27 Şubat 2009 Cuma

Galatasaray:4-3:Bordeaux


  • Perşembe günü belki de sezonun en kritik maçlarından birine çıkacak olan Galatasaray'da Pazartesi günü teknik direktör değiştirip, yeni hocayla 2-3 gün çalışıp Bordeaux maçına çıkmak büyük bir kumardı... Bu kumarda riske giren hem başkan Adnan Polat, hem de yeni hoca Bülent Korkmaz olmuştu... Deplasmandan 0-0lık skorla dönmüş olan Skibbe ile bu maça çıkılsa nasıl olurdu sorusuna vereceğim cevap "Bu kadar heyecanlı bir maç olmazdı ama turu geçen takım yine Galatasaray olurdu" şeklinde olacaktır... Falcı ya da medyum myuz, değiliz tabii ama yılardır futbolu takip ediyoruz, özellikle de Galatasaray'ı yakından tanıyoruz...
  • Maç öncesini bırakıp maça geçecek olursak, Büyük Kaptan'ın bu kadar kısıtlı bir sürede takıma teknik yönden katacakları sınırlıydı, zaten Bülent seçiminde de teknik-taktikten çok takımda kaybolmaya yüz tutmuş olan "ruh"u getirebileceği fikri ön planda tutulmuştu... Lincoln'lü, Kewell'lı, Baros'lu, Sanctis'li, Arda'lı, Nonda'lı, Meira'lı , hepsi milli seviyede oyuncuların olduğu takıma teknik yönden pek bir şey veremezsiniz, önemli olan bu oyuncuları zihnen maça hazırlamaktır... İşte 2000 ruhunda Fatih Terim'in o Hagi'li, Popescu'lu, Tafarrel'li, Hakan'lı, Capone'li, Bülent'li kadroda yaptığı gibi... Bülent de hafta içinde beyin yıkamış ve kazanma arzusu en üst seviyede bir takım yapmıştı... Ama maça yenik başlayacağını hiç mi hiç hesaba katmamıştı... Daha 11. saniyede gelen gol, bütün planları yıkmaya yetmişti. Bu sahada Bordeaux'a Galatasaray'ın gol atacağını herkes gibi Bülent de biliyordu ama bu kadar erken gol yemek hiç aklından geçmemişti... Blanc da bu kadar erken gol beklemiyordu ve onun da bu konuda B planı yoktu... Taraftarın desteği ve saha kenarından sürekli Büyük Kaptan'ın yönlendirmeleriyle Galatasaray Fransızların üstüne geliyor ama bunlar cılız ataklar olmaktan öteye gitmiyordu... Yan ağlarda kalan bir top, şansa direğe seken bir top ve o kadar... Maçın daha başları olmasına rağmen oyunculardaki hırs telaşa dönmeye başlarken, futbolun ilahları yardıma yetişiverdi: Sakatlıklardan bir türlü kurtulamayn Galatasaray bir sakat daha verdi, Mehmet Topal'ın omuzu çıktı, yerine de Kewell oyuna girdi... Bu kadro ile biraz daha hücümcü bir tertip almıştı sarı-kırmızılılar... Kanatlar Arda ve Kewell ile daha çok işlemeye başladı ve sağlı sollu gelmeye başladı Galatasaray... Ve Lincoln'ün "no-look pasıyla" başlayan atakta Barış ceza sahasına girdi, pasında Meira bir defans gibi Baros'un şutunu engelledi ama Arda mükemmel vurdu... Hani Kocaelispor maçında Baros penaltıyı atsa, skor 3-3 olacak ve Galatasaray dördüncü golü "kesin" bulacaktı demiştik ya, o hava Arda'nın golünden sonra Ali Sami Yen stadının her yanında hakim olmuştu ki o gazla vurdu Kewell o mükemmel şutu... Prekazi Monaco, Hagi Monaco ve yine bir Fransıza Kewell, Galatasaray tarihinin unutulmaz gollerinden birini attı... Ard arda yenilen iki gol Fransızları şakına çevirmişti ki, devre bitmeden 3. gol bile gelebilirdi...
  • İkinci yarıda hem tribünde hem sahada moralli başlayan bir Galatasaray'a karşılık, tur için gol atması gereken bir Bordeaux vardı sahada ve onlar da güçleri yettiğince gelmeye çalışıyorlardı... Galatasaray ise dakikalar ilerledikçe daha bozulan rakibinin ceza sahasında bol pozisyonlar bulup, bunları cömertce harcamakla meşgüldü... Yine bu pozisyonların birinde Lincoln'ün pasında Baros'un olması gereken yerde Arda bitiverdi ve skor herkesi rahatlatan bir hal aldı... Fransızların ümitlerinin bittiğini Arda'nın golünde topu kale ağlarından çıkarmaya giden Placente'nin umutsuzca iki elini başının arasına almasından biz anlıyorduk da sahadaki topçular anlamamıştı... Biraz daha kontrollü bir oyun ile topu mümkün mertebe kendi kontrolünde tutması gereken Galatasaraylı oyuncular "deli danalar gibi" saldırıyorlardı... Bülent Hoca için Gökmen Özdemir şöyle yazmıştı Vatan'da "Avantajı da dezavantajı da aynı:Hırsı"... Fatih Terim'in Arsenal finalinde 10 kişi kalmış takımı uzatmalarda bile saldırmak için ileriye yollaması gibi, Bülent Hoca da oyunu yavaşlatma direktifi vermemişti talebelerine... Durum böyle olunca defansta boş yakalanıp ikinci golü görüverdik kalemizde... Şimdi 20 dakika nasıl dayanacaklar derken, kaleci-defans anlaşmasızlığı Cavenaghi'ye zahmetsizce bir gol olanağı sunuverdi... Kriz dakikaları tekrar başladı Ali Sami Yen'de... Dakikaların hızla ilerleyip Peri Masalının sonu yaklaşacak derken futbolun tanrıları tekrar çıktılar sahneye ve dört gün önce "s..tir ol git Sabri" diye bağıran tribünler, Sabri'nin golüyle mutluluk sarhoşu oluyorlardı... "Futbolun adaleti yoktur" derler ama bu gece o zeminde hak yerini bulmuştu...
  • Sabri'nin şut atması konusunda hep eleştiriler vardı, "dağlara taşlara vuruyor" deniyordu, oysa hep söylemiştim "Vursun, şut atsın" diye... Zaten Türk topçusu topa vurmaktan çekiniyor, böyle cesur bir adam var, vursun... Bugün de Sabri bir vurdu dışarı gitti, bir vurdu kaleci çıkardı, bir vurdu gol oldu... Bu iş böyledir... Önümüzdeki haftalarda daha da vuracak bu golün gazıyla ve "dün dünde kalmıştır" mantığıyla unutulacak bu geceki tarihi gol ve yine ıslıklanacak Sabri... Boşver be adaş... Vur sen...
  • Maç sonu Sabri'nin kapalı tribün önünde forması çıkarıp secdeye varmasını belki çok yapmacık ve arabesk bulanlar olacaktır ama biraz empati yaparak Sabri'yi anlayabiliriz... Bu seyirci en son oynadığın maçta seni yuhlamış, hatta küfürlerle uğurlamış sahadan ve bu baskı altında çıktığın maçta, turu getiren adam oluyorsun... Bu anda siz ne yaparsınız diye bir anket açsam, ne uçuk cevaplar gelir hayal edebiliyorum... Sabri Sarıoğlu, yetenek açısından üzerine çok şey koyamadı ama bu hırsı ve çalışkanlığı ile Galatasaray'da her zaman olması gerek bir oyuncu olduğunu blogta hep yazdık...
  • Bu maç yazısında Arda'ya yer vermeden olmaz... Bugün iki gol attı ama ondan da önemlisi takımın en büyük ateşleyicisi Arda... Aslında Büyük Kaptan'ın çalıştırdığı takımın Büyük Kaptanı Bülent Korkmaz'ı... Kendisini bilen, tanıyan, cesaretlendiren bir hocayla, Arda Turan çok daha başarılı maçlar çıkaracaktır... Maçın içinde bir an vardır ki, Arda'nın katkısını açıkça göstermektedir: Maçın 3-3 olduğu ve son 3-5 dakikasında santra yakınlarında taça çıkan bir topa hamle yapıp, top toplayıcı çocuğa "Abicim atsana şunu" diye bağırması, kazanma iştahını göstermektedir... Bu istek ve hırs, diğer takım arkadaşlarını da etkilemektedir...
  • Servet'in sakatlığında Meira ve Emre pek güven mermediler ki yenilen 3 golde de bariz defans hataları mevcut... De Sanctis de son maçlarda klasını sarsan hatalar yapmaya başladı... Turun kaybedilmesi sonrası faturanın adresi belli olduğu için, maç sonu Sabri'ye en çok sarılan da De Sanctis oldu tartışmasız... Bir defans oyuncusu olan Bülent hocanın Galatasaray'da en çok uğraşacağı mevki geri dörtlü olacaktır...
  • Bülent Hoca demişken bu geceki maçtaki kreaksiyonu oldukça hoşuma gitti... Giymiş olduğu palto ve özellikle taktığı atkı mükemmeldi... Takımının atkısıyla sahaya çıkan hocalar her zaman beğenimi toplamıştır... Umarım bu alışkanlığını sürdürür Bülent Hoca... Ama merak ettiğim maç sonu atkının nereye gittiği, açık arttırmaya çıkarsa Alper'in madalyasından daha çok talep görür, kesin...
  • Daha 11. saniye gol yemiş bir takımının başkanını maç izlerken telefonda kim rahatsız eder acaba? Maç esnasında çep telefonu çalan Polat hiç iplemeden hemen meşgüle verdi telefonu... Aramayın kardeşim milleti maç esnasında... Ya Haldun Üstünel'e ne demeli... Boşuna açılmadı Sami Yen kapalısında "İçimizden Biri Haldun Üstünel" pankartı... Aristokratlığı bırakıp, içimizden biri gibi sevindi Sabri'nin golünde...
  • Yöneticisi golden sonra kendini dağıtıyor, teknik direktörü atkı ile sahaya çıkıyor, futbolcusu formaya secde ediyor, taraftar da bu anların keyfini çıkarıyor... Damarda bir damla alkol yokken, biz de bu kadar uzun bir yazı yazabiliyoruz... Sen oyna CimBom, biz keyifle yazalım...

Hakemler
Craig Alexander Thomson , Tom Hugh Murphy , Martin Cryans (İskoçya)

Galatasaray
De Sanctis , Sabri , Emre Aşık, Meira , Hakan (Dk. 76 Nonda ), Barış (Dk. 82 Mehmet Güven ), Ayhan , Mehmet Topal (Dk. 19 Kewell), Arda , Lincoln , Baros

Bordeaux
Rame , Chalme , Diawara, Henrique, Placente, Traore (Dk. 56 Cavenaghi), Diarra , Fernando Menegazzo , Wendel (Dk. 56 Ferreira ), Chamakh , Bellion (Dk. 74 Goufran )

Goller
Dk. 1 Bellion, Dk. 73 Chamakh, Dk. 75 Cavenaghi (Bordeaux), Dk. 42 ve 65 Arda, Dk. 45 Kewell, Dk. 90 Sabri (Galatasaray)

Sarı Kartlar
Dk. 17 Mehmet Topal, Dk. 38 Baros, Dk. 78 Barış (Galatasaray), Dk. 45 Diawara, Dk. 82 Chalme (Bordeaux)

Hiç yorum yok:

Blog Widget by LinkWithin