2 Şubat 2012 Perşembe

Galatasaray:1-1:Antalyaspor


Federasyon başkanı bir gün önce "görevimin başındayım" açıklaması yapıp, ertesi gün iki yardımcısı ile birlikte istifa etmiş, kulüp başkanları birbirlerine karşı sözlü münakaşayı bırakıp, fiziki saldırıya geçmiş, memleket futbolu dümeni kırılmış gemi misali rüzgar nereden eserse o yöne giderken, yarının ne olacağı bilinmeyen Süper Lig denen kümede oynanan maçlardan biriydi Galatasaray-Antalyaspor. Aylar ve günlerin geçmesine rağmen bir türlü temizlenemeyen futbolun üzerindeki pisliği örtercesine yağan bembeyaz karın üzerinde, bu gece üzerindeki ekipmanla bir karartı gibi beliriverdi maçın hakemi İlker Meral...
Trajikomiktir ya "Hakemler hakkında konuşmak istemem ama..." diye başlayan ve dakikalarca hakem konuşan teknik direktör ve futbolcu görüntüleri izlemek, blog olarak yazılarımızda "faciya" olacak kadar ön plana çıkmadıkları sürece hiç denecek kadar yer kaplar hakemler. Bu gece de zorlu doğa şartları içinde mücadele eden 22 topçuyu izlerken, aklımızda kırmızı yanaklı tonton adam yoktu, taa ki Galatasaray'a çaldığı penaltıya kadar. Oyunun başlarında ceza sahası içindeki Selçuk'a atılan hava topunda, Galatasaray'lı oyuncu göğüsüyle topu kontrol ettiğinde, rakibinin kontrolsüz hareketi tartışmasız penaltıyken, hakem düdüğü çalmıyordu. "Olabilir, onun takdiri" deyip, pozisyonu tam unutmuşken, Engin'in ortasında Antalyaspor'lu oyuncu elle topu durdurunca, hakem yine "devam" kararı verdiğinde biz de "Tamam" dedik o anda. Bereket ki yardımcı hakem elde bayrağı sallaya sallaya saha içine dalınca, mecburiyetten düdüğü çalmak zorunda kaldı... 2009 senesinde oynanan Kasımpaşaspor-Galatasaray maçında  Ali Güneş'in kaleci edasıyla "plonjon" yapıp iki eliyle çıkardığı topu görmeyen kişi yine İlker Meral olunca, bu gece için gözüne kar kaçtı düşüncesiyle hareket etseydim, kendime ayıp ederdim...
Maçın ikinci yarısı gösterdiği performansla, hakem de beni yanıltmadı doğrusu. Burada Baros'un kırmızı kartına değil lafımız, zira Çek topçunun o hareketi kartı gerektiriyordu şüphesiz ki ama Fatih Terim'in de dediği gibi "Baros'u oraya getiren şartları iyi gözlemlemek lazım"dı...  Oyuna gireli 15 dakika olmuş bir topçunun o şekilde itiraz etmesinin sebebi iyi araştırılmalıdır. Sahaya adımını atana kadar kenarda Galatasaray'a çalınan-çalınmayan, Antalyaspor'a verilen-verilmeyen pozisyonları gören Baros, itirazında tamamen haksız olabilir mi?


Peki Ömer Çatkıç'a ne demeli? Futbolcular gençliğinde ne kadar hırslı olsalar da, halk deyimiyle "pislik" olsalar da yaşlarının ilerleyip, olgunluğa ermeleriyle birlikte üzerlerine bir ağırlık çöker, davranışlarına çeki düzen verip, etrafındakilerin sevgisini, genç topçuların da saygısını kazanırlar. Oysa Ömer, emekliliğe yaklaştığı her geçen gün daha da garipleşiyor, tuhaflaşıyor. Maç içinde gereksiz, belki kendisince profesyonelce zaman çalması ile zaten taraftardan tepki toplamışken, maç sonu yaptığı hareketlere ne demeli? Kafasına atılan kar topuna takılmamak lazım, Ceyhun Yılmaz twitterda iyi demiş, "Kafasına kartopu atana niye bi'şey demiyosun' diyen de var. Sporcunun kafasına herhangi bi'şey atana ben ne diyim daha. Okusa anlar mı?" Tribünde bir çok fikirde adam var ama Ömer herkesin gözü önünde olan profesyonel bir kaleci. Bu hareketleri kendisine nasıl yakıştırabiliyor? Hiç mi kendisini uyaran bir büyüğü, babası, abisi, dayısı, eniştesi yok... Peki, Mevlana misali hakemin önünde dönerken, Muslera'dan sağlam bir Osmanlı tokadı yeseydi? Bizim Sabri de boşuna yırtınıyor, "Her Galatasaray maçında bunu yapıyor. Kırmızı kart görmediğim Fenerbahçe maçından sonra ceza almıştım. Ömer'in ceza aldığını uyarıldığını görmedim. Koskoca adam, neyi düşünerek yapıyor anlamıyorum. Terbiyesizce ortalığı kızıştırmak kendisine yakışmıyor." diye. Kim görecek, kim rapor yazacak, kim ceza verecek be Sabri...

Havanın kararmasıyla televizyon başına oturmuş maç izlemişiz, sonrasında bir de izlediğimizi yazmak adına gecenin bu saatine kadar emek harcamışız, kendimi geçtim, bir de bu havada o stada kadar gidip yeni yeni evine ulaşanların olduğu ortamda, hakem tartışıyoruz, transfer konuşuyoruz, gole sevinip, mağlubiyete üzülüyoruz. Oysa ki, ortaya çıkan ses kayıtlarından okuduğumuz kadarıyla, malı hamuduyla götürenler varken, bir de yaptıkları da yanlarına kalmaya doğru giderken, biz de İlker Meral maçı iyi yönetmedi diyoruz. Ne kadar da sıkıcıyız değil mi? Özür dileriz...




Stat: Türk Telekom Arena
Hakemler: İlker Meral, Volkan Narinç, Hakan Yemişken
Galatasaray: Muslera, Ujfalusi, Gökhan Zan (Dk. 57 Sabri Sarıoğlu), Semih Kaya, Hakan Balta, Melo, Emre Çolak, Selçuk İnan, Engin Baytar (Dk. 82 Sercan Yıldırım), Riera (Dk. 57 Baros), Elmander
Medical Park Antalyaspor: Ömer Çatkıç, Erkan Sekman (Dk. 84 Petr Janda), Ali Turan, Deniz Barış, Musa Nizam, Musa Aydın (Dk. 75 Sedat Ağçay), Kerem Şeras, İbrahim Dağaşan, Emrah Başsan, Mehmet Eren Boyraz, Mehmet Yılmaz (Dk. 75 Tita)
Goller: Dk. 21 Emrah Başsan (Medical Park Antalyaspor), Dk. 35 Melo (P) (Galatasaray)
Kırmızı Kartlar: Dk. 72 Baros (Galatasaray), Dk. 90+4 İbrahim Dağaşan (Medical Park Antalyaspor)
Sarı Kartlar: Dk. 36 Ömer Çatkıç, Dk. 52 Musa Nizam (Medical Park Antalyaspor), Dk. 45+1 Ujfalusi, Dk. 79 Melo (Galatasaray)

Hiç yorum yok:

Blog Widget by LinkWithin