skip to main |
skip to sidebar
- Amataör lig fikstürüne baktığımda, dolu dolu geçirilecek bir hafta sonu vardı önümde, doyacaktı bünye futbola ve gole... Cumartesi de sabah açtığımda odamın camını, cuma günkü sisli puslu soğuk hava gitmiş, bahar gelmiş, hoş gelmişti... Günlük internetten spor ziyafetimi tamamladıktan sonra, ivedilikle karnımızı da doyurunca, günün ilk maçını izlemek üzere stada koyuldum...
- İhsaniye-Gazitepe maçı henüz başlamıştı stada vardığımda ve etraftakilerden öğrendiğime göre gol sevinci yaşanmamıştı henüz "suni çimde"... ortada geçmeye aday müsabakada İhsaniyespor, kornerden golen topu güzel bir kafa vuruşuyla gole dönüştürünce, öne geçti... Gazitepe, durumu beraberliğe getirmeye çalışırken, ceza sahalarında "ellerine kollarına" hakim olamayan defans adamı yüzünden penaltı tehlikesi ile karşılaştılar... Lakin skorun iki farklı olmasına kalecileri izin vermedi... Ama, devre bitmeden aynı kaleci, oynadığı ligin adına yakışır "amatörce" bir hata ile soyunma odasına 2-0 mağlup gitmesine neden oldu takımının... İlk yarıdaki oyuna göre normal şartlarda yeşil-kırmızılı İhsaniyespor'un kazanması gereken maçtı ama futbol sürprizleriyle güzeldir, cumartesi saat 13.30dan sonra sürpriz oldu mu bilmiyorum, Subaşıspor-Karaağaç maçı için yola koyulmuştum Tepecik stadına doğru...
- Tepecik Stadı, hayatımda gördüğüm en garip tribünlü stad... Tepecik Belediyespor 2.ligde mücadele etmesine rağmen, stadı ve özellikle tribünleri hiç mi hiç o lige yakışmıyor... Koca stadda, tek taraf tribün ve maçı izlemek isteyenler, önlerinde hiç engel olmadan izleyemiyorlar, sadece "şeref tribünü" diye yapılan bölgedeki ön 8-10 koltuktan maçı net izleyebiliyorsun. O koltukların arkasına da koltuk yapılmış ama oradan sahayı görmek imkansız... Tribünün diğer bçlgelerinde ise üst tarafı kapatacağız diye, "bin bir direk" yapılmış destek için çatıya, bir de top dışarı kaçmasın diye "halısahavari" teller konmuş sahanın etrafına...Her neyse, bulduk bir yer ve izledik Subaşı'nın maçını...
- Yeşil formalı Subaşıspor, geçen hafta aldıkları berbaberlikten sonra, daha zayıf gördükleri Karaağaç karşısında favori çıkmıştı maça... Güçlerini de ilk yarıda ortaya koydular... Karaağaç defansı "ilk top" nedir hiç çalışmamış, havadan gelen tüm topları seksin diye bırakınca, kalecilerini bol bol iş düştü ama Subaşı forvetleri de bir o kadar beceriksizdi gol yapma konusunda...
- Devreden sonra oyuna 13 numaralı oyuncularını alan Kırkağaç, biraz daha oyuna tutunmaya çalıştı ama oyun içinde ütünlüğü ele geçirdikleri anda, skorda 1-0 geriye düştüler kanattan gelen topu, Subaşılı 10 numara boş kaleye yuvarlayınca... İlerleyen dakikalarla beraber hafta içi hiç idman yapmayan Subaşıspor'un kondisyonu düşünce rakipleri daha sık ve ciddi gelmeye başladı yeşil-beyazlı kaleye... Ve maçın bitimine 10 dakika kala beraberliği de yakaladılar... Geriye kalan dakikalarda Karaağaç takımı bastırsa da, galibiyet golü gelmedi, puanlar birer birer paylaşıldı Tepecik stadında... Maçta göze batanlar, Karaağaç'ta 8, 7 ve 13 numaralı topçular ile Subaşılı 2 ve 6 numaralı oyunculardı...
- 4 maçlık pazar günkü mönüyü bırakıp, Süper genç maçı için Florya'ya düştü yolumuz... Tepecik Belediyespor'da oynayan genç keşfimizn davetine icabet etmek gerekti ve feda ettik 2.amatör maçlarını... İyi ki de atmişiz dedim, maçın kalitesini gördükten sonra, Galatasaray yeni Ardalar, Cafercanlar, Uğurlar, Ferhatlar yetiştiryor belli ki... Kaptanalrı Emre büyük yetenek, defansat Servet tipli iki fizikli çocuk tandemi oturtmuşlar, havadan yerden geçit vermiyorlar, kanatlar vızı vızır işliyor... Hocaları Türk futbolunda bir hastalık olan, kanat adamının topu alınca ceza sahasına doğru gitmeyip, korner direğine doğru topu sürüp, orta yapma "saçmalığını" silmiş çocuklarının beyninde, kanattan topu alan diklemesine dalıyor ceza sahasına korkusuzca ve ya gol oluyor ya da penaltı... Kısaca, "taş gibi" bir takım izledik... Tepecik tarafında ise 5 yada 6 gol görüp kalalerinde, 1 gol atmalarına rağmen, güzel mücadele vardı... Hocaları da takımına "hakemle konuşmamayı" aşılamış... İtiraz edene basıyor fırçayı hoca... Tabi, hoca belki de en yetenekli "top kullanan" 6 numaralı Yiğit'i liberoya çekince, kendi sonunu da hazırladı takımının... Fırsatı olanların bu gençleri mutlaka izlemelerini tavsiye ederim... Futbol adına müthiş geçen bu günde, Florya Metin Oktay tesislerini terk ederken, "bu kadar yetenekli gençler varken alt yapılarda, 6-7 yabancının ne işi var A takımlarda" diye düşünmeden de edemedik...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder