- 22-23 Mart günleri kışın bizlere veda edip, baharın geldiği günler olarak biliniyordu ama soğuklar o kadar da kolaylıkla "güle güle" demediler ve Çatalca semalarında rüzgarla birlikte maçlarda güç ve etkilerini hissettirdiler... Buna rağmen, futbol sevdalıları, daha doğru bir deyişle "köylerinin milliyetçileri" tribünde yerlerini almışlardı, hem de diğer haftalara göre daha coşkulu olarak, meşalelerle, pankartlarla, klarnet ve davullarla sahadaki temaşaya katkıda bulunuyorlardı...
- Cumartesi günü tek maç vardı izleyebileceğimiz 2.Amatör ligde... 4 maçta 4 galibiyet alan lider İhsaniye, ikinci sıradaki Fenerköy ile karşılaştı... Liderlik mücadelesi olduğu için tribünler de bir amatör maç için gereğinden fazla dolu ve coşkuluydu... Fenerköylüler takımları sahaya çıktığında etrafı meşale dumanına boğarken, bir yandan da beraberlerinde getirdikleri "çalgıcılara" Viva Espana çaldırıyorlardı... Köyün adının nereden geldiğini bilmiyorum ama takımın formalarında da Fenerbahçe Spor Kulübü arması vardı ya da ona çok yakın bir şey... "Abi, şu Fenerköye karşı oynarken, nasıl bileniyorum, bi' bilsen" diyen bir ton Galatasaraylı ve Beşiktaşlı amatör topçu tanıyorum, bu da ek bir bilgi olarak girsin satırlarımıza...
- İhsaniye takımı maça bir hafta önce Akören'de gördükleri çiçekli karşılamanın etkisinde kalarak güller ve çiçek buketleri ile çıkmıştı ki rakiplerine tatlı bir "hoşgeldiniz" demenin onurunu ve zevkini yaşadılar... Futbolda hep "harele gürele" olmayacak ya, bu tip hareketler de bir kenara not düşülmeli, ama maalesef "yaw, takımın parası yok, adamlar çiçek yaptırmışlar" şeklinde veryansın eden taraftarlar da yok değil tribünlerde...
- Ev sahibi İhsaniye'nin iki kozu Sami ve Yıldırım yoktu sahada, 10 numarayla oynayan Sami için iş yerinden izin çıkmamıştı, tribünde söylenilenlere göre, Yıldırım ise cezalıymiş(?)... Tabii ki amatörde, tek bir oyuncu bile takımların kaderleri üzerinde oldukça fazla etkiye sahip olduğundan, yeşil-kırmızılı takım, ki maçta beyaz forma giymişlerdi, oldukça etkisiz gözüktü... Fenerköy ise daha tedbirli çıkmıştı maça, geri defans yerlerini terk etmiyor, 10 numaralı oyuncuları ise ayağında topu saklayıp, uygun adama, "ince" paslar yollamayı hedefliyordu ki bu atakların birinde sürpriz bir şekilde golü de buldular...
- Bundan sonra daha da defansa çekildiler ama İhsaniyespor'un atak yapacak gücü yoktu... Forvet hattındaki 9 numaralı golcüleri "çırpındı durdu" ama hem gününde olmaması, hem de diğer arkadaşlarından yeterli desteği alamaması, ilk yarıda gol atamamasına sebep olan etkenlerdi...
- İkinci yarıyla birlikte rüzgarı da arkasına alan İhsaniye, saldırmaya çalışsa da istediği golü bulamıyordu, daha önceki senelerde orta sahada "beyin" olarak oynayan 5 numaralı liberolarını da gol atmaya yolladılar ama nafile, yakaladıkları 3-5 pozisyonu da cömertçe ve dikkatsizce harcayınca maçtan mağlup ayrıldılar ve ilk yenilgilerini aldılar... Maçta dikkatimi çeken bir olay da yenik durumda olan İhsaniye kalecisinin aut atışlarını kullanmadaki "ağır" ve "artistvari" hareketleriydi... Hocası maçtan sonra belki de soyunma odasında "ağır dille" uyarmıştır, belki de mağlubiyet üzüntüsüyle unutulup geçilmiştir...
- Pazar günü, bir önceki güne göre daha soğuk ve rüzgarın etkisini belli eden bir gündü ve "sabahın dokuzundaki" maçta, ben de sonuna yetişebildim, Firüzköy deplasmanda Öznakkaş'ı 4-0 ile geçmesini bil(miş)... Son 5 dakkasını izlediğimde, iki takım da salmıştı kendilerini... Daha önceki haftalardan izlediğim Öznkkaş, demek ki aynı başarısız performansı sergilemişti, bu gidişle grubu son sırada bitirebilirler...
- Günün ikinci müsabakası ise izlenecek cinstendi... Maç öncesi ısınmalarından dahi takımların bir ciddiyet içinde oldukları belli ediyordu kendini... Özellikle konuk takım Seymenköy'ün hocası ısınma sırasında tek tek oyuncularına yapacaklarını kağıt üzerinde göstermesi, amatör sahalarda pek görmediğimiz görüntülerdendi...
- 6 puanlı Gökçeali, 5 puanlı Seymenköy'ü ağırlıyordu ve kazanmaları halinde üst sıralardan kopmayacaklardı... Maça da hızlı başlayan Gökçeali, daha 5 dakika olmadan rakip defansın topu sektirmesi ile 1-0 öne geçmişti... Öne geçmenin ve ev sahibi olmanın avantajıyla ilk 30 dakikada daha cürretkar giderken rakip sahaya, Seymenköy'ün dakikalar geçtikçe açılması ve oyuna ısınmasıyla işler değişmeye başlamıştı... Bir de rüzgarı arkasına almış olan Seymenköy, rakip kaleye ciddi ciddi gitmeye başladı... Ama, Gökçeali kalecisi genç ve "kısa" boylu olmasına rağmen hava toplarını hiç sektirmeden alıyordu... O kadar top almasına rağmen,"bu çocuğu da kim koymuş kaleye" diyenlere "fundemantal" ı kim anlatacak ki...
- İkinci devre yine pek değişen bir şey olmadı, Seymenköy, ısrarla gol atmak için rakip kalede yer alıyordu, bir de Gökçealililerin kondisyonu tükenince, çeneleri çalışmaya başladı ve hakemle uğraşmalarını görmeye başladık sahada... Bir not, amatörde hakemler çıkabilecek saha içi ve dışı olaylardan çekindikleri bariz, kartlarında mümkün mertebe "cimri" davranıyorlar... Bir çok pozisyonda "görmedim ayağına yatıyorlar"... İşte hakemin gördüğü bir pozisyonda çaldığı serbest vuruşu kullanan 8 numaralı Seymenköy oyuncusu topu direğe nişanladı ama dönen topta yaratılan karambolde "meçhul bir ayak" skoru beraberliğe getirdi... Galibiyet arzusundaki takım Seymenköy'dü ama daha agresif olan Gökçeali'ydi ki sarı kartı olan Gökçealili 8 numara, kulübeden de hakeme laf söyleyince, hakem "eh bu kadarına da pes" demiş olmalı ki, kırmızıyı gösterdi... Kalan dakikalarda gol olmadı ama son dakikada yapılan ortaya Seymenköylü kafayı çaktı, top gitti direğe çarptı ve dışarı çıkınca hakem de maçı bitiren düdüğü çaldı...
- 13.00 da başlayan Çanakça-Çiftlikköy maçı da izleyenlere bol bol heyecan yaşatan bir maç oldu... Kale ağlarındaki delikten dolayı 10 dakika geçikmeli başlayan maçta mavi-beyaz parçalı forma ve göğüs üzerindeki iplikleriyle nostaljik bir hava katmıştı Çanakçaspor ekipmanına, ki daha önceki seneler yeşil-beyaz rengi kullanıyorlardı... İlk kez izleme şansı bulduğum Çiftlikköy ise Nike yapımı bir forma ile sahada yer almıştı...
- 10 numaraları Hakan önderliğinde bir takım yapmıştı Çanakçaspor ve bütün topları mümkün mertebe kaptanları ile buluşturmak amacındaydılar... Rakip Çiftlikköy ise daha derli toplu ve 20 yaş cıvarı gençlerden oluşan bir düzendeydi, daha teknik ve daha çok kazanmayı arzular görünümdeydiler... Birbirini yoklama ile geçen dakikalardan sonra, Çiftlikköy yavaştan gelmeye başlamıştı rakip kaleye ki bunlardan birinden 11 numaralı oyuncuları karşı karşıya pozisyonda beceriksizce vurunca topa, tribünlerden gol sesi çıkmadı... Bunun dışında uzaktan şutlarla kaleyi yokladı Çiftlikköy, çok da "aman aman" pozisyon izlemedik ilk yarıda ama devrenin sonlarına doğru bir tanıdığın selamına karşılık verme vesilesiyle sırtımı sahaya döndüğümde , gürültülere refleksif olarak teki verince ortalığın karıştığını gördüm... Çanakça kalecisi, ki giydiği kırmızı forma şort oldukça yakışıyordu kendisine, yaşına yakışmayacak itirazlarda bulunyordu hakeme ve yardımcısına... Topu saklamalar, hakemin üzerine yürümeler, bağrışlar ihtarı gerektiriyordu ama uyarı ile geçiştirildi ama kullanılan serbest vuruşta cezayı kesen Çiftlikköylü 8 numara idi... İlk yarı da 1-0 nihayete ermişti...
- Devre dönüşü Çiftlikköy hocası nedendir bilinmez 6 numarayı defansa alıp, 3 numarayı ortaya alınca, geri hatta aksamalar oldu ve bir taç atışında meydana gelen karambolde, Çanakçalılar sevinçle sağa sola koşarken, Çiftlikköylüler dona kalmışlardı... Moral motivasyonunu çabuk toparlayan Çiftlikköy, yine dalga dalga gelmeye başaldı ki bu ataklardan birinde, 9 numaralı Barış, ceza shasaında topu iyi kontrol etti, bir rakibini geçti ve sert vurdu:2-1 öne geçirdi takımını...
- İlk yarıda agresif hareketlerde bulunan Çanakça kalecisi, kendisine baskı yapan rakip oyuncuya topsuz alanda tekme atınca, hakem ufak bir tereddüt sonrası ve yardımcısına danışarak kırmızıyı çıkardı... İşte o an "boğaya " dönmüştü kaleci...10 dakika sahadan çıkması sürdü... Tabii, sahadan çıkınca da başka bir sürprizle karşılaştı Çanakçasporlular...Hakem penaltı noktasında bekliyordu... Uzun itirazlar yapıldı nedensiz ve bilgisizce, oysaki kural çok açıktı: "Topsuz alanda yapılan müdahalelerde hakem oyunu durdurur ve oyuncuyu cezalandırır, pozisyonun olduğu yerden de rakip serbest vuruşla başlar, ceza sahasında olduğu için de penaltı"... Keşke federasyonun bir uygulaması olsa, ligler başlamadan amatör takım oyuncuları bir konferans salonunda toplanıp, kurallar öğretilse... Bu itiş kakışlar, yersiz itirazlar daha da azalır kuşkusuz... İlk yarıda şahane bir serbest vuruş golü atan 8 numara, üstelik kalede, kaleci formasını ters giymiş oyuncu olduğu halde topu filelerle buluşturma becerisini gösteremedi...
- Kalan dakikalarda Çiftlikköy gol atıp, skoru garantileme arzusundayken, rakip Çanakça ise beraberliği yakalamak gayretindeyken, sert faullerle de zaten gergin oyunu daha da germek derdindeydiler... İki takım da ememelrine ulaşamayınca, hakemin bitiş düsüyle maç 2-1 sona erdi...
- Maçlarla ilgili fotolar çok yakında burada yer alacaktır....
24 Mart 2008 Pazartesi
Amatörde Bi' Hafta Sonu#5
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder