21 Kasım 2011 Pazartesi

Barcelona ve Tofaş Maçları Üzerine


Önce, Perşembe günü oynanan harika Barcelona maçı; sonra lige dönüş ve Tofaş deplasmanı. Babamın Tofaş maçını izlerken ağızından dökülen "bizim uefa takımı gibi oldular. perşembe-pazar oynuyorlar, helal olsun, bu tempoda kolay değil" sözleri o kadar yerinde ki... Uzun bir süredir haftada 3 maç çıkaran takımına, bu denli destek çıkan taraftara öncelikle teşekkürleri yollamak lazım. Perşembe günü İpekçi tribünlerinde resmi 11.300, gayri resmi 13.000 civarında sarı krımızılı takımını, parçalısıyla desteklemeye gelen tarafatr vardı. Maç öncesinde sopalı - bayraklı şovu ile ön plana çıktı önce taraftar. Sonra da maç içindeki inanılmaz desteğiyle. 11.300 seyirci Galatasaray takımı için gerçekten tarifi zor bir görüntünün en güzel yansıması. Avrupa liginin kurmay kadrosu, artık neden Galatasaray'ı bu lige almaları gerektiğine karar vermiştir. Sezon başından beri bu sayfalarda Avrupa Ligini en renkli takımı olacağımızı dile getirdik. Bunun en bariz yansıması Sabri Abi'nin paylaştığı yazıdaki Navarro'nun sözleri. Navarro'yu öyle kolay kolay konuşturamazsınız. Atmosferden fazlasıyla etkilenmiş olduğu aşikar ancak "böylesini görmedim" sözleri, bir gurur Galatasaray taraftarı için. Öyle dedi ama maç öncesinde ısınırken 14/15 3'lük atmayı da ihmal etmemiş.

11.300 seyirci Avrupa Liginde bu sezon oynanan maçlardaki seyirci sıralaamsında 3. sırada bulunuyor. Bunda İpekçi'nin kapasitesinin o kadar olmasının payı büyük. Belki de daha fazla olabilirdi. Fakat biz salonumuzdan son derece memnunuz. gelen seyircini 2 katı hava yarattığı ortada. Ayrıca bu sezon %100 doluluk oranıyla oynanan ilk Avrupa ligi maçı olması da bir başka veri. Tüm bunlar Galatasaray basketbol takımının değerini artıran unsurlar. Eğer bu yolda tepeye oynamak istiyorsak bunları alışkanlık haline getirmeliyiz. Oktay hoca'nın deyimiyle: "takımın bu mağlubiyeti, şerefli mağlubiyetler arasında görülse ve ayakta alkışlanan bir takımımız olsa da bu mağlubiyetlerle övünen bir takım olmamalıyız." Galatasaray'ın kimliği ve karakteri bu. Takımın ve tarafatrın bu tarz yenilgileri kabullenmediği günlerin gelmesi gerçekten çok yakın ve o günler geldiğinde biz bir tarihin yayılmasına tanıklık ettiğimiz için kendimizi şanslı görme hissiyatına erişeceğiz.

Pazar'ın gelişi Perşembe'den belliydi tabiki. Takım doğru düzgün dinlenmeden Bursa yolculuğunun çalışmalrına başlamalıydı. Tofaş, ligin genç ve mücadeleci ekiplerin. En son Sertaç'ı oraya göndermiştik tecrübe kazanması için. Sertaç da ciddi süreler buldu Nihat iziç'ten bu süre zarfında. Onlar da bu genç kadro ile mücadeleci olmayı taraftarın baskısı(o tribünlerin havasını fazlasıyla solumuş biri olarak)ve evlerinde geçit vermeme anlayışıyla sahadaki yerini almışlardı. Galatasaray savunmayı daha maçın başında baskılı tutup ilk periyodun sonunda farkı 15'e çıkardı. Hem maça hem de skora rakibini bir daha ortak etmedi. Galatasaray'da 12 oyuncu da süre aldı ve özellikle Oktay Hoca'nın Barcelona maçında süre alan oyuncularını aktif dinlendirdiğine tanık olduk. Barca maçındaki anlayışın daha maçın başında olduğunu görmek ayrıca mutlu etti bizleri. Çünkü bu tarz maçalrdan sonra rehavetin sık görüldüğü maçlara tanık oluruz. Neyse ki takım artık belirli bir noktaya kendini sabitledi ve o seviyeden aşağı inmiyor. Tofaş maçı, önemi bir hayli yüksek olan Perşembe günkü Prokom maçı öncesi bir rahatlama maçı oldu. Tofaş etkili bir takım ve ligde bir çok takımı yenebilcek seviyede. Bir parantez de Tofaş'ın genç oyuncusu Kenan Sipahi'ye açalım: Bursa'daki öğrencilik yıllarımda Nilüfer Belediye takımında çalışırken çok defa bize karşı izleme olanağı bulmuştum kendisini. Ayrıca Tofaş tesislerine sık gittiğimiz için antrenmanlardaki performansına da şahit oldum. Daha 13-14 yaşındayken 30 sayı civarı ortalamalarla yıkıp geçerdi bizi. Onun bu sıçrayışını ve yükselişini görmek benim adıma ayrı bir keyif. Kim bilir belki bir gün onun da Furkan gibi yolu Florya'ya düşer.

Hiç yorum yok:

Blog Widget by LinkWithin