17 Ağustos 2010 Salı

Spor Toto Süper Lig 1.Hafta


İstanbul B.B.:0-2:Kayserispor
Ligin açılış haftasında iki maç seyircisiz olmasından dolayı sahalarda bir sessizlik varken, Olimpiyat stadı Bursaspor-Trabzonspor maçındaki “gürültüden” sonra yine eski havasına bürünüp, tribünlerden “çıt” çıkmıyordu. Tolunay Kafkas’ın istifası sonrası ilk onbirde oynayan bir çok oyuncusuyla yolları ayrılan Kayserispor, Şota’yı takımın başına geçirip, yeni bir düzenle çıkmıştı Belediye önüne. Abdullah Avcı ise yine “kıyıda köşede” kalmış topçularla bu sene de istikrar yakalamak derdindeydi. Lige hep iyi başlayan Belediyespor, ki bu seride Beşiktaş ve Fenerbahçe vardı, bu sene mağlubiyeti tatmış oldu… Kayserispor, Makakula’yı kaybetti ama Cangele, Moritz ve Troisi ile çok canlar yakacağı sinyalleri verdi, zaten hoca futbolculuğunda golcüyse takım daha saldırgan olurken, hoca "defansçıysa", daha dengeli bir takım izletiyor bize… Moritz’in Türkiye hayranlığını bilirdik, yaşadığı ülkenin dilinin konuşulması gerektiği konusundaki sözlerini de beğenirdik ama koluna ay-yıldız dövmesi yaptıracağını hiç düşünmezdik, beğendik… Şota’nın da ilk golden sonra öptüğü kutunun içinde ne var diye merak edenlere, yüzüktür diyelim, geçelim…

Bucaspor:0-1:Beşiktaş
Spor Toto Süper ligi başlamadan oynanan UEFA Avrupa ligi sonuçlarına göre lige en hazır takım olarak gözüken Beşiktaş’ın Bank Asya Liginden yeni gelmiş Buca’yı farklı yeneceğe sözleri dolaşıyordu internet ortamlarında maçtan evvel lakin ilk maçlar her zaman zordur ve siyah-beyazlılar da bunu yaşadılar. Bülent Uygun, geçen sene Sivasspor’da yaptığı gibi takımda ne var ne yok değiştirip, bir çok yeni oyuncu transfer ederek, çıkmıştı maça. “Oyunun her dakikasını planladık, ona göre oynayacağız” diyen Bülent Hoca, Guti’nin “al da at” asistini planlayamadı demek ve maçtan yenik ayrıldılar. Saçları kazıtan Quaresma takıma büyük değer katıyor, şimdiden özel “fanları” olmaya başladı bile. Bir de kulağında küpe vardı galiba Portekizlinin, yasak değil mi acaba? Bucaspor’un kalecisi Carlos da Quaresma’yı geride bırakacak değil hayran bulmak konusunda, o da oldukça renkli bir “arkadaş”. Bu arada Bucaspor’un sarı-mavi renklerden oluşan formasını beğenirdim, böyle fosforlu formalar nereden çıkıyor, merak ediyorum… Galatasaray’da oynadığı dönemlerde formanın hakkını en fazla veren topçulardan olan Tomas’ı görmek güzeldi İzmir Atatürk Stadında, stad demişken de Bucaspor umarım kendi stadını bir an evvel yetiştirir de taraftarı gücünü daha fazla gösterir rakip takımlara...
Eskişehirspor:0-0:Gençlerbirliği
Bursaspor’un şampiyon olması sonrası “biz neden olmayalım?” diyerek cesaretlenen Eskişehirspor, stadın zeminini yenilerken, takımı da geçen seneye göre daha da kuvvetlendirmiş durumda. Es-Es bando ve tribün şovuyla başlayan maç, stad ışıklarının birden gitmesiyle tribünde yerini cep telefonu şovuna bıraktı. Mücadele Eskişehirspor’un istekli oyunuyla başladı ve Serdar’ın kalesinde çok pozisyon yarattılar ev sahibi oyuncular ama lige 3 puanla başlayacak golü bulamadılar. Onlara karşılık, Gençlerbirliği takımı maçın 90+’lı dakikalarında bir kez gelip, galibiyetle dönecekti Ankara’ya biraz daha becerikli olsalar, bu sebeple onlar da haftanın en şanssız takımı yaftasını yediler. Bir çok takım gibi Ankaralılar da yep yeni formayla çıktılar sahaya ama onlar da reklam bulamamışlar daha, keşke de formalar hep reklamsız kalsa… Bu arada sahada hastaneler savaşı vardı, Gençlerin forma arkalarında Medicana yazarken, stad reklamlarında da Acıbadem yazısı parlıyordu neon ışıklarla…

Gaziantepspor:0-0:Kasımpaşaspor
Lige garip formayla başlayan takımlardan biri de Gaziantepspor’du, baklavaların üstüne serptikleri fıstık renginden oluşan “fıstık yeşil” bir fosforlu formayla mücadele etti Tolunay Kafkas’ın takımı Kasımpaşa önünde. Yoğun sıcakta oynanan maçta iki takım da net pozisyonlar yakalarken, kale çizgisini geçmeyi başaramadılar ve puanları paylaştılar. Kasımpaşa’nın Bulgarlarından Dimitrov formayı kapmışken, Sırmov siftah yapamadı. Antep’li Julio Sezar kaldığı yerden devam ediyor. Yılmaz Hoca’nın kolundaki iki saati de yazalım ve işin magazin yönüyle bu maçı bitirelim…

Ankaragücü:0-2:Trabzonspor
Haftanın sessiz maçlarından biri de Ankara’da oynandı ve Trabzonspor, Süper Kupa maçında coşan Teofilo’nun golleriyle sarı-lacivertlileri 2-0 mağlup edip, Liverpool’u düşünmeye başladı. Sadece seyircisi cezalı değildi Ankara takımının, Ümit Özat’ın da stada girmesi yasaktı, tesislerden izlemiş maçı genç hoca. Teknik Direktör yokken, yeni transferler de tribünden izliyordu Trabzonspor’a karşı takımlarını. Bordo-Mavililerde bu sene gelen Glowacki, başarılı bir transfer, Egemen’in savrukluğunu toparlayacak Trabzonspor defansında. Gençlerbirliği’nin hocasının değindiği gibi Ankara 19 Mayıs Stadının zemini oldukça kötü, sakatlayacaktı futbolcular kendilerini, suni çim yaptılar olmadı, kendi haline bıraktılar olmadı, bu stadın hali ne olacak? Trabzonspor’un Nike ürünü formasının ortasında Türk bayrağı var, benim bildiğim sadece lig şampiyonu takardı bayrak formasına, Kupa sahibi de mi takıyor acaba?

Kardemir Karabük:2-1:Manisaspor
Karabük, Süper Lige çıkınca tribünlerin de kapasitesini arttırmak istemiş ve karşı tribünü tamamen onarıma almış ve üstünü bembeyaz örtüyle örtmüş. Beyaz yerine takımın renklerinden yapılmış bir bayrak daha şık giderdi. Geçen yılının en çok konuşulan ismi Emenike’yi izlemek isterdik lakin Digitürk bizim pakete şifre koydu maçın devre arasında, golü seyredemedik. Lakin bakabildiğimiz kadarıyla bağıran bir tribünü var Karabük takımının, bir de takım halinde 1 Mayıs gösterilerine katıldığından işçi takımı olarak bildiğimiz Karabükspor’un sırtında Çelik-İş Sendikası reklamı olması pek de şaşırtmadı bizi… Hakan Kutlu’yu beğenirim, Denizlispor’u kurtarmaya çok uğraştı ama mucize yaratamadı, bu sene Manisaspor ile adından söz ettireceğini düşünüyorum ama Pazar gecesi Karabük’te kötü bir başlangıç yaptılar, böyle olmaz umarım sezonun kalan kısmı…

Fenerbahçe:4-0:Antalyaspor
Maç sonu skorbordda yazan skoru bekliyor muydu Fenerbahçe taraftarı bilemem ama medyada Aykut aleyhine esen rüzgar bir anda lehine esmeye başladı bu maçtan sonra. Taraftarının desteği olmadan çıktıkları maçta oyuna fırtına gibi başladı sarı-lacivertliler ve Antalyaspor kalecisi Polat’ın “korkuluk” rolü oynadığı ilk yarıda dört gol atıp, belki de iki katını kaçırdılar. Erman Toroğlu Bu Antalyaspor’u bir çok halı saha takımı yener” derken, Fenerbahçe’nin galibiyetini küçümsemiyor, Mehmet Özdilek’in takımını aşağılıyordu. Fenerbahçeli futbolcular maça giderken, stada gelemeyen taraftarlar Niang’ı karşılamaya gitmişlerdi ve kendisine yine kulübe yolu gözüken Semih, haftanın futbolcusu olacak bir oyunla boş tribünlere veda etti. Takım gol attıkça, kameralar Aykut’u gösteriyordu, nedense hoca gollerden sonra donuk bir yüz ifadesi takınıyordu, bu bir tepki midir bilinmez lakin “cool” olmak adına gole de sevinmemek olmaz ki? Yoksa hala, futbolculuk döneminde kazanılan şampiyonluk sonrası yaptığı “Biz sevinirken, rakiplerimiz üzülüyor, ben de onların hislerini paylaştığım için sevinmiyorum” sözünün arkasında durup yüzü hiç mi gülmeyecek maçlarda? Acı çekenlerden bir diğeri de Emre, her pozisyonda Emre yerde kalıyor ve “ahlar vahlar” içinde ikişer üçer taklalar atıp, dişlerini sıkarak ya rakibe ya da hakeme bakıyor. Bunlara gerek var mı? Antipatik olmaktan başka bir işe yaramaz…
Toplama takım hüviyetindeki Antalyaspor ise 4-0 ile memlekete dönmekten ne kadar mutludur bilinmez ama Mehmet Özdilek, bu hafta bu kadronun çok canını yakacaktır… İsmine Medical Park reklamı alan Antalyaspor, formasındaki reklamı kapatarak, tam trajikomik bir sahne yarattı Şükrü Saraçoğlu Stadında…

2 yorum:

Adsız dedi ki...

her pozisyonda Emre yerde kalıyor ve “ahlar vahlar” içinde ikişer üçer taklalar atıp, dişlerini sıkarak ya rakibe ya da hakeme bakıyor.

sen o adamın yediği darbeleri yesen napardın merak ediyorum.. emre stili itibariyle faul yapılmaya en müsait oyuncu ve her faulü de baldırına alıyor. oradan bi darbe al sonra yorum yap mq.

Muratonovic dedi ki...

bu da benden birinci hafta yorumu ;

http://bohemfutbol.blogspot.com/2010/08/1-hafta-kick-off.html

Blog Widget by LinkWithin