29 Ocak 2012 Pazar

Bursaspor:1-0:Galatasaray


Çok değil daha aylar evvel, bir sene bile geçmeden neredeyse her hafta sonu puan kaybeden, galibiyet özlemi çeken bir Galatasaray takımı seyreden ve rakip taraftarların "tacizlerinden" pazartesileri kabusa dönen Galatasaray taraftarı, Fatih Terim'in yuvaya dönmesi sonrası "en son ne zaman kaybettik?" sorusuna cevap veremiyorsa, Bursa'dan puansız dönülen maçın arkasından medyadaki bir kaç "akbabanın gazıyla" futbolculara ve teknik yönetime eleştiri ve yer yer hakarete varan sözler etmek yerine sadece ve sadece şükran duygularıyla minnet etmelidir. Liverpool'un efsane hocası Bill Shankly der ki "Eğer bizi yenildiğimizde ya da beraber kaldığımızda destekleyemiyorsanız yendiğimizde de destekleme"
Efsaneye katılmamak mümkün mü? 9 yahut 10 haftadır işe ve okula böbürlenerek giden, Fatih Terim ve talebelerinin alın terleri üzerinden kendisine pay çıkarıp "Nasıl yendik?" şeklinde birinci çoğul şahıslı cümleler kuran ve galibiyete ortak olanlar, ortaya çıkan her hangi bir kötü skorda kendilerini sıyırıp "Yenildiler" diye üçüncü çoğul şahıslı ifadelere baş vururlarsa, gemiyi son sürat terkeden "sıçanlardan" nasıl bir farkları olabilir ki?

Aslında maçın teknik ve taktik yönüyle ilgili bir girizgah yapacaktım ama Riera'nın twitterda yazdığı bu sözler bana yukarıdaki cümleleri döktürdü klavyemden: "Ey insanlar! Biz 9 maç arka arkaya kazanan aynı takımız. Eleştirileri tabii ki kabul ediyoruz ama kötü sözleri asla..."
Ne iyi demiş değil mi? "İnsan" olan anlar, minnet duyar, şükreder, iyi zamanda yanındayken, kötü vakitte daha da destekler, ama insan olan...


Aslında böyle kara bir tablo yaratmaya da gerek yok zira, Bursa  gibi "şakaya gelmeyecek" bir deplasmanda kalesinde gole kadar pozisyon vermeyen ve golden sonra da beraberlik için ileri çıkılıp, oyun taktiğinin değişmesiyle "bir-iki ama üç değil" tehlike gören Galatasaray, yeşil-beyazlıların tek elle tutulacak oyuncusu Batalla'nın üstün beceri gerektiren vuruşuyla 1-0 mağlup oldu. Oysa, deplasman takımı-buraya dikkat- daha ilk "saniyelerden", son "saniyelere" kadar Carson'un kalesini yokladı durdu. Ligin en fazla gol atan takımı, dün gece "sessizdi", eline geçen fırsatları Elmander ve Sercan'la değerlendiremedi ve mağlubiyet geldi.
Eskişehirspor maçının ilk devresinde Baros'un yokluğunda tek forvet başlayan Fatih hoca, takımın etkili olamadığını görüp, Elmander'in yanına Sercan'ı alarak ikinci yarıyı bitirmişti. Bursa karşısına da çift forvet çıkan Galatasaray, Elmander ve Sercan ile rakip stoperleri zorladı ama Ertuğrul hoca da her hafta homurtuları daha yükselen Bursa şehrinde kendisi ve takımı için "hayati" önemi olan bu karşılaşmada önlemlerini sıkı almıştı. Adem ve N'Diaye ile Selçuk ve Melo'yu "kitleyince", Galatasaray'ın gol elemanlarına da helva yapacak un, şeker ve yağ gitmiyordu. Sabri'nin kendine yeni yeni gelmesi ve Hakan'ın da diğer haftaların aksine kötü gününde olması kanatlara yardımı azaltınca Riera ve Emre de üretken olamayınca, beklenen gol sarı formalı topçuların bireysel gayretine kalmıştı.


Bu sıkıntıları önceden tahmin eden  Fatih Terim, B planı olarak ikinci devre gol atma adına sol kanattaki Riera'yı ön plana çıkarmak istedi. Oyunu kendi sağ bölgesine yıkıp, rakip takımın dikkatini oraya yoğunlaştırdığı bir anda Sabri'nin ya da Emre'nin atacağı ters topla İspanyol oyuncuyu Carson'la baş başa bırakmak stratejisi bir kaç kez tuttu ama Riera son vuruşu yapmaktan uzak bir performans sergileyince, Riera-Yiğit değişikliği kaçınılmaz oldu. Yeni takımıyla daha ikinci maçına çıkan Yiğit de atletizm alt yapısını gösterip, kahraman olma fırsatı yakaladı ama hocanın dediği gibi "becerikli değildik" bu gece...


Futbol bu, yenmek de oyunun içinde var, kaybetmek de, yapılan hatalardan ders alıp yeni zaferlere yol almak gerek... Geminin kaptanı da Fatih Terim olunca, kamaradan çıkıp, can yeleklerine bile bakmadan, bir şezlonga uzanıp, martıları seyre dalmak gerek... Üzülmenin hiç bir manası yok ki küçüğüm...



Stat: Atatürk
Hakemler: Fırat Aydınus, Serkan Ok, Aleks Taşçıoğlu
Bursaspor: Carson, Hakan, Serdar, İbrahim, Stepanov (Dk. 81 Ömer), Sestak, Adem (Dk. 78 Musa), N'Diaye, Ozan, Batalla, Pinto (Dk. 68 Turgay)
Galatasaray: Muslera, Sabri, Semih, Ujfalusi, Hakan, Emre, Selçuk, Melo (Dk. 68 Engin), Riera (Dk. 77 Yiğit), Sercan (Dk. 68 Kazım), Elmander
Gol: Dk. 51 Batalla (Bursaspor)
Sarı Kartlar: Dk. 89 Batalla, 90+1 Serdar, 90+3 Carson (Bursaspor), Dk. 57 Melo (Galatasaray)

1 yorum:

Adsız dedi ki...

"Oysa, deplasman takımı-buraya dikkat- daha ilk "saniyelerden", son "saniyelere" kadar Carson'un kalesini yokladı durdu."

15 maçta 1 kez kaybettik, anadolu'da ilk mağlubiyet vs. tamam ama dün elmander'in tek şutu dışında kalede değil scott carson, bizim taffarel şu haliyle geçse, hatta geçen sene ki ufuk geçse yine gol atamazdık. istatistiki olarak şut var ama tehlike yaratacak şut 1 tane. dün galatasaray hiç bir şey oynamadı önce bunu kabullenelim. melo'dan ilerisi hiç yok. elmander baros'suz sadece 1 veya 2 pozisyona giriyor o kadar. selçuk kaç samsundan beri ortada yok. hele hele sabri sıfırın da altında. atak katkısı yok. emmanuel eboue peşpeşe 2 maçta gol attı sağ bek olarak. sabri sarıoğlu 2 maç üst üste golü geçtim, asist yapsın veya 2 maç gole katkı yapsın öpüp başımıza koyalım.

şu sağ bek eboue gelene kadar ujfa olmalı. atsın sabri'yi öne madem terim bu kadar kendisini seviyor, orada oynatsın.

gerçek şu 2 deplasmanda da gol atamadık, sadece 1 tane gol olacak dediğimiz pozisyonumuz var. bu iyi oynamak değildir.

felix mourinho

Blog Widget by LinkWithin