Henry'nin Çorapları

Gençliğimizin idolüydü Prekazi, kısa çoraplarıyla, gerçi futbola olan aşkımız Platini ile başlamıştı ve onun da tozluklar genelde dize kadar çekilmemişti ama o zaman kimse tekmelik takmıyor, tozluk çekmiyordu. Sonra tekmelik geldi, tozlukların dize kadar çekilmesi gerekiyordu ama Prekazi hep tozlukları bilekte tutuyordu, çekmiyordu yukarıya... Biz de futbolu hayatımızı kurtaracak bir meslek olarak gördüğümüz dönemlerde çıktığımız maçlarda Prekazi misali çekmezdik çorapları, daha şık durduğumuzu düşünürdük, attığımız ince paslardan sonra... Biz büyüdük ve değişti kurallar, mecbur oldu tekmelik takıp, tozluk çekmek, ama Hagi geldi sonra memlekete, kesip çorabı basıyordu blasteri ayak bileğine, farklı da duruyordu koyu renkli tozlukta beyaz plaster. Bir de tozluk üstüne çorap giyme modası baş gösterdi, sevemedim bu modayı ama beyaz plasteri hoş bulurdum hep topçunun ayağında... Özellikle orta sahada oynayan topçuya iyi giderdi, ince çalımlar ve derinlemesi paslar, hep bakışlarımızı ayağa yönlendirirdi. Hala devam ediyor tozluk üzeri beyaz plaster, amatörde "elektrik kablosu" daha çok kullanılır tozluğu sıkı sıkı bağlamak üzere. Şimdi de Henry tarzı tozlukları dizin üstüne çıkarma revaçta gençler arasında. Çocukluğumuzda annemiz uzun çorap aldığında "kız çorabı" diye giymezdik bunları, şimdinin topçuları çekiyorlar şorta kadar tozlukları, artık kendilerini böyle daha "fiyakalı" buluyorlar... Bizim nesil "baldır bacak açarken", yeni nesil ise "kapanmadan" yana... Tozluğu diz üstüne kadar çekip bir bilekten bir de diz altından plasterle yapıştırmak ise en son moda genç nesilde... Yakıştırıyorlar kendilerine zamane topçuları herşeyi ama bir de top oynasalar örnek aldıkları topçular gibi, ah ah...