1 Kasım 2009 Pazar

Galatasaray:2-0:Sivasspor



Fenerbahçe maçlarından sonra en sevdiğim maçlardır Sami Yen'de Galatasaray'ın oynadığı karşılaşmalar, galipsek sağlam tezahürat olur, mağlup olduğumuzda ise "gerçek taraftarla" berabersindir. Son 10 yıldır da Galatasaray'da Kadıköy'den mağlup dönünce, ertesi hafta bilet sıkıntısı yaşanmaz, "laylaycılar" takıma küser, vefakar taraftar gelir ve sağlam tezahürat olur, ayne bugün olduğu gibi... Sezon başından beri yazıyordum, Galatasaray'ın en büyük düşmanı, "kayıtsız şartsız 3-4 gollü galibiyet görmek için gelen seyircileridir" diye, zira goller gecikince uğultu başlar, yanlış pasta ahlar vahlar yankılanır Sami Yen tribünlerinde. Bugün, hem Fenerbahçe maçının moral bozukluğu, hem de soğuk hava uzak tuttu bu tipleri Galatasaray maçından, iyi de oldu... Gelenler de bolca kulaklarını çınalttılar Hürriyet Gazetesinin ve müstakbel Spor Koordinatörü Ercan Saatçi'nin...

Sakat ve cezalıların bolluğunda Rijkaard, yine sistemini değiştirmemiş, 4-3-3'e uygun olarak kalede Franco, bir hafta evvelin eleştirilen defans dörtlüsü (Sabri-Gökhan-Servet-Hakan), orta sahada birbirinin benzeri Mustafa-Mehmet-barış ve ilerde de Arda-Nonda-Kewell formatıyla sürmüştü takımını sahaya. Hatta, maçın ikinci yarısında, Nonda'yı çıkarttığında bile 4 oyuncunun yerini değiştirdi ama formasyonu bozmadı. Ben bu işlere pek kafa takmam ama takanlara buradan seslenmek isterim: Beğenseniz de beğenmeseniz de Rijkaard'ın sistemi bu, takımın başındaki hoca da kendisi olduğundan bize sadece kabul etmek düşer... İtirazı olan, alır teknik direktörlük sertifikasını, doldururu CV'sini yollar Galatasaray kulübüne...

Soğuk hava ve ara ara yağan yağmura rağmen içimizi ısıtan bir hırs ve süratle başladı Galatasaray oyuna. Daha 2. dakikada golü bulacaktı sarı-kırmızılı takım ama Nonda beceriksiz çıktı, fakat yılmadılar, oynatmadılar Sivasspor'u, hata Franco soğuktan dondu desek ilk 15-20 dakikada yeri var ve bu azmin sonucunu da estetik mi desem, şans mı desem, defans hatası mı desem bir pozisyonda Nonda ile buldu. Erken gol zaten beraberlik için gelmiş Sivas'ı oyundan düşürürken, hakimiyet tamamen Galatasaray'a geçti, bir kanatta arda bir diğerinde Kewell ile gelmeye uğraş verdi Galatasaray ve bir çok da pozisyon yakaladı... Devre böyle bitecek derken, Petkovic'in topu gereğinden fazla elinde tutması sonrası kazanılan "endirek" serbest vuruşta Kewell bir vurdu, topu ancak ağlarda görebildi izleyenler... Sonrası malum, Sivas'lıların gereksiz itirazları...İkinci devre havanın daha da soğuması, yağmurun şiddetini arttırması ile sahanın da ağırlaşması sonrası daha ortada geçti. Galatasaray özellikle Arda ile pozisyonlar buldu ama son vuruşta beceriksiz davrandı ev sahibi oyuncular... Dakikalar ilerledikçe de yaklaşan maçları düşünen Rijkaard, Nonda, Arda ve Barış'ı çıkararak, skoru korumak istedi ve bu amacında da başarılı oldu...

Fenerbahçe maçı sonrası gerek basında, gerek televizyonda, gerekse internet alemlerinde mağlubiyetin faturası maç öncesi rakip oyuncu ile tartışan Arda'ya yazılmış, belli ki bu eleştirile genç oyuncunun moralini bozmuş. Buca maçını izleme şansım olmadı ama Hıncal Uluç'un da mektubunda yazdığı gibi o gün de oldukça moralsizmiş genç kaptan... Bugün de yakından izleme şansım oldu, Arda'nın eski neşesi ve hırsını göremedim. Gerçi Rijkaard ayak üstü verdiği demecinde oyuncusundan memnun olduğunu dile getirse de biz o sempatik Arda'yı istiyoruz. Tuna Kiremtçi ya da Hıncal Uluç gibi uzun mektuplar yazamayacağım ama ben de buradan seslenmek isterim Arda'ya:
Sevgili Arda,
Galatasaray camiası içinde çocukluktan bugüne kadar hayatının büyük çoğunluğunu geçirmiş biri olarak sen bizi iyi bilirsin, biz de seni tanırız. Biz, formasını seven, onu ıslatan, arma için savaşan oyuncuları asla yarı yolda bırakmayız... Kim ne derse desin, kim ne yazarsa yazsın, bil ki bu taraftar her zaman Arda Turan için tezahürat yapacak, onu destekleyecektir... 'Başarılar gelir geçer, asaletin bize yeter' sloganını boş yere söylemiyoruz gırtlaklar yırtılırcasına, çok mu umrumuzda alınan üç puanlar, kaybedilen kupalar, vefadır Galatasaray taraftarını büyük yapan, vefalı olmayı övünç sayarız kendimizden bahsederken... Bunları sen de bizim kadar biliyorsun, sen de bizim kadar Galatasaray'lısın zira... Sen de bizim kadar galip gelmek istedin Kadıköy'de, onu da biliyoruz, bizim de maç sonu keyfimiz kaçtı, senin de, ama bugün Sami Yen'e gelen taraftar şampiyonluk şarkıları söyledi, mayıs ayını düşündü, senin kaldıracağın kupayı hayal etti...
Haydi Arda, Haydi Kaptan...

Kaldır başını ufka, getir bize o kupayı bir sıcak mayıs akşamı...
Söyleyelim hep beraber Nevizade Gecelerini... Ama sessiz ve kederli değil, coşkulu ve sevinçli yürüyelim İstiklal Caddesinde...

Arda'ya mektup yazan yazana ama düne kadar "şamaroğlunu" haline getirilen Sabri'yi ise bugün bakıyorum da taraflı tarafsız herkes alkışlıyor. Adaşım olmasından ziyade, yaptığı mücadele ve Galatasaray sevgisinden dolayı hep desteklemişimdir Sabri Sarıoğlu'nu, yüzümüzü kara çıkarmadı... Şimdi internetin çeşitli ortamlarında birbirlerine kendilerince komik ve Sabri'yi hedef alan resim ve yazılar yollayanlar 55 numaraya alkış tutuyorlar... Futbol hayata ne kadar benziyor değil mi? Peki, biz neden destekledik hep Sabri'yi... Cevabı çok basit: Yaptığı kötü bir ortadan sonra görev yerine son sürat dönmesinden, kaptırdığı bir toptan sonra deli danalar gibi o topu alana kadar pres yapmasından... Endüstriyel futbola meydan okuyordu Sabri saha içinde verdiği amatörce mücadele ile... Okumaya da devam eder umarım...

"Deli dana" demişken takımın yeni delisi Mustafa'ya da buradan selam çakmayı bir borç bilirim... Futbolun en gerekli ama en görülmez yerinde oynamasına rağmen her maç hissettiriyor kendini Mustafa. O da Sabri gibi, topu alana kadar ciğerindeki son nefese kadar koşuyor, formasını terletmediği maç hatırlamıyorum. Yanlış pas atabilir, top kaptırabilir ama mühim olan sonrasıdır futbolda: Kötü topçu rakibe arkadan bakarken, iyi olan o hatasını telafi etmek için koşandır... Mustafa Sarp her maç bunu yapıyor, biz de böyle topçu istemiyor muyuz zaten?

Ve Kewell... Galatasaray forması o kadar yakışıyor ki... Sadece forma yakışmakla kalmıyor, topu kontrol edişi, pas atışı, sahadaki duruşu ile hep oynasa da hep izlesek dedirtiyor... Attığı gol de gösterdi ki, onun gibi topa düz ve isabetli vuran başka bir futbolcu yok ligimizde... Dünya futbolunda var mıdır, düşünmek lazım ama bir okçunun hedefe yayını yollaması gibi vuruyor toplara, dümdüz...

Hep bizden söz ettik, rakipten de bahsedersek Muhsin Hocanın maç sonu demeci fair play ödülüne laikti doğrusu. ne dedi hoca: "İtirazlar Türk futbolundan çıkmalı. Herkes hakeme yükleniyor, böyle şey olmaz. Futbolcu oyununa bakacak. Benim takımımda bundan sonra itiraz eden topçu olmayacak"... Dikkat edin, bunu söyleyen mağlup takımın hocası... 3 puanı Sivaslı topçular kaybetti ama hocası kazandı... Bülent uygun verdiği demeçlerle Yiğidoları ne kadar antipatik hale getirdiyse, Muhsin Hoca tekrar sevdirecek galiba Sivasspor'u Türk futbolseverlere...

Son olarak da kendimizce tuttuğmuz bir istatsitik vardı, hangi tribün kaç gol görecek diye: Bu maçta Eski Açık 2-0 mağlup etti Yeni Açık tribünü...



Stat: Ali Sami Yen
Hakemler: Bülent Yıldırım, Cem Satman, Muhittin Gürses
Galatasaray: Franco, Sabri, Gökhan, Servet, Hakan, Mehmet Topal, Mustafa, Barış (Dk. 76 Linderoth), Arda (Dk. 84 Serdar), Kewell, Nonda (Dk. 61 Uğur)
Sivasspor: Petkovic, Murat, Sedat, Yasin, Faruk (Dk. 77 Mbanangoye), İbrahim Dağaşan, Musa, Sezer (Dk. 38 Kamanan), Cihan, Erman, İbrahim Şahin (Dk. 67 Ferhat)
Goller: Dk. 11 Nonda, Dk. 45+1 Kewell (Galatasaray)
Sarı Kartlar: Dk. 43 İbrahim Dağaşan, Musa ve Sedat (Devre arası), Dk. 69 Yasin, Dk. 81 Ferhat (Sivasspor), Dk. 62 Hakan, Dk. 73 Mustafa, Dk. 76 Barış, 90+2 Sabri (Galatasaray)

4 yorum:

hlmzcn dedi ki...

Eski AÇık fena madara etti bizi bugün ama :o)

nasıl bişeydi o? hmmm
heh evet "kapalı noluyor sesin yine çıkmıyor" ehe.. tabi işin şakasıydı bu maçda zaten ha bitti ha bitecek durumdaydı.

Kısacası senin gibi bende severim bu tarz durumlarda Sami Yen de olmayı.
Bucaspor maçında normalde her zaman aynı yerden izlemişimdir maçı ama bu sefer kapalıda en üste çıkıp kimler napıcak diye merak ettim.

Bugün bende hissettim tribünde olanların "gerçek taraftar" olduklarını ve bundan sonrada bakalım şu an ki puantajı görüp nasıl hareket edecekler.

Ama ben yinede iyi niyetli olmak istiyorum. Hava şartları ve maçın erken saatte olmasına bağlıyorum stadın boşluğunu :o)

mischa dedi ki...

laylay'cı taraftar konusunda sana son noktasına kadar katılıyorum. Bizim için büyük tehlikedir. En ufak bir terslikte uğultular yuhalamalar da onlardan çıkar zaten. Benim istediğim insanlar Buca ve Sivas maçına geldi. Tabiki havanın da etkisi var ama görüyoruz ki koca SamiYen'in yarısı bu tip insanlarla dolu. Sadece 3-0 olduğunda bağıran. En kısa zamanda hepsinden kurtuluruz inşallah...

onur dedi ki...

1) Futbolu kesinlikle beğenmedim; hatta tribünde kıçım donmasına rağmen (kapalı kombinem var) ancak çay-kahve ile ayık kalabildim doğrusu; son yıllarda seyrettiğim neredeyse en temposuz, sıkıcı maçtı.

2) Sarp-Barış-Topal'lı orta saha acı verici. Halı sahada olsak kenardan maçı seyretmeye gelen eski futbolcu abiyi almıştım takıma top yapsın diye.

3) Kewell iyi hoş da, 2.forvet gibi oynuyor. Çıkan beklere karşı sol kanadımız (normalde solda kewell, sağda Keita, ortada Arda dizilişi ile oynadığımız varsayımı ile) açık veriyor. Bence adam eksilten, dafansına yardım edebilen bir sol açık lazım takıma. Kewell da iyi yedek olur.

4) Sivas bu sene düşer. Ben İBB, Kasımpaşa, Ankaragücü gitsin öncelikle isterim şahsen ama maalesef...

arnawut dedi ki...

"kapalı noluyo sesin niye çıkmıyo" idi =)

hakkikaten öyle, tribünde son zamanlarda orta sete uzak otutruyorum. deplaseye yakın duruyoruz. takım iyiyken burada oturup çekirdek çitleyenler olurdu hep ama şuan bizim gibi sürekli destekleyenler var bu kısımda da. hem gülüp eğlenip, hem takımımızın maçını izleyip, hem destek olmak kadar güzel bşey yok.

Buca maçı ayrı bişeydi ama çok sıkılmıştım arkadaş:D bu sezon deplasmanlarla birlikte 14 maç seyrettim tribünde ve yok yani buca maçı sıkıcıydı.

Blog Widget by LinkWithin