29 Ekim 2025 Çarşamba

Galatasaray:3-1:Göztepe


Galatasaray mı kazanır yoksa Göztepe mi?

Ya da başka deyişle çok gol atan mı kazanır, az gol yiyen mi?

Pazar akşam üzeri Ali Sami Yen'de iki sarı-kırmızı ekibin karşılaşması "enlerin" düellosuydu bir bakıma...

Bugüne kadar yirmi iki defa rakip fileleri sarsmış Galatasaray sadece üç defa kalesinden topu çıkarmış Göztepe'ye karşı gol bolluğunu sürdürüp, başarılı bir Avrupa Kupası maçından sonra ligde galibiyet serisini devam ettirmeyi hesaplıyordu. 


Ev sahibinde kadro dört gün öncesinin aynısıydı, bir tek eksik babasının rahatsızlığından dolayı Uruguay'a giden Torreira'ydı ki maçtan önce Galatasaraylılar Lucas ve babası için oynama yemini etmişlerdi soyunma odasında...

 İki takım oyuncuları ve teknik ekipler güzel ve güneşli bir sonbahar öğleden sonrasında top oynamak için yeşil zeminde yer almıştı da maçı yönetecek hakem Oğuzhan Çakır'ın "jest ve mimikleri" hiç de umut vermiyordu. İzlenimlerimiz de yanıltmadı zira ayağa basmalarda sarı kartları es geçerken, Göztepeli oyuncunun geri pasında ofsayt olup olmadığını VAR ekranında dört defa izlemesi ve Osimhen'e atılan dirseği görmeyip yardımcılarının uyarısıyla saniyeler sonrası sarı kart çıkarması üst klasman hakem için affı olmayan hatalardı...


Topu hakemden alıp, esas aktörlere atarsak, eskilerin deyimiyle "kıran kırana" bir maç başladı Ali Sami Yen'de. Galatasaraylı oyuncular taraftarının desteği ve Bodo galibiyetinin moraliyle iç sahada oldukça iştahlı ve coşkuluyken, Göztepe ise fizik gücüne güvenerek çok koşuyor, Galatasaray yarı alanında çok adamla baskı kuruyordu, sanki bir Premier Lig maçı seyrediyorduk. Galatasaray erken gol için rakip kaleye yüklenirken, gafil avlanıyor ve Sanchez ve Sallai'nin hatalar zinciri ile daha dakikalar beşi gösterirken geriye düşüyordu. Beşiktaş maçında Rafa Silva'yı kaçıran ve gol yemek yerine kırmızı görmeyi tercih eden Sanchez, bu defa "oyunda kalıp, golü kalesinde görmeyi" tercih etmişti ki maçın ilerleyen dakikaları onu haklı çıkarıyordu.

Şok gol ev sahibi oyuncular ve tribünlerde olumsuz etki yaratmıyor, aksine takımı beraberlik için kamçılarken, dakikalar 18'e gelirken Barış'ın Furkan'ı zorlaması neticesinde Göztepeli oyuncunun geri pasını Bodo maçında olduğu gibi Osimhen kapıyor ve eşitliği sağlıyordu. Tabii, bu kadar "net" bir golün resmiyet kazanması en azından 3-4 dakika almıştı VAR incelemeleri sonrasında. Osimhen'in golünün tarihi değeri de Galatasaray'ın Göztepe ağlarına yolaldığı 100. gol olmasıydı.


Skorda beraberliği sağlayınca Galatasaray, galibiyet sayısı için ataklarını arttırdı, baskı gelince de Göztepe hatalar yaptı, bazen de sert oynayarak sarı kart gördü, bazen de "görmezden" gelindi de devre biterken Bokele'nin yaptığı "tolerans" sınırlarını aşınca oyundan atılması tartışma konusu bile değildi.

İlk kırk beş dakikayı Göztepe oyuncu olarak bir eksik tamamlarken, Sallai'nin uzaktan attığı şutu direk engelleyince skor tabelası değişmiyordu...

İkinci yarıya 120 maçta 100. galibiyetini kazanma amacındaki Okan Buruk, rakibin kapanacağını da ön görüp kanatlarda oynayan Barış Alper'in yerine "fox in the box" Icardi'yle başladı ve santradan saniyeler sonrası Abdülkerim'in ortasında Icardi kafayla golü aradı. Stoilov'un talebeleri eksik kalmanın psikolojisi ile "otobüsü çekince" Galatasaraylılar da yan ortalar denedi, olmadı uzaktan şutlarla gol aradılar ve rakiplerini iyice bunalttılar. Özellikle dakikalar 58i gösterirken Jakobs'un ortasında Osimhen'in kafasında ve bir dakika sonra Sara'nın pasında Osimhen'in dokunuşunda kaleci Lis takımını tek başına ayakta tutuyordu. 


Galibiyet için gol lazımdı, gol için de enerjik oyuncular lüzümluydu, Jakobs ve Sanchez yerlerini Eren ile Kaan Ayhan'a bıraktılar ve bir dakika sonrasında da Yunus'un kafa asistiyle Sara ceza sahası dışından Lis'i avlıyordu. Gol sevinci ise takımın birlik beraberliğini göstermesi açısından önemliydi, ligde ilk golünü atan Sara'yı tüm takım arkadaşları kutlarken, Osimhen ve Lemina kramponlarını temizliyordu takım arkadaşlarının.


Ve üç dakika sonra Sara kadife ayaklarıyla topu havalandırıyor, Lis Osimhen'e bir kez daha izin vermiyor ama "kurt" golcü Icardi dömivoleyle ağları sarsarken, bu sezon altıncı golünü kaydederek Galatasaray'ın en fazla gol atan yabancı futbolcusu rekoruna bir adım daha yaklaşıyor ve tribünler o malum şarkıyı haykırıyordu: Aşkın olayım...

Ev sahibi sarı-kırmızılılar "Apokerim"in hatasıyla rakibe armağan ettikleri net pozisyon dışında Göztepe'yi ceza sahasına sokmazken, bitime 10 dakika kala Sane'nin iki defa ceza sahasında rakipleriyle "kedi-fare" oynarcasına girip Yunus ve Sallai'ye gol attırma girişimini Lis başarıyla çıkarırken, dört dakika sonra İcardi-Osimhen işbirliğinde yine top fileler yerine korner direği dibine dikiliyordu.

Galatasaray eksik rakibi karşısında oyunu domine ederken, Okan Buruk Lemina'yı kenara alıp, genç Arda'ya da şans veriyordu kalan dakikalarda ve hakem maçın bitiş düdüğünü çaldığında bugüne kadar kalesinde sadece 3 gol gören Göztepe, tek maçta Galatasaray'dan aynı sayıda golü yerken, Galatasaray 192-73 sezonundan beri Sami Yen'de Göztepe'ye kaybetmeme serisini devam ettiriyordu...


Stat: RAMS Park

Tarih:26/10/2025

Hakemler: Oğuzhan Çakır, Mehmet Kısal, Candaş Elbil

Galatasaray: Uğurcan Çakır, Roland Sallai, Davinson Sanchez (Kaan Ayhan dk. 62), Abdülkerim Bardakcı, Ismail Jakobs (Eren Elmalı dk. 62), Mario Lemina (Arda Ünyay dk. 81), Gabriel Sara, Leroy Sane, Yunus Akgün, Barış Alper Yılmaz (Mauro Icardi dk. 46), Victor Osimhen (Ahmed Kutucu dk. 86)

Yedekler: Günay Güvenç, Metehan Baltacı, Berkan Kutlu, Yusuf Demir, Kazımcan Karataş

Teknik Direktör: Okan Buruk

Göztepe: Mateusz Lis, Furkan Bayır (Taha Altıkardeş dk. 46), Heliton Tito, Malcom Bokele, Arda Okan Kurtulan, Rhaldney Gomes (Novatus Miroshi dk. 46), Anthony Dennis (İsmail Köybaşı dk. 63), Mohammed Cherni, Efkan Bekiroğlu (Ishola Olaitan dk. 61), Janderson Carvalho (Salem Bouajila dk. 86), Juan Santos

Yedekler: Ekrem Kılıçarslan, Ahmed Ildız, Ruan Teixeira, Uğur Kaan Yıldız, Ogün Bayrak

Teknik Direktör: Stanimir Stoilov

Goller: Victor Osimhen (dk. 19), Gabriel Sara (dk. 63), Mauro Icardi (dk. 66) (Galatasaray), Efkan Bekiroğlu (dk. 6) (Göztepe)

Kırmızı kart: Malcom Bokele (dk. 42) (Göztepe)

Sarı kart: Davinson Sanchez (Galatasaray)

24 Ekim 2025 Cuma

Galatasaray:3-1:Bodo/Glimt


"İnanılmaz bir atmosfer vardı. Taraftarlar harikaydı. Tıkaçlar işe yaramadı, bir süre sonra attım. Hatta biraz baş ağrısı çekiyorum." diyordu maçtan sonra basın toplantısında Bodo/Glimt teknik direktörü Kjetil Knutsen.

Şampiyonlar Ligi ikinci haftasında Liverpool'u taraftarının desteği ile yenerken Galatasaray, Salah ve arkadaşlarının stadın atmosferinden nasıl etkilendiklerini ada basını kalın puntolarla yazarken, Galatasaray taraftarının da hakkını veriyordu. Norveçliler de "Cehenneme" pek hoş gelmediklerinin bilincinde olarak sadece teknik direktörü değil, yardımcıları da maça "kulak tıkacı" ile çıkmışlardı. Yedek kulübesindekiler bir nebze de olsa kendini korusalar da saha içindekilerin öyle bir şansı yoktu?


Ki zaten ne oldum demeye kalmadan, Lemina kaptığı topu Osimhen'in önüne yuvarlayınca, golcü gereğini tereddütsüz yapıyordu: 1-0...

Zor olması beklenilen maç- ki deplasman ekibinin Slavia Prag ve Tottenham karşısında oynadığı "inatçı" ve "pes etmeyen" oyun herkesi endişelendiriyordu- erken gol ve Galatasaray taraftarının maça dahil olmasıyla kolaylaşıyordu. Gol Knutsen'in takımının ayarını o kadar bozdu ki, daha ilk on dakika olmadan Osimhen neredeyse hattrick yapacaktı. Ayağında topu Barca misali çokça tutan, savunmadan paslarla çıkmayı ilke edinen Bodo/Glimt'e "kamıkaze" misali çok adamla saldırmak yerine "şok" presle topu kazanmayı tasarlayan Okan Buruk'un oyuncuları da verilen görevi yapınca sahada bolca pas yapan ama Uğurcan'ı rahatsız edemeyen bir deplasman takımına karşı kaptığı her topla taraftarı ayağa kaldıran bir Galatasaray vardı. 


Ve yine Bodo/Glimt savunması topun kıymetini bilip, paslarla çıkmaya çalışırken, Yunus'un presi Bjorkan'ın kaleci yerine Osimhen'e topu hediye etmesini sağlıyor ve Nijeryalı golcü tabelayı ikinci defa değiştiriyordu.

Fark ikiye çıkmıştı da rakip kolay pes eden bir takım değildi, Prag deplasmanında iki farktan son 10 dakikada beraberliği çıkarmışlardı, aynı iştahla maça devam ettiler, Torreira'nın hatalı pasında başlattıkları akında golle burun buruna kaldılar da Hauge fileleri sarsamadı. Bir kaç dakika sonra da Fet'in uzaktan şutu direkten dönerken, seken topu kapan Sane taç çizgisi boyunca "Onyekurudan koşu var" misali rakiplerini peşine takıp ceza sahasına kadar gittikten sonra Osimhen'e verdi de onun plasesi auta gidiyordu. Tabi o anda tribünlerden "Saneeee, Saneee" tezahüratları Alman topçunun iştahına iştah katıyordu.


Hakem Michael Oliver'ın adının geçmediği, ıvır zıvır pozisyonun olmadığı, goller ve direk ile xG istatistiğine yazılacak "baba" pozisyonların olduğu ilk kırk beş dakika sona ererken Galatasaraylı futbolcuların formaları terden sırılsıklam olmuştu. Topu koşturan rakibine karşı hem alanı kapatmak hem de rakip sahada pres yapmak hiç de kolay değilken, Bodo'lu topçular dokuz defa top kaptırırken, Uğurcan'ı da bir kez ancak rahatsız edebiliyorlardı...


İkinci yarı yine Galatasaray kaptığı topu hızla değerlendirdiği bir atakla başladı, Yunus boş koşu yapan Barış'a attı, onun şutu kornere çıkarken, üç dakika sonra Auklend'in şutunu altı pasta Abdülkerim uçarak önlüyordu. Deplasman ekibi sadece çok adamla ileri çıktığında savunmada boşluk vermiyor aynı zamanda defans elemanları ayaklarında topu geveleyince de Galatasaray'a gol şansı veriyordu. İşte o anların birinde Osimhen meşin yuvarlağı çaldı, ceza sahasına girer girmez Yunus'a verdi, o daha uygun pozisyondaki Sane'yi tercih edince tribünler üçüncü defa gol diye bağıramıyordu. Lakin, çok olmadan Osimhen yine pres yaptı, yılmadan koştu, topu kaptı ve Yunus'a asist yaptı: Genç topçunun plasesini kaleci çeldi de seken topta Yunus fileleri havalandırıyordu.


Fark üçe çıkınca taraftarın çoşkusu daha da arttı ama Bodo'lular pes etmedi, yine bildikleri şekilde bolca pasla Galatasaray ceza sahasına geldiler ki, ceza sahasının hemen önünden attıkları şut herkesin bakışları arasında direği yalayarak auta gidiyordu. 


Bitime yarım saat kala Okan Buruk takıma enerji takviyesi yapmak için Lemina ve Barış'ı yanına alırken, Sara ve Eren de oyuna dahil oluyordu. Bu esnada tribünlerin Barış'ı yuhalaması ise maçın en saçma hareketiydi zira Barış Alper göze çarpan bir hata yapmamış, elinden gelen mücadeleyi de göstermişti. Anlaşılan o ki, sözleşme talep etmesi sonrası siyah ekran storysi atması gol ya da asist yapmadığı her maç sonrası genç topçunun karşısına çıkacak ki "Barış'ı ıslıklamak için hata yapmasını beklemek" sinsiliğinin kimseye bir faydası olmayacakken, Galatasaray'a zararı olacaktır.

Sallai'nin orta şut karışı vuruşu Osimhen'in bir karış önünden auta giderken, bir dakika sonra Osimhen yine savunmadan topu çalıyor, vuruşunda kaleci ve savunma farkın artmasına müsaade etmezken, Okan Buruk maçın belki de en çok koşanları Osimhen ve Yunus'a taraftara alkışlatarak yanına alıyor, sahaya Icardi ve Kaan Ayhan dahil oluyordu. 


Galatasaraylı taraftarlar ve topçular "ağır ağır "akan dakikaların geçmesini beklerken, Bodo bir gol için tüm hatlarıyla yüklenirken, Galatasaray ise Sane'nin hızı ve tekniği ile topu rakip kaleye taşımaktaydı. Sanchez ve Abdülkerim'in liderliğinde Sallai ve Jakobs rakiplerine pek de gol şansı vermediler de 75te Bjorkan'ın ortasında Helmersen kafayla Norveçlilerin "şeref sayısını" kaydediyordu. Kalan dakikalar için Bodolular ümitlense Uğurcan'ın kalesinde kayda değer bir pozisyon bulamazken, Galatasaray adına Sane ve Eren'in şutları dördüncü gol için yeterli olmuyordu.

Attığı iki gol ve bir asistle Osimhen maçın adamı oldu olmasına ama doksan dakika bitiminde herkes Galatasaray taraftarını konuşuyordu. Sadece yaptıkları tezahürat ve rakibi ıslıklamaları nedeniyle değil, aynı zamanda maçın başında Gazze'ye destek için oluşturulan "Stop the Genocide" koreografisi ile de dünya basınına manşet oluyorlardı...



Stat: Ali Sami Yen

Tarih: 22/10/2025

Hakemler: Michael Oliver, Stuart Burt, James Mainwaring VAR: Andrew Dallas

Galatasaray: Uğurcan Çakır, Roland Sallai, Davinson Sanchez, Abdülkerim Bardakcı, Ismail Jakobs, Leroy Sane, Mario Lemina (Gabriel Sara dk. 65), Lucas Torreira (Berkan Kutlu dk. 88), Barış Alper Yılmaz (Eren Elmalı dk. 65), Yunus Akgün (Kaan Ayhan dk. 73), Victor Osimhen (Mauro Icardi dk. 73)

Yedekler: Batuhan Şen, Günay Güvenç, Metehan Baltacı, Ahmed Kutucu, Yusuf Demir, Arda Ünyay

Teknik Direktör: Okan Buruk

Bodo/Glimt: Nikita Haikin, Fredrik Sjovold, Odin, Björtuft, Haitam Aleesami (Villads Nielsen dk. 69), Fredrik Bjorkan (Isak Maatta dk. 81), Hakon Evjen (Andreas Klynge dk. 88), Patrick Berg, Sondre Brunstad Fet (Daniel Bassi dk. 69), Sondre Auklend, Jens Petter Hauge, Kasper Hogh (Andreas Helmersen dk. 69)

Yedekler: Julian Faye Lund, Magnus Brondbo, Magnus Riisnaes, Mathias Jorgensen, Mikkel Bro Hansen

Teknik Direktör: Kjetil Knutsen

Goller: Victor Osimhen (dk. 3 ve 33), Yunus Akgün (dk. 60) (Galatasaray), Andreas Helmersen (dk. 76) (Bodo/Glimt)

Sarı kartlar: Fredrik Bjorkan (Bodo/Glimt), Ismail Jakobs (Galatasaray)

21 Ekim 2025 Salı

Başakşehir:1-2:Galatasaray

 


Milli ara dönüşleri zordur, hele ki oyuncularının büyük bölümü ulusal takımlara giden hocalar için ilk lig maçına çıkaracakları kadro seçimleri gecelerin uykusuz geçmesi sebebidir. Sakat mı gelecek, yorgun mu dönecek, jet lag mı olacak düşünceleri arasında tek idmanla en ideal on bir seçmek pek de kolay değildir. Bir de oynanacak maç deplasmanda ise daha da zordur da ya maddi manevi çok şey ifade eden Şampiyonlar Ligi maçı varsa 3 gün sonra?


İşte Okan Buruk bu çıkmazlar içinde kazanması halinde "Adam haklı" denilecek, puan kaybında ise "istifa hashtagleri" açılacak rotasyonlu bir kadro ile adını efsanemiz Fatih Terim'den alan ve kendisi için de mutlu anıların olduğu Başakşehir stadına çıktı. Kalede Uğurcan vardı ama Singo'nun sakatlığında Sallai tekrar sağ beke gelirken, kart cezalısı Sanchez'in yerine taraftarın çok istediği "çaylak" Arda yerine "tecrübeli" Kaan oynuyordu. Onun partneri "Apokerim"di de sol bekte de rotasyon vardı: Jakobs yerine Eren. Torreira'nın bu maçlık partneri Sara olurken, onların önünde "futbolu bulan adam" İlkay görev alacaktı. Türkiye Ligini "zayıf" gören Nagelsmann tarafından ulusal takıma çağrılmayan Sane Yunus'tan formayı alırken, Nijerya forması ile hattrick yapan Osimhen yerine milli arayı Kemerburgaz'da antrenman yaparak geçiren İcardi vardı. Sol kanatta da Barış'ın enerjisinden yararlanmayı planlamıştı Okan Buruk.

Ev sahibi Nuri Şahin için de "beyaz sayfa" anlamında bir maçtı. Başakşehir iç sahada hiç kazanamamış, eski hoca ile yollar ayrılmış, yeni hoca için de milli arada iyi hazırlık yapıp, yepyeni bir başlangıç yapmak demekti lideri yenmek. Kadrosu hiç de fena değildi, hocası da genç neslin öne çıkan teknik adamlarından biriydi Başakşehir'in...


Hakem Atilla Karaoğlan ilk düdüğü çalar çalmaz İlkay'ın ara pasında Icardı biraz daha dikkatli olsa Galatasaray 1-0 başlayacaktı maça da tabela değişmese de oyun içinde deplasman ekibinin üstünlüğü göze çarpıyordu. Galatasaray belki dakika başı rakip kaleye gelip, ev sahibini bunaltmasa da oyun alanına yayılışı, topçuların konsantrasyonu ile Başakşehir takımına istatistik dili ile 0.0 xG verdi ilk devre kalesinde. Öte yandan Sara'nın eski günlerinden pasajlar sergilediği ki 20 dakikada Muhammed'in de harika çıkardığı şutu müthişti, İlkay'ın Mertens'i aratmayan performansı ile Galatasaray nakış gibi işleye işleye oyunu elinde tuttu. Kaan'ın savunma arkasına Sane'ye attığı pas maçın gelecek dakikaları için jenerik gibiydi; Sara'nın ortasında Barış'ın kafa pası ile Icardi az kalsın tabelayı değiştiriyordu ve bir dakika sonra Sane'nin "beklenilen çalımları" ile ceza sahasına girip İlkay'a "al da at" pasını rakip savunma iki adamla duvar örerek engellerken, savunmanın nefes almak için duracak dakikalar geçmeden İlkay'ın Barış'ın önüne yuvarladığı topta Barış'ın şutunda Muhammed'i "futbolun ilahları" korumuştu ama devrenin uzatma dakikaları oynanırken sarı-kırmızılılar aradığı golü "Bu Sane de Zaha gibi tutmayacak" denilmeye başlayan Alman yıldızı ile buldu. Hem de ne gol! Maçın iki iyisi Sara ve İlkay birlikte "pişirdikleri" pastanın çileğini Sane koyuyordu. 


İlk yarı yokları oynayan Başakşehir takımında soyunma odasında Nuri Şahin'in "fırçası" işe yaramış olmalı ki onlar da yeni devreye golle başladılar ama uzun bir bekleyişin ardından VAR'dan ofsayt kararı çıkıyordu. Shomurodov'un sevinci yarım kaldı ama çeyrek saat sonrasında savunma arkasına atılan bir topta Kemen'in asistinde Özbek golcü fileleri havalandırıyordu. Ev sahibi topçular beraberliğin sevincini tam yaşayamadan Torreira'nın hızlıca başlattığı bir atakta, Sara'nın kadife pasında gecenin yıldızı Sane Muhammed'i bir kez daha avlıyordu. Galatasaray tekrar öne geçmiş, oyunda ipleri eline almıştı, bir de 70ten sonra Osimhen, Jakobs, Lemina ve Yunus gibi diri aslar oyuna girince psikolojik üstünlükle birlikte fiziksel güç de arttı ve farkı açacak pozisyonlar da geldi, özellikle Osimhen'in rakibinin üzerinden topu aşırtıp, plase ile kaleye yolladığı ve direkten dönen top ile Barış'ın pasında Jakobs'un şutu dikkate değerdi. 


Bir kaç hafta evvel kafaların Liverpool maçında olduğu ve Uğurcan'la Alanyalı forvetler arasında geçen o malum maç akıllarda iken yine bir Şampiyonlar Ligi maçı öncesi Galatasaray'ın Başakşehir karşısında derli toplu oyunu beğeni toplarken, Sane'nin iki golle dönüşü de gelecek adına Galatasarayseverler için umut vaad ediyordu.


Saha kenarında futbol adına kafa yoran iki teknik adam vardı, yeşil alanda yeteneklerini gösteren topçular ter akıtırken, maçın hakemi Atilla Karaoğlan ise bir çok Galatasaray maçında olduğu gibi felaket bir yönetim sergiliyordu. İlk devre Eren'in Ömer Ali'ye topla karışık müdahalesine sarı kart çıkarken, Okan hoca da itirazdan kart görüyordu. Yine Deniz'in Abdülkerim'e diklenmesinde Apo sarı kart görürken, Kaan Ayhan ise neden sarı kart gördüğünü anlamamıştı bile. Yine devamında hak arayan Günay Güvenç kartla cezalandırılmıştı. İkinci devre Torreira'ya çıkan sarı kart bir o kadar komikken, Başakşehir'in ofsayt nedeniyle iptal edilen golünde VAR'ın çizgiyi yanlış oyuncudan çekilmesi başka bir faciaydı. Maçın bitimine yakın Deniz'in Barış'ın ayağına basması ile çıkmayan ikinci sarı kart Atilla Karaoğlan'ın karnesine fena bir eksi olarak yazılırken, belki de tek isabetli karar uzatma dakikalarında Barış'ın rakibini çekmesi ile gösterilen sarı karttı.


Stat: Fatih Terim

Tarih: 18/10/2025

Hakemler: Atilla Karaoğlan, Mehmet Emin Tuğral, Bersan Duran VAR: Sarper Barış Saka

Başakşehir: Muhammed Şengezer, Ömer Ali Şahiner (Festy Ebosele dk. 46), Leo Duarte, Jerome Opoku, Christopher Operi, Jakub Kaluzinski, Deniz Türüç, Olivier Kemen, Miguel Crespo (Bertuğ Yıldırım dk. 80), Amine Harit (Nuno Da Costa dk. 46), Eldor Shomurodov

Yedekler: Doğan Alemdar, Berat Özdemir, Onur Bulut, Ömer Faruk Beyaz, Umut Güneş, Ousseynou Ba, Ivan Brnic

Teknik Direktör: Nuri Şahin

Galatasaray: Uğurcan Çakır, Roland Sallai, Kaan Ayhan, Abdülkerim Bardakcı, Eren Elmalı (Ismail Jakobs dk. 74), Lucas Torreira, Gabriel Sara (Mario Lemina dk. 74), Leroy Sane (Berkan Kutlu dk. 86), İlkay Gündoğan (Yunus Akgün dk. 74), Barış Alper Yılmaz, Mauro Icardi (Victor Osimhen dk. 74)

Yedekler: Günay Güvenç, Metehan Baltacı, Ahmed Kutucu, Yusuf Demir, Arda Ünyay

Teknik Direktör: Okan Buruk

Goller: Eldor Shomurodov (dk. 59) (Başakşehir), Leroy Sane (dk. 45+3 ve 61) (Galatasaray)

Sarı kartlar: Amine Harit, Deniz Türüç, Nuri Şahin (Teknik Direktör) (RAMS Başakşehir), Eren Elmalı, Okan Buruk (Teknik Direktör), Abdülkerim Bardakcı, Kaan Ayhan, Günay Güvenç, Lucas Torreira, Barış Alper Yılmaz (Galatasaray)

13 Ekim 2025 Pazartesi

Devrede İçtim İki Gol Attım


"Kupa finalinin devre arasıydı. Hoca bana içki içip içmediğimi sorunca, hayır cevabını verdim ve bana "Git ve bir tane iç" dedi. Ben de dokuz bardak brendi içtim, sahaya çıktım ve iki de gol attım. Maçın da adamı seçildim finalde. Ama maçtan sonra yapılan kutlama partisinde bana içkiyi yasakladılar çünkü zaten hakkımı devre arasında kullanmıştım. Bence alkol benim sahada daha iyi oynamamı sağlıyor." 

Paul Gascoigne

1996 İskoçya Kupa Finalide Hearts'a karşı kazandıkları maçın devre arasında içki içtiğini anlatırken



12 Ekim 2025 Pazar

Neydim Ne Oldum #144

 


Can Uzun ve Kenan Yıldız




O Kapı Çoktan Kapandı


" Evet, İrfan Can Kahveci'yi istiyoruz. Mustafa Muhammed'i istiyoruz, Onyekuru'yu istiyoruz. Değişim zamanı olabiliyorsa bunu zorlayacağız. Biz genelde hamleleri Ocak'ta yapıyoruz bildiğiniz gibi. Biz Temmuz'da Etebo'nun kiralanması dışında bir şey harcamadık. Tabii borçları ve pandeminin etkisini göz önüne aldığımızda her kulübün durumu bu. Biz listemizi yaparken rakamsal olarak bize geri dönüşü olacak yetenekli oyuncuları alıyoruz....  Göksel Başkan'la oturup bu konuyu konuşurlarsa sevinirim. İrfan Can ile birlikte Visca için de aynı zamanda... Ben yönetimin elinden geleni yapacağına inanıyorum." diyordu Fatih Terim Galatasaray'ın 9 Ocak 2021 de Gençlerbirliği'ni 6-0 yendi maçın ardından yaptığı basın toplantısında...

Böyle isim vererek konuşmak pek adedi değildir Fatih hocanın, hele ki söz konusu yerli oyuncu olunca. Ama demek ki onun da kulağına "kankalar" bir şeyler fısıldamıştı. Kankalar derken yediği, içtiği, eğlencesi, yıl başı kutlamasını birlikte ailece yapan İrfancan Kahveci, Taylan Antalyalı ve Oğulcan Çağlayan. Hatta bu transfer o kadar ayyuka çıkmıştı ki Taylan ve Oğulcan gol attıkları bir maçta "kankalarına" kahve içme sevinci ile selam yollamışlardı. 


Ama İrfancan'ı tek isteyen Galatasaray değildi, Fenerbahçe de transferi için çabalıyorken, Başakşehir başkanı Göksel Gümüşdağ bu kapışma karşısında avuçlarını okşuyordu. Gümüşdağ'ın geçmişte Galatasaray ile olan yakınlığını bilenler topçuyu Galatasaray'a yönlendireceğini düşünürken, Emre Belözoğlu ve Ali Koç'un da bizzat devreye girmesi ise Başakşehir tesislerinde İrfan Kahveci Fenerbahçe'ye imza atıyordu, nişanlısının da şaşkın bakışları arasında... 

Bu transfer Başakşehir'e Tolga Ciğerci ve Deniz Türüç ile birlikte resmi olarak 7 milyon euro ( ileriki yıllarda Aziz Yıldırım çok daha fazla verildiğini iddia etti) kazandırırken, İrfan da "kankaları" yerine parayı tercih etmiş oluyordu. Fatih Terim'e "İrfancan Galatasaray'a gelmek istiyor" diyen Taylan ve Oğulcan ise eski dostlarının fotoğraflarını instagramdan silerken, takibi de bırakıyordu. 

Fatih Terim'i yakından tanıyanlar iyi bilir, "severse tam sever, silerse bir kalemde", kendisini istemeyerek de olsa yanıltan Taylan ve Oğulcan'ı siliverdi bir anda... İki topçu Galatasaray'da formaya hasret kalırken, İrfancan ise Boğazın karşı tarafında taraftara "şirin" gözükmeye çabalıyordu. Doğuştan Fenerbahçeli olduğunu, Emre ve Mesut Özül hayranlığını, darbukacı eşliğinde "alkışlayın ulan i.neler" tezahüratlarını, Galatasaray maçlarında sarı-kırmızılı topçulara karşı futbol oyun kuralları dışı hareketleri ve niceleri... İyi de sezonlar geçirdi Fenerbahçe'de, kötü dönemleri de oldu. İsmail Kartal'ın prensiydi, Mourinho yüzüne bakmadı. Portekizli giderken eşi "kahkaha" videosu paylaştı, Tedesco ile birlikte formayı kapacak denirken, bugün Fenerbahçe'de kadro dışı kaldığı haberi düştü ajanslara, hem de milli takımda gol attığı gecenin ertesi sabahı...

Aklımda kaldığınca İrfancan Kahveci'nin Galatasaray ile bağlantısını ve "para uğruna" kapadığı Galatasaray kapısı ile futbolculuk hayatlarını sıkıntıya soktuğu "kankalarını" yazdım. Şimdi sosyal medyada "İrfancan Kahveci Galatasaray'a gelsin" tweetleri gördükçe, eski günleri yad etmek istedim... "Kurt kışı geçirir de yediği ayazı unutmaz" derler, Galtasaray taraftarı da hem vefayı hem de vefasızlığı unutmaz. Ezeli rakipleri kendilerine "küfür" eden, maçlarda kaptanları ile kavga eden Kerem'i çok kolay kabullendi de, Galatasaray taraftarı öyle değildir, hak edene hak ettiğini verir, İrfancan da bir zamanlar verdiği kararın cefasını çekecektir...


11 Ekim 2025 Cumartesi

İsrail'e Norveç'te Kırmızı Kart

 


Bu akşam Dünya Kupası elemelerinde Norveç-İsrail maçı vardı. Norveçliler maç öncesi ve maç esnasında İsrail'in Filistin'de yaptığı soykırımı protesto etmek için yürüyüşler yaptı, maçta devasa bir Filistin bayrağı açtı ve Gazze'ye desteklerini göstererek, futbol deyimiyle İsrail'e kırmızı kart gösterdiler. Norveç Futbol Federasyonu da bu maçın hasılatını Gazze'ye bağışlayacağını açıklamıştı geçen hafta içinde...

Norveçlilerin insan hakları konusunda hassasiyetleri önemliydi zira daha önce de Katar'daki Dünya Kupasını Katar'da stadyumların inşaa edilmesi sırasında bir çok işçinin hayatını kaybetmesi ve çalışanların insanlık dışı şartlarda bulunması nedeniyle protesto etmişlerdi.

Bugün Oslo'da bu protestolara maruz kalan İsrail milli takımını bir kaç gün sonra İtalya'da çok daha zorlu bir süreç bekleyecek. İtalyanlar geçen hafta İsrail'i protesto etmek için ülke çapında eylemler yapmış, sendikalar öncülüğünde işçiler Roma'ya yürümüş, ülkede ulaşım durdurulmuştu...







9 Ekim 2025 Perşembe

Tek Göz Devrimi

 


Avrupa Şampiyonası için hazırlıklarını yapan İtalya U-21 takımının "yenilikçi" teknik direktörü Silvio Baldini oyuncularına "korsan göz bandı" taktırıp antrenman yaptırmış geçen pazartesi günü. Üzerlerinde ulusal takımın antrenman setleri olan genç topçulardan kimileri sağ gözünü, kimileri de sol gözünü kapatıp birbirleriyle top kapma mücadelesi yaparken, bunun nedeni sorulduğunda Baldini: "Sahayı farklı şekilde görmelerini istiyorum" diye cevap veriyordu. Bu çalışmanın bilimsel açıklaması ise zihin gücüyle fiziksel yorgunluğu yenmek.

Baldini, Palermo ve Pescara takımlarını da çalıştırdığı dönemde sıradan antrenman taktikleri yerine farklı tarzda çalışmalarla adından söz ettirirken, genç İtalyan millilere de bu felsefesini öğretmek niyetinde. Tabii, bu bir idmanda olacak bir şey değil, yani oyuncular en az 6 ay boyunca tek gözle çalışsalar, görsel algıları çok gelişecekti ama bu deneme bile onları daha fazla odaklanmaya, daha hızlı tepki vermeye ve zorluklara uyum sağlamaya itmekte.

Catania, Palermo ve Pescara'da da uyguladığı "tek göz kapalı" çalışma en fazla 20 dakika ve üç aşamadan oluşmakta:

1-Baskın göz kapatılıyor

2-Diğer göz kapatılıyor

3-Hiç bir göz kapatılmadan çalışma devam ediyor.

Tirrenia'da deniz kenarında yaptığı ilk kampta da Baldini "Oyuncuların sahaya sadece gözleriyle değil, zihinleri ve bedenleriyle de bakmalarını istiyorum" demişti. Takım deniz kenarında kamptayken, topçuları plaja götürmüş, orada da koşturmuştu.


Tabii yenilikler sadece bununla bitmiyor, futbolcuların kampta tek kişilik odalarda kalmaları yerine aynı pozisyonda oynayan oyuncuları birlikte aynı odada kalmaları kuralını da getirmiş Silvio Baldini. Kaleciler de üç kişilik odada kalırken buradaki amaç da oyuncularının teknik konuları konuşmaları ve aralarındaki iletişimi arttırmak.

İletişim demişken, telefonla ilgili de yasaklar koymuş Baldini. Akıllı telefonlar soyunma odasına girmiyor, antrenman bitene kadar ya odada kalıyor ya da kapatılıp sepete konuluyor.

Hep sıkı kurallar da olmayacak tabii ki? Devrimci hoca kamplarda bir geceyi de "kaçamak" gecesi olarak ilan etmiş ve beslenme uzmanlarının sıkı diet listelerini bir gecelik unutup, futbolcuları restorana yemeğe götürmüş.

Daha önce bazı rugby takımları, golf şampiyonları ve Formula 1 yarışçılarına başarıyı getiren "tek gözlü antrenman" bakalım İtalya U-21'in Avrupa Şampiyonası giden yolunda etkili olacak mı?



Bir Liverpool Taraftarının İstanbul İzlenimleri


18 yaşındaki Eoghan Bannon-Wright 18 yaşında olmasına rağmen Liverpool'un peşinden bir çok yere giden, hatta çok sayıda yurt dışı deplasman da yapan bir genç. John Moores Üniversitesi öğrencisi olan Eoghan, Galatasaray maçı için de ülkemize seyahat etti ve gözlemlerini The Athletic'e aktarmış. Bizim için çok sıradan olan, "hiç de kafayı takmadığımız" bir çok eksiklik bu genç taraftarı fena halde rahatsız etmiş. Bakalım Eoghan ne görmüş, ne yaşamış:

15.30:

İstanbul’un merkezindeki ortam müthiş ve orada karşılaştığımız Galatasaray taraftarları bize çok dostça davrandılar.  Onlarla aramızda ufak tefek atışmalar oldu ama şüphesiz hepsi iyi niyetli. En ufak bir gerginlik bile çıkmadı. Galatasaraylılar bize stadyumun içinde çok fazla tezahürat olacağını söylediler ve bu konuda da kesinlikle haklı çıktılar.

Sultanahmet Camii, Taksim Meydanı ve Kapalıçarşı gezisinin ardından 100-200 Liverpool taraftarıyla birlikte Boğaz turuna çıktık; güneşli ve sıcak havada birkaç bira içip tezahüratlar yaptık. Herkes heyecanlıydı ve maç için umutluydu: Liverpool’un bu hafta sonu bizi üzdüğü Crystal Palace yenilgisini telafi edeceğini bekliyorduk.

17.30:

Sultanahmet Meydanı’ndan saat 6’da stadyuma hareket edecek otobüslere binmemiz söylendiği için vakit yaklaştıkça heyecan da artmaya başladı. Maçın Türkiye saati ile saat 10’da başlayacağı düşünülürse, dört saat önceden yola çıkmak saçmalık gibi geliyordu. Maçın oynanacağı stadyum Sultanahmet'ten sadece yaklaşık 14 km uzaktaydı ama Türk yetkililer Liverpool’a, taraftarlarının RAMS Park’a sadece otobüslerle girebileceğini önceden bildirmişti.

Otobüse binme vakti geldiğinde çok geçmeden anladık ki herkese yetecek kadar otobüs yoktu. Biz birine binmeyi başardık ama balık istifi gibi gibi sıkışmış durumdaydık - ayakta durmak için bile yer zor bulunuyordu.

Dışarıda fena halde kargaşa hâkimdi, kısaca organizasyon eksikliği göze çarpıyordu. Bazı taraftarlar biletleri olmasına rağmen otobüslere alınmadı. Polis de ne yapacağını tam bilemiyordu; bazen görevli tavsiyesine, bazen amirlerinin talimatına göre hareket ediyorlardı.

Otobüslerde yer bulamayan bazı taraftarlar pes edip taksiyle stadyuma gitmeye karar verdiler ve sonradan öğrendik ki uyarılara rağmen ki “taksiyle gelirseniz içeri giremezsiniz” denmişti, hiç sorun yaşamadan içeri girmişler.

Otobüsler 6.30 civarında hareket etti ve yaklaşık bir saat sonra RAMS Park’a vardık. Her otobüste polis vardı ve binerken herkesi aradılar. Otobüste alkol yasaktı. Tuvalet yoktu bu yüzden bazı taraftarlar boş şişeleri kullanmak zorunda kaldılar ama otobüsler stadyuma doğru yola çıktıktan sonra herkes duruldu, ortam sakinleşti.


19.40:

Stadyuma vardığımızda deplasman tribünü önünde devasa bir kuyrukla karşılaştık. Herkes aynı anda geldiği için bu kaçınılmaz olmuştu ve turnike sayısı yetersizdi.  Bir süre etrafta takılmaya karar verdik lakin görevliler “burada beklemek güvenli değil” diyerek bizi sıraya girmeye zorladılar.

Tribüne girerken çok dar bir yerde üç ayrı bilet kontrolü ve üç güvenlik araması yapıldı ki bu da maalesef ilerlemeyi durdurmuştu. Daha önceden bize taşınabilir şarj aleti (powerbank) veya iPod gibi şeylerin stadyum girişinde yetkililerce alınacağı söylenmişti ama gördük ki yetkililer çok daha ileri gittiler bu konuda. Bizlerin cüzdanları boşalttırdılar,  tüm bozuk paraları aldılar hatta hatıra olarak alınmış Galatasaray ürünlerine bile el koydular.  Ben bir şapka almıştım, onu bile aldılar. Bunun sebebini nasıl açıklayacaklar, bilemiyorum.

Bizimle birlikte olan bazı kadın taraftarların rujlarını, kozmetik ürünlerini bile topladılar. Müthiş bir titizlik vardı.  Bir görevli bana üzerimde başka bir şey taşımadığımı kontrol etmek için ayakkabılarımı çıkarmamı ve belimden yukarısını soymamı söyledi.

Sonunda saat 9.30’da içeri girip koltuklarımıza oturabildik - meydandan ayrılışımızın üzerinden dört saat geçmişti. Stadyumdaki tuvaletler rezaletti. Su almak için kuyruk o kadar uzundu ki denemeye bile değmezdi.

Bu sıkıntılarla ilgili Liverpool’un görevlileri ellerinden geleni yaptı ama onların yetkileri yoktu, sadece gözlemleyip rapor tutabiliyorlardı.


01.00:

Maç bittikten sonra bir saat boyunca stadyumda tutulduk ve en sonunda çıkmamıza izin verildi. Birçok taraftar hakemin bitiş düdüğünden önce stadyumdan ayrıldığı için “hapsedilmeden” kurtuldu.

Taraftarlar arasında genel olarak mağlubiyetten ziyade daha çok polis ve güvenlik görevlilerine karşı kızgınlık vardı.  Liverpool'un oyunu iyi değildi; topa sahip olduk ama pozisyonları değerlendiremedik. Victor Osimhen’in penaltısı sonrası geri dönememek sinir bozucuydu. Teknik direktörümüz Arne Slot kötü gidişe bir çözüm bulacaktır; hafta sonu toparlanırız diye umuyorum.

Stadyumdan çıkınca bizi getirdikleri otobüse binmek yerine taksiyle doğrudan havaalanına gittim. Saat 8’deki Manchester uçağımı beklemek üzere saat 2 civarında havaalanındaydım.

Tüm bu stadyuma giriş sorunları İstanbul seyahatimi bir nebze berbat etti. UEFA, 2022 Paris finalindeki rezaletten sonra bu tür durumların düzeleceğini söylemişti ama gerçek şu ki bazı ülkelerde deplasman taraftarlarına hâlâ çok kötü davranılıyor. 

Ama ben yine de İstanbul’a bir taraftar olarak tekrar gelirim de bu sıkıntılardan bazı derslerin alınması gerekiyor. Avrupa’da takımını desteklemek, bu kadar zahmetli bir süreç olmamalı.



5 Ekim 2025 Pazar

Adalet? v2

 

Yukarıdaki pozisyon meşhurdur. Galatasaray burada Babel'in sırtına çarpıp seken topta Emre Akbaba ile golü bulmuş ve bu gol Babel'in elle oynaması nedeniyle iptal edilmişti. Aynı sezon Galatasaray bir gol averajıyla Beşiktaş'a şampiyonluğu vermişti. 


Bu an ise çok taze. Bu gece Samsun'da oynanan Samsunspor-Fenerbahçe maçında ceza sahası içinde Skrinar elle topa müdahale edince hakem Halil Umut Meler penaltı çaldı, VAR ekrana çağırınca penaltıyı iptal etti...

Fotoğraflar ortada, biz yorum yapmıyoruz...

Adalet?

 

Yukarıdaki fotoğraf geçen yıl oynanan Beşiktaş-Fenerbahçe maçından... Fenerbahçeli oyuncu Djiku Emirhan'ın boğazına iki eliyle sarılmış... Hakem burada sarı kart dahi çıkarmazken, maç sonu Trio programındaki eski hakemler bu pozisyon içi "sarı kart" kararı verdiler...


Bu pozisyon da dün geceki Galatasaray-Beşiktaş maçından. Olayın kahramanlarından biri yine Emirhan, diğer tarafta da Osimhen var. Maçın hakemi Yasin Kol iki topçuya da sarı kart verirken, Trio programındaki eski hakemler Osimhen'e kırmızı kart çıkması gerektiğini söylemekte...

İki benzer pozisyon, iki farklı karar eski hakemlerden...

İlginç değil mi?

Galatasaray:1-1:Beşiktaş


Galatasaray'in Türkiye sınırları içinde kaybettiği son maç geçen sezon deplasmanda oynadığı Beşiktaş maçıydı. Bu gece de ligde ilk puanını siyah-beyazlı rakipleri karşısında kaybetti Galatasaray... Hakeminden kırmızı kartın olduğu dakikaya, atılan gollerden yaratılan pozisyonlara kadar aslında birbirine o kadar benzer ki iki karşılaşma, Rafa 73te bomboş plaseyi kaleyi isabet ettirse, skor bile aynı olacaktı, bu yazı yerine ufak tefek dakika değişikliği yaparak geçen seneki yazıyı "copy-paste" yapsak hiç fark edilmeyecekti bile...


Geçen seneki maç yazısının büyük bölümünü Yasin Kol'a ayırmıştım, bu yazıda da baş rol Federasyon başkanının memleketlisi olması dışında kendisini ön plana çıkaracak hiç bir vasfı olmadığı halde derileri yöneten hakemin olacak... Üstelik dün gece sadece hakem hataları yapmadı, kural hataları da yaptı Yasin Kol... Tarihe not düşmek adına yine sıralayalım hataları:

12' Beşiktaş'ın golü öncesi Orkun'un Torreira'ya faulü verilmedi.

21' Galatasaray'ın kornerinde kaleci Mert topu elinden kaçırdı hemen faul çaldı oysa ikinci yarı Uğurcan'a aynı müdahalede oyna devam dedi.

32' Galatasaray'ın kendi yarı sahasından çıkarken Orkun'un topsuz halde Jakobs'a müdahalesinde sarı kart vermedi.

34' Sanchez'e kırmızı kart doğru, Rafa'nın ayağı takılıyor ve düşüyor, Sanchez daha dikkatli olmalıydı ama Emirhan'ın ceza sahasında Osimhen'in ayapına basıp, kramponun çıkmasına neden olan pozisyonuna "devam" kararı verdi.


39' Osimhen ve Emirhan didişmesinde iki topçuya da sarı kart verdi ki birine kırmızı verse yanlış olurdu...

63' Osimhen Emirhan'dan sıyrıldı Yunus'a verdi, hakem faul çaldı.

65'27'' de Beşiktaş oyuncu değişikliği yapıyor, Emirhan'ın yerine Udokhai giriyor. 65'35''te oyun başlıyor. Topçular pas yapıyorlar  ve 65'49'' da hakem oyunu durduruyor ve Beşiktaş'a Cerny-Cengiz değişikliğine izin veriyor. 

66' Atılan hava topunda Osimhen Djalo'dan sıyrılırken, Djalo yüzüne vuruyor, sarı kart olması gerekirken faul dahi vermiyor.


68' Beşiktaş'ın atağından yardımcı hakem ofsayt bayrağı kaldırıyor ki pozisyonda ofsayt olduğu şüpheli, topu kapan Uğurcan'a hakem Yasin Kol  devam et diyor ve eliyle "avantaj" işareti yapıyor, Galatasaray 2-3 pas yapıp topu Sallai'ye atıp, ani atağa çıkarken hakem düdük çalıp, avantaj-oyna dediği ofsaytın düdüğünü çalıyor.

90' Beşiktaş'ın atağında El Bilal Toure, Sallai'nin yüzüne vuruyor, hakem pozisyonu görmese de faul veriyor ama kart çıkmıyor. Oysa VAR uyarsa, Beşiktaşlı oyuncu kırmızı kart görmeli.

90' Sallai yerde yatarken, pozisyona itiraz eden Orkun hakemi itiyor, Yasin Kol sarı kart çıkarıyor, oysa kırmızı kart olmalı hakeme temas...


Beşiktaş hakemin oyuncu değişikliği için oyunu durdurmasıyla 4 defa oyunu durdurarak değişiklik yaptığı için kural hatası yaşanırken, Yasin Kol'un Galatasaray atağını ofsayt kesmesi ise Arda Kardeşler'in Trabzonspor-Gaziantep FK maçında atağı kesmesi ile aynı. O gece televizyon ekranlarına bağlanan ve Arda Kardeşler'in hakemliğini bitireceğini belirten Federasyon başkanı hala Yasin Kol için bir açıklama yapmadı...


Yasin Kol ve VAR'daki Ali Şansalan'ın "katlettiği" maç aslında son yıllardaki derbilere aksine oldukça dostane görüntülerle başladı. Bir hafta evvel Sergen Yalçın, Galatasaray'a Liverpool karşısında başarılar dilerken, salı gecesi zaferden hoca Okan Buruk da kendisine teşekkür ediyordu. Maç öncesi sahayı gezmeye gelen iki takım topçuları da birbirleriyle el ele göz göze samimi muhabbetler ederken, ultrAslan geçtiğimiz aylarda hayatını kaybeden kardeşi için Sergen Yalçın'a "Başın sağ olsun Sergen Yalçın" pankartı açıyordu. 


İki takımın teknik adamları da Liverpool ve Kocaelispor karşısında kazanan takımlarını bozmazken, Galatasaray ev sahibi olmanın avantajıyla baskın başlarken, Beşiktaş ise daha kontrollü ve Rafa Silva ve Cerny'nin kanatlardan gelmesiyle ani ataklar aradı. Maçtan sonra İlkay'ın da analiz ettiği gibi: 

"İlk 30 dakika çok sabırsız oynadık. Çok aceleciydik, oyunumuzun dengesi çok iyi değildi. Kolay top kaybıyla zaten 10 kişi kaldık. Gol yediğimiz pozisyonda hata yaptık. Oyunun kontrolünü iyi yapmamız gerekiyordu fakat yapamadık."


Aynen öyle, bir an evvel gol atmak için acele ve sabırsızlıklar birleşince, top kayıpları yapıldı, devamında da rakip Uğurcan'ın kalesine geldi. Genç kaleci Cerny'nin ortasında Emirhan'ın kafasını başarıyla çelerken, iki dakika sonra Barış'ın Orkun'u kovalamaması sonrası Orkun'un şutunu çıkardı ama boşta Abraham golünü atıyordu.  Erken gol iç sahada sıkıntı değildi ama Singo'nun atılan uzun topu kovalarken baldırını tutması daha fazla yüreğimizi yakıyordu. Bereket yedeği Sallai de formdaydı da oyun formasyonunda bir değişiklik olmadı ama Barış'ın kaptırdığı topla başlayan atakta Sanchez Rafa Silva'yı düşürünce Okan Buruk İlkay'ı yanına çağırdı ve 10 kişilik yeni formasyon oluşturdu: Lemina stopere çekilirken, önlerine Torreira ve İlkay geliyordu. 


Geriye düşen Galatasaray 25'te İlkay'ın ortasında "Apokerim"in kafayla pasında Sanchez iki adımdan eşitliği sağlayabilse, belki maç çok daha farklı yere gidecekti ama 36'da Toure'nin kafasını Uğurcan kurtarmasa Beşiktaş adına da çok değişik bir senaryo yazılabilirdi.

İlk yarı sona erdiğinde soyunma odasında Okan Buruk maçı kurtarmanın taktiklerini verirken topçularına sosyal medya ise yangın yeriydi, belki de tribünler de öyle. Kimi Barış'ı linçliyor, kimi de rotasyon yapmayan Okan Buruk'un hocalık meziyetlerini sorguluyordu. Oysa ne maçın bitmediği hatırlanıyor, ne de bu topçuların ve hocanın 4 gün önce yere göğe sığdırılamadığı...


Bir kişi eksik olmasına rağmen ikinci yarıya daha baskılı ve arzulu başlayan Galatasaray'da 47de Lemina uzaktan denedi, top auta giderken, Torreira İnönü'deki maçta olduğu gibi yine Mert'i uzaktan avlamak istedi, milli kaleci iki hamlede topa sahip oldu. Ve bir dakika sonra Galatasaray'ın Torreira'lı futbolunun "alamat-i farikası" ile Uruguaylı rakibinden topu kapıp, İlkay'a hayallerini kurduğu o golü attırıyordu.


Sonraki dakikalar ise yağan yağmurla birlikte ağırlaşan zemin, topçuların yorulması ve daldaki kuştan ziyade eldeki kuşu koruma iç güdüsüyle daha dikkatli oynamalarıyla orta saha mücadelesine dönerken, Lemina-Abdülkerim stoper ikilisinin Rafa Silva'yı kaçırması dışında dikkate değer başka bir atak olmadan sonlanıyordu.

7 maçlık galibiyet serisinin ardından 8 maçı kazanıp, Beşiktaş'ı yarış dışına itmek ve milli araya çok daha huzurlu girmek Galatasaray için çok vahimken, Liverpool gibi yıpratıcı bir maçın ardından, bir de 10 kişiyle rakibine gol atıp, puanı kopartmak ise olumlu olarak ileriki maçlara yansıyacak tecrübeler olarak hesaba katılabilir. İlkay'la bitirirsek:

"İlk 30 dakikanın bize bir ders olması lazım, iyi analiz etmemiz gerekiyor. Fakat yine de bir puan bizim için böyle bir maçta iyi. Üç de olabilirdi ama bir puan iyi. İkinci yarı oynadığımız anlayışla devam etmemiz gerekiyor."



Stat: Rams Park

Hakemler: Yasin Kol, Abdullah Bora Özkara, Bahtiyar Birinci, VAR: Ali Şansalan

Tarih:04/10/2025

Galatasaray: Uğurcan Çakır, Wilfried Singo (Roland Sallai dk. 26), Davinson Sanchez, Abdülkerim Bardakcı, Ismail Jakobs, Lucas Torreira, Mario Lemina, Yunus Akgün (Eren Elmalı dk. 77), İlkay Gündoğan (Gabriel Sara dk. 77), Barış Alper Yılmaz (Leroy Sane dk. 86), Victor Osimhen (Mauro Icardi dk. 86)

Yedekler: Günay Güvenç, Metehan Baltacı, Berkan Kutlu, Ahmed Kutucu, Arda Ünyay

Teknik Direktör: Okan Buruk

Beşiktaş: Mert Günok, Gökhan Sazdağı, Tiago Djalo, Emirhan Topçu (Felix Uduokhai dk. 66), David Jurasek, Wilfred Ndidi (Kartal Kayra Yılmaz dk. 86), Orkun Kökçü, Vaclav Cerny (Cengiz Ünder dk. 67), Rafa Silva, El Bilal Toure, Tammy Abraham (Milot Rashica dk. 84)

Yedekler: Ersin Destanoğlu, Gabriel Paulista, Necip Uysal, Jota Silva, Rıdvan Yılmaz, Mustafa Hekimoğlu

Teknik Direktör: Sergen Yalçın

Goller: İlkay Gündoğan (dk. 55) (Galatasaray), Tammy Abraham (dk. 12) (Beşiktaş)

Kırmızı kart: Davinson Sanhez (dk. 34) (Galatasaray)

Sarı kartlar: Victor Osimhen (Galatasaray), Sergen Yalçın, Emirhan Topçu, Mert Günok, Gökhan Sazdağı, Felix Uduokhai, El Bilal Toure, Orkun Kökçü (Beşiktaş)

Blog Widget by LinkWithin