29 Nisan 2008 Salı

Kurcala Kurcala...


Galatasaray'ın yeni yaptığı marş ya da tezahüratı yazmıştık, alanında bir ilk diye, maça özgü marş diye... Günün konusu olmuş, nedense... Hafta sonu Galatasaray'ın kazandığı ve hakemin herhangi bir tesiri olmadığı derbiden sonra, saldıracak ve bulaşacak yer arayanlar, ilk olarak yapılan kareografide yer alan "yeşil" renkleri bahene bularak, neden Galatasaray taraftarı terör örgütünün renklerini kullanıyor, şehitlerimizin kemikleri sızlamıyor mu dediler... Yapılan "street fighter" çalışmasında yeşil renk "futbol sahasını" temsil ediyordu, bunu anlamayacak çok az insan vardır, ama "kusur" bulma telaşındaysan herşeyi, kullanırsın.. Bu olayı "ucuz reklam malzemesi" yapma derdinde olanlar, tuttukları takımın amblemindeki renkleri ise pek düşünmemişler nedense... Tabii, bunu "kör gözlere" sokunca, konu da hemen değişti ve yeni marşa döndü... "Neymiş efendim, çalıntıymış"... İki gün boyunca bu işlerle uğraşan kişi ise Hürriyet gazetesinde "damat" torpili sayesinde köşe yeri bulan Ercan Saatçi... İlk olarak hiç kimse Sos Cagon'u, "bizim orjinal bestemiz" diye sahiplenmedi, tüm tribün gruplarının yaptığı gibi bir melodi üzerine sözler yazıldı... youtube'a girildiğinde bunun değişik ülkelerde, değişik versiyonları mevcuttur... Kimse bir şey saklamıyor ve inkar etmiyor... Ama, "temizliğe başlarken, herkes kendi evininin önünden başlamalıdır" diye çok sevdiğim bir söz var. Araştırmadım, bilenler yorumlar bölümünde belirtsinler, acaba "bay damat" Fenerbahçe'nin 100 yıl marşı diye lanse edilen Kıraç'ın bestesi ile 2 gün sonra 1 Mayısta çalınacak olan İşçi Marşınin benzerlikleri hakkında nasıl bir yorum yapmıştır... Gazetecilik, "köşe sahibi olmak" araştırmayı gerektirmiyor mu? Fenerbahçe resmi marşı ile Viva Espana olayına hiç değinmeyeceğim... Gündem sapıtmak için belden aşağı çalışacağımıza, Ortega kardeşim gibi medenice kabul etmek lazım mağlubiyeti... aceto'nun meşhur cümlesiyle bitirelim "hala aynı havayı soluyoruz Ercan Saatçi ile"...

Koreografi Çalışması













Ultras Unione
Rapid Bucuresti

Sopalılar#8








AC Milan

Atkılar "Old School"








Kim O?

28 Nisan 2008 Pazartesi

Manchester United-Barcelona



Yarın Moskova'ya gidecek uçağın ilk bileti alınacak Düşler Tiyatrosunda... Ev sahibi olduğu için Manchester daha avantajlı ama Roma maçını unutmamak lazım, ilk yarı penaltıyı ve sonra da yakaladıklarını atsa Roma, Sir'in kumarı fena patlardı bir yerinde... Yarın yine Ronaldo yedek mi bekler ağzında sakız yoksa ilk onbir mi başlar bilinmez, ama Rooney ile Vidic sakatlıktan dolayı oynayamayabilir, Barca'da ise Marquez cezalı ama Puyol sahada olacak, ya da ben kadroları yazayım Salı gecesi 21.45te sahaya kim çıkacak hep beraber görelim:

Manchester United: Van der Sar, Neville, Brown, Ferdinand, Vidic, Silvestre, Evra, 0’Shea, Ronaldo, Scholes, Anderson, Hargreaves, Carrick, Giggs, Park, Fletcher, Rooney, Tevez, Kuszczak, Pique, Welbeck.

Barcelona : Valdes, Pinto, Zambrotta, Thuram, Puyol, Milito, Abidal, Sylvinho, Edmilson, Toure, Deco, Iniesta, Xavi, Gudjohnsen, Bojan, Eto'o, Henry, Messi.

Son Bir ...



"Real Mallorca maçında, son bir kez Nou Camp'ta taraftarların önüne çıkacağını umuyorum Ronadinho'nun, ki tribünlere veda edebilsin... Onun bu külübe verdiklerini insanlar unutmamalılar, başı dik gittiğini biliyorum, tüm dünyaya futbolun ne olduğunu gösterdi" demiş Rijkaard, Ronaldinho'nun kesin olarak takımdan ayrılacağını belirtirken... Gösterdi elbet, hem gösterdi hem de Rijkaard'ın Barca'ya verdiğinde daha fazlasını verdi Katalanlara...Hollandalı son bir maç lütfetmiş "futbol cambazına", benim de Yeşim Salkım'dan bir şarkı yollamak geldi içimden, yolun açık olsun Ronaldo de Assis Moreira...



Yabancılaştı yüzün dokunuşunda hüzün
Anladım o saatte başlamıştı ayrılık
Hafifledi ellerin vücudumdaki yerin
Başının izi yoktu başlamıştı ayrılık
Veda bile etmedik karar vermedik bile
Neydi esirgediğimiz bu acelemiz niye

Son bir sigara içelim
Öyle git gideceksen
Ne olur yavaş iç
Yavaş iç dönmeyeceksen

Derbi Günü


  • Dün evden çıktığımda acayıp bir yağmur vardı, bizim buralarda, "tüh ya" dedim,"buluşma yapacaktık sokakta, olmayacak herhalde" diye hayıflandım. Otobüse bindim ve deplasmana! gitmek için yola koyuldum, stada 1 saat kala yaklaştığımda yerlerde sudan eser olmadığını görünce, "İstanbul'un havasına, karısına ve suyuna güven olmaz" sözünü hatırladım birden, taa ne zaman öğretmişlerdi ilk ayak bastığımda İstanbul sınırları içine...
  • Otobüste sohbet etmek istediğim yeni yetme bir Galatasaraylı ile de tanışmam, beni oldukça güldürdü, yaptığım bir kaç gözlemin de doğru olduğunu kanıtladı, hatta ukalalık yapayım gözlem yeteneğimle bir kez daha gurur duydum...İlk olarak, tribüne yeni takılan birini nasıl anlarsınız? Şöyle ki, size "sen X abiyi tanıyor musun, Y reisi biliyor musun, Z başkanı hiç gördün mü?" gibi sorular sorarsa, bilin ki arkadaş bu işe yeni yeni girmiş ve "tayfa" olma potansiyeli var... İkinci olarak da "Orjinin orda" buluşmak tabiri de yenilere özgü bir şey gibi, dikkat ettim de biz eskiler, sürekli Meşale'nin orda ya da kısaca "sokakta" buluşacağız diye birbirimize randevular veriyoruz... Neyse, bir kaç abiyi bilen bu arkadaşın muhabbetine içten içe gülerek, kendisine saygılarımızı! bildirerek vardık Sami Yen'e, 12 de evden çıkıp 14.30 cıvarı geldik "sokağa"...
  • Derbinin bereketi olsa gerek, bütün köfteciler iyi iş yapıyorlardı, tekel bayiini söylemeye gerek yok zaten... ultraslan.com'daki "içki içmeyelim" direktifine uyan pek yok gibiydi, bir de tezahürat yapan yapana... Hatta karşımızda bir grup, tam techizat gelmiş, 10 dakikada bir meşale patlatıp, sis bombası atıp resim çektiriyorlardı. Merak bu ya, ne yapacaklar o resimleri, kime gösterecekler, kesin MSN de avatar olacak da, ne ifade edecek "Bravo sana, iyi halt ettin... Maçta ne yaptın?" İzlediiimmm...
  • Lincoln'ün oynamayacak olması haberi, pek te üzmedi beni, umurumda bile değil çünkü, iç saha maçalarının taraftar sayesinde kazanıldığının en büyük savunucularındanım... Topçular maç kazanabilseydi, Kadıköy'de de aynı rahatlıkla oynarlardı, aynı presi yaparlardı, ama yok, Türk topçusu için "her horoz kendi çöplüğünde öter" anlayışı hala geçerli... Ne zaman bunu yok ederiz, o zaman Dünya futbolunda söz sahibi oluruz, Fatih Terim gibi "gaz" hocalar bunu yok ediyorlar, o zaman da kupa alıyoruz Avrupa'dan...
  • Yeni Açık Alt olunca bilette yazan yer, biraz erken girmek adettendir, bıraktık arkamızda bir kaç boş şişe ve boşa havaya bağıran seyirci grubu, girdik kuyruğa, aramalarda pillerime el koymaya çalışan memur ile "meşaleyi çıkar" diye espiri yapan memurun taraftara yaklaşımını beğendim. Zaten kupa maçında da polisin taraftara karşı "adam" gibi yaklaşımı iki maçın da kazasız-belasız-olaysız bitmesine en büyük etkendir...Burdan bir kez daha tebrik edeyim emniyeti... Taraftarın ön yargılarını yıkacaklar böyle giderse...
  • İçeri girdiğimizde stad doluyudu, alt taraf daha doluydu, tellere yakın bir yerde yer bulduk, etrafıma baktım, gençler doluydu, gene de durumumu sağlamak almak için "arkadaşlar, biz oturarak maç izlemeyeceğiz, şimdiden uyaralım da, maçta 'çök mök' muhabbeti olmasın " dememden utandım, aldığım "abi ne çökmesi, biz buraya bağırmaya geldik" cevabıyla, gerçekten de bağırdı çocuklar, ama kelimenin tam anlamıyla bağırma, hatta bir de kapalıyı kollayarak bestelere eşlik ediyorlardı, çüklerinin doğrultusunda bağırmıyorlardı, helal olsun..
.
  • Etrafımızdaki çocuklar, bizden "tam puan" aldı da, yeni açık üstteki kardeşler ise kocaman bir "yuh" çektirdiler kendilerine... Koreografi için hazırlıklara başlandığında ilk olarak üst reklamların oradaki sarı-siyah bez açıldığında ki "güç barlarını temsil ediyordu" adamlar bir anda ıslıklar ve yuhlamalara başladılar, toplum psikolojisi biri yuhlayınca beşi yuhluyor , bir tepki doğdu, ne bekliyorlardı ki eski açığın üstünde Fenerbahçe organizasyon mu yapacak, Allah'tan öbür tarafta "gücün tükendiğini gösteren kırımızı bar" ortaya çıktı da arkadaşlar sakinleşti...
  • Koreografi oluşmaya başladığında, "eyvah, aksilik çıkmasa" diye içten içe geçiriyordum, çünkü bizim tribünden pek bir aktivite gözükmüyordu ama takımın sahaya çıkmasında aniden beliriverdi Ken ve Chun Li... Ne kadar da büyümüşüz ya, bir joton alıp, streetfighter oynamak için okulu kırdığımız günlerden buraya... Balrog ya da Vega olsun derdim, fikrim sorulsaydı ama "aduget" ve "aryuken" çi yakışıklı Ken seçilmiş, Chun Li'nin karşısına... Her karakteri seçerdik, şu kızı seçmezdik, "delikanlı adam karıyla oynamaz" diye...
  • Yeni Açık Alt kaç kişi alıyor bilmem ama o kadar kişiye, sadece 1 tuvalet var... Eskiden Sami Yen'e gelen rakip tribünler, "bize tuvalet yok, su yok " diye tepkide bulunuyorlardı, hiç kızmasınlar ev sahibi taraftara da yok...
  • Maçla ilgili çok bir şey yazmaya gerek yok, bütün gazeteler de vardı bugün, kim ne yapmış, ne yapmamış, kaç yıldız almış, kaç şut atmış, atmamış... Sadece bütün gücünü sahaya koyan bir Galatasaray ile taktik oynamaya çalışan Fenerbahçe vardı... Özellikle Sabri ve Barış ne koştular... Ne zaman yere yığılacak diye bekledim, maçı bitirdiler... Topçular öyle inanmışlar ki, koşmayan arkadaşlarına saha içinde sık sık bağırıyorlardı , sanki "Hani lan herkes koşacaktı, basacaktı, neden duruyorsun" der gibi... Bu havayı çok beğendim... Hıncallık yapıp, bir şey beğenmeyeceksem, "Nonda neden çıktı?" derim, saha içi analizimi bırakırım...
  • Herşeyin hoş güzel olduğu gecenin sonu ise iğrenç bitti. Üstte 90 dakika bağırıyor diye övdüğüm çocuklardan en çok bağıranı, her zaman tiksindiğim "karambol" mu derler, "hayvanlık" mı denir, "çıldır çıldır" mı denir, ne boksa, aniden ön tarafa bütün gücüyle yüklenmenin neticesinde yere yuvarlandı ve kalkamadı: Hayatımda unutamayacağım bir şekilde ayağı kırılmıştı, tamamen terse dönüvermişti ayak... Ve öyle bir ana geldi ki, saha içinde sevinen sevinene, bağırsan sesin duyulmaz müzük çalıyor tribünlerde, tellere yakın polis memuruna bağırıyoruz "ambulans, doktor" diye, "tamam" diyor, neyse bir amir geldi de olaya el koydu, telsiz konuşmalarıyla ambulansı-sağlıkçıları getirtti... Ama o arkadaş 10 dakikaya yakın acı cekti... Ne kadar ani yaşıyoruz hayatı, 90 dakika heyecan yaşa, 3 saniye sevin ve acılar içinde yerlere yuvarlan...Keşke olmasaydı da biz de sevinebilseydik...
  • Sonrası zaten belli, harele gürele içinde otobüs duraklaraına kadar git, gece 12ye doğru evde ol... Spor programları izlerken uykuya dalmaca...
***Maç sonrası Fenerbahçeli topçulara saldıranlar taraftar filan değil, 3-5 kişi kafayı çekmiş, şekil peşinde tesislere gitmişler... Belki de iş arkadaşıyla, komşusuyla marblorosuna iddiaya girmiş, kaybetmiş, 3-5 liranın derdinden oraya gelmiş, ya da televizyona çıkma sevdalısı tipler, ne varsa televizyoan çıkınca, artist milletiz...
***Sabah TribünDergide koreografi resimlerine bakarken, biri koymuş Ercan Saatçi'nin yazısını, ben bir şey demiyor, gereken yazıyı benden evvel aceto yazmış : "Onunla aynı şehiri paylaşmak, aynı havayı solumak bile rahatsız ediyor insanı"

Sabaha Karşı Futbolig


Pazar akşamlarının saati tek belli olmayan programıdır Futbolig... Telegolden kalma alışkanlıkla izlerim Star'ı pazar geceleri, herkes haftayla ilgili yorumunu yapar, en son onlar kapatırlar geceyi... Biraz da olayın magazin boyutuna kaçıyorlar, Serhat Ulueren'den miras olarak, raiting kazanma derdiyle, ama gecenin 2 sinde raiting olur mu? Uyku olur... Bu gece de Pop Star Alaturka'nın finaline sağlam şekilde kurban gittiler... Zaten, bir Abbas Güçlü'ye acıyorum gecenin köründe eğitim programı yapıyor adam, bir de bu 4 lü Bülent Ersoy'un keyfini bekliyorlar programlarını açmak için... Zaten "Şifo"Mehmet ile Ertem Şener, sıkılmışlar beklemekten, yaka paça açmışlar... Yazıktır bu adamlara, hele hele Uğur Meleke'ye... Ne işin var be Uğur orada, nasıl bu programa başladın... Neyse, konuyu Uğur'un Kezman'ın arabasıyla ilgili müthiş tespitiyle bitirelim:
Uğur Meleke: "Ya Türkiye'de sağdan direksiyona izin veriyorlar mı?
Ziya Şengül: Yok, o geçici plaka.
Uğur Meleke: İki senedir geçici plaka kullanıyorsa, Kezman zaten burada geçici demektir...

Top Nerede Saklı#10


Gerçek Top Nerede Saklı?

A-Kırmızı Topun Altında
B-Mavi Topun Altında
C-Yeşil Topun Altında
D-Sarı Topun Altında

Top Nerede Saklı#9 Cevap


Gerçek Top Nerede Saklı?

A-Sarı Topun Altında 34 0y %35
B-Kırmızı Topun Altında 54 oy %55
C-Mor Topun Altında 6 oy %6
D-Mavi Topun Altında 3 oy %3
ve buyurun orjinal resim, bilenleri tebrik ederim:

Celtic:3-2:Rangers







Celtic ile Rangers yine nefesleri geçen bir mücadele yapmışlar, biz kendi derbimizin heyecanı içindeyken İskoçya'daki "Old Firm" ü kaçırdık... Allahtan youtube diye bir şey var, golleri yakaladık, buyurun... İstatistikler de aşağıda:


Mağlubiyetin Acısı


Stamford Bridge'de dün oynanan "şampiyonlar ligi finali" tadındaki de maçtan sonra kaybeden Manchester United'li oyuncular maç sonrası, Chelsea kulübü görevlileri ile kapışmışlar... Özellikle Evra, fotolardan gördüğümüz kadarıyla oldukça hırslanmış... Görevliler çıkmalarını rica etmişler, United'lı topçular da mağlubiyetin verdiği acıyla ters cevap verip, "çıkmayacağız" demişler... Ama bu kadar olay büyüdüyse Chelsea'lı "güreşçi tipli" arkadaş kesin "nasıl geçirdi Ballack ama" demiştir...

27 Nisan 2008 Pazar

1000 (Bin) Konu Yazmışım, Vay Be...


Bir alttaki konuyu yazdıktan sonra, kontrol paneline bir kaç düzenleme için gittiğimde, bir baktım ki "999 Yazılar" diyor... Vay be dedim, dile kolay 1000 tane yazı olacak bu blogta, bu yazdığımla birlikte... Geçen sene yine Sami Yen'deki Fenerbahçe maçı sonrası sharbone'un blogunu görerek merak sardığım bu "yazma işinden" yine içerdeki bir Fenerbahçe maçına kadar bayağa bir yazı-resim-video koymuş, photoshop yapmış, yorumda bulunmuş, günde 400-500 kişiye okunacak bir şeyler üretmişim... Kendi bininci postumu kutlarken, sharbone'un da doğum gününü kutlar, kazasız-belasız bir derbi olmasını dilerim...

Blogger Buluşması#2


Ankette bir zemin yokladık, gereken tepkiyi aldık, anketin kapanmasına 3 saat daha olmasına rağmen 16 arkadaşım maç öncesi buluşmaya gelirim demiş, iyi de etmiş... O zaman bugün ben en geç 3ten sonra Ali Sami Yen sokakta ya da Orjin Köftenin orada olacağım... Büyük ihtimalle de Duran Sanwiches' satan dükkanın hemen yakınındaki duvarda oturuyor olacağız arakadaşlarımızla... CSKA Sofia atkısı takan tek kişi olurum herhalde bugün stadda... Buluşmak görüşmek üzere...

26 Nisan 2008 Cumartesi

Cim Bom Bom Cim Bom Bom

Galatasaray yeni marşını bu gece "görücüye" çıkardı, yarın Sami Yen'de ve Galatasaray Store'da bolca çalacak ve dinledikçe taraftar derbinin heyecanına daha da çok gireceç gibi... Futbolcudan çok, taraftarı havaya sokmayı hedef almış bir marş ki belki de alanında bir ilk olacaktır: Maça özgü marş... Güne özgü şapka, t-shirt, atkı çıkartılıyordu ama marş, bir ilk... Aslında çok doğal, başkan yardımcın reklamcı ve medyanın içinden biriyse, böyle hoş yeniliklerin çıkması kaçınılmaz oluyor... Fazla sözü bırakalım da marşı dinleyelim, beğenecek misiniz bakalım... Hemen bir klip yapıverdim ayak üstü ama keşke Yiğit Şardan, klibini de hazırlatıp, youtube'a verseydi, hoş olmaz mıydı:



CİMBOMBOM CİMBOMBOM CİMBOMBOM
ASLANLAR SAHADA TRİBÜNLER AYAKTA
90 DAKİKA TARAFTAR ARKANDA
SARI KIRMIZIYLA HİÇ BİTMEZ BU SEVDA
ŞAMPİYON OLUNCA COŞALIM ÇILGINCA

ÇILDIRIN ÇILDIRIN ÇILDIRIN
ÇILDIRIN ÇILDIRIN CİMBOM İÇİN ÇILDIRIN!


ASLANLAR SAHADA TRİBÜNLER AYAKTA
90 DAKİKA TARAFTAR ARKANDA
SARI KIRMIZIYLA HİÇ BİTMEZ BU SEVDA
ŞAMPİYON OLUNCA COŞALIM ÇILGINCA

ÇILDIRIN ÇILDIRIN ÇILDIRIN
ÇILDIRIN ÇILDIRIN CİMBOM İÇİN ÇILDIRIN!

CSKA Sofia:4-0:Marek





CSKA, Marek karşısında aldığı 4-0 galibiyet ile iyice şampiyonluğa yaklaştı. Kırmızılılar, çarşamba günü Plovdiv'te Botev'i yendikleri takdirde kuruluşlarının 60. sensinde 31.lig şampiyonluğunu kazanmış olacaklar... Marek maçında takımının gollerini 14. dakikada Florentin petre, 29 ve 51. dakikalarda Nei ve son golü de 79. da Yordan Yurukov attı... Sofia'nın mavilileri de ezeli rakiplerinden geri kalmadılar ve onlar da Pirin'i 4-0 ile geçtiler... CSKA aşağıdaki 11 ile çıktı Marek karşısına:

12. Ивайло Петров
30. Йордан Тодоров
3. Александър Тунчев
6. Кирил Котев
84. Фелипе Машадо
5. Тодор Янчев
28. Маркиньос
18. Флорентин Петре
11. Емил Гъргоров
99. Неи
17. Зе Руи


Bitime 4 hafta kala da puan durumu aşağıda:

Отбор М П Р З ГР Точки
1 ЦСКА 26 21 5 0 44 8 36 68 т.
2 Левски 26 18 4 4 52 14 38 58 т.
3 Локомотив (Сф) 26 14 8 4 43 25 18 50 т.
4 Литекс 26 13 8 5 42 22 20 47 т.
5 Славия 26 12 7 7 35 25 10 43 т.
6 Черноморец 26 11 8 7 35 26 9 41 т.
7 Черно море 26 11 7 8 33 26 7 40 т.
8 Пирин (Бл) 26 11 5 10 26 26 0 38 т.
9 Локомотив (Пд) 26 10 6 10 28 24 4 36 т.
10 Ботев (Пд) 26 8 6 12 33 44 -11 30 т.
11 Вихрен 26 7 6 13 20 26 -6 27 т.
12 Берое 26 6 6 14 20 31 -11 24 т.
13 Спартак (Вн) 26 6 5 15 17 33 -16 23 т.
14 Беласица 26 5 4 17 16 40 -24 19 т.
15 Марек 26 5 3 18 16 54 -38 18 т.
16 Видима-Раковски 26 3 6 17 13 49 -36 15 т.

Chelsea Yakaladı


Şampiyonlar ligi finali gibi bir maçtı Stamford Bridge'de oynanan Chelsea-Manchester United maçı... Kazanmak dışında başka bir çaresi olmayan "mavililer" 3-5-2, 4-4-2 ya da 4-1-4-1 veya başka taktikle değil de "saldır saldır ölümüne saldır" stratejisi ile sahaya çıkmışlardı... Alex Ferguson ise ne hikmetse Ronaldo'yu kenarda bekletiyordu... Daha ilk dakikalarda Essien'in yakaladığı pozisyonlarla maçın beklendildiği gibi heyecanlı olacağı belliyidi ve öyle de oldu... Devre biterken Alman Ballack çaktı golü ve tüm takım, Lampard'ın geçen gün vefat eden annesini andı... Gözleri yaşarmıştır 8 numaranın maçı izlediği yerden... İkinci devre yine saldırgan başladı Chelsea ki zaten adam akıllı atağı olmayan Manchester'a hediye Carvalho'dan geldi, Rooney de ikramı geri çevirmedi... İşte esas maç bu golden sonra başladı, şampiyonluk her geçen dakika ellerinden gidiyordu Grant'ın futbolcularının, onlar da gol için çırpınıp duruyorlardı... Hatta birbiriyle kavga dahi ediyorlardı... Şu Drogba'ya kılımdır zaten, sürekli ön plana çıkma hevesi, tamam forvet bencil olur ama bu kadarına da pes demek lazım... Bu yaptıklarının hesabı lig sonunda sorulacaktır diye umuyorum, gerçi Mourinho onu yanına alır, kurtarır Chelsea'den... "Saldır saldır ölümüne saldır" taktiğinin sonucu da bitime 3-5 dakika kala kazanılan penaltıyla meyvesini verdi, Ballack öyle bir vurdu ki, kurtaracak kaleci olmaz o penaltıyı... Golden sonra "kırmızı şeytanlar" açıldı ama geç açıldı... Grant cesaretinin ödülünü alırken, Ferguson ise korkaklığın cezasını çekti... Chelsea evinde yenilmeme rekorunu 81 maça çıkarırken, Ronaldo, lig maçında gol atma serisine son verdi... Maç istatistikleri de aşağıda:


Zaman'lama Müthiş!



Zaman gazetesi durdu durdu, ligin kaderini etkileyecek Galatasaray-Fenerbahçe derbisi öncesi çıktı ortaya... İlk olarak Hakan Şükür ile yaptıkları röportaj sonrası, Hakan'ın "Öyle güzel bir haftanın içinde bulunuyoruz ki, bunun kıymetini bilmek durumundayız. ’Kutlu Doğum Haftası’ içindeyiz ve ona layık olmalıyız. Peygamberimiz’e layık olmalıyız. Çocuklarımızı, gençlerimizi de Peygamberimiz’in hoşgörüsü etrafında hayata hazırlamalı, yaşantılarımızı ona göre şekillendirmeliyiz. Hafta sonunda F.Bahçe ile önemli bir derbi müsabakası oynayacağız. Herkesin bu maçta içinde bulunulan haftanın atmosferi içinde hareket etmesini temenni ediyorum. Dostça ve centilmence mücadele etmeliyiz. Herkes dürüstçe elinden geleni yapmalı. Allah kime nasip ederse o kazansın. Taraftarlar stada kesici, delici aletlerle değil, güllerle gelsin."
sözlerine yer veren gazete, pazar günkü maçın öncesi ve sonrası gelişmelerden çok "dini" polemikleri ön plana çıkardı, gündem değiştirdi, hem Kutlu Doğum Haftasından haberi olmayan milyonlara haftayı tanıttı, hem de Galatasaray'ı karıştırdı, şimdi de ikinci bombasıyla ortaya çıkıverdi... Genelde Fotomaç'tan okumaya alışık olduğumuz bir komplo teorisini ortaya atmış Zaman gazetesi: "
G.Saray'ı yarın oynanacak derbide çok daha büyük bir tehlike bekliyor. Sarı-Kırmızılı yönetim geçen yılki ortamın tekrarlanmaması için önlemlerini artıracak; ama taraftarların yeni bulduğu yöntem ev sahibi takımı yine sıkıntıya sokabilir. Şöyle ki; sadece maç günleri tribünlerin belli noktalarına yerleştirilen büfelerde satılan su, kola veya meyve suyu gibi içecekleri pet bardaklardan açık olarak temin eden taraftarlar içine parça parça buz koyduruyor. İçeceklerini hemen tükettikten sonra da bardağın dibindeki erimemiş buzları sahada kimi görürse fırlatıyor. F.Bahçe'nin G.Saray'a 2-1 yenilerek Türkiye Kupası'na veda ettiği son derbide Sarı-Lacivertlilerin İdari Menajeri Volkan Ballı ve tercüman Fatih Sönmez'in başına buz parçaları isabet etmişti. Su veya ayran paketlerinin sahaya atıldığını ispatlamak çok kolayken buz parçaları hedefi bulduktan sonra haliyle kısa sürede eriyor ve hiçbir iz kalmıyor.
Yarın Ali Sami Yen Stadında buz savaşı yapılacakmış... Dünya görüşü ve verdiği mesajlarla, iyi ahlak ve kardeşlik peşinde gittiğini belirten gazetenin, tamamen uydurma ve hayal ürünü bir haberi yapıp, taraftarların aklına gelmeyen sportmenlik dışı komplolar getirmesi kime ve neye hizmet etmektedir. Bu haberden sonra, "Lan harbiden, biz neden pozuk para atıyoruz, buz atsak ya, hem de kanıt kalmıyormuş" diyerek sahaya buz parçası atabilecek taraftarlar olabileceği gerçeğini hiç mi düşünmediler...Ya da düşünmüş olup, "bak biz uyarmıştık" demek için bu haberi çıkardılar...

Yılın Derbisi#4


Pazar günü oynanacak olan derbi maç öncesi ultrAslan'dan gelen bildiri:

Saygıdeğer GALATASARAYLILAR,

Bir kaç hafta önce çok kritik haftalara girdiğimizi ve önümüzdeki maçları kazandığımızda rakiplerimizin ne yaptığının umurumuzda bile olmayacağı hatırlatmasını yapmıştık.

Bu maçları kazanmak için de bizlere çok büyük görevler düştüğünü, tribün

desteğimizin ise bir öncekinden çok daha fazla olması, çok daha önemlisi

KÜFÜR edilmemesi ve Sahaya Yabancı Madde atılmaması konularında uyarılarda bulunmuştuk.

Bugüne kadar geçen süre içerisinde Büyük Galatasaray Taraftarı Galatasaraylılık

hasletine uygun bir şekilde davranmış, takıma desteğini sonsuz biçimde vermiştir.

Şimdi önümüzde sadece ÜÇ MAÇ kaldı. Bu maçların en önemlisini ise
Pazar günü
evimizde oynayacağız ve kazandığımız takdirde Şampiyonluk yolunda
çok büyük bir adım atmış olacağız.

Bizler bu yolun 'elbette ki futbolcularımızın yüksek mücadelesinin yanında'
özellikle tribünden geçtiğini çok iyi biliyoruz.

O yüzden KÜFÜR ve YABANCI MADDE konusunda çevremizdeki her kişiye dikkat edelim... Uyaralım.

Bazılarının eline koz verecek hareketlerden kaçınalım ve emniyet görevlilerine
yardımcı olalım ki, haksız duruma düşmeyelim.

ALKOL konusuna da dikkat çekmek isteriz.

Lütfen buna da azami özen gösterin… Çünkü enerjinize, sesinize ve her şeyden
önemlisi yüreğinize ihtiyacı var takımımızın.

Maçtan sonra istediğinizi yapın, hep birlikte sonuna kadar eğlenelim ama lütfen bugün burada yaptığımız uyarılara ‘bugüne kadar olduğundan çok daha fazla’ ihtimam gösterin.

SAYGILARIMIZLA

Yaşasın GALATASARAY

Yaşasın Bağımsız ultrAslan

Sebahattin ŞİRİN

Kapışma



Ferguson: "Chelsea'nin evindeki 80 maçlık yenilmezlik rekorunu tarihe gömeceğiz."
Grant: "Manchester'ı yenip, şampiyon olacağız."

TSİ 14.45
Fox

Çekilsene Be Kadın#27[26-28Nisan]


26 Nisan Cumartesi
14.45 Chelsea - M. United (Fox)
16.30 Hamburg - Schalke 04 (Ntv)
18.10 PSG - Auxerre (Kanal A)
19.00 Beşiktaş - Bursaspor (Lig Tv)
19.00 Denizlispor - Sivasspor (Digiturk Kanal 78)
19.00 Kayserispor - Ç. Rizespor (Digiturk Kanal 90 Dönüşümlü)
19.00 Gençlerbirliği - İBB (Digiturk Kanal 90 Dönüşümlü)
21.00 Deportivo - Barcelona (Ntv Spor)

27 Nisan Pazar
14.00 Antalyaspor - Diyarbakırspor (D Spor)
14.00 Eskişehirspor - Orduspor (Bjk Tv)
15.30 Portsmouth - Blackburn (Fox Sports)
16.00 Livorno - Milan (Ntv Spor)
16.00 Juventus - Lazio (24)
18.00 B. Münih - Stuttgart (Ntv Spor)
18.00 Everton - Aston Villa (Fox Sports)
19.00 Galatasaray - Fenerbahçe (Lig Tv)
19.00 Valenciennes - Nancy (Kanal A)
19.00 İnter - Cagliari (24) Bant
20.00 R. Betis - Villarreal (Ntv Spor)
21.55 Monaco - Marsilya (Kanal A)
22.00 R. Madrid - A. Bilbao (Ntv Spor)
23.00 Roma - Torino (24) Bant

28 Nisan Pazartesi
19.00 Altay - Samsunspor (D Spor)
21.15 Freiburg - Fürth (sporx.com)

Charles W. Gaines



“Kavga ederken gülümseyemezsiniz”

Charles Wayne Gaines
Galatasaray Basket TakımI Oyuncusu

25 Nisan 2008 Cuma

Forma Numaraları#1



1den 11 e kadardır bizim için asıl olan forma numaraları, kimsenin forması yoktu, forma idmanda çalışılarak alınırdı, bilemezdin kaç numarayı giyeceğini hoca soyunma odasında kadroları açıklayana kadar, 10 numara herkesin gönlündeyken, 11 benim favorimdi nedense... Sonra isim yazılmaya başlandı formalara Dünya Kupası maçlarında ve Avrupa kupalarında...Hoş ve enterasan geliyordu, futbolcunun adını sırtında görmek, tükenmez kalemle biz de başladık yazmaya adlarımızı penyelerimize ve beyaz atletlerimize... Artık forma idmanda alınmazdı, baştan verilmişti çünkü, adıyla şanıyla numarasıyla... Ve değişik numaralar görmeye başladık yeşil sahalarda, hepsinin bir anlamı vardı kendince, uğurlu rakamdan büyüdüğü ilin plaka numarasına kadar değişik değişik , manasız rakamlar geziyordu sahada ama manalı olan tek rakam olan 10 numara büyüsünü koruyordu... İşte o ilginç numaraların ilginç hikayelerinden birinin de kahramanı Şilili İvan Zamorano... Kızılderiliye benzetir severdim kendisini, ki vardır soyunda belki de yerli kanı... İnter'de 9 numara giyerdi "Bam Bam", milli takımda da ama İnter, Ronaldo'yu transfer edince takıma iki 9 numara giyen oyuncuya karşılık 1 tane 9 numara forma vardı, paranın gücü "Şilili Korkunça İvan"'a formasını çıkarttırdı sırtından, ama sahaların azimli topçusu kolay pes edecek değildi, yine 9 numara giydi, uydurmuştu işi kılıfına, 1+8, 9'a eşit değilmidiri, koyuvermişti bir artı işareti iki rakamın arasına...

UEFA'da Finale 1 Kala



Dün gece UEFA kupasında yine beraberlikler vardı. Almanya'da Bayern, Zenit'le beraber kalarak tur ümitlerini zora soktu ama Almanlar "deja vu" peşindeler... İspanya'da yapılanı, Rusya'da yaparız diyorlar... Ribery ve Toni varsa, herşey mümkündür ama kupanın en iyi çıkış yapanı Zenit, turu da kolay kolay vermez... Gece, Ribery'nin kaçan penaltısı ile Lucio'nun kendi kalesine attığı gol ile Şampiyonlar Ligi maçlarının bir özeti gibiydi...



Yarı finalin bir diğer maçında yine beraberlik vardı ama taraftar gol izleyemediler... Glasgov Rangers gol yememeyi düşünüyordu ki 4-1-4-1 taktiği ile çıkmıştı sahaya, Fiorentina'da "bir atarsam atar, üstüne yatarım" düşüncesindeydi, durum böyle olunca da toplamda 5 (3-2) kornerin atıldığı, 9 (4-5) gol girişiminin olduğu maçtan gol çıkmaması doğaldır.Mor menekşeler 1 Mayısta içerde kazanır ve turlar diye düşünüyorum...

Blogger Buluşması


Zannedersem bir çok blog sahibi hafta sonu yapılacak olan derbi için bilet bulabilmiştir ve maça gelecektir. Romanista'nın bir projesi vardı bir ara, bloggerlar buluşması diye, anket yapmış, bir çok kişi geliriz demişti ama sonra ne oldu bilmiyorum, gerçekleşmedi galiba bazı sebeplerle, ya da gerçekleştiyse, kaçırmışız, yazık etmişiz... Maç öncesi pazar günü Orjin Köftenin orada "sokakta" buluşmak fikri nasıl olur... Biraları yudumlarken, bloglardan, futboldan, hayattan vs vs konuşabiliriz, sanaldan nickini bildiklerimizi bir de "real"de görmüş oluruz... Buluşma saati,yeri gibi şeyleri zaten maç günü ayarlarız da gelen olur mu acaba, bir yoklama çekelim bakalım...

Yılın Derbisi#3










Pazar günkü maç için bilet almak için Biletix gişeesi öninde sabahlayan Fenerbahçeli taraftarlar... Kimi biletleri alabildi, kimi çıkan itiş kakışta sırasını kaybetti ve biletsiz döndü evine... Ve işin en kötüsü, koca sezon boyunca yağmur çamur demeden, iç saha deplasman demeden takımın paeşinden koşan bir taraftar, şu an biletsiz, takımlarının belki de en kritik maçını izleyemeyecekler, oysa Nick Hornby'nin Fever Pitch'inde dediği gibi yıl boyunca gittiği maçların "maç günü dergilerindeki kuponları" getirenlere derbide bilet için bir ayrıcalık tanınamaz mı? Bütün sezon takımın kahrını maddi-manevi çekenlerin, en değerli maç olan "derbi" de avantajlı olma şansları yok mu? Bence var ve de olmalıdır...

Blog Widget by LinkWithin