1 Ocak 2012 Pazar

Galatasaray Taraftarından Kamuoyuna



Yıllardır peşinden çocuksu bir heyecanla koştuğumuz futbol topunun masumiyetini yitirerek kirlendiğini üzülerek kabul etmek zorundayız. Gönül verdikleri renkler ne olursa olsun, pek çok sporseverin de bu hayal kırıklığını paylaştığına eminiz.

Futbolda organizasyon deyince 3-5-2 / 4-3-3 gibi saha içi dizilişleri hatırlayan sıradan insanların; futbol üzerinden haksız menfaat elde etmek için şike, teşvik primi, tehdit, baskı gibi sporun ruhuna tamamen aykırı araçları defalarca kullanmış organize suç şebekelerini ve çeteci zihniyeti hâlâ savunanları anlayış ve olgunlukla karşılaması da beklenmemelidir.

Yemyeşil bir sahada, tertemiz bir topun yuvarlanması sonucu futbolun adaletinin 90 dakikaya sığdığına inananlar, savcılık makamının iddianamesini hazırladığı süreçte hiç olmazsa futbolu yönetme iddiasında olanlardan soğukkanlı ve adil bir çözüm beklediler.

Görünen o ki, gölgede kalmış ilişkilerden, kirli ezberlerden, kökleşmiş önyargılardan kurtulamayanların böyle bir niyeti hiç olmamış.

Özellikle Galatasaray Spor Kulübü’nün Fair Play ve spor hukuku dersi niteliği taşıyan onca sağduyulu açıklama ve uyarısına rağmen, varlık nedenini unutmuş görünen Türkiye Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu’nun sorumluluktan kaçarak, ülke futbolunu bu hale getiren “olağan şüphelilere” suçun tanımını ve cezai karşılığını soracak olması da nesiller boyu anlatılacak son kara mizah olarak örneği olarak hafızalara yerleşmiştir.

Dillerinden düşürmedikleri endüstriyel futbol teranesiyle maddi çıkarlarının zedelenmesi riskini öne sürerek futbol topunu kirletmekten çekinmeyenler bilmeli ki, maç bileti-kombine kart-lisanslı ürün-şifreli yayın için dekoder satın alarak futbol ekonomisini yaratan ve büyütenlerle, kolayca kandırabileceklerini zannettikleri futbolseverler aynı insanlardır.

Sesiyle, nefesiyle, alın teriyle, emeğiyle, helal kazancıyla gönül verdiği kulüpleri destekleyen ve ayakta tutan taraftarlardır, aptal yerine konmak istenen insanlar!

Biz insanları heyecanlandıran ve mutlu eden basit bir oyuna, bunca pisliği bulaştırmış olanlardan hesap sorulmama ihtimalini, birilerinin kulağının üzerine yatarak üç maymunu oynamasını kabul edemeyiz.

Ve buradan, futbolun tüm aktörlerine bir kez daha sesleniyoruz;

Hukukun üstünlüğüne mazeret bulmayın, minareyi çalanlara kılıf aramayın. Futbol oyununu koruyun. Çıkar hesapları içinde bir gün öyle, bir gün böyle konuşarak artık kendinizi küçük düşürmeyin. Futbolu temizleyin ama önce siz temizlenin.

Bunu yapamıyorsanız, niyetiniz ve cesaretiniz yoksa, biz de yokuz! Bunu yapamazsanız, işte o zaman dilinizden düşürmediğiniz “marka değeri”nin nasıl yerle bir olduğunu göreceksiniz… Ne kadar üflerseniz üfleyin, için için yanan bu ateşin sönmeyeceğini ve önlem alınmazsa elinizdeki pis kokan küllerin para etmeyeceğini de göreceksiniz.

Avrupa’ya hatta dünyaya meydan okuyan futbol takımları hayal eden bizlerin, UEFA ve FIFA tarafından “şikeci ülke” olarak damgalanması ve uluslararası rekabetten yıllarca dışlanması an meselesi olan Türkiye’nin içinde bulunduğu berbat açmaza duyarsız kalması beklenemez. Güzel ve yalnız ülkemize, en azından uluslararası spor arenasında hakkıyla sahip çıkması gereken herkesi de göreve çağırıyoruz.

Büyük Galatasaraylı Tevfik Fikret’in “Hak bildiğin yolda, yalnız da olsan yürüyeceksin” sözünü hiç aklımızdan çıkarmadan, yalnız çıktığımız bu yolda bizlerle birlikte yürüyeceğinize inanıyoruz.

Fikri Hür, Vicdanı Hür, İrfanı Hür Galatasaray Taraftarları

Hiç yorum yok:

Blog Widget by LinkWithin