Euro 2008'in finalinde İspanyollara 1-0 kaybeden Almanya, dün gece de aynı kadere baş eğdi ve finalin en güçlü adayı olarak gösterildiği turnuvada üçüncülük-dördüncülük maçı oynamaya mahkum edildi...
Belki de finalde karşılaşması gereken iki ekip turnuvanın fikstürü gereği yarı finalde rastlaşarak kupanın son maçı niteliğinde bir karşılaşma seyrettirdiler futbolseverlere. Buraya gelene kadar oyuna sakin başlayıp, topu sürekli kendi hakimiyetinde bulunduran Löw'ün takımı, rakibini uyuttuğu bir anda ölümcül darbeyi indirip, skor avantajını ele geçiriyordu, İngiltere'ye de bunu yaptı, Arjantin'e de, sonra da golleri sıraladı peşi sıra... İspanyollar da topla oynamayı sevip, bir kuyumcu edasıyla dikkatle ve sabırla "işledikten" sonra yapacakları oyunu, mutlaka arzuladıkları golü buluyorlardı. Aynı mantıktaki iki takımın mücadelesinde büyük turnuva tecrübesi daha fazla olan İspanyol orta sahası ağır basınca, bu kez Almanlar istemeye istemeye defans yapar gibi gözüktüler golü yedikleri 73. dakikaya kadar. Turnuvanın ilk karşılaşması hariç, oynadığı bütün maçlarda Torres ile başlayan Del Bosque, Löw'e sürpriz yapmış ve Liverpool'luyu yanında oturturken, Villa'yı ileri hücuma yönlendirip, Barcelona'nın genç yeteneği Pedro'yu kanada yollamıştı. Daha çok açık alanda başarılı olan Torres'in sağlam Alman defansı içinde pek iş beceremeyeceği düşüncesi haklı da çıktı İspanyol hocanın, zira onun yerine oynayan Villa, dar alanda çabuk hareketlerle pek de rahat ettirmedi panzerleri. Alonso, Xavi ve Iniesta'ya orta alanı kaptıran Almanlar, ellerinde top olmayınca Mesut ve Podolski ile de etkili olamadılar ve kendisinden gol beklediğim Klose'ye Casillas'ı alt etme fırsatı yaratamadılar. Aslında Almanlar adına pozisyonsuz geçen müsabakada hakem Viktor Kassai biraz daha yakından takip edebilseydi jabulani'yi, belki de soyunma odasına önde gidecekti Löw'un takımı cünkü Mesut'un son dakikada düşürülmesi bana göre penaltıyı gerektirirdi, lakin hakemin takdiri oyunun devam etmesi yönünde... Biz televizyon başında pozisyonu tartışırken, devrenin bitiş düdüğünün ardından hiç bir Alman oyuncunun hakeme itiraz etmemesi de "sahalarda görmek istediğimiz türden hareketlerdendi".
Devre dönüşü boğalar daha istekli başladı ve Alonso-Iniesta ikilisi ile iyice yüreklerini ağızlarına getirdiler Almanların, özellikle Iniesta'nın sıfırdan "kesişine" Villa'nın dokunamayışı vardı ki... Onların bu hamlelerine Löw'ün Kroos ve Jansen'i oyuna sokarak karşı hamlesi Kroos'un volesinde gol olsaydı Alman hocayı dahi yapacaktı ama Casillas gole izin vermedi ve pozisyonun dönüşünde İspanyolların kullandığı köşe vuruşunda Puyol skoru belirleyen golü "yazıverdi"...
Geriye düşen Almanlar, beraberlik için oyunu İspanya yarı sahasına yığmaya yeltendiler lakin karşılarında 6 Barcelonalı ve 3 Real Madridliden oluşan birbirini çok iyi tanıyan bir ekip olunca, bu istediklerini pek başaramadılar, Löw'un Gomez hamlesi de başarılı olmayınca, finale yükselen ekip İspanyollar oldu..
Aslında "doğaüstü" güçlere inananlar için maçtan önce finalistin adını ahtapot Paul bir gün önceden bilmişti. Turnuva boyunca Almanların oynadığı tüm maçları doğru tahmin eden Paul, dünkü maç öncesi de İspanya'nın galip geleceğini işaret etmişti. Düne kadar "hadi ya, olur mu öyle şey" deyip geçmiştim lakin televizyonda Almanya ve İspanya bayraklarıyla süslü kutulara atılan yemlerden İspanya bayraklı olanı seçmesini izleyip, maçı da Del Bosque'nin ekibinin kazandığını görünce hayretler içinde kaldım. Bir de Bosque'nin Almanların baskı kurmaya çalıştığı son dakikalarda Marchena'yı oyuna alması ile maçı İspanyolların iyice kazandığı garantilendi. Uğurlu Marchena, dün de kaybetmedi ve rekoru 55 maça çıkardı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder