30 Nisan 2017 Pazar

Neden Sürekli Ben?


Başlığı okuyunca akıllara Balotelli gelmiştir ama bu sefer ki kahramanımız komşumuz Bulgaristan'dan: Kiril Despodov. Dün oynanan ve CSKA-Sofya'nın 3-0 gibi net bir skorla kazandığı Levski Sofya derbi maçında ikinci golü atan genç forvet Despodov, formasının altına giydiği t-shirtüne "Neden sürekli ben?" yazarak Levski taraftarını çileden çıkardı. Kimi topçuların bazı takımlara şansı tutar ya, 20 yaşındaki Kiril de profesyonel kulüp kariyerinde bugüne kadar atmış olduğu 8 golün 4ünü Levski Sofya filelerine yollamış. Gollerin hikayeleri de ilginç, 18 yaşına gelip kulübüyle profesyonel mukavele imzalamasının iki gün sonrasında Levski Sofya ağlarını havalandıran Despodov, geçen sene de Litex'in Bulgaristan Kupası çeyrek final maçında Levski karşısında 10 kişi kaldığı maçta sonradan oyuna girip iki gol atmayı başarmıştı. Hal böyle olunca, dün de attığı golden sonra, sorusunu sormuş: "Neden sürekli ben?"


27 Nisan 2017 Perşembe

Transfer İçin Dövme Şartı


Romanya ligi sona yaklaşmışken takımlar da yeni sezon için transfer çalışmalarına başlarken, Steaua Bükreş'in başkanı Gigi Becali'den ilginç bir dövme çıkışı geldi. "Astra Giurgiu'da forma giyen genç yetenek Alexandru Ionita'yı seneye takıma transfer etmek istiyorum ama bir şartım var; Göğüsünde yaptırmış olduğu Rapid dövmesini sildirecek" diyen başkanın önerisine şimdiye kadar Steaua Bükreş'in ezeli rakibi Rapid Bükreş alt yapısında futbola başlayan 22 yaşındaki futbolcudan cevap gelmezken, 2018 yılına kadar Astra ile sözleşemesi olan Ionita'nın talibi sadece Steaua değil, Türkiye'den de iki takımın genç oyuncunun peşinde olduğunu yazmakta Rumen basını...


Galatasaray:0-1:Fenerbahçe


Blog yazmaya 2007 senesinde başladım, oysa 2000 yılında başlamış olsaydım izlediğim maçları yorumlamaya, 26 Mart 2000 tarihinde Ali Sami Yen'de oynadığımız ve Johnson'un serbest atıştan attığı golle mağlup olduğumuz derbinin yazısını "kopyala-yapıştır" yapardım bu başlığın altına. O talihsiz gün de tek kale oynamıştık, Fenerbahçe korner dahi atmamıştı ama top bir türlü bizimkileri sevmezken, daha sonra Fenerbahçe'nin "herşeyi" olacak Emre Belezoğlu'nun son saniyede baraja girip, Johnson'un şutunun Emre'nin sırtına çarpmasıyla maçtan mağlup ayrılmıştık.
23 Nisan gecesi de aynı senaryo tekrarlandı, maç boyu savunmada kalan, Galatasaray kalesine gitmeyi dahi düşünmeyen ve beraberlik amacındaki Fenerbahçe, karşılaşmanın uzatma dakikalarında bulduğu golle üç puanın sahibi oldu... İki takımın geriye baktıklarında unutmak isteyecekleri sezonda, Fenerbahçe Galatasaray yenerek, taraftarını mutlu ederken, Dursun Özbek yönetimindeki Galatasaray hedef maçını da kaybetmiş oldu...
Maçla ilgili arşive geçmesi anlamında tek not: Kadıkoy'deki derbide de TT Arena'daki maçta da galibi belirleyen Carole'un yapmış olduğu hatalardı... Deplasmanda arkasına rakibi kolayca kaçırdı, pazar gecesi de Şener'den kolay bir çalım yedi.



Stat: Türk Telekom Arena
Hakemler: Fırat Aydınus, Serkan Ok, Aleks Taşçıoğlu
Galatasaray: Muslera, Sabri Sarıoğlu, Ahmet Yılmaz Çalık, Semih Kaya, Carole, Tolga Ciğerci (Dk. 90 Josue), Selçuk İnan, Yasin Öztekin (Dk. 80 Eren Derdiyok), Sneijder, Bruma (Dk. 68 Rodrigues), Podolski
Fenerbahçe: Volkan Demirel, Şener Özbayraklı, Kjaer, Skrtel, Hasan Ali Kaldırım, Mehmet Topal, De Souza, Lens, Alper Potuk (Dk. 90+2 Ozan Tufan), Chahechouhe (Dk. 62 Volkan Şen), Van Persie (Dk. 80 Sow)
Gol: Dk. 90+1 De Souza (Fenerbahçe)
Sarı kartlar: Dk. 61 Van Persie, Dk. 85 De Souza, Dk. 88 Skrtel, Dk. 90+4 Volkan Demirel (Fenerbahçe)

21 Nisan 2017 Cuma

8 Değil 18 Penaltı Atılsa, Fabri Kurtaramazdı


"Ah be Fabri, insan bi' penaltı kurtarmaz mı be Fabri?" diye ahlanıyordu fırında simit kuyruğunda bekleyen Beşiktaşlı bu sabah. Kargalar daha kahvaltısını etmemişken, teknik taktik kasmak istemediğim için aldırış etmedim de "Kurtaramazdı efendim, sekiz penaltı değil onsekiz penaltı atılsa yine de kurtaramazdı"... Futbolun artık dev bir sanayi haline geldiği,  şansın mümkünce minimize edildiği yerde, Lyon dersine iyi çalışmış öğrenci görünümündeyken, Beşiktaş penaltı atışlarında sınıfta kaldı dün gece kendi taraftarı önünde. İlk maçın 2-1 ile sonuçlanması neticesinde, deplasmana gelecek olan Fransızlar, her türlü skorun yanında karşılaşmanın eşitlikle sonuçlanıp, penaltı atışlarına da gitmesini hesaba katıp, antrenmanlarında 11 metre atışlarını da tecrübe etmişler, hem de ciddiyetle, bilimsel verilerle... Oysa Şenol Hoca, takımın belki de en iyi topa vuran topçusu Talisca'yı son penaltıcı yazarak, acemice bir karar vermiş, penaltı işini pek de hesaba katmadığını göstermişti. Bereket, Brezilyalıdan önce topun başına gelen dört arkadaşı hata yapmadı da sıra Talisca'ya geldi, hatırlanacağı üzere çeşitli final karşılaşmalarında yaşanılan onca acı tecrübeden sonra hocalar penaltıcıları seçerken en iyi atanları listenin en başına yazmaktadırlar... Neden mi, 5 penaltı atacağın garanti mi? Ya sıra gelmezse?

Dün geceki penaltı atışlarına dönersek, Beşiktaş'ta en başarılı atışı kullanan oyuncular Ryan Babel ve Atiba Hutshinson oldu. Hollandalı, bir kaleci için en zor yer olan bel üstüne topu vurarak, Lopes'i, çaresiz bırakırken, Atiba da sağ üst köşeye attı, direkten gol oldu.  Öte yandan, takımı adına ikinci penaltıyı kullanan siyah beyazlı oyunculardan Cenk yerden sağ alt köşeye attı ki Lopes köşeyi tuttu, uzanamadı, Tolgay kaleciyi terse yatırdı ama o da sol alt köşeye attı. Serbest vuruşlarda köşelerden örümcek avlayan Talisca da kendisinden beklenmeyen bir vuruş yaptı, Cenk gibi sağ alt köşeye vurdu, Lopes yine az kalsın çıkarıyordu.

Rakip takımda ise Fekir kalenin sol üst köşesine, Ghezzal yine sol üst köşeye, penaltı atışları için oyuna giren Rybus da yine sol köşeye attı ama istediği gibi bir vuruş yapamadı, top kalecinin diz kapağı hizasında gitti. Beşinci penaltıyı atan Valbuena da çalıştıkları gibi sağ üst köşeye attı.
Tolisso en kötü penaltı atan oldu, sağ alt köşeye vurdu ki Fabri'nin kurtarışa en yakın atıştı, mümkün ki hocasının dedikleri dışında hareket etti Lyon'lu topçu.

Seri atışlara geçildiğinde senaryo yine aynen devam etti, Necip kalenin sol alt köşesine atarken, Lyon'lu savunmacı Diakhaby hocasının çalıştırdığı gibi kalecinin sol üst tarafına atıyordu topu. Beşiktaş'ta sıra Tosiç'e geldiğinde, Sırp futbolcu Cenk ve Talisca'nın yaptığı gibi kalecinin sağ alt tarafına vurdu ama şans bu sefer Lopes'in yanındaydı.  Maçı kazanma topunu alan Jallet, maç öncesi konuştukları gibi kalecinin çaresiz kalacağı taraf olan üst köşeye garanti bir vuruş yaptı ama ayarı kaçırınca elini başının arasına almak zorunda kalıyordu. Futbol tanrıları Beşiktaş'a maç boyunca verdikleri şanslardan birini daha vermişti ama Mitroviç diğer arkadaşları gibi "spontane" bir vuruş yaptı, kalecinin sağ alt tarafına attı, Lopes kolayca topa hakim oldu. Tur penaltısı için meşin yuvarlağı beyaz noktaya diken Gonalons, Fabri'nin sağ üst tarafına atarak geceyi sonlandıran futbolcu oldu...

Dedik ya, sekiz penaltı değil on sekiz penaltı atılsa Fabri'nin yapacağı hiç bir şey yoktu zira Lyon'lular derslerine iyi çalışmış, kaleciye hiç şans bırakmamışlardı...


12 Nisan 2017 Çarşamba

Medipol Başakşehir:4-0:Galatasaray


Futbolcularla iç içe olan, antrenmanlarda onları izleyen takımın teknik direktörüdür, o sebeple sahaya çıkan oyuncuların form durumunu en iyi Hırvat hoca Tudor bilecektir, bizim "Sneijder oynasın, Podoslki oynasın" isteklerimiz dilekten öteye gidemez...  Hoca da sezonun en kritik maçını kaybetmek isteyecek kadar "hain" olmadığına göre, Medipol Başakşehir karşısındaki farklı mağlubiyet ve "hayalet" oyunun sebebi nedir?
Rakip kaleye şut atamayacak kadar kötü mü Galatasaray'lı futbolcular?
Üç pası arka arkaya yapamayacak kadar kabiliyetsiz mi?
Hayır...
Peki, neden rakip takım futbolcularına maç sonunda Şampiyonlar Ligi müziği eşliğinde kahkahalar attıracak duruma geldik?
Cevap Igor Tudor'un yayıncı kuruluş mikrofonlarına verdiği röportajda saklı:
"Futbolcularım sanki Nou Camp'ta Barcelona ile oynar havasındaydılar"
Farklı skormuş, yenilgiymiş, Şampiyonlar Ligi hedefinden uzaklaşmakmış, inanın bunlar çok ta üzmüyor bizi de, Galatasaray forması tek başına şampiyonluğa oynarken, şimdi o formanın içindekiler rakipten korkar hale gelmiş... İçimizi acıtan da tam olarak bu...
Ne diyelim, ne zaman ki formaya yıldızlar konulmaya başlandı, formanın içindekiler ruhunu, hırsını kaybetmeye başladılar demek...



STAT: 3. İstanbul Başakşehir Fatih Terim
HAKEMLER: Cüneyt Çakır, Tarık Ongun, Alpaslan Dedeş
MEDİPOL BAŞAKŞEHİR: Volkan Babacan, Caicara, Yalçın Ayhan, Epureanu, Alparslan Erdem, Emre Belözoğlu, Mahmut Tekdemir (Dk. 88 Attamah), Visca, Mossoro (Dk. 73 Samuel Holmen), Cengiz Ünder, Adebayor (Dk. 76 Mustafa Pektemek)
GALATASARAY: Muslera, Semih Kaya (Dk. 67 Lukas Podolski), Ahmet Çalık, Chedjou, Linnes, Selçuk İnan, Josue, Yasin Öztekin, Bruma, Rodrigues (Dk. 67 Wesley Sneijder), Eren Derdiyok
GOLLER: Dk. 11, 44, 57 Adebayor, Dk 86 Mustafa Pektemek (Medipol Başakşehir)
SARI KARTLAR: Alparslan (Medipol Başakşehir), Yasin Öztekin, Josue (Galatasaray)

7 Nisan 2017 Cuma

Curvalar Geri Döndü





Ne derbi dediler, ne Avrupa maçı... "O bariyerler kale arkalarından sökülmezse biz yokuz" dediler, evleri bildikleri 'curva'ları terk eylediler... Ve aylar süren protestolar sonrası ultraslar istediklerini aldılar, bariyerler söküldü ve başkent Roma'nın düşman kardeşleri İtalya Kupası rövanş maçında olmaları gereken yerlerde boy gösterdiler... Onlar geri dönünce de, maçtan ziyade tribünler ilgi odağı oldu, Lazio kazandı, Totti üzüldü... Biz de İtalyanlara özenip, e-bilet protesto edip, ilk "şatafatlı" maçta davamızı satıp, varalım "ultrasçılık" oynayıp duralım...





CSKA Sofya'nın 70. Yıl Logosu

5 Mayıs 2018'de 70. kuruluş yılını kutlayacak olan CSKA Sofya, 70. yıl özel logosunu kulübün web sayfasından taraftarlara duyurdu. Yapılan açıklamada, iki seçenek üzerinde durduklarını, ya Juventus gibi yepyeni bir logo yapacaklarını, ya da klasik logoyu süsleyeceklerini belirten kulüp yetkilileri, ikinci seçeneği CSKA tarihine daha çok yakışacağını belirttiler. Bu arada kulüp 70. seneye özel logo çalışmalarında bulunuyor lakin kulübün amblemi şu an kendi ellerinde değil zira CSKA Sofya'nın ambleminin kullanım hakkı için geçen hafta yapılması planlanan açık arttırma, taraftarın teklif veren adayları açık arttırmanın yapılacağı salona sokmaması ile ileri bir tarihe ertelenmişti.

3 Nisan 2017 Pazartesi

Galatasaray:4-0:Adanaspor


Şampiyonluktan matematiksel olarak kopmuş olmasak da, Beşiktaş'ın deplasmanda zorlandığı maçlara karşın iç sahada güvenli oyunu ile aldığı puanlar ve aradaki 9 puan can sıkarken, hedefsizliğin sıkıntısında Şampiyonlar Ligine katılma yarışı ve haftaya ikinci Başakşehirspor ile karşılaşılacak olması tekrar heyecanımızı artırmaya yetti bile. Rakip Adanaspor'du, zayıftı, sorun çıkaracak gücü yoktu da, Fenerbahçe ile Kadıkoy'de 2-2 berabere kalmış olmaları, bazılarının aklına "acaba?" sorusunu sokmaya yetiyordu.
Beklediğimiz gibi rahat kazandı Galatasaray, daha 60. dakikada 4 farklı öne geçince, maç da erken kopmuş oldu. Tudor, son maçlarda kıpırdanmaya başlayan, "istatistik kağıdına" oynamak yerine kendisinden beklenildiği gibi takım arkadaşlarını oynatmak için uzun paslar atmayı akıl edebilen Selçuk İnan'ı alkışlatmak için bitime yarım saat kala yanına alırken, günün skordan ziyade en fazla konuşulacak olayı, Sneijder'in yedek kalıp, 20 dakika kala sahaya girmesiydi. Ve memleketim medyası kendine nur topu gibi bir gündem daha yaratmayı becerdi: Galatasaray Sneijder'le mi Sneijder'siz mi oynar?
Sanki Galatasaray çok umurlarındaymış gibi kendilerince bu soruyu sorgularken, esas niyet Sneijder üzerinden Tudor'u yıpratmak... "Sneijder mutsuz", "Sneijder tempoyu kaldıramıyor", "Tudor, Sneijder'ı sildi", "Tudor'un gelecek planında Sneijder yok" buna benzer önümüzdeki haftalarda çok cümle okuyacağız. Oysa şundan eminiz ki, Igor Tudor elindeki yıldızı harcayacak kadar tecrübesiz değil, Sneijder de "ona buna göre hareket edecek" kadar amatör değil...


Martin Linnes'te ısrar edilmesinden yanaydık, hala da aynı fikirdeyiz, takımın belki de en profesyonel topçusu, "gel dersen gelir, git dersen gider", her zaman oynamaya hazır Norveçli oyuncu. Carole'un sakatlığında bulduğu forma şansını, umarım Tudor ona lig sonuna kadar verir.  Aynı şekilde Ahmet Çalık'tan da faydalanılması gerekmektedir ki görüldüğü üzere Galatasaray'ın savunması Semih ile Ahmet'e emanet edilecek önümüzdeki maçlarda, tabii Serdar Aziz'in seneye dönüşü sonrası savunmada rekabet artacaktır.

Josue şu anda kiralık oynamakta ama anlaşılan o ki Hırvat hocanın gelecek planlarında Portekizli oyuncu yer alacak, bonservisi Braga'dan istenebilir. Josue de yeni hocasının gelmesiyle birlikte vites arttırdı, mücadelesi ve koşmasıyla takıma faydalı işler yapıyor. Sneijder ile dönüşümlü kullanabilir kendisini Igor Tudor önümüzdeki haftalarda... İzleyip, göreceğiz...




Stat: Türk Telekom Arena
Hakemler: Yaşar Kemal Uğurlu, Serkan Olguncan, Serkan Çimen
Galatasaray: Muslera, Cavanda, Ahmet Çalık, Semih Kaya (Dk. 68 Sneijder), Linnes, Rodrigues, Josue, Selçuk İnan (Dk. 62 Tolga Ciğerci), Yasin Öztekin (Dk. 78 De Jong), Eren Derdiyok, Podolski
Adanaspor: Itandje, Digao, Ramos, Didi, Halil İbrahim Pehlivan, Foguinho, Koman, Mustafa Samican Keskin (Dk. 23 Tevfik Altındağ), Vinicius (Dk. 83 Reynaldo), Ahmet Dereli (Dk. 76 Cem Özdemir), Magaye
Goller: Dk. 25 Podolski, Dk. 47 Rodrigues, Dk. 56 ve 59 Selçuk İnan (Penaltılardan) (Galatasaray)
Sarı kartlar: Dk. 5 Cavanda, Dk. 33 Linnes, Podolski (İlk yarı bitiminde), Dk. 63 Josue (Galatasaray), Dk. 36 Koman, Dk. 55 Digao, Dk. 85 Tevfik Altındağ (Adanaspor)

Blog Widget by LinkWithin