31 Temmuz 2011 Pazar
Giymedim Giydirdim
Bulgaristan'ın En Büyüğü CSKA
Litex 30. Alexandrov 3. Zanev 5. Onanga 33. Bodurov 6. Jos 15. Flores 16. Popov 19. Rumenov 21. Tsvetkov 17. Milanov 12. Kodo
Reserves: 31. Vinisius 8. Volume 9. S. Todorov 11. Marisema 18. I. Milanov 22. Nikolov 27. Tsvetanov Coach: Penev
CSKA 12. Karadjov 23. Dechev 6. Stoyanov 19. Popov 8. Trifonov 5. Yanchev - k 18. Galchev 27. Ziku 29.Nelson 7. Delev 9. Platini
Reserves: 88. Makendzhiev 2. Vidanov 3. Adhemar 14. Kostov, 17. Sadula 22. P. Stoyanov 77. Lublin Coach: Milen Radukanov
30 Temmuz 2011 Cumartesi
Bay Ribaund: "Furkan Aldemir"
Fiba, düzenlediği 20 yaş altı Avrupa Şampiyonası süresinde Furkan Aldemir'in olağan üstü performansı üzerine kendisine "bay ribaund" ismini uygun gördü. Furkan, turnuvaya damga vurmakla kalmayıp yeteneğinin, mücadelesinin ve başarısının ödülünü en iyi beşe seçilerek almış oldu. Peki Furkan ne yaptı da bu güzel ünvanlara sahip oldu dersek:
- 2. turda oynanan Almanya maçında 15'i hücum olmak üzere 25 ribaund çekip bir maçta en fazla ribaund alan oyuncu olarak tarihe geçti. Furkan'dan önceki rekor 23 ribaund ile Romen oyuncu Titus Nicoara'ya aitti.
- Almanya maçında 25 ribaund alan Furkan'a karşılık Almanya takımının toplam ribaund sayısının 26 olması da maçın ilginç yanı olarak kayıtlara geçti.
- Furkan Aldemir bu performansıyla herhangi bir yaş kategorisinde bugüne kadar düzenlenen tüm altyapı organizasyonları içinde bir maçta en çok ribaund çeken oyuncular listesine girdi. 2006'da İngiliz Daniel Clark, ülkesi adına Lüksemburg karşısında 27 ribaund toplamıştı. Listede 26 ribaund alan beş oyuncu bulunurken, Furkan'ın dahil olduğu 25 ribaund alanlarda altı oyuncu daha bulunmakta.
- Furkan'ın performansı Almanya maçı ile sınırlı kalmadı. Çeyrek finalde oynanan Rusya maçında Rus uzunlarına rağmen aldığı 23 ribaund, 20 Yaş Altı Avrupa Şampiyonası tarihinde, iki kez 20 ribaund barajını aşan ilk oyuncu olmasını sağladı. Ayrıca bu performansı sonrası üst üste 2 maç 20 ribaund barajını geçen ilk oyuncu olma onuruna erişmesini sağlamış oldu.
- Turnuva boyunca muazzam bir performans sergileyen Furkan, Milli takımımız 6. olmasına rağmen oyunuyla turnuvadaki seyircileri ve organizasyon komitesini adeta büyüledi. Fiba. internet sitesinde ana sayfada, yukarıda da değindiğim gibi manşet olarak "Bay ribaund" başlığı ile Furkan'ı tanıtan ve performansını süsleyen özelliklerini kaleme alan bir yazı yayınladı. Bu popülarite ve performans, kendisine turnuvanın en iyi beşine seçilme onurunu getirirken genç yıldızımız turnuvayı, 14,8 sayı 15,9 ribaund ortalamaları yakalayarak tamamladı ve Avrupa Şampiyonası'nın "ribaund kralı" oldu.
Furkan'ın bu tarz performansları dahil olduğu tüm alt yapı turnuvalarında sıkça yer alıyordu ancak böyle üst seviye bir performans belki de az oyuncuya nasip olmuştur. Furkan, Galatasaray'ın gelecek hamlesi içinde, takıma yerleştirdiği çok önemli bir parça ve adeta bir çok değerli bir maden gibi takımda yer alıyor. Furkan ile taraftar olarak ne kadar gurur duysak az. Ancak aynı turnuvada yer alan, geçtiğimiz sezon ortaya çıkan Galatasaray hikayesinin kahramanlarından Göksenin ve Sertaç'ın da performansını unutmamak lazım. Göksenin turnuvayı, 12,0 sayı 7,0 ribaund 3,2 asist gibi çok yönlü bir oyun ve ortalamayla tamamlayarak kalitesini gösterdi. Sertaç Şanlı ise 8,6 sayı 4,4 ribaund ortalamalarıyla pivot pozisyonunda önemli bir katkı yaparak turnuvayı tamamladı. Biz Galatasaraylılar için yeni sezon merakla beklenen bir sezon olarak yerini koruyor. İnşallah başarılar ve şampiyonlukla taçlanmış bir sezon olur.
24 Temmuz 2011 Pazar
Galatasaray Taraftarı Varsa, Meşale de Vardır
Gerilla, Futbol ve Bir Başkan
Radyo günleriydi. Tupamaros gerillası, spor radyosu Radio Sarandi’yi ele geçirdi. Derbi maçı radyodan canlı yayımlanıyordu, Nacionel-Estudiantes de la plata. Gerilla, bildiriyi okumak için devre arasını bekledi. Sonra radyodan çıkıp gittiler. Yakın bir pub’da maçın devamını dinlediler. Daha önce de diktatörün konuşma yapacağı bir radyo istasyonunu havaya uçurmadan, komşu evdekileri uyarmışlardı; komşunuzu bombalayacağız diye. Radyonun sahibi Pacheco Areco, başkan diktatörün yakını arkadaşı ve danışmanıydı. Radyoyu bombalamadan, iki radyo vericisini de kurtardılar. Patlamaktan ve diktatörden kurtulmuş vericiler, korsan radyo olarak daha sonra birçok yerde halka hizmet verdi.
Uruguay, Copa America’da finale çıktı. Bugün oynanacak. Bütün Uruguay bu finali bekliyor. “Brezilya’da en sevilen spor basketboldur” diyordu bir yazar. “Futbol mu? O spor değil dindir.” Uruguay’da bu daha da öte. Dine inanmayanlar var ama futbol seyretmeyen, asla. Eğer finaldeki rakibi Paraguay’a yenilirse en az iki-üç kişi kalpten ölür ve birkaç kişi intihar edebilir.
Jose Mujica, namı diğer Pepe. Tupamaros gerillası lideri. Yukarıdaki eylemlerin, şenlikli banka ve kumarhane soygunlarının sorumlularından. Yılbaşı öncesi yiyecek kamyonlarını ele geçirip yoksullara Christmas yemeği için dağıtıyorlardı. Yakalanan arkadaşlarını cezaevlerinden çıkarmak için elçileri kaçırmak gibi özel bir af yöntemi uyguluyorlardı. Pepe bugün Uruguay Devlet Başkanı. Doktorlar onun için de önlem aldılar. Maç sırasında kalpten ölebilir diye. Diktatörlük sırasında, uzun zamanı tecritte olmak üzere 14 yıl cezaevindeydi. Bir hücrede, kafasına çuval geçirilmiş ve tepesinde iki muhafızla bekletilirken o haftaki maç sonuçlarını soruyordu.
Uzun diktatörlük belleğe ve günlük yaşantıya iz bırakmış. Taksilerin önü ile arkası arasında kalın, saydam plastikten bir bölüm var. Şoförün kafasına vurulmaması için yapılmış. Şoförün kafasına vurma isteği uyandırıyor. Soluk kesici, tıkılmış, sıkıştırılmış ve yere yatırılmış kafanın üzerine bastırılmış hissediyorsun. Yani 12 Eylül günlerinde sokakta dolaşır gibi.
Bir de şoför sen arabaya bindikten sonra öndeki bir manivelayı çekerek seni içeri kilitliyor. İdeal bir panik atak yaratma biçimi. Sıkıysa parayı verme. Zaten parayı arkadan küçük bir bölmeye yerleştirip öne çevirdiğinde uzatabiliyorsun. Şoför para üstünü aynı yere koyup geri çeviriyor. Kola uzanıp kapıyı açıyor. İnip toprağı öpebiliyorsun. Soyguna karşı iyi bir önlem diyor Uruguaylılar gülerek, ufak bir sorun var; trafik kazasında kafasını bu bölmeye çarparak ölen sayısı soygunlardan kat kat fazla.
Bina kapıları da dairelerin içinden açılamaz. Aşağı inip anahtarla açmak zorundasın ve misafir giderken de yine inip kapıyı açman gerek. Arjantin’de de böyle. Cuntadan önce de mi böyleydi diye sormuştum Arjantin’de. Bilmem öncesi var mıydı dediler. Ama en azından misafire saygı için güzel. Kapıya kadar seni uğurluyorlar. İyi tarafları da var cuntaların. Bizde de taksilere taksimetre takılmıştı.
Tupamaros gerillası, şehirde bin kaplan gücündeydi. Mesela Amerikan milyarderi Rockefeller’ın ziyaretinden hemen önce General Motors şirketini bastı. Alman Bayer firmasını bombaladı. Bıraktıkları bildiride “Bir Nazi işletmesi olan Bayer, Vietnam’da Yankee’lerin kullandıkları gazı satıyor, bütün ölümlerin suç ortağıdır” diyordu. Biz Bayer’i sadece Aspirin yapar biliyorduk. Sahiden biber gazını bize kim satıyor?
Montevideo’da bir fotoğraf stüdyosu kurmuşlardı. Sahte polis kimlikleri, askeri geçiş izinleri, pasaportlar yapıyorlardı. Ernesto Che Guevara’nın Bolivya’ya giriş pasaportu da burada yapıldı. Sakalsız ve kel bir fotoğrafı vardı. Che bu fotoğraf için kafasının ortasını kazımış, efsanevi sakalını kesmişti.
Pepe Mujica ile Uruguay Parlamentosu’nda konuşuyordum. Che’nin neden Bolivya’ya gittiğinin de peşindeydim. Uruguay’da gerilla, Tupamaros hareketi Bolivya’dan çok güçlüydü. Neden Uruguay’a gelmedi diye sordum. “Sanırım devrimin ancak kır gerillası ile olabileceğini düşünüyordu. Burada biz şehirlerde örgütlüydük ve zaten Uruguay’ın çoğunluğu kentlerdeydi” diyordu.
Tupamaros hareketi altmışlarda Sosyalist Parti’den ayrılmıştı. Partinin, mücadeleyi burjuva yasallığı içine hapsettiğini söylüyorlardı. Pepe’ye “Hâlâ devrimci misiniz” diye sormuştum. Parlamento başkanı odasındaydık. “Biz Che Guevara çizgisinde çok önemli bir dönem yaşadık ama şu anda başka bir dönem var. Bir reform programı aslında çok küçüktür ama bizim için çok önemli sosyal değişiklikler yaratacağından, aynı zamanda önemli ve büyüktür... Şimdi zaten bu hükümet bir seçim hükümeti, bir cephe (koalisyon) hükümetidir. Bu hükümet biçimi zaten başka türlü bir değişikliğe de müsaade etmez. Bundan daha iyi bir yol olabilir ama bizim limitimiz bu; burada bundan daha büyük bir değişiklik yapamıyoruz, yapamadık... Gerçekliğin ne olduğunu anlamak zorundasınız. Düşünsel olarak, sosyal olarak anlamak zorundasınız. Biz yalnızca gerilla değiliz. Biz aynı zamanda mücadeleciyiz. Biz, kapitalizme karşı halkın yaşaması için mücadele ediyoruz; fantastik bir solu değil, gerçeğin solunu savunuyoruz...”
Bu akşam Uruguaylıyım. Bir gerilla grubunun maçı ortasında kesmesine de itirazım yok ama Pepe kızar mutlaka ve bütün Uruguay.
22 Temmuz 2011 Cuma
10 Liralık Fenerbahçe Sevgisi!
21 Temmuz 2011 Perşembe
Etik Kurulu
20 Temmuz 2011 Çarşamba
Gazoz Kapağı
EskiÇarşı Kulübe El Koydu
10-0
Şampiyon Beşiktaş
19 Temmuz 2011 Salı
MANU Formasıyla Liverpool'lular Arasında
"Size Messi'yi Alayım Mı?"
18 Temmuz 2011 Pazartesi
Galatasaray 2011-12 Sezonu Formaları
16 Temmuz 2011 Cumartesi
"En üste oynamaya alışık olduğum için Galatasaray'ı tercih ettim."
Jaka Lakovic, İstanbul'a gelerek kendisini aslan yapan imzayı atmış oldu dün itibari ile. Lakovic, Galatasaray sistemi için çok önemli bir konumda olacak. Özellikle Fenerbahçe ile oynadığımız final serisinde sıkıntısını çektiğimiz winner oyuncu eksikliğini fazlasıyla kapatabilecek bir portföye sahip olması çok önemli. İkili oyunlardaki uzmanlığı ise tartışılmaz. Resmi siteye bir dizi açıklamalar yapmış ama benim dikkatimi en çok, yazının başlığına koyduğum sözü ile "Herhangi bir söz veremem ancak her maç ve antremanda yüzde yüzümü vereceğimi söyleyebilirim. İstatistikler çok önemli değildir, takım oyunu benim için daha ön planda çekti." açıklaması oldu. Akıl dolu bu açıklamalara, alkışlarla birlikte hayırlı olsun dileklerimizi sunuyoruz blog adına. Hoş geldin Lakovic...
Jaka Lakovic ile Sözleşme İmzalandı
Galatasaray Erkek Basketbol Takımı, 2010-2011 sezonunda FC Barcelona Regal forması giyen Jaka Lakovic ile iki senelik sözleşme imzaladı.
Medical Park Bahçelievler Hastahanesi’nde gerçekleştirilen sağlık kontrollerinin ardından Erkek Basketbol Takımı Genel Menajeri Ali Türsan'ın da katıldığı bir imza töreni düzenlendi.
İmza töreninden önce GSTV'ye konuşan Sloven oyun kurucu, burada olmaktan dolayı çok mutlu olduğunu, gelenekleri bulunan ve hedefleri çok büyük olan bir takıma geldiğini belirtti. Transfer sürecine de değinen oyuncu, bu evrenin çok hızlı ve kolay geçtiğini çünkü Galatasaray yönetiminin kendisine büyük bir ilgiyle yaklaştığını, ayrıca Galatasaray'ın Euroleague için mücadele edecek olmasının tercihini etkilediğini ifade etti. Yeni transferler ve antrenör Oktay Mahmuti hakkında "Daha önce pek çoğuyla karşı karşıya oynadım. Oktay Mahmuti yarışmacı bir takım kurdu" şeklinde bahsetti. İstanbul'a gelmeden önce milli takımdan arkadaşı, eski Efes Pilsen oyuncusu Bostjan Nachbar ve yine milli takımdan arkadaşı, Fenerbahçe Ülker'den Gasper Vidmar'dan şehir ve lig üzerine bilgi aldığını ve İstanbul'un çok güzel bir şehir olduğunu sözlerine ekledi. Galatasaray ve Fenerbahçe arasındaki rekabete de değinen Jaka Lakovic, maçlarda yaratılan atmosfere dair çok şey bilmediğini ancak hem Yunanistan'da Panathinaikos formasıyla Olympiakos'a karşı, hem de İspanya'da FC Barcelona Regal formasıyla Real Madrid'e karşı büyük maçlar oynadığını vurgulayarak, Türkiye'deki ortama çok çabuk uyum sağlayacağını ve bu tür maçların ligin gelişimi açısından önemli olduğunu söyledi.
Bu özel röportajın sonrasında Jaka Lakovic basın mensuplarının sorularını da yanıtladığı törende imzayı attı.
"Galatasaray'ı daha önceden biliyordum. Çok iyi bir yapılanma ve en üste oynamaya alışkın bir kulüp. Ben de en üste oynamaya alışık olduğum için Galatasaray'ı tercih ettim. Antrenörümüz Oktay Mahmuti'yle telefonla pek çok kez görüştüm ve iyi, yarışmacı bir takım yarattığına inandım. İlk hedefimiz elbette Euroleague'e kalmak olacak ve Galatasaray bunu başaracak güçte."
2004 - 2005 sezonunda Panathinaikos formasıyla Oktay Mahmuti'nin çalıştırdığı Efes Pilsen karşısındaki seride mükemmel performanslar sergilediği hatırlatılınca "O seriyi çok iyi hatırlıyorum ve oynadığım en heyecanlı serilerden biriydi, gerçek bir derbiydi ve Final Four'a kalmıştık. Oktay Mahmuti de takımını çok iyi yönetmiş ancak bir takımın kazanması gerekiyordu."
Euroleague tarihinin 2001 - 2010 arası 10 yıllık en iyi takıma aday gösterilen 50 oyuncudan biri olan Jaka Lakovic'e, 2001 - 2002 sezonunda 38 sayı attığı ve index değerlendirme sıralamasında Euroleague ikincisi olmasını getiren Real Madrid maçındaki gibi istatistikler vaad edip etmediği sorusuna Sloven guard "Herhangi bir söz veremem ancak her maç ve antremanda yüzde yüzümü vereceğimi söyleyebilirim. İstatistikler çok önemli değildir, takım oyunu benim için daha ön planda" şeklinde cevap verdi.
Sloven guard Türkiye'den Roko Ukic ve Luksa Andric'i beğendiğini belirterek sözlerini tamamladı.
Jaka Lakovic'ten sonra söz alan Erkek Basketbol Takımı Genel Menajeri Ali Türsan "Geçen seneki isimlerden ziyade felsefeyi devam ettirmeye çalışacağız. "Son topa kadar mücadele"den ödün vermiyoruz. Felsefede bir değişiklik olmayacak." dedi.
Yeni sporcumuza Galatasaray kariyeri boyunca başarılar diliyoruz.
14 Temmuz 2011 Perşembe
Teksas'tan Davet
Bursaspor taraftarları olarak, gündemdeki 'şike ve teşvik primi' soruşturması ile ilgili daha önce yayınlamış olduğumuz açıklamalarımız ve görüşlerimiz doğrultusunda, Beşiktaş tribünlerince yapılan çağrıya yanıt vermek için bir kez daha açıklama yapma gereği hissetmiş bulunuyoruz. Futbolun endüstriyelleşme evresinde olduğu ve bu evrimi büyük ölçüde tamamladığı yadsınamaz bir gerçektir. Bu evrim öyle bir evrimdir ki, her şeyden önce artık yüz binlerce insanın bir yaşam biçimi haline getirdiği bu ‘zevkin’ odağına futbolu değil, parayı adapte eder. Ve bu evrenin tamamlanmasına karşı durmamak ve bunu kabullenmek, işten çıkarmalar arttığında seyirci ortalaması düşen yani halkın takımı konumundaki hiçbir takımın onuruyla bağdaşmaz, bize yakışmaz. Bu kapsamda, Bursaspor taraftarı geçmişte olduğu gibi bugün de üzerine düşeni yapacaktır. Yeşil beyaz sevdalıları olarak bizler, “Temizlik ve temiz lig istiyoruz” sloganıyla çıktığımız bu yoldan asla dönmeyeceğiz. Bursaspor ile Beşiktaş tribünleri arasındaki sorunun, neye dayandığı hepinizin bilgisi dâhilindedir. Takımımızın küme düştüğü 2003-2004 sezonunda yaşanan çeşitli saha içi ve saha dışı olaylar, iki takım taraftarları arasındaki sorunun bu raddeye gelmesine neden olmuştur. Ancak bu sorunun asıl sebebi, bugün yayınladığı çağrı ile takdir toplayan Beşiktaş tribünlerinin, aynı tavrı o dönemde, aynı bugün olduğu gibi kanıtlarla ortaya konan bazı gerçeklere karşı gösterememiş olmasıdır. Bunu, sadece Beşiktaşlıların değil, tüm spor kamuoyunun değer verdiği bazı Beşiktaşlı merhum ve yaşayan spor yazarları da pek çok kez dile getirmiştir. Beşiktaş tribünlerinin daha önce açtığı bazı pankartlarla bu sorun giderilemez, önemli olan o pankartlarda ismi geçen kişilerin değil, Beşiktaş tribünlerinin gerçeklerle yüzleşmesidir. Bu konu, Beşiktaş tribünlerinin bir samimiyet sınavıdır. Ya geçecek, ya kalacaklardır. Bursaspor tribünleri, bu açıklamasıyla üstüne düşeni fazlasıyla yapmıştır. 2004 yılından kalan ve o gün kurulmadığı için bugün 51 renktaşımızın, kardeşimizin, ağabeyimizin cezaevinde olmasına sebebiyet veren o bir cümle ‘2004 senesiyle yüzleşiyoruz, Bursaspor ve tribünlerinden özür diliyoruz’ cümlesidir. Bu cümle, 7 yıldır kurulmadığı için büyük olaylar yaratan bir cümle olarak değil de, bu büyük gerilimi bir noktaya indirgemek için kurulan bir cümle olarak hatırlanabilir. Bu fırsat, hiç olmadığı ve bir daha hiçbir zaman olamayacağı kadar önümüzdedir. Gün, bizleri tel arkasında duran birer maymun olarak gördüğü ortaya çıkan kişilere ve oluşumlara karşı birlik günüdür. Stadyumda bir meşale yakıldığı için kulüplerin ceza aldığı bu devirde, ‘şike’ suçlaması delillendirilen kulüplerin ismi ve rengi ne olursa olsun TFF tarafından cezasız bırakılması, 2004 yılında ‘şike yapmadığı için düşen’ bizlerce kabul edilemez. Bizler, soruşturmanın odağında görülen kulüplerin sağduyu sahibi taraftarlarının da böyle düşündüğünü adımız gibi biliyoruz.Geçrek taraftarlar, hiçbir kupa veya başarıyı, onurunun önünde tutmamıştır, tutmayacaktır, tutmamalıdır. Son olarak, Kulüpler Birliği Vakfı’ndan çıkan ve altında tüm lig takımlarının imzasının bulunduğu bildirilen açıklamanın altına Bursaspor Kulübü imza atmışsa bile Bursaspor taraftarı asla imza atmamaktadır. Bunu bir kez daha tekrarlıyoruz. TEKSAS
İsmail İsa Golle Başladı
13 Temmuz 2011 Çarşamba
N'oldu Sana Ayı Gökmen
Bursaspor Taraftar Gruplarından Basın Bildirileri
Bu kirli düzene bizler dahil olmayalım!Her zaman hukukun üstünlüğüne saygı duyduk, güvendik ve yargı sürecindeki konularda bekleme kararı aldık. Türk futbolunda birşeylerin düzeleceğine olan inancımız artmaya başlarken, Türkiye Futbol Federasyonu'nun "Elimizde şike ile ilgili delil yok" açıklaması ile Kulüpler Birliği'nin, "TFF'nin alacağı kararı destekliyoruz" açıklaması bize samimi gelmedi. Bu açıklamanın altına kulübümüz de imza atınca içimiz burkuldu. Kulüpler Birliği'nin en yaşlı üyesi sıfatıyla konuşan İlhan Cavcav'ın, "Hiç bir kulübün ligden düşürülmemesi yönünde karar aldık" demesi ise bardağı taşıran son damla oldu.
Şike yüzünde canı yanan bir şehrin takımının başkanının, "Hiç birşey olmamış" tarzındaki açıklamalara imza atmış olacağını düşünmek bile istemiyoruz. Eğer şike yapan takımlar gerekli cezayı almaz ve bu olaya yönetimimiz sessiz kalırsa kendilerinden bu kulübün sahipleri olarak gereğini yapmalarını istiyoruz. Bizleri sorgusuz sualsiz idam sehpasına koyup, ipimizi çekenlere vakt-i zamanında neden ses çıkarılmadı? Kulüpler Birliği o dönem neden tek ses olamadı?
Sevgili Başkan...
7 yıldır bu konularda mücadele veren camianızı ve taraftarınızı hiçe sayamazsınız. Yoksa bunun vebalinin altından siz ve yönetiminiz kalkamaz. 2004 yılından beri, sırf futboldaki adaletsizliğe, Bursasporumuz'a karşı yapılan haksızlığa, ahlâksızlığa, şerefsizliğe karşı mücadele eden camianızı ve bu uğurda cezaevine giren taraftarınızı yok sayamazsınız.
Eğer bu kirli düzenin içinde, konunun muhataplarının yalan söylediklerini düşünüyor, açıklamalarını samimi bulmuyorsanız çıkın açıklamanızı yapın. Sizlerin arkasında duracak koca bir camia var, bunu unutmayın!
Temiz lig istiyoruzGündemdeki 'şike ve teşvik primi' soruşturmasına dair açıklamamızdır;Ülke futbolumuzda deprem etkisi yaratan şike ve teşvik primi soruşturması ile ilgili olarak bu güne kadar pek çok kişi, kurum ve taraftar gruplarından açıklamalar yapılmış, fakat Bursasporlular bu süreci izlemeyi ve sürece sağduyu ile yaklaşmayı tercih etmişlerdir. Ancak konuşma vaktimiz gelmiştir.Hukuki süreç devam etmektedir. Bize göre 'malumun ilanı' olan bu olayların ortaya çıkarılması ve adı geçen kulüplerin ve şahısların suçluluğu veya suçsuzluğu konusunda yorum yapmak bize düşmemektedir. Ancak Mehmet Ali Aydınlar başkanlığındaki Türkiye Futbol Federasyonu'nun, kamuoyunun ve basının tavrı üzerine bu açıklamayı yapma gereği duymuş bulunuyoruz.Öncelikle şunu ifade etmek istiyoruz. Çeşitli sosyal paylaşım ve medya platformlarında dillendirildiği gibi 'şampiyonluğun kulübümüze verilmesi' gibi bir beklentimiz yoktur. Tek beklentimiz adaletin tecelli etmesi ve yerini bulmasıdır. Bu anlamda, gereken yapıldığında o tür bir durum ile karşılaşılması halinde de tavrımız aynı olacak, tarafımızca herhangi bir kutlama yapılmayacaktır. Bursaspor taraftarı, bir kupaya hiçbir zaman onurundan daha fazla değer vermemiştir.Türkiye Futbol Federasyonu'nun vermesi gereken kararın aciliyeti ortadadır. Ancak, acil bir karar alınması yönündeki gereksinim, görmekteyiz ki ilgilileri 'geçiştirici' bir karar almaya itmektedir. Kulüpler Birliği ve Türkiye Futbol Federasyonu yetkilileri arasında yapılan toplantıdan çıkan açıklamanın altına Bursaspor taraftarları olarak imza atmıyoruz. Bursaspor taraftarı, gerçek sahibi olduğu Bursaspor Kulübü'nün bu açıklamanın altına imza atması konusunda da gereken tavrı ortaya koymalıdır, koyacaktır. İlgili açıklamanın altına atılan imza, Bursaspor taraftarlarınca silinmelidir, silinecektir. Bursaspor taraftarı, 2004 senesini çok iyi hatırlamakta ve bu gibi 'şike' meselelerinde en keskin tavrı 7 senedir ortaya koymaktadır. 2004 senesi de, gerçekten ve herkes için adaleti savunan herkesin görmesi için 'tüm lekesiyle' mazide durmaktadır.Türkiye Futbol Federasyonu, UEFA'ya üyedir ve bu üyelik, futbol konusunda uluslararası talimatlara uymaya söz verildiğini belirtir. Ancak mevcut durumda takınılan tavır, bu talimatlara aykırıdır ve UEFA'nın, bahsi geçen sonuçların çıkması halinde ülkemizi uluslararası etkinliklerden men etmesi kaçınılmaz olacaktır. Burada, Bursaspor'un suçu ne olacaktır?Olaylı geçen Beşiktaş maçının ardından, "Cezalar artırılmalı", "Verilecek ceza örnek teşkil etmeli", "Bursaspor küme düşürülmeli" diyenler neredeler? Sorma gereği duyuyoruz. İlgili maç hakkında çıkan ceza kararının açıklandığı konuşmada geçen "Kırılma noktası" terimi, ne oldu da bu olayda unutulmuştur?Bu soruşturmanın merkezinde bir Anadolu kulübü olması halinde, Türkiye Futbol Federasyonu'nun anında ve nasıl bir karar alacağını hepimiz biliyoruz. O yüzdendir ki, devir 'para ve havuz gelirleri' için imza atma değil, küçük balığı yiyen futbol düzenine baş kaldırma devridir. Anadolu kulüplerinin taraftarlarını, bu duruma karşı birleşmeye çağırıyoruz.Temizlik ve temiz lig istiyoruz!
Teksas.org
ultrAslan ve Çarşı'dan Basın Bildirileri
Son dönemdeki gelişmeleri müteakiben Türk futbolunun içine girdiği kaos ortamı tüm kamuoyunca malumdur.Futbolu temizleme adına yapılan bu operasyonları başlatan Büyük Türk Yargısı'nın kararlılığı, olayların üzerine gidişi, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk' ün " Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim." deyişiyle son derece örtüşmektedir.Hakedenlerin hakettikleri cezaları çekmeleri anlamında Türk Adaleti'ne olan inancımız tamdır ve bu sürecin Turk futbolunun temizlenmesi adına büyük bir fırsat ve milat olduğunu düşünmekteyiz.Ancak, olayların başladığı gün " ivedi karar vereceğiz, yargıyı beklemeyeceğiz " diyen Türkiye Futbol Federasyonu'nun, 6 gün sonra karar değiştirip "acele karar vermeyeceğiz" demesi de son derece manidardır.
Türkiye Futbol Federasyonu'nun elinde kanıt olmadan harekete geçememesi ne kadar normalse, basına sızan belgeleri önemsememesi, böyle kritik bir ortamda ligin sağlıklı ve hakedenlerle başlatılması adına harekete geçmemesi ve geciken adaletle daha alt sıradaki takımların hakkının yenecek olması gerçeğiyle belgelerin bir an evvel temin edilebilmesi için uğraşı içinde olmamak ve bekleyeceğiz demekte bir o kadar anormaldir.Türk futbolunda eşi ve benzeri görülmemiş böyle özel bir durum oluşmuşken sadece gerekenlere cezaları vermek ve adaleti hemen sağlamak adına kamuya yansımış yani gizliliği kalmamış delilleri talep edip, bir an önce gereğini yapma kararını veremezken, Galatasaray Spor Kulübü başkanının açıklamasına yakışmıyor diye karar verebilmek ne kadar doğrudur.Ayrıca unutulmamalıdır ki, 1481'den beri kültürün simgesi, 1905'ten beri sporun beşiği olmuş Anlı, Şanlı Galatasaray Spor Kulübü'nün başkanına neyin yakışıp neyin yakışmadığını karar verecek tek merci sadece ve sadece yine Galatasaraylıların ta kendisidir.
Türkiye Futbol Federasyonu'nun, sadece gecikmeyen adalet isteyen Sayın Başkanımız Ünal Aysal'ı disiplin kurallarını uygularım diye tehdit etmekte gösterdiği aceleciliği adaletin yerini bulması için göstereceğine inanmak ve Türk futbolunun üstündeki bu kara bulutların bir an önce kaldırıldığını görmek istiyoruz.ultrAslan olarak, kulübümüzün, başkanımızın ve bugüne kadar sarı kırmızıyı temsil etmiş herkesin yanında olduğumuz gibi, bundan sonra da olmaya devam edeceğiz.SaygılarımızlaultrAslan
"Futbol endüstriyelleşmiş olabilir.
Ama biz malul/meta değiliz.
Taraftarız.
Seyirciyiz.
Renklerine sevdalandığımız tutkunlarız.
Hangi Beşiktaşlı başarısızlıktan dolayı takımını terk etmiş?
Hangi Beşiktaşlı yenilgiden sonra takımına küsmüş?
Hangi Beşiktaşlı harama tevessül etmiş?
Yıllardır söyledik Şimdi bağırmak zamanı.
Şeref'inizle oynayın. Hakkı'nızla kazanın!
Beşiktaş'ı bir değerler manzumesine dönüştüren, "duruşumumzu" borçlu olduğumuz iki abide isme yakışanı yapın.Biz Beşiktaş taraftarları...
Elle atılan golle hüzünlendik. Hak etmemiştik.
Kendini yere atıp penaltı kazanan oyuncuya öfkelendik. Hak etmemiştik.
Rakibine dirsek vuranı, çelme takanı ıslıkladık. Efendi davranılmamıştı.
Haksız yere ceza gören rakip oyuncuyu savunduk. "Eyyamcı hakem" diye bağırdık.
Böyle olmalıydık.
Gündelik yaşamımızda peşinde koştuğumuz ahlakı, erdemi dürüstlük ve olgunluğu sahada da görmeliydik.
Bizler Hatice'nin ahvalini de önemseyen, neticenin ille de başarısının biricik kriteri olmadığına inananlardık.
Bugün Türk futbolu büyük bir sınavdan geçiyor. Kaybettiğimiz, üzüntüden kahrolduğumuz maçların nasıl parayla satın alındığını, nasıl "ille de başarı" diyenlerin hayatımızın biricik sevdasını istismar ettiğini öğreniyoruz.
Bugün maaşımızdan arttırdığımız bir biletin, umudumuzu bağladığımız bir kuponun, harçlığımızdan biriktirdiğimiz bir deplasman biletinin ardında aslında ne oyunlar oynandığını, ne hile ve düzenbazlıklar olduğunu öğreniyoruz.
Bugün sevdalandığımız renklerin süregelen soruşturmanın sadece mağduru değil, zanlısı da olabileceğini öğreniveriyoruz.
Mahkemenin kararını vereceği son güne kadar bu olayda ismi geçen bütün Beşiktaşlılar bizim için maumdur. Onlara önyargı ile bakmayacağız.
Ancak diğerlerinin yaptığı gibi arkalarından peşi sıra gitmeyi de reddetmeliyiz. Acı ve sancılı da olsa doğrusu budur.Artık "o" Beşiktalılar bize bizden olduğunu kanıtlamak zorundadır.
Zira bizim yıllardır -perde arkasını bilmeden- yaşadığımız düş kırıklığını Kayseri'de yaşayan "Boz Baykuşlar" ile empati kurmadan gerçeğin peşinde koşamayız.
Şimdi iki takım var. Biri namuslu ve dürüst olanların takımıdır. Diğerinde ise şikeci, düzenbaz ve hile ile çıkar peşinde koşanlar var.
Biz Beşiktaşlılar ilkini temsil ediyoruz. Etmeliyiz.
Onun içindir ki masum olduğuna inandığımız, sonuna kadar inanacağımız "zanlı" Beşiktalılarla aramıza mesafe koymalıyız.
Masumiyetlerini kanıtlayıncaya kadar ne "büyük" diye bağırırız ne de "yanındayız" diye destek veririz.
Artık aidiyet değil hukuk devreye girmiştir. Adaleti simgeleyen o gözü bağlı kadın kadar tarafsız ve objektif düşünürüz.
Zira biliriz ki eğer ki ortada Beşiktaşımızı zan altında bırakacak bir iddia varsa. Biz utanacağız.
Eğer ki puan ya da kupa için anlaşılmışsa o kupaya saygı duymayacağız.
Eğer ki bir kişi bile vaatle Beşiktaş'a karşı yeterince koşmamızsa biz sevinemeyeceğiz.
Kimse "Beşiktaşk" dediğimiz için her şeyi mübah göreceğimizi beklemesin. Biz sevdiğimiz renklerin sevdalıyız, belalısız olmayacağız.
Diyoruz ki:
Arının... Temizlenin... masumiyetinizi sadece yargıya değil, bizlere de kanıtlayın.
Sizi kucaklayalım. Coşkuyla gücünüze güç katalım.
Ama siz de arınıncaya, temizleninceye ve masumiyetinizi kanıtlayıncaya kadar Beşiktaş'la aranıza mesafe koyun. Beşiktaş'a yapılacak en büyük iyilik budur.
Diyoruz ki:
Tarihi bir fırsat elimizdedir.
Adını dürüstlüğü ile bizleri "şerefli ikinciliklerle" onurlandıran efsanevi başkanımızın diliyle adlandıralım.
"Fitbol"da temizlik hareketini biz Beşiktaşlılar başlatalım.
Formalarımıza, atkılarımıza bir siyah kurdela bağlayalım. Bilelim ki o kurdela sahibi olan bizler "Fitbol'da Temizlik Hareketi"nin erleriyiz.
Manifestomuzu birlikte yazalım.
Ey diğer renklere gönül verenler...
Bu yazıdaki bütün Beşiktaş sözcüklerinin yerine kendi takımınızı, siyah beyaz yerine kendi renklerinizi yazın...
Var mısınız?"
Bire Karşı On Yedi Ama Haklı
Bu Ateş Üfleyerek Sönmez, Çözüm Zamana Yayılamaz
Türk futbolu çok ağır bir şaibe altında. Toplumumuzu sadece sportif açıdan değil sosyal açıdan da alt üst edecek kadar derin ve yaygın olduğu anlaşılan büyük bir sorunla karşı karşıyayız.
Göreve yeni başlamış olan Türkiye Futbol Federasyonu’nun ne denli ağır bir sorumluluk altında olduğunun bilincindeyiz. Kararların geciktirildiği her gün Türk sporuna zarar vermektedir. Bilelim ki dünyanın saygın bir gücü olmaya soyunmuş bir ülkesi olarak asıl verdiğimiz sınav etik değerlere sahip çıkma konusundaki kararlılığımızdır.
Galatasaray olarak biz, Türk futbolunun içine düştüğü bu karanlıktan bir an önce çıkarılması için tüm mercilerin, gerekirse liglerin bir süre ertelenmesi kararı dahil, üzerlerine düşen tüm görevleri zaman kaybetmeden yerine getireceklerine ve kararın verilmesi için gerekli bilgi ve delillerin Federasyon’umuza ivedilikle iletilerek sürecin hızlandırılacağına inanıyoruz.
Galatasaray camiası olarak alınacak her karar ve uygulamanın en yakın takipçisi olmaya devam edeceğiz.
Ünal Aysal
Başkan
Galatasaray Spor Kulübü