29 Şubat 2012 Çarşamba

Taraftarın Gardırobu




Bırakın atkıyı formayı, budur işte taraftarın gardırobu...

Kartalkaya'yı Ateşleyenler


Hayalin bir dağın tepesine karlarla kaplı olsa da ateşle iz bırakmak kadar zor bir şey olsa bile peşini bırakma. Önce hayal eder, sonra o hayale inanırsın; nasıl yapabileceğini tasarlar ve denersin, yılmadan. Yeterince denersen, neden olmasın?

Onlar tam da bunu yaptı. Karlarla kaplı Kartalkaya’nın zirvesine ateşle iz bırakabileceklerine inandılar. Burn, sadece ihtiyaç duydukları cesaret ve enerji desteğini sağlayarak bir hayali ateşledi. Onlar da tutkularının peşinde yola çıktılar. Boardlarını hazırladılar, pompalarla modifiye ettiler, rampalarını kurdular ve kaydılar. Olmadı, baştan aldılar, onları amaçlarına ulaştıracak şartları gerçekleştirmeyi başarana kadar, tekrar tekrar.

Ve 3. gün de bitip gece yarısı olduğunda Kartalkaya’da istedikleri ateşi yakmayı başardılar. Çektikleri videoyla da ‘İçindeki kıvılcım nasıl kocaman bir ateşe dönüşür’ü hepimize gösterdiler. Tutku ve cesaretle yanmayacak ateş yoktu, inandık. Burn, gençleri tutkularından başka bir şeye kulak asmadan, istediklerini alana kadar denemeye, vazgeçmeden denemeye çağırıyor. Tutkuları cesaretle besleyen kocaman bir ateş yakmak için Burn gençleri ateşlemeye devam edecek.

İçindeki kıvılcımı farket ve büyüt. Burn ateşler.

http://www.facebook.com/BurnTurkiye

Bir bumads advertorial içeriğidir.

28 Şubat 2012 Salı

İç Çamaşırı



Bizim milli takım formalarına bakarken, Fransa'nın yeni ekipmanlarını görünce dehşete kapıldım. Bunun geri dönüşümlü malzemesini, ısı ayarlamasını kimse takmaz, tek kelimeyle iç çamaşırı bu...
Hababam Sınıfa da selamlar bu vesileyle...


Türkiye Milli Takım 2012-13 Deplasman Forması





Görünüş bakımından geçen yılki formalardan bir farkı yok ama geri dönüştürülmüş plastikten üretilmesi, oyuncuların vücut ısısını kontrol edebilmesi, terlemeyi dengeleyip, futbolcuları serin tutabilmesi gibi özellikler yeni formanın önde gelen farklılıkları...
Yeni hoca, yeni forma, yeni heyecan... Hayırlı olsun...

Heybetli Karşılama

"Her ne kadar 5 gol olsa da sahadaki performans açısından muhteşem bir maç olmadı ama atmosfer muhteşemdi. Bana heybetli bir karşılama yaptılar ve bütün stad adımı bağırıyordu. Galatasaray tarihine adını yazdırmış futbolcuları böyle karşılamaları Galatasaray taraftarları arasında bir gelenek. Galatasaray başkanı beni seremoniye davet ettiğinde, onun yanına giderken Beşiktaşlı bir yönetici yolumu kesti ve Türk futboluna yapmış olduğum hizmetlerden dolayı bana teşekkür etti. Yöneticiler ve tribünler bana inanılmaz sıcak davrandılar. Bu tür işleri Türklerden örnek almalıyız."
Gica Popescu
Galatasaraylı Eski Futbolcu
Rumen basınına TT Arena'da yaşadıklarını değerlendirirken

Teksas'tan Kamuoyuna



Bursaspor taraftar grubu Teksas'tan Federasyon Başkanlığı seçimi ile ilgili kamuoyuna yaptığı basın açıklaması:

Bugün yapılan TFF Genel Kurulu sonrasında, yaşananlar, gelişmeler ve kulübümüzün tavrına ilişkin olarak yapma gereği duyduğumuz açıklamamızdır;
Kamuoyuna;
Aslında bu yazıyı kime yazıyoruz, bu yazının muhatabı kim bilmiyoruz! Açıkçası; bu tür bir yazıyı yazmak zorunda kaldığımız için de üzüntü içerisindeyiz! Türk futbol tarihine ‘kara gün’ olarak geçeceğine inandığımız bu günü (27 Şubat 2012) yaşayanlardan ve bu yaşananlara engel olamamış olmaktan duyduğumuz üzüntü kadar, bu günü birer ‘Bursasporlu’ olarak geçirmiş olmaktan da sevinç, gurur ve onur duyuyoruz. Çünkü dik duruşumuz; Bursasporluluğumuzdandır.

3 Temmuz’da başlayan ‘şike soruşturması’ sürecinde ve ardından bu güne kadar yaşananlar esnasında Bursaspor Kulübü ve taraftarları olarak sergilediğimiz kesin ve omurgalı duruşun, sağduyulu ve futbolun adil bir oyun olması gerektiğini düşünen herkes tarafından alkışa değer bulunduğunu biliyoruz. Yeşil beyaz formamız, üstüne bir leke bile almadan bu süreçten çıkarak hepimizin göğsünü kabartmıştır. İnanıyoruz ki; kulübümüz, Yönetim Kurulu’muz ve tribünlerimizin yaşanan süreçte ortaya koyduğu ‘direnişi’ futbol tarihimiz altın harflerle yazacak ve bu tavrın değeri yıllar geçtikçe daha iyi anlaşılacaktır.

Yönetim Kurulu’muzu bu vesileyle ‘Bursasporluluğun gereği olarak ortaya koyması gereken tavrı’ ortaya koyduğu için tebrik ediyoruz çünkü ‘karşı tarafta yer alanların’ herkesi nasıl yanına çektiğini gördükten sonra bir karşı tavır benimsemenin ne kadar zor olduğu tam manasıyla görülmüştür.

Şike soruşturmasında ismi geçen kulüplerin, kendilerine uygulanması muhtemel yaptırımlarla ilgili değişiklik teklifi hakkında oy kullandığı bir süreçte yaşanan ve yine soruşturmada ismi geçen kulüplerden birisinin başkanının “Gerekirse Avrupa’ya gitmeyiz” tarzı söylemlerinin ardından kısa süre geçmişken TFF Başkanı olduğu bu süreçte yaşanacak hiçbir şeyi aslında ilginç bulmuyoruz. Bu iki gelişme, zaten ilginçlik konusunda bir çığır açmıştır! Çünkü İstanbul takımlarının refahı, mutluluğu ve başarısı üzerine kurulu olan futbol düzenimiz bunlara son derece elverişlidir. Asıl şaşırdığımız şey, 16 Mayıs 2010’da elde ettiğimiz ‘temiz’ şampiyonluğumuz sonrasında “Gözün aydın” diyerek seslendiğimiz ve yanımızda gördüğümüz Anadolu kulüplerinin bu süreçteki tavrıdır. Adeta bir çocuğa ağlamaması için verilen bir emzik gibi, sürekli olarak dillendirilen “Yayın geliri biter” , “Düşerlerse ligin bir anlamı kalmaz, futbol biter” gibi söylemlere kanan hiç kimse bundan sonra yanımızda değildir. Kulüplerinin tavırlarına karşı duran ve sesini çıkarma cesaretinde bulunan taraftar gruplarını ise bu söylemin tamamen dışında tutuyoruz. Çünkü bizim gözümüzde tribünler de bundan böyle, 3 Temmuz ve sonrasında ortaya koyduğu tavra göre ikiye ayrılmıştır.

Bu hafta sahamızda bir Milli Maç oynanacak ve Milli Takım’ımız hazırlık maçında Slovakya’yı ağırlayacaktır. Ülke sporseverlerimiz bu süreçte yaşananlara ses çıkarmıyorsa, yöneticilerimiz ve spor yöneticileri ülkemiz futboluna reva görülen bu duruma razıysa Slovakya maçında hangi değerler desteklenecektir, bunu merak etmekteyiz! Çünkü yaşananlar hepimize işlemiş olan futbol sevgisini zedelemekte ve ‘adilliğe’ olan inancımıza zarar vermektedir.

Geçmişte olduğu gibi bu süreçte de dik duruşun adı olan ve ‘omurgalı duruşun simgesi’ haline gelen gerek kulüp yönetimimiz, gerekse tribünlerimizin her ferdine selam olsun! Hangi renkten olursa olsun yaşananlara sesini çıkarma cesaretini gösteren futbolseverlere selam olsun! Elbet bir gün kafasına eseni yapanlar ve futbolu ‘babasının çiftliği’ olarak görenler de gerçek futbolseverler karşısında eğilecek ve yaptıklarının pişmanlığı ile bu dünyadan ayrılacaklardır!

Onurundan başka kaybedecek bir şeyi olmayanlar bir gün mutlaka kazanacaklardır!

Teksas.ORG
Teksaslı Bursasporlular Derneği Resmi İnternet Sitesi

27 Şubat 2012 Pazartesi

Galatasaray:3-2:Beşiktaş


300 kişi, üniversite öğrencisi, esnaf, bankacı, reklamcı, işsiz, kaportacı... Gece gündüz demeden vardiyalı olarak 8 gün boyunca çalışır. ... Bu yoğun çalışma sonucu ceplerine 3 kuruş dahi girmez... Tek arzuları 26 Şubat gecesi saat 7'yi gösterdiğinde İmparator'un yüzünde bir tebessüm görmek ve Dünya'nın ve bütün Türkiye'nin kendilerini konuşmasıdır... Hayal ettiler, çabaladılar, terlediler, gerçekleşmesi için ellerinden geleni yaptılar ve bu şaheseri ortaya çıkardılar. Galatasaray tribün emekçilerine bir kez daha selam olsun... Ellerine, güçlerine, emeklerine sağlık...


Koreografinin coşkusuyla maç ikinci planda kalırken, Galatasaray, TT Arena'da kazandığı Fenerbahçe maçında olduğu gibi yine tüm hatlarıyla baskılı başladı oyuna. Her geçen gün birbirini tamamlayan ikili olma yolunda ilerleyen Necati ve Elmander, siyah-beyazlı stoperlere baskı yaparken, "rebound"ları toplama görevi de Emre ve Engin'deydi. Orta alanda Selçuk ve Melo da, derbinin havasını girmiş gözükürken, Galatasaray, taraftarının da desteği ile öne geçecek golü her an bulacağa benziyordu. Deplasman tarafında ise Almeida ileri uçta tek başına Semih'in "kucağında" kalınca, gol atma fonksiyonları Quaresma ya da Simao'nun bireysel becerilerini kalıyor, Simao yokları oynarken, Q7 de bütün defansı çalımlama sevdasına girip, topu teslim ediyordu Galatasaray savunma elemanlarına. Yıllardır Hıncal Uluç'un korkaklıkla suçladığı ki bu memleketin en cesur adamlarındandır Fatih Terim, Fenerbahçe derbisinde olduğu gibi "hücüm emri" vermişti takımına, gol de o maçta olduğu gibi Eboue'nin ısrarı ve sağ kanattan yüklenmesiyle Elmander'den geldi. Öne geçtikten sonra tempo yavaşlasa da, ev sahibinin kendine güveni ve bariz üstünlüğü göze çarpıyordu. Hatta şöyle denebilir: Beşiktaş gol atsa Galatasaray bir tane daha atacak havadaydı.


Derbinin ikinci yarısını izlerken, Türk takımlarının bir zamanlar Milan'la, Barcelona'yla, Steaua Bükreş'le, Kızılyıldız'la ya da PSV ile yaptığı maçları canlandırım gözümde. Büyük bir şevk ve iştahla rakibe saldırır, bütün enerjimizi vererek bir de gol atar ama nedense o sakin ve rahat top oynayan rakip, maç sonunda galip gelirdi. "Onurlu mağlubiyetler" yaşardık da kaybetmenin sebebini hiç düşünmez, araştırmazdık. Biz çok iyiydik, daha çok isterdik kazanmayı ama rakip bizden hep bir gömlek büyüktü. Galatasaray'da Beşiktaş'a bir gömlek fazla geldi dün gece. İbrahim Toraman beraberlik golünü attı, Galatasaray "bir durun bakalım" dercesine sevinme hakkı vermeden sahanın iki başarılısı Melo ve Selçuk işbirliği ile yine öne geçti. Tehlike olmayan pozisyonda Semih'in tecrübesizliği tekrar Beşiktaş'ı umutlandırdı ama maç sonunda kazanan Galatasaray'dı... Fatih Terim'in takımıydı...


Galip gelmek, en yakın rakibe 9 puan fark atmak açısından önemliydi belki ama Semih'i kazanma yönünden daha da manidardı. Muslera ile anlaşamayıp, ters vuruşla topu fileleri yolladığından sonra 20 dakika boyunca genç oyuncu eridikçe eridi, yüzünde neşe kalmadı, sahada "sesi soluğu kesildi". O an belki kafasından "bir çuval inciri berbat ettiği" geçiyordu son dakikalar yaşanırken ama abileri genç kardeşlerini üzmediler... Sadece Semih'i mutlu etmediler, gece gündüz çalışarak Türkiye'de bir ilk olan 3 boyutlu koreografiyi yapanların da göğüslerini gere gere bugün iş yerlerine, kahvehanalere, okullarına gitmelerini sağladılar...


Her şeyin güzel olduğu gecenin, sevimsiz yanı Engin'in her pozisyonda "bayılmışçasına" yerde taklalar atmasıydı. Mücadelesi, arzusu, isteği ile Fatih Terim'in güvendiği topçulardan olan Engin, top ayağındayken attığı paslar, yaptığı asistler ile zaten beğeni topluyor, yerde yuvarlanmalarıyla boş yere antipatik oluyor.

Stat: Türk Telekom Arena
Hakemler: Fırat Aydınus, Serkan Ok, Aleks Taşçıoğlu
Galatasaray: Muslera, Eboue, Semih Kaya, Ujfalusi, Hakan Balta, Engin Baytar, Selçuk İnan, Melo (Dk. 76 Baros), Emre Çolak (Dk. 76 Aydın Yılmaz), Necati Ateş (Dk. 64 Riera), Elmander
Beşiktaş: Cenk Gönen, İbrahim Toraman, Egemen Korkmaz (Dk. 39 Sidnei), Sivok, İsmail Köybaşı (Dk. 60 Mustafa Pektemek), Necip Uysal, Ernst, Veli Kavlak, Simao, Quaresma, Almeida
Goller: Dk. 15 ve 90+1 Elmander, Dk. 52 Melo (Galatasaray), Dk. 49 İbrahim Toraman, Dk. 73 Semih Kaya (Kendi kalesine) (Beşiktaş)
Sarı kartlar: Dk. 10 Melo, Dk. 11 Semih Kaya, Dk. 88 Hakan Balta, Dk. 90+2 Engin Baytar (Galatasaray), Dk. 45+1 Veli Kavlak, Dk. 50 Necip Uysal, Dk. 69 Quaresma (Beşiktaş)

26 Şubat 2012 Pazar

Galatasaray-Beşiktaş Maçı ve Koreografi







Tek kelimeyle Muhteşem...
Selam olsun Galatasaray tribün emekçilerine...

11 Bin Euroluk Forma


Leverkusen-Barcelona maçı devre arasında Messi'nin forması için kavga eden Kadlec ve Friedrich'in yaptığı Alman kulübü yöneticileri tarafından tepkiyle karşılanmış, "maçtan çok forma peşindeler" eleştirisi almıştı iki futbolcu Alman basınında. Gelen tepkiler üzerine Kadlec, formayı açık arttırmaya çıkaracağını ve toplanan parayı bir anaokuluna bağışlayacağını belirten bir açıklamada bulunmuştu. İşte, o meşhur forma bugün itibarı ile 11 bin euro karşılığında sahibini değiştirdi ve kötü başlayan macera hayırlı sona ermiş oldu...

Ece Sükan Benim Bloguma Yakışan Sony VAIO'yu Seçti... Sıra Sende!

Sony, en renkli VAIO serisi için Ece Sükan'la güzel bir işe imza attı. Ünlü moda ikonu Ece Sükan, benim bloguma yakışacak olan rengi belirledi. Blogları tek tek inceleyen Ece Sükan içerik, tasarım ve duruşa göre 6 farklı rengi olan Sony VAIO içinden bana kırmızı VAIO'yu seçti.

sony-vaio
Ayrıca Facebook üzerinde yapılmış özel bir aplikasyonla Ece Sükan profil fotoğraflarını inceliyor ve sana yakışan Sony VAIO'yu belirliyor. Sen de fotoğrafa tıklayarak Facebook üzerinden VAIO kazanma şansı yakalayabilirsin…

Bir bumads advertorial içeriğidir.

Runfire Cappadocia'ya İndirim Şansı

Geçen gün Temmuz ayında Kapadokya'da yapılacak Runfire Cappadocia ultra maratonunu duyuran bir yazı kaleme almıştık blogda. Organizasyondan sorumlu arkadaşlar  bunu beğenmişler ve blogumuzun okurlarına %40 indirim çeki vermeyi uygun görmüşler. Ne zamandır yarışma yapmıyorduk blogda, Top Nerede'ye dönelim ve diyelim ki, gerçek topun nerede olduğunu bulan ilk arkadaşa maratona katılım ücretinden %40 indirim vereceğiz...


1-Yorumlar bölümüne sorunun doğru cevabıyla beraber ad, soyad ve size ulaşabileceğimiz bir mail adresi bırakınız...
2-Aynı isimle  birden fazla cevap yazıldığı takdirde, ilk cevap değerlendirmeye alınacaktır.
3-Yanlış cevaplar ve adsız cevaplar cevaplar yorum sayısına dahil edilmeyecektir...
Kurallara uygun yorum örneği:
Cevap: xxx Top
Ad Soyad: Arda Turan
e-mail:ardaturan@gmail.com


25 Şubat 2012 Cumartesi

20 Yılın En Başarılısı Hagi

Memleketteyken bir röportaj kapmak adına, çevirmedik "dalavere" bırakmayan, ama Türkiye'yi terk ettiğinde arkasından da yalan, yanlış ve saptırılmış haberlerle her türlü iftirayı etmekten geri kalmayan, üstelik bunu da "habercilik" adına yapanların, Hagi'nin almış olduğu son ödülü de memleket insanına duyuracaklarını beklemek saflık olurdu, onun yerine Becali'nin yaptığı transferler üzerinden Popescu'yu karalamak daha cazipti, doğru-yanlışmış, ne fark ederdi, çamur atınca izi kalırdı ya...
Rumen basının en önde gelen ajanslarından Mediafax, 20. senesini kutlarken, göstermiş olduğu örnek davranışlar nedeniyle adından en fazla söz ettiren Rumen vatandaşlarını da yaptığı gala ile ödüllendirdi. Ajansın başarıyı temsilen taktığı kırmızı fuları, spor alanında boynuna asan "ünlü" ise hiç şüphesiz Gheorghe Hagi oldu. Siyaset, sanat ve spor dünyasına ait bir çok saygıdeğer kişiliğin bulunduğu törende, Rumen gençliğine örnek olup, onların başarılı bir gelecek planı kurmaları adına motivasyon kaynağı olan ve bütün dünyada Rumen insanı ve futbolunu başarıyla tanıtan Hagi'ye teşekkür edilirken, Gica ise "20 yıldır benim hakkımda haber yaptınız, bundan sonraki 20 yılda da Hagi futbol akademisinden yetişen gençler ve oğlum Ianis hakkında haberler hazırlayacaksınız" şeklinde konuşurken, 20 sene evvel Tanrıya kendisine 2 çocuk vermesi için dua ettiğini ama şimdi her sabah Ianis ve Chira dışında 300 genç ve başarılı sporcuyla güne başladığı için mutlu olduğunu sözlerine ekledi...


Albam Outerwear


2006 yılında kurulan Albam markasının casual severlere jesti...
Ultras Project ekibinin dikkatine...


24 Şubat 2012 Cuma

Rumeli Hisarı'nda Büyüleyen Fantastik Gösteri!

Daha önce Galata Kulesi'nde yaptığı project mapping ile dikkatleri üzerine çeken 8x4, yeni ürünleri olan Beauty ve Beast için bu sefer de Rumeli Hisarı'nda görkemli bir project mapping uygulaması yapmış. Fantastik gösteriye, hepimizin yakından bildiği Güzel ve Çirkin masalı ilham vermiş. Birbirine kavuşamayan iki aşığın kötü niyetli ejderhaya karşı olan savaşı konu edilmiş. Ejderha masalın sonunda 8x4'ün yeni kokularına yenik düşüyor ve aşıklar kavuşuyor.

Bu arada söylemeden edemeyeceğim; 8x4 gerçekten de hoş ve güçlü kokulara sahip... Deodorant özelliğinin yanında bir parfüm gibi de rahatlıkla kullanılabilir. Gösteriyi Rumeli Hisarı'nda seyredemeyenler için aşağıda paylaşıyorum.

8x4 dünyasını Facebook'tan takip etmek isteyenler; http://www.facebook.com/8x4Turkiye

Bir bumads advertorial içeriğidir.

23 Şubat 2012 Perşembe

Selam Olsun Size




Dünkü maçı yazmayacağım, o işi benden iyi yazan Gürkan var, "sahayı" ona bırakmak en mantıklısı... Ben bildiğim dilden, gördüğüm açıdan bir kaç satır karalayıp, kendi kulvarıma döneceğim... Hakan Üstünberk'ten tutun da bu "Yenilmez Armadayı" yaratmak adına en ufak bir payı olan yöneticilere hak ettiği payı verdik. Oktay hoca ve ekibini sürekli alkışladık, toz kondurmadık,bundan sonra da laf ettirmeyeceğiz... "Son topa kadar" alınlarının terini akıtan, sahaya yürekler koyan basketçilere de teşekkürün en büyüğünü borçluyuz... Bu coşkulu günler içinde ailenin diğer ferdi Galatasaray'ın büyük taraftarını unutmayalım. Bayrak dağıtan, pankart boyayan, gırtlak parçalayan ey yüzlerce isimsiz genç:
Selam olsun size, selam Galatasaray tribününü emekçileri...


Runfire Cappadocia

Spor dendiğinde futbol akla gelen memleketimizde maraton kelimesi de bir çoğumuza açık tribüne göre biletleri bir nebze daha pahalı olan tribünü çağrıştırır. Hal böyle olunca da olimpiyatı "kıtaların birleştiği kente" getirme çabalarımız nafile olmaktan öteye geçemiyor, Boğaz Köprüsü üzerinde piknik yapma cazibesi de olmasa   Kıtalararası İstanbul Maratonu da sadece sayılı profesyonel atletin katılımına kalacaktır. Buna rağmen yine de ülke genelinde atletizmi sevdirme, geniş kitlelere yayma çalışmalarını bıkmadan ve usanmadan yürüten organizasyonlar bulunmakta ki, bunlardan biri de Argos Kültür Sanat'ın organize ettiği Runfire Cappadocia Ultra maratonudur. Likya Yolu Ultra Maratonundan sonra bu sene de tarih ve doğanın bütünleştiği Kapadokya'da 7-15 Temmuz tarihleri arasında çöl sıcağı altında sırtlarında malzeme çantaları zorlu parkuru tamamlamaya çalışacak atletler. Amatör, profesyonel, her seviyeden "koşucunun" katılabileceği yarışmada, atletler bazen 1700 metre yükseğe, bazen de 900 metre derine inecekler...
Runfire Cappadocia'yu duyana kadar ultra maratondan haberdardım, sitelerini inceledim, ilginç geldi, yaz planlarımı netleştirdiğim takdirde katılmayı da düşünebilirim, blog okuyucularıyla da paylaşmayı istedim... Maratonla ilgili bilgi ve başvuru adresi de burada...

22 Şubat 2012 Çarşamba

Taraftarın Vadi Sevgisi

Başkent Londra'da Arsenal, Chelsea'yi biliriz de Charlton Athletic'i az biraz biliriz. Charlton'ı az biliriz de The Valley'i hiçe yakın biliriz, ya da ben bilmiyordum bu geceye kadar. 1905 yılında Londra'nın Charlton bölgesinde 15 yaş cıvarı bir delikanlı grubu tarafından kurulan kırımızı beyazlı kulüp, Arsenal'in gölgesinde kalıp, Birinci Dünya Savası sonuna kadar amatör liglerde "o saha senin bu saha benim" diyerek "emekleme" periyodunu sürdürürken, "evsizlik" taraftarın canına tak eder ve takıma "bir oda bir salon" küçük ama onların olan bir stat yapılamasını isterler. Tabii, bugün olduğu gibi vakti evvelinde de bu işler paraya bakmakta, yönetim "açları oynayınca", "semt bizim sevda bizim" diyen Charton'lılar elde kazma kürek buldukları kum araziye derin ve genişçe bir çukur açarken, çıkan fazla toprağı da saha etrafına yığarlar ve tribünleri oluştururlar. Kendi elleriyle meydana getirdikleri taze "mabede" de şöyle bir göz atınca isim vermekte zorlanmazlar The Valley, nam-ı diğer Vadi. Koltukmuş, tribünmüş derdi olmadan, saha etrafına gerilen bir ipin oyun alanı ile taraftarı ayırdığı statta oynanan maçlar da kulüp ile taraftar arasında sevgiyi gün be gün arttırırken, Charlton Athletic takımının da sempatizan populasyonunu da azımsanmayacak rakamlara ulaştırmaktadır.

Kırmızı-beyazlıları top koştururken seyretmek isteyen ahali o kadar kalabalık olur ki, kulüp bir süre maçlarını daha büyük statlarda oynamayı yeğler ama Vadi'deki sıcaklığı bulamayınca, derme çatma tribünler oluşturulan "yuvaya" geri döner. Koltuksuz betonarme setlerden oluşturulan tribünler bir zamanlar 75 bin taraftara ev sahipliği yaparken, taraftarlar arasında çıkan "mevzular" sonrası holiganizmi yenmek için İngiliz hükümeti ülke genelindeki futbol karşılaşmaları için bir dizi önlem alır. Bunlardan biri de stadyumların yenilenmesi ve güvenliğin sağlanabilmesidir. Yıllardır alt liglerde oynayan Charlton Athletic'in bırakın tribünlere koltuk yapmayı, bankalara borçlarını ödeyecek parası olmayınca, kulüp iflas eder. Taraftarın "elini cebine" atmasıyla takım kurtulur ama The Valley'nin tapusu kulübün eski sahibinde kalır. Onlar da sahada federasyonun istediği yenilikleri yapamayınca, takım "evinden" bir kez daha taşınmak zorunda kalır. Kırmızı-beyazlılar "vadiyi" ter ederken, "doğa ana" bütün ihtişamıyla kaplar The Valley'i: ot, çimen, diken, çiçek,toz, toprak...

3 yıla yakın sıla hasreti çeken ve gurbete alışamayan Charlton Athletic taraftarı, Vadi'ye dönmek için bir kez daha elini "taşın" altına koyar. Maça gider gibi toplanan kırmızı-beyazlılar, bir zamanlar dedelerinin yaptığı gibi elde kazma-kürek-tırpan, başlarlar çalı-çimen ve dikenlerle mücadeleye. Bir kısmı tırpanlarken çalıları ve otları, diğer bir grup da atalarının stadı ilk kazmaya başladığı orta noktasında biriktirir "artık malzemeyi" ve yaktıkları büyük bir ateş ile evlerine dönmenin kutlamasını yaparlar. Stat temizlenmiştir ve "saha ve zemin şartları futbol oynamaya müsaittir" ama tribünlere koltuk yapılması gerekmektedir, kum tepeler üzerine oturup maç izleme devri çoktan bitmiştir artık. Taraftarlar sahanın etrafına yeni tribünlerin yapılması için Bölge Konseyine başvurur ama olumsuz yanıt alınca bir defa daha "iş başa düşer": Valley Party (Vadi Partisi) adını verdikleri kendi siyasi partilerini kurarlar ve 15 bine yakın oy alarak Konseye kendi temsilcilerini yollayıp, stadı yenileme kararı aldırırlar. Demokrasi kazanmıştır, daha da önemlisi 7 senelik aradan sonra Charlton Athletic, The Valley'e geri dönecektir...


O tarihten günümüze Charlton Athletic takımı maçlarını "vadide" oynarken, taraftarlar da kendi aralarında Vadi Gönüllüleri adını verdikleri bir oluşum kurup, takımın ihtiyacı olduğu anlarda ellerinden geldiğince yardıma koşarlar. Kulüp yönetimi de ne zaman "mabedle" ilgili bir temizlik, onarım, boya, tadilat işi çıksa, taşeron firmalara başvurmak yerine, taraftarına çağrı yapar ve işini gördürür. Bir yandan seve seve kulübüne hizmet eden Charton'lıların bu çalışmalarını bilet, forma, atkı gibi ufak tefek hediyelerle ödüllendirir kulüp yöneticileri...



21 Şubat 2012 Salı

SAL Play Off Maçları


İstanbul Süper Amator Ligi grup maçları tamamlandı ve Bölgesel Amatör Lige yükselecek ekiplerin belirleneceği Play Off grubuna ilk ikiye kalan takımlar doğrudan yükselirken, 3. sırada olanlar yarın "var mısın-yok musun" maçı yapacak. Bu hafta sonu başlayacak Play Off grubu maçların aşağıda yer alan fikstürü, yarınki 3 baraj maçı sonrası tam olarak netleşecek...
Baraj maçı oynayacak takımlar:
(1. ve 2. grup üçüncüleri) Ömerlispor-Yıldırım Bosnaspor
(3. ve 4. grup üçüncüleri) Bağcılarspor- Zara Ekinlispor
(5. ve 6. grup üçüncüleri)Bağlarbaşıspor-Vardarspor

Tek devreli lig usulü olan ve tarafsız sahada yapılacak müsabakaların bizim açımızdan sevindirici yanı, geçen yılların aksine bu sene Çatalca'ya maç verilecek olması...Kötü haberi de sona sakladım, bir çok maç hafta içi günlerde yapılacak. Maçların gündüz 2 buçukta yapılacağı düşünülürse ya tribünler boş kalacak ya da semt aşkıyla tribünleri dolduracak taraftar patronlarla karşı karşıya gelmek zorunda kalacak... Haydi hayırlısı...



1.Hafta
14:30 İncirlispor-Vefaspor (Yıldıztabya Stadı)
14:30 Dikilitaş-Alibeyköyspor (Paşabahçe Stadı)
14:30 Çıksalın-Çatalca (Bağcılar Stadı)
14:30 Gazi Mahallesi (3 ve 4. grupların galibi) (Namık Sevik)
14:30 Çengelköyspor (5 ve 6. grupların galibi) (Başıbüyük)
12:00 Leventspor-Halide Edip Adıvarspor (Paşabahçe Stadı)
14:30 Arnavutköy Belediyespor (1 ve 2. grupların galibi) (Avcılar Turgut Özal)
Tuzlaspor (Bay)

2.Hafta
14:30 İncirlispor-Tuzla  (Selimiye Stadı)
14:30 Vefaspor-Çatalcaspor (Esenyurt Hakan Şükür)
14:30 Dikilitaş-Çengelköy (Yıldıztabya )
14:30Çıksalın–3-4 maçının galibi (Çayırbaşı)
14:30 Gazi Mahallesi-Arnavutköy Belediyespor (Mahmutbey Stadı)
14:30 Halide Edip Adıvar-5-6 maçının galibi (Bayrampaşa Belediye)
14:30 Leventspor 1-2 maçının galibi (Paşabahçe stadı)

3.Hafta
İncirli – Çatalca
Tuzla – Alibeyköyspor
Vefa – 3-4 Galibi
Çıksalın – Arnavutköy Belediyespor
Dikilitaş – Halide Edip Adıvar
Gazi Mahallesi – Levent
5-6 Galibi – 1-2 Galibi
Çengelköy BAY

4.Hafta
İncirli – Alibeyköy
Çatalca – 3-4 Galibi
Tuzla – Çengelköy
Vefa – Arnavutköy Belediyespor
Çıksalın – Levent
Dikilitaş – 1-2 Galibi
Gazi Mahallesi 5-6 Galibi
Halide Edip Adıvar BAY

5.Hafta
İncirli – 3-4 Galibi
Alibeyköyspor – Çengelköy
Çatalca – Arnavutköy Belediyespor
Tuzla – Halide Edip Adıvar
Vefa – Levent
Çıksalın 5-6 Galibi
Dikilitaş – Gazi Mahallesi
1-2 Galibi BAY

6.Hafta
İncirli – Çengelköy
3-4 Galibi – Arnavutköy Belediyespor
Alibeyköyspor – Halide Edip Adıvar
Çatalca – Levent
Tuzla 1-2 Galibi
Vefa – 5-6 Galibi
Çıksalın – Dikilitaş
Gazi Mahallesi BAY

7.Hafta
İncirli – Arnavutköy Belediyespor
Çengelköy – Halide Edip Adıvar
3-4 Galibi – Levent
Alibeyköyspor – 1-2 Galibi
Çatalca – 5-6 Galibi
Tuzla – Gazi Mahallesi
Vefa – Dikilitaş
Çıksalın BAY

8.Hafta
İncirli – Halide Edip Adıvar
Arnavutköy Belediyespor – Levent
Çengelköy – 1-2 Galibi
3-4 Galibi – 5-6 Galibi
Alibeyköyspor – Gazi Mahallesi
Çatalca – Dikilitaş
Tuzla – Çıksalın
Vefa BAY

9.Hafta
İncirli – Levent
Halide Edip Adıvar – 1-2 Galibi
Arnavutköy Belediyespor - 5-6 Galibi
Çengelköy – Gazi Mahallesi
3-4 Galibi – Dikilitaş
Alibeyköyspor – Çıksalın
Tuzla – Vefa
Çatalca BAY

10.Hafta 
İncirli – 1-2 Galibi
Levent – 5-6 Galibi
Halide Edip Adıvar – Gazi Mahallesi
Arnavutköy Belediyespor – Dikilitaş
Çengelköy – Çıksalın
Alibeyköyspor – Vefa
Çatalca – Tuzla
İncirli – 5-6 Galibi
3-4 Galibi BAY

11.Hafta 
1-2 Galibi – Gazi Mahallesi
Levent – Dikilitaş
Halide Edip Adıvar – Çıksalın
Çengelköy – Vefa
3-4 Galibi – Tuzla
Alibeyköyspor - Çatalca
Arnavutköy Belediyespor BAY

12.Hafta 
İncirli - Gazi Mahallesi
5-6 Galibi – Dikilitaş
1-2 Galibi – Çıksalın
Halide Edip Adıvar – Vefa
Arnavutköy Belediyespor – Tuzla
Çengelköy – Çatalca
3-4 Galibi – Alibeyköyspor
Levent BAY

13.Hafta
İncirli – Dikilitaş
Gazi Mahallesi – Çıksalın
1-2 Galibi – Vefa
Levent – Tuzla
Halide Edip Adıvar  - Çatalca
Arnavutköy Belediyespor – Alibeyköyspor
Çengelköy – 3-4 Galibi
5-6 Galibi BAY

14.Hafta
İncirli – Çıksalın
Gazi Mahallesi –Vefa
1-2 Galibi  - Çatalca
Levent – Alibeyköyspor
Halide Edip Adıvar – 3-4 Galibi
Arnavutköy Belediyespor – Çengelköy
Halide Edip Adıvar -3-4 Galibi
5-6 Galibi - Tuzla
Dikilitaş BAY

15.Hafta
Çıksalın – Vefa
Dikilitaş – Tuzla
Gazi Mahallesi – Çatalca
5-6 Galibi – Alibeyköyspor
1-2 Galibi – 3-4 Galibi
Levent – Çengelköy
Halide Edip Adıvar- Arnavutköy Belediyespor
İncirli BAY

20 Şubat 2012 Pazartesi

Kalaşnikof ve CSKA




Kampı Libya'da yaparsan, kalaşnikoflu poz vermen de kaçınılmazdır...

Blog Widget by LinkWithin