27 Ocak 2012 Cuma

Son Topa Kadar: Galatasaray:78- Olimpiakos:77


Her açıdan inanılmaz olaylarla dolu bir maç oldu. Son saniye basketleri, maç öncesi şovlar, beklenmeyen performanslar, hakemler vs. Biletler günler önceden tükenmiş, Galatasaray taraftarı basketbola ne şekilde destek verdiğini bir kez daha göstermişti. Bu sezon sahamızda oynadığımız her Avrupa ligi maçını yüksek bir doluluk oranıyla oynadık. Meşhur Avrupa ligi kurmaylarına bir kez daha nasıl bir organizasyona sahip olduğumuzu gösterme fırsatıydı bu maç. Nba'dan alışık olduğumuz maç öncesi şovları İpekçi parkelerinde pek tanıdık olduğumuz bir organizasyon değildi. Taraftarın Barcelona,Assseco Prokom ve Montepaschi Siena maçlarında gösterdikleri şovdan etkilenen yönetim Nba'daki gibi ışık şovları ve parkeye yansıtılın sinevizyon gösterisi ile bir sürpriz hazırlamıştı taraftarına ve takımına. Bu süreçte tribünlerden yükselen "we are the best Galatasaray" "omuz omuza" tezahüratları şovun en güzel boyutuydu. Hele ki o şov öncesi ışıkların karartılıp, sadece cep telefonu ışıkları eşliğinde o tezahüratların söylenmesi beni televizyon başında kıskançlık krizine soktu ve tribünde yer almayı hiç bu kadar istemiştim.



16 yıldır basketbol maçları izliyorum. 96 yılında sabahları Kanal D'deki nba maçlarını izleyerek(Michael Jordon'ı özellikle) basketbola ilgim başlamıştı. Yıllardır Avrupa liginde bir çok maç izledim. Nokia Arena'dan tutun da OAKA Arena'ya Pionir Arena'ya varana kadarBir çok basketbol mabedindeki atmosferlere tanık oldum. Bu atmosferin boğuculuğundan, orada bulunan izleyicilerin basketbolu bilmesine kadar bir çok söz ettik yıllarca.
Dün şunu açık seçik görmüş olduk ki Galatasaray seyircisi artık basketbolu seviyor, biliyor ve futbolda taraftarın baskısı sonucu yakaladığı şanı, Basketbol salonlarına da taşıdı. Bence dünyada eşi benzeri olmayan bir bütünlük söz konusu artık ve Ev sahibi olan Galatasaray'ı izlemek o atmosfere tanık olmak bir ayrıcalık.

Bu muazzam atmosfer içinde rakip de o atmosferleri fazlaca solumuş bir takım olan Olimpiakos'tu. Yunanistan'daki ekonomik kriz nedeniyle bazı yüksek ücretli oyuncuları ile yollarını ayırmış olsalar da yine de idddialı bir kadroya sahipti Yunan temsilcisi ve en formda olduğu dönemlerindeydiler. Geçtiğimiz hafta Avrupa liginin bir numaralı favorisi CSKA'ya ecel terleri döktürdüler evlerinde. Yenilmiş olsalar da İvkovic'in de dediği gibi onlar için Avrupa ligi bizim maçla başlıyordu onlar adına.
Bu atmosferle karşılaşmaya başladı takımlar. Yeni transfer Savovic hava atışı için orta yuvarlaktaki yerini almıştı. Kendisi ile ilgili tek bilgimiz iyi ribauntçu, savaşçı bir görev adamı olmasıydı. Maça Furkan'la birlikte her iki pota latını aktif kullanarak başladılar ve Savovic'in vikipedi bilgilerine bir de 3'lük atışın eklenmesi gerektiği an itibari ile belli olmuştu. İlk çeyrek savunma tam anlamı ile oturamamıştı ancak maça ağırlığımızı koyacağımız her çıdan belliydi.

İLk periyot 15-15 ile geçilirken, ikinci periyot kenar ketkısı denen olgunun bir söylemden ibaret olmadığı anlaşılmıştı. Oktay Mahmuti bu maça Lakovic ile başlamamış,ilk periyotta Jamon Gordon ve Ender ile birlikte baskı yapıp 2. periyot Shumpert ve Lakovic'in deliciliğini kullanarak Olimpiakos'a sağlı sollu yüklenmeyi planlamıştı. Planı o denli tuttu ki krema olarak da sezonun kayıplarında Cevher'in coşmasıyla farkı 14 sayıya kadar çıkardık. Rakibin faul problemini çok iyi değerlendiren Lakovic harika bir 2. periyot oynamış Cevher-Lakovic-Shumpert üçlüsü'nün önderliğinde 27 sayı bularak devreyi 42-28 önde kapamıştı. Traftarın çılgınca desteğini anlatmama gerek yok sanırım.

İkinci yarı başlmadan en büyük korkum farkın kapanmasına yine izin verme ihtimalinin düşüncesi olmuştu. Bugüne kadar bir çok maçta geri dönmüş, açık ara önde olduğumuz maçlarda farkın kapanmasına izin verip kriz dolu dakikaları çok yaşamıştık Avrupa arenasında. Önce 3. periyotta farkı 10 sayıda tutarak dengede tutmayı başardık maçı ancak son periyodun daha ortalarında Olimpiakos takımı, Spanoulis'in önderliğinde maça tekrar ortak olmayı başardı. Maçın son bölümüne kadar karşılıklı basketlerle geçildi. Lakovic'in sürekli içeri yüklenmesi sonucu bulduğumuz serbest atışlarla son hücum öncesi ve 3. sn kala farkı 69-66 lehimize çevirmiştik. Lakovic 2. atışı kaçırıp kaçırmama konusunda kenara baktığında Oktay Mahmuti çoktan Gordon ile sokması konusunda haberi yollamıştı. Bu tercihi ve son hücumda faul yapmamayı tercih etmesi Sloukas'ın kendi yarı sahalarının 3 syaı çizgisi civarından attığı mucizevi üçlüğü sonrası Oktay Mahmuti sanal alemde anında tartışılır olmaya başlamıştı. Bizler Tv başında Sevgili Murat Kosava'nın "olacak iş değil" sözlerine katılırken, İpekçi havasını soluyanlar derin bir sessizlik içinde uzatma periyoduna hazırlanıyordu.
Koçun tercihinin tartışılacak bir tarafı yok. Herkesin kendi düşüncesi geçerlidir bu konuda. Oktay Mahmuti savunmamızla bir yere gelmemiz gerektiğini her fırsatta söylüyor ve yine kendisinin maç sonunda açıkladığı gibi "1000 tane atsa bir tanesi girer bu topun."
Uzatma periyoduna bir hayli moralsiz başlamıştık ki taraftar tekrar ayağa kaldırdı takımını. Rüzgarı arkasına alan Olimpiakos artık her yerden atar pozisyonuna erişmiş, üçlüklerle işimizi daha dazora sokma çalışmalrına girişmişti. Bu noktada son periyodun,uzatmanın ve maçın kahramanı Gordon sahneye çıkıp ardı ardına sayılar bulup eski takımına cevap veriyordu. Ona Lakovic'in de eklenmesiyle Galatsaray iyice pota altını işler hale geldi. İbre her ne kadar Olimpiakos'a dönse de taraftar da bizim çocukları şahlandırmaya çalışıyordu. Gordon sakatlığına rağmen durmadan penetre ediyor, en garanti yoldan sayıyı buluyordu. Galatasaray, Gordon'ın penetresiyle yine sayıyı bulmuştu ve son hücum Olimpiakos'a kalmıştı. 4. periyodun sonunda ön plana çıkan aktör Sloukas yine son topu kullandı ve atışı kaçırdı. Murat Kosova'nın deyimiyle "o bir defa olur Sloukas"
Maçı uzatmada da olsa kazandık ve müthiş bir karakter ortaya koyduk. Son topa kadar savaştık ve emeğimizi, galibiyeti yine savaşarak kimliğimiz olan savunmamızla elde etmiş olduk. O mucize üçlüğün girmesi belki de bizim yıllarca uğraşsak kazanamayacağımız bir tecrübeyi de beraberinde getirmiş oldu. İlk defa Avrupa ligine yükselen bir takımın Son 16 gibi er meydanı olan bir platformda böylesine bir performans sergilemesi olağanüstü bir başarı hikayesi. Kimselere kolay kolay nasip olmayacak bir bütünlük yaratmış durumdayız ve emeğimizin karşılığını günden güne daha güzel şekilde alıyoruz. O taraftarı oraya çeken, o atmosferi yaratanların ortaya koyduğu mücadele bizleri değerli kılıyor. "Son topa kadar" anlayışı artık bir kimliktir ve karşısında Galatasaray yazmaktadır.


Yer: Abdi İpekçi Spor Salonu, İstanbul
Rakip: Olympiacos
Tarih: 26.01.2012

4 Josh Shipp - 44:21, 8 sayı, 2 asist, 5 ribaund, 1 top çalma, 3/9 şut
5 Jaka Lakovic - 33:15, 16 sayı, 3 ribaund, 3 asist, 2 top kaybı, 3/10 şut
7 Göksenin Köksal - 11:45, 1 ribaund, 2 top kaybı, 0/1 şut
9 Preston Shumpert - 03:37, 5 sayı, 1/3 şut
12 Luksa Andric - 21:48, 10 sayı, 5 ribaund, 2 top çalma, 2 top kaybı, 5/7 şut
14 Haluk Yıldırım - Oynamadı
16 Evren Büker - Oynamadı
19 Furkan Aldemir – 23:12, 6 sayı, 4 ribaund, 1 top kaybı, 1 asist, 3/5 şut
22 Jamon Gordon - 27:51, 17 sayı, 3 ribaund, 2 asist, 1 top kaybı, 2 top çalma, 8/16 şut
33 Ender Arslan - 17:48, 3 ribaund, 1 top kaybı, 4 asist, 0/3 şut
41 Cevher Özer - 02:28, 10 sayı, 5 ribaund, 1 top çalma, 1 asist, 1 top kaybı, 3/7 şut
42 Boris Savovic - 24:23, 6 sayı, 4 ribaund, 1 top kaybı, 2/4 şut

1. ÇEYREK: 15-15
2. ÇEYREK: 27-13 (42-28)
3. ÇEYREK: 15-19 (57-47)
4. ÇEYREK: 12-22 (69-69)
UZATMA: 9-8 (79-78)

1 yorum:

Anonymous dedi ki...

Açıkçası futbolda artan bilet fiyatları sebebiyle o kadar da üstünlük kurduğumuzu düşünmüyorum.Her geçen gün kapalıyı özlüyorum herkes de özlüyor ama bu seneki basket maçlarında verdiğimiz destek , yaratttığımız baskı çölde vaha gibiydi :)

Blog Widget by LinkWithin