deniz Ertaş, Nikola Boranijasevic, Josip Calusic, Riechedly Bazoer, Yasir Subaşı, Morten Bjorlo (Uğurcan Yazğılı dk. 90), Emmanuel Boateng (Oğulcan Ülgün dk. 46), Danijel Aleksic (Blaz Kramer dk. 72), Tunahan Taşçı (Louka Prip dk. 58), Melih Bostan (Guilherme dk. 58), Umut Nayir (Marko Jevtovic dk. 71)

Yedekler: Ahmet Daş, Abdurrahman Üresin, Kaan Akyazı, Hamidou Keyta

Teknik Direktör: Recep Uçar

Sarı kartlar: Tunahan Taşçı, Deniz Ertaş, Blaz Kramer (Konyaspor), Yunus Akgün, Okan Buruk (Galatasaray)

26 Şubat 2025 Çarşamba

Galatasaray:0-0:Fenerbahçe


"Futbol asla sadece futbol değildir."

Simon Kuper'in Football Against The Enemy kitabının 1996 senesinde Sabah Kitapları tarafından dilimize çevrilmesiyle tanıştığımız bir kelam...

Yiğiter Uluğ'nun da dediği gibi kitabın orjinal adından daha çarpıcı bir isim...

Sonrası bir makalede, blog yazısında, pankartta, film repliğinde geçen bir cümle: Futbol asla sadece futbol değildir...

Peki nedir?

Simon Kuper kitabında dünya memleketlerini gezerek bu güzel oyunun nasıl siyasetle, ekonomiyle, sosyal yaşamla iç içe olduğunu anlatırken, eserin İthaki Yayınlarından çıkan ikinci baskısı için detaylı bir ön söz yazarak Türkiye'yi de içine eklemiş...

Lakin kitabı okumayanlar üzülmesin, pazartesi gecesi oynanan derbinin öncesini ve sonrasını göz önüne getirsinler ve "futbolun NEDEN asla sadece futbol olmadığını" kavrayabilirler...

7 sene evvel "eski başkan bizi şampiyon yapamıyor" diye büyük hayallerle kulübün başına getirilmiş "zengin" bir başkan...

Bu süre içinde bir çok değişik takım şampiyonluk kupasını kazanmış da Fenerbahçe kazanamamış.

Daha acısı da "ezeli rakip" son iki sene peşi sıra mutlu sona ulaşmış, maddi-manevi farkı açmış...

Son bir gayret olarak büyük paralar saçılıp, Mourinho gibi saha içinden çok saha dışını "dizayn" edebilen bir teknik adam getirilmiş, medya patronu basın sözcüsü yapılmış, yeni bir federasyon başkanı seçilmiş...

Buna rağmen Galatasaray kurduğu "dengeli kadro" ile saha içinde kazanmaya devam ettikçe, "yapı" diye bir söz ortaya atılmış, Galatasaray'ın başarısına "kara çalınmış", hakemler suçlanmış...

Önce VAR hakemleri yabancılaştırılmış...

Yarı dönem transferde "ücreti açıklanmayan" bir çok futbolcu getirilmiş...

Limit?

Finansal fair-play, o da ne?

Yine istenilen olmayınca, bir de Sami Yen'de oynanacak maç günü gelip çatınca derbiye yabancı orta hakem getirilmiş...

Sebep?

Türk hakem taraftar baskısını kaldıramıyormuş?

Oysa ilk devre Kadıköy'de oynanan maçta Türk hakem vardı, baskıyı kaldıramadığının "itirafı" oluyordu bu seçim...

Adalet mi, ayrıcalık mı? 

Cevap belli değil mi?

Bunlar yeter miydi?

İki İstanbul takımı da UEFA Avrupa kupası maçlarını perşembe oynarken, bir tanesi yurt dışından yorgun gelecek diye derbi pazartesiye alınmıştı...

Ligin ilk devresi Galatasaray'ın "Avrupa maçından dönüyoruz, yorgun olacağız, maçımızı pazartesi oynayalım" teklifinin reddedildiği "unutulmuştu?!" oysa ki...

İş günü, hafta içi, İstanbul gibi bir metropolde derbi...

Bitti mi?

98 yılında terorist başının İtalya'da yakalanması sonrası Juventus'un "can güvenliğimiz" yok diye UEFA'ya başvurduğu ve "devlet güvencesi" verilerek oynanan maçta bile görmediğim kadar emniyet mensubu ile donatılmıştı Sami Yen'in çevresi ve içi...

Kimi 30 bin, kimi 40 bin diyordu bu sayı için...

Maç öncesi stadyuma girişte sımsıkı aramalar, maç içi tribünlerin önünde pankartların görülemeyecek şekilde duvar gibi dizilen güvenlik mensupları...

Nasıl ama?

Futbol asla sadece futbol değilmiş değil mi?


Girizgahı çok uzatmadım, sosyal medya yapılanmasından, Ankara ziyaretlerinden, diğer Süper Lig kulüpleriyle "maddi-manevi" bağlardan, federasyon ziyaretlerinden bahis bile etmedim...

Şimdi böyle bir ortamda "sistem, taktik, saf futbol" bekleyenlere Jonathan Wilson'ın Futbol Taktikleri Tarihi kitabını tavsiye edebilirim... Keşke topu topu 3-4 pozisyonun olduğu, yabancı hakeminin bile baskıyı kaldıramayıp "kendini güvenceye almak" için her pozisyona düdük çalıp oyunu "idare" ettiği, teknik adamların risk almak yerine mevcut durumu koruduğu bu 90 dakika yerine kitaba başlasalardı, 50-60 sayfa rahat okurlardı...


Yine de "arşivde kalması" için bir kaç not yazalım. Okan Buruk, üç gün evvel AZ Alkmaar maçında devleşen Günay yerine efsane kaptanı Muslera ile başladı maça ki Uruguaylı kaleci de maçın en tehlikeli pozisyonunu önleyerek hocasının güvenini boşa çıkarmadı. Savunma hattı ise iki yıldır şampiyon olunan ve geçen hafta da Rize'de galip gelen düzendi: Dörtlü dizilmişti Frankowski, Sanchez, Abdülkerim ve Eren... Türk çocuğu ve İstanbul doğumlu olmanın avantajıyla Eren Elmalı hem takıma hem de derbiye çok uzak değildi, sırıtmadı da Frankowski biraz uyuma ihtiyacım var der gibiydi. Sanchez ve Apokerim "duvarı" örmüştü, geçit yoktu rakibe...

Mertens'in yerine Sara görev alınca-ki keşke Sara yerine Mertens'le başlasaydı Okan hoca- Osimhen'in arkasında, Torreira'nın partneri, aynı zamanda maçın da yıldızı Lemina oluyordu. O da yabancı değildi bu ortama, "efsane olmaya geldim" demecini de boşa çıkarmayan bir mücadele sergiledi 90 dakika boyunca. Barış ve Salai ise iyi niyetli ama vasattı, çok daha iyi oyunlarını hatırlıyoruz bu ikilinin... İlerde Osimhen yeterli kadar beslenemeyince, o da belki de Fenerbahçe'ye gol atmadan, çocukluğumuzun tabiriyle "gerçek Galatasaraylı olmadan" veda edecek sene sonu bize... Ama hayat bu... Belki İstanbul'da kalır, belki Türkiye Kupasında kesişir yollarımız ezeli rakiple...

Maç golsüz, berabere bitti de, sonrası ne konuştuk?

Futbol mu?

Yine "105x68"in dışına çıktık, jungle'dan tutun da monkey'e kadar belgesel tadından basın açıklaması yaptı rakibin hocası...

Cevabını da önce Okan Buruk'tan "The Crying One" ile sonra da Galatasaray'dan: #SayNoToRacism ile sağlam bir şekilde aldı...

Gerçi onun durumu da pek iç açıcı değil ama elinde Scotch viskisi ile kafasını kaşıyarak ne gülüyordur Pep şimdi bir zamanlar kendine "Special One" diyene...

Sonuca gelirsek,

Futbol bu sene iyice "yeşil alanın" dışına çıktı ve buna rağmen Galatasaray 6 puan ve iki averaj şansı ile ligi önde götürüyor.

Bundan sonrası daha da çetin geçecek Okan Buruk ve takımı için ve her zaman yazdığım gibi Galatasaray'ın en büyük gücü taraftarı, onlar kenetlenince aşılmayacak engel yok...

25. şampiyonluk yolunda her maç final...

İlk maç hafta sonu Kasımpaşa maçı...


Stat: Rams Park Ali Sami Yen

Hakemler: Slavko Vincic, Tomaz Klancnik, Andraz Kovacic

Galatasaray: Fernando Muslera, Przemyslaw Frankowski, Davinson Sanchez, Abdülkerim Bardakcı, Eren Elmalı (Dries Mertens dk. 78), Lucas Toreira, Mario Lemina, Roland Sallai (Ahmed Kutucu dk. 89), Gabriel Sara (Yunus Akgün dk. 69), Barış Alper Yılmaz, Victor Osimhen (Kaan Ayhan dk. 89)

Yedekler: Günay Güvenç, Kerem Demirbay, Berkan Kutlu, Elias Jelert, Carlos Cuesta, Yusuf Demir

Teknik Direktör: Okan Buruk

Fenerbahçe: İrfan Can Eğribayat, Milan Skriniar, Çağlar Söyüncü (Alexander Djiku dk. 61), Yusuf Akçiçek, Oğuz Aydın, Fred, Sebastian Szymanski (Sofyan Amrabat dk. 61), Filip Kostic (Mert Müldür dk. 83), Duan Tadic, Edin Dzeko (Anderson Talisca dk. 83), Youssef En-Nesyri

Yedekler: Dominik Livakovic, Ertuğrul Çetin, Mert Hakan Yandaş, İrfan Can Kahveci, Bright Osayi-Samuel, Cenk Tosun

Teknik Direktör: Jose Mourinho

Sarı kartlar: Victor Osimhen, Barış Alper Yılmaz, Roland Sallai, Davinson Sanchez, Yunus Akgün (Galatasaray), Çağlar Söyüncü, Fred (Fenerbahçe)

21 Şubat 2025 Cuma

Galatasaray:2-2:Az Alkmaar


"Galatasaray'ın adının olduğu her yerde umut vardır."...

Rahmetli Jupp Dewrall'in sözü. Hagi'nin de söylemişliği vardır...

"Futbol hayata fena halde benzer" düsturunu şiar edinen biri olarak benim de günlük hayatımda kılavuz edindiğim bir cümle...

Galatasaray da Hollanda'da kaybettiği 4-1lik maçın rövanşına bu düşüncelerle çıktı:

"Galatasaray'ın adının olduğu her yerde umut vardır."

Karış karış her metresine aşina olduğu iç sahada oynayacak, ilk maçta cezalı olan Osimhen, Sanchez ve Torreira kadroda olacak ve en önemlisi dünyada saygı duyulan taraftarı arkasında olacaktı...

Bir de erken atılacak bir gol, gençlerden oluşan rakibi bozmaya yetecekti. Sonrası zaten gelirdi, çok defa başarmamış mıydı Galatasaray bunu?


Öyle de başladılar maça. Arzulu ve istekliydi sarı-kırmızılılar...

Ama bu aşırı motivasyon "acelecilikle" karışınca istediğini yapamıyordu sahadaki Galatasaraylılar.

Oysa rakip, ilk maçın avantajıyla daha rahat oynuyor, "kafası golde" olan ev sahibinin savunmada bıraktığı boşlukları değerlendiriyordu.

Hele ki bir Poku vardı ki? 21 yaşındaki "çocuk" iki maçın da yıldızıydı... Topu önüne vurup gidiyor, Abdülkerim'i, Jelert'i, Barış'ı peşinden sürüklüyordu...

Galatasaray'ın bulması gereken pozisyonları deplasman ekibi buluyor da kalede Günay "ahtapotlaşıyordu"... Sosyal medya taraftarının yok ettiği onlarca topçudan bir diğeri olan Muslera yedekteydi, Günay sahadaydı bu maçta. Maç boyu belki ondan fazla kurtarışla, ki 2-3 tanesi karşı karşıya ve gol şansı %99 olan pozisyonlarda kalesini kapayarak arkadaşlarını ayakta tuttu Günay da, ilk devre biterken Sara'nın uzaklaştırdığı top Maikuma'ya çarpıyor, gol oluyor, ikinci yarı da ceza sahası dışından Kasius'un vuruşu fileleri sarsıyordu...




Devre biterken takımı ıslıklayanlar, Berkan oyuna ayak bastığında yuhlayanlar kalede Muslera olsa bu iki golü de Nando'ya "yazacaklardı" değil mi? Göztepe maçında Romulo topla giderken Sanchez'in vuruşu Brezilyalıya çarpıp Muslera'yı yanıltıp gol olduğunda da, Az Alkmaar ilk maçında Mijnans'ın serbest atışı doksana gittiğinde de suçlu Muslera değil miydi?


İlk devre 1-0 sona erince tur ümidi de zora girince Okan Buruk, "yüzyılın derbisini" de düşünerek Sanchez ve Mertens'i yanına alıp, Metehan ve Kerem Demirbay'ı sahaya sürdü. 

Deplasman ekibi iki farklı öne geçip, bir dakika sonra da Torreira'nın asistinde maçı en fazla arzulayan Osimhen golü attı ama sahadaki oyun pek de ümit vermeyince, Torreira da pazartesiye korunmak için kulübeye geldi, tıpkı sonraki dakikalarda Sara ve Osimhen'in yaptığı gibi...

Sahaya adım atarken yuhlanan Berkan'ın "golün asistinin asistinde" Barış, Sallai'ye rahat bir pas verdi, "Alkmaarsever" Macar topçu da ilk maçtan sonra Sami Yen'de de Owusu-Oduro'yu mağlup etmesini bildi.


2-0dan beraberliği sağlamak kağıt üstünde Galatasaray adına başarı sayılabilir lakin Avrupa'dan bu genç takıma elenmesi üzerinde düşünülmesi gereken bir mesele. Ama "şimdi" bunun sırası ve yeri hiç değil... Sene sonu herkes şapkasını önüne alır, hesabını verir...

Şimdi iki sene olduğu gibi, haftada tek maç yaparak, o maça full konsantre olarak, yorulmadan sakatlanmadan üçüncü şampiyonluğu kazanma vakti...

İlk maç da karşı tarafın isteğini yerine getirmekte hiç tereddüt etmeyen Türkiye Futbol Federasyonun bir ilki yerine getirip, maçı yönetmesi için "yönetmeliklere aykırı" olarak göreve davet ettiği Slovenyalı hakemin düdük çalacağı Fenerbahçe derbisi...

Haydi bakalım, dünü unutup, önümüze bakma zamanı...

"Galatasaray bir halatı hep birlikte çekenlerin; hep birlikte üzülüp, hep beraber sevinmesini bilenlerin takımıdır." demiş Baba Gündüz, medyası, federasyonu, rakipleri herkes Galatasaray'a karşı pozisyon almışken, biz kendi içimdeki "küçük hesapları" bırakıp, kapalıdaki "Konsantrasyon" pankartı etrafında birleşip, "Mayıslar bizimdir" demek için kenetlenmeliyiz...

Dün gece maçın başından sonuna kadar tezahüratlarla, oyunculara destek sloganlarıyla ultrAslan bu meşalenin ateşini yaktı...

Gazamız mübarek olsun, sonu 5. yıldız olsun...

 




Stat: Rams Park "Ali Sami Yen"

Hakemler: Anthony Taylor, Gary Beswick, Ian Hussin

Galatasaray: Günay Güvenç, Carlos Cuesta, Davinson Sanchez (Metehan Baltacı dk. 46), Abdülkerim Bardakcı, Elias Jelert, Lucas Torreira (Berkan Kutlu dk. 61), Gabriel Sara (Yusuf Demir dk. 73), Barış Alper Yılmaz, Dries Mertens (Kerem Demirbay dk. 46), Rolland Sallai, Victor Osimhen (Berat Luş dk. 80)

Yedekler: Fernando Muslera, Jankat Yılmaz, İsa Halidi, Kadir Subaşı, Hasan Turan, Çağrı Balta, Efe Akman

Teknik Direktör: Okan Buruk

AZ Alkmaar: Rome-Jayden Owusu-Oduro, Seiya Maikuma, Wouter Goes, Alexandre Penetra, David Wolfe (Mees De Wit dk. 87), Peer Koopmeiners, Kristijan Belic (Kees Smit dk. 61), Ernest Poku, Sven Mijnans (Zico Buurmeester dk. 12), Mayckel Lahdo (Denso Kasius dk. 46), Troy Parrott (Ibrahim Sadiq dk. 87)

Yedekler: Hobie Verhulst, Jeroen Zoet, Bruno Martins İndi, Maxim Dekker, Ro-Zangelo Daal, Sem van Duijn

Teknik Direktör: Maarten Martens

Goller: Victor Osimhen (dk. 56), Rolland Sallai (dk. 70) (Galatasaray), Seiya Maikuma (dk. 43), Denso Kasius (dk. 55) (AZ Alkmaar)

Sarı kart: Elias Jelert (Galatasaray)

19 Şubat 2025 Çarşamba

Çaykur Rizespor:1-2:Galatasaray

 


"Tribünler bir şairin kalbi gibidir; bazen coşar, bazen susar ama asla hissetmekten vazgeçmez." diye çok beğendiğim anonim bir söz vardır...

Futbolcular, hocalar, başkanlar gelip geçen yolcudur da, tribünler ise daimi hancıdır... İyi gün, kötü gün fark etmeden, hep oradadırlar...

Sevdanın peşindedirler. 

Hele ki de deplasman yaparlarsa... En unutulmazı da odur...

Dün gece de Galatasaray, Rize deplasmanında şampiyonluk yolunda çok kritik üç puan kazanırken, sahanın yıldızı Osimhen, maçın yıldızı da bir dakika dahi susmayan Galatasaray taraftarı oldu...

AZ Alkmaar yenilgisi sonrası herkes gömecek bir oyuncu bulmuş, "kaos ateşine" bir odun atıp alevi körükleme telaşındayken, yağmurlu ve soğuk havada İstanbul ve diğer illerden kalkıp Rize'ye gelen Galatasaray tribün emekçilerine selam olsun...


Taraftar inanmıştı da topçularda durum nasıldı?

Okan hoca, "tadı damağımda kaldı" dediği Tottenham maçındaki formasyonu sürekli oynatmak istiyor topçulara da, Icardi'den sonra yerine koydukları onun boşluğunu dolduramayınca, maalesef her deneme de hüsran oluyor.

Rize'de de ilk yarı böyle geçti. Musera kaleyi korurken, üçlü savunmada çiçeği burnunda stoper Cuesca , Sanchez ve Abdülkerim vardı. Onların önünde Torreira ve Sara yer alırken, Barış ve başka bir yeni transfer Frankowski kanatlarda oynuyordu. Mertens takımın oyun aklı, Ahmed de Osimhen'e bağlantı noktasındaydı...


Ahmed'in savunmanın da hatasından yararlanıp kaleciyle karşı karşıya kaldığı pozisyonda Galatasaray golü erken bulabilse çok farklı bir maç seyredecektik ama olmadı. 7 dakika sonra da kartlarda Galatasaray'a cömert, Rize'ye cimri Zorbay Küçük, Osimhen'in gole giderken düşürülmesine düdük çalsa, rakip eksik de kalabilirdi ama bu sezon Galatasaray her maçta hakemleri de yenmek zorundaydı, öyle de oldu.

Rize'nin en tehlikeli atağında Sowe topu direğe nişanlarken Abdülkadir'in Torrera'ya yaptığı faul gözükmüyor, ikinci yarı önce Sara'nın Olawoyin tarafından itirilmesi, sonra kaleci Tarık'ın top yerine Osimhen'in kafasını yumruklaması penaltı ile cezalandırılmıyor.

Golsüz ve nispeten etkisiz geçen ilk 45 dakika sonrası Okan Buruk ikinci yarıya Mertens ve sarı kartla oynayan Cuesca'nın yerine Sallai ve Eren Elmalı ile "dörtlü" savunmaya, yani Galatasaray'ı iki sene arka arkaya şampiyon yapan dizilimle başladı. Hal böyle olunca da, çok geçmeden Frankowski ilk asistini yaptı, Osimhen parçalı formayla 13. golünü attı.


Galatasaray tribünleri tezahüratın coşkusunu arttırmış, Fener'e küfürler başlamışken, Rizeliler de plaka şovunu yaparken, üç gün önce Alkmaar maçında Barış'ın penaltı yaptırdığı pozisyonuna başında olduğu gibi sarı-kırmızılı savunmacılar uyudu, rakip uyanıktı ve Sowe, eşitliği sağlayan golü attı..

Gol lazımdı, galibiyet gerekliydi ve Okan Buruk bir başka yeni transfer Lemina'yı sahaya sürdü. Eski Galatasaraylı Lemina da sanki takımdan hiç ayrılmamış gibi, yabancılık çekmeden, sahaya tecrübesini koydu, maçın iplerini eline aldı oyun birden tek kaleye döndü: Galatasaray bastırıyor, Rize savunuyor...


Lemina'nın oyuna dahil olmasıyla Sara 10 numara devşirildi, pozisyonlarda da adı vardı: bir şutu az farkla auta gitti, Apokerim'in asist olacak ortasında kafayı ıskaladı, bir penaltısı da "güme" gitti...

Sara gol atamadı ama kullandığı kornerde Lemine kafayla asist yaptı ve "özcimbomlu" Osimhen skoru belirleyen golü filelerle buluşturdu... Gole sevinirken mi yoksa maç içinde pas isterken  bağırmaktan mı bilinmez de maç sonu Osimhen röportaj verirken, sanki ultrAslan tribünden çıkmış gibi boğuk sesle konuşuyordu...

Galatasaray zor da olsa maçı kazanırken, hakemin uzatmaların uzatmasını oynattığı dakikada Zeqiri'nin boş pozisyonda Sowe'a kafayla attığı pası Muslera tecrübesiyle kurtarıyor, "ben daha ölmedim" mesajı veriyordu...

Üç puan kazanılmış... Keyifler yerine gelmiş ve dikkatler derbiye çevrilmişti... Tabii, arada kazanılması gereken bir AZ Alkmaar rövanşı da vardı...


Maçı konuştuğumuz podcast linki de burada: Karalama Defteri#156


Stat: Çaykur Didi.

Hakemler: Zorbay Küçük, Esat Sancaktar, Mustafa Savranlar.

Çaykur Rizespor: Tarık Çetin, Taha Şahin, Atilla Mocsi (Dk. 90+2 Jurecka), Husniddin Alikulov, Hojer, Papanikolaou, Mithat Pala (Dk. 79 Berkay Özcan), Abdülkadir Ömür (Dk. 71 Ghezzal), Olawoyin (Dk. 90+2 Zeqiri), Akintola, Sowe.

Galatasaray: Muslera, Cuesta (Dk. 46 Eren Elmalı), Sanchez, Abdülkerim Bardakçı, Frankowski, Sara (Dk. 90+2 Kerem Demirbay), Torreira, Barış Alper Yılmaz (Dk. 89 Kaan Ayhan), Ahmed Kutucu (Dk. 60 Lemina), Mertens (Dk. 46 Sallai), Osimhen.

Goller: Dk. 47 ve 86 Osimhen (Galatasaray), Dk. 54 Ali Sowe (Çaykur Rizespor).

Sarı kartlar: Dk. 23 Cuesta, Dk. 90+6 Muslera (Galatasaray), Dk. 35 Akintola, Dk. 45+4 Mithat Pala, Dk. 84 Tarık Çetin (Çaykur Rizespor).

Blog Widget by LinkWithin