10 Şubat 2012 Cuma

Saygı Yazılır, Galatasaray Okunur


Orhan Pamuk roman okumayı, Savaş Barış'ta Borodino Savaşını Pierre'in tepeden seyredişini okuma ile eşdeğer tutar. Gerçekten de, Lev Tolstoy burada savaş sahnesini öyle etkileyici bir şekilde bize sunar ki etkisinden kurtulmak kolay olmaz. Dün maçın sonunda Oktay Mahmuti'nin, oyuncuları sahada sevinirken, tribünler adeta kendinden geçmiş şampiyonluk şarkıları söylerken bir kenara geçip bu manzarayı hayran ve bir o kadar da mağrur bir şekilde izlerken görmek beni fazlasıyla etkiledi ve Pamuk'un bu benzetmesini aklıma getirdi. O atmosferin içinde taraftar, oyuncular, çalışanlar, o an o salonda bulunan herkes, adeta kendinden geçmiş bir şekilde anın tadını çıkarırken bu soğuk kanlılığa ve bu keyife sahip olmak çok az kişiye ait bir özellik. Bu özellik de büyük insanların özelliği. Oktay Mahmuti'nin ne kadar büyük bir antrenör olduğunu tartışmayacağım. Her ne kadar bazı ünlü Türk bilginlerimiz kendisine "antrenör değil" sıfatını uygun görseler de, o bu sözlere sadece gülüp geçip yaptığı işle cevap vermeyi sürdürüyor. Tolstoy,Dostoyevski, Orhan Pamuk gibi isimler romanda çığır açarken Mahmuti'de oyuncularıyla basketbolda bir devrimi yaratıyor. Dünkü o muhteşem tablodan sonra söylenecek tek bir söz var: SAYGI...

Uefa futbol maçları başlamadan önce "respect" yazıları ile süslü pankartlarla seyircilere, futbolculara, yöneticilere bu mesajı veriyor her maç öncesinde. Bizim için de bu sonuna kadar geçerli. Takımın yaptığı iş rakamlarla, analizlerle, istatistiklerle anlatılabilcek bir şey değil. Saygı işte bu noktada devreye giriyor. İnanç, mücadele, hırs, azim artık aklınıza manevi anlamda ne gelirse hepsi bu saygıyı ortaya çıkaran ürünler. Önce kendi düşüncenize saygı gösteriyorsunuz. Sonra doğru insanlarla çalışıp onların düşüncelerine, yeteneklerine saygı gösteriyorsunuz. Sonra onlarla çalışıp size saygı göstermelerini sağlıyorsunuz. Sonra adeleti doğru dağıtıyorsunuz. Düşüncelerinize saygı gösteriyor bu insanlar ve inanç denen değer bu noktada anlamını daha fazla derinleştirip bir iş bir ieylem oluyor. Sonra bu yaptığınız işe o formaya gönül verenler de inanıp saygı gösteriyor "Yenilsen de yensen de" mantığıyla tribünleri doldurup, Fatih Hoca'nın deyimiyle "kayıpta da kazançta da helal olsun" diyor. Çünkü taraftar biliyor ki sahada kendinden örnekler varsa mutlu olacak. O alın teri ile kazandığı para ile biletini alıp maça gelince alın teri ile parasını kazanan, kendini işi için, inandığı değerler için yeri geldiğinde yerden yere atan basketbolcular görmek istiyor. Onu gördüğü için de o tribünleri doldup takımına destek veriyor. Dünkü o inanılmaz atmosferi yaratıyor. Yansıması da sahada bambaşka oluyor. Dün kırılgan dediğimiz Andric, içine Garnett kaçmışcasına savaşıp maçın adamı oluverdi. Çok zor bir basket ile takımına sayı kazandırıp formasını öptü. Sonra dönüp savunmada aslanlar gibi mücadelesini verdi. Ona o gücü veren taraftarı, takım arkadaşları, koçu ve en önemlisi hizmet ettiği sistemin değeri idi.

Göksenin maça ilk beş başladı. Teodosic'i harika savundu. Ön alanda Gordon ile harika baskı yaptılar ve CSKA ilk periyodu 3 basket ve 13 sayı ile tamamladı. Sonra en kritik yerde takımını öne geçiren üçlüğü eli titremeden, hiç tereddüt etmeden yollayıverdi. Onu kazanan Oktay Mahmuti'nin ne kadar haklı olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Çünkü yıllık ücreti 3 milyon avro olan bir oyuncuyu alıp takımın dengesini bozmaktansa Göksenin ve Furkan'a daha fazla süre vermeyi tercih eden bir koçu vardı onun. Antrenörü, Oktay abisi daha o günden kazanmıştı onun gönlünü ve aslında o üçlük daha o günden isabetini sağlamıştı. Göksenin dün sadece görevini yapmış oldu böylece. Aynı zamanda da hem maçın hem de kariyerinin satır aralarını da okumuş oluyordu. Ona Furkan eklendi, Shipp eklendi, Cevher eklendi, takım eklendi, antrenörler, yönetim, taraftar derken ortaya muazzam bir iş çıktı. İmkansız denen sözcüğün sadece sözlükte yer aldığı bir kez daha kanıtlandı. CSKA gibi bir takımı 10 sayı geriye düşmesine rağmen geri gelip yenmesini bildi Galatasaray. Maç başına 87 sayı atan takım 64 sayıda kaldı ve son periyotta 10 sayı atabildi sadece. Uzunlarının performansı ile ünlü Rus ekibine boyalı alan dar edildi ve sadece 12 basket bulabildi 2 sayılık atışlardan CSKA. Maçın sonunda Murat Kosova deyimiyle "hakem saşırmıştı" ancak her zaman ortaya bir emek koyanın kazanacağını unutmuştu İtalyan hakem. Eğer ilahi adalet diye de bir şey varsa Teodosic zaten o atışı kaçıracaktı. Bu taraftar bugüne kadar Barcelona, Kazan, Siena gibi takımlara kaybetmeyi gördü ancak yenilgiyi görmediği için sonraki maça yine geldi. Emeğinin karşılığını bir şekilde alacaktı ve en güzel şekilde aldı ve salondan bundan sonraki maçın biletini daha ilk günden almak düşüncesiyle ayrıldı.


Bugüne kadar bu sayfalarda pek çok kez atmosferi, İpekçi'nin mimarisi dolayısıyla bizim için taraftar baskısı penceresinde ne kadar önemli olduğunu, oyuncuların kalitesini, çalışmalarını,kenar yönetimi, yöneticileri, Oktay Mahmuti'nin kendisini, antrenörlüğünü ve felsefesini yazıp durduk. Yazdıklarımızın boşa olmadığını biliyorduk ancak kimse de bir devrime tanıklık edeceğimizi tahmin etmiyordu. Başaracağına inanan bir grup insan vardı. Bir araya geldiler, çabaladılar zamanla herkesi kendilerine inandırmayı başardılar. Saygıyı, saygınlığı kazandılar. Anlayışları için koçun, oyuncuların, yöneticilerin, antrenörlerin açıklamalrını dinlmeniz ve anlamanız yeterli. Bundan böyle Galatasaray'ın yaptığı işin karşısında saygı yazar, ancak Galatasaray Okunur.


Yer: Abdi İpekçi Spor Salonu, İstanbul
Rakip: CSKA Moskova
Tarih: 09.02.2012

4 Josh Shipp - 32:36, 22 sayı, 2 ribaund, 1 asist, 3 top kaybı, 8/11 şut
5 Jaka Lakovic - 18:04, 6 sayı, 2 asist, 3 ribaund, 1 top çalma, 2 top kaybı, 2/6 şut
7 Göksenin Köksal - 19:00, 3 sayı, 2 ribaund, 2 top çalma, 2 asist, 2 top kaybı, 1/3 şut
8 Caner Topaloğlu - 03:28, 1 ribaund,
9 Preston Shumpert - 08:36, 2 ribaund, 1 asist, 0/4 şut
12 Luksa Andric - 23:01, 16 sayı, 7 ribaund, 1 top çalma, 3 top kaybı, 1 blok, 6/10 şut
16 Evren Büker - Oynamadı
19 Furkan Aldemir – 16:59, 3 ribaund, 0/2 şut
22 Jamon Gordon - 26:55, 8 sayı, 6 ribaund, 5 asist, 2 top kaybı, 4 top çalma, 4/12 şut
33 Ender Arslan - 20:12, 4 sayı, 1 top kaybı, 4 asist, 1/2 şut
41 Cevher Özer - 21:25, 9 sayı, 1 ribaund, 1 top çalma, 1 asist, 1 top kaybı, 4/8 şut
42 Boris Savovic - 09:44, 3 ribaund, 0/2 şut

1. ÇEYREK: 15-13
2. ÇEYREK: 16-23 (31-36)
3. ÇEYREK: 24-18 (55-54)
4. ÇEYREK: 13-10 (68-64)

3 yorum:

aksilaz dedi ki...

Gurur ve Galatasaray dolu bir galibiyetti. Final Four bir rüya balki ama bu takım neden olmasın dedirtiyor. O bile yeterli.

ultras/Movement dedi ki...

Aklına, kalemine sağlık Gürkan. Maç ortamını bir kez daha yaşadım yazını okurken...
Bu takım her türlü saygıyı hak ediyor...
Devrim konusunda da, dediğin gibi yıllardır bu sayfalarda yazıyoruz Mahmuti'yi, hatta bir ara şöyle bir yazı da kaleme almıştım, biraz tepki alsak da:

http://ultrasmovement.blogspot.com/2010/12/rijkaarddan-beklerken-mahmutiden-geldi.html

Ne diyelim helal olsun Oktay hoca ve talebeleri...

gürkonas dedi ki...

Gerçeklerdi abi senin yazdıkların. Rijkaard'ın en büyük eksiği bizim ülkeyi tanımadığı için çevresindekileri de kendi gibi görmesiydi. Bir de basketbolda o birliktelik daha farklı sağlanabiliyor.Bu arada teşekkür ederim övgün için ;)

Blog Widget by LinkWithin