19 Eylül 2010 Pazar

Galatasaray Cafe Crown'ın Sezon Öncesi Hazırlıkları


Dünya basketbol şampiyonasının yoğun gündemi bizleri bayağı sevindirip o ölçü de yorsa da birkaç günlük aranın ardından yine düştük klavyenin yoluna. Biz oraya odaklanmışken, blogun rengine sahip kulübümüzün basketbol takımları da hazırlık sürecindeydiler. Bugünkü konumuz Cafe Crown isimli Erkek Basketbol takımımız olacak.Takımımız sezona Florya'da başlayıp Bormio'da bir dağ havası aldıktan sonra Güney'e geçiş yaptı. Burada da 3.sü düzenlenen Rixos Kupası'na katıldılar. Antalya’nın otellerle çevrili Turizm çerçevesi içerisinde yıllardır hem futbolda hem de basketbolda ve diğer spor dallarında da istediği başarı ve istikrarı yakalayamaması da bizim ülke sporunun makus talihinden, üstlenmesi gereken misyondan biri. Aynı sanayi şehri İzmit ve İzmir’deki durum gibi. Bu konu aslında başka bir gündem maddesi olmalı. Buradan Rixos kupası özeline geleceğim ama belirtmek istediğim böyle potansiyeli yüksek şehirlerdeki yanlış yapılanma ve anlayış farkının getirdiği olumsuz sonuçlara o kulüplerin geçmiş yıllardaki başarıları düşünüldüğünde üzülmemek imkansız. Örneğin Antalya şu an tek takımla Beko Basketbol liginde temsil edilecek ve Rixos kupasının yapıldığı organizasyonun salonunun sahibi Kepez takımı 2.ligde yer almakta. Her ne kadar potansiyeli yüksek bir şehirde 2 takımın bir kulvarda koşmaya çalışması imkansız görünmese de bizde Elvan Abeylegesse-Alemitu Bekele çekişmesi yaratmıştı ki testinin biri yarı yolda kırılmak zorunda kaldı. Bu saatten sonra Antalya’lı seyircilerin yapması gereken ligde kalan tek takımlarını desteklemek ve onu bir cevher gibi koruyup kollamaktır. Şimdi İzmir 3 takımla mücadele ediyor diye bir soru gelirse cevap da kısa süreli başarılar olarak geri dönebilir. Çünkü İzmir’in gururu olan, yıllardır belli bir misyon çerçevesinde başarılı olmaya çalışan Karşıyaka kulübü bile geçtiğimiz sezon başarılı bir sezon geçiremedi maalesef. Futbolda bunu yapmakta zorlansak da Basketbol’da takımlarına sahip çıkan şehirler ve organizasyonlar varken onları kaybetmek yerine Bandırma, Ereğli gibi iyi örnekleri baz alıp abiyane tabirle “kafaya oynamak” gerekiyor. Bu açıdan Rixos gibi bir çok organizasyonun hem kendi reklamını yapıp hem de bulunduğu toprakların fidanlarına sahip çıkıp onu yeşertmesi gerekiyor. Bunların hepsi bir araya getirildiğinde ortaya bir ürün mutlaka çıkıyor ama iş gelip “Yönetme” kapısına dayanıp duruyor.
İşi iyi yönetemediğimiz konusunu Dünya Basketbol Şampiyonası Final yazısında değerlendirirken yaşanan gelişmelerin başarının önüne geçmemesini dilemiştim. Geçti bile sizlerinde takip ettiği gibi. Bundan sonrası için inşallah her şey güzel şekilde gelişir ve alt yapıdaki gençlere olumlu yansır. Yapı çerçevesinde hem misyonunu hem de anlayışını değiştiren takımımızın sezon başındaki hamlelerini şu yazıda değerlendirmiştim. Geçen süre zarfında erkek basketbol takımı hazırlıklara başlarken ilk hamlelerine Telekom'un genç yıldız adayı Sertaç Şanlı ve Türkiye’deki en kurt oyuncu diyebileceğimiz Efes Pilsen’in önceki sezonun şampiyonluğunda yükü çeken oyuncu olan Preston Shumpert’i kadrosuna kattı. Yine “gelecek” hamlesi çerçevesinde Ümit takımın bir diğer yıldızı İlkan Karaman Tofaş takımından transfer edildi. Ancak o halihazırda takımında oynarken ve ciddi süre bulurken Oktay Mahmuti onun daha da tecrübelenmesi için bir yıl daha kulübünde kalması gibi ondan beklenecek çok akıllı bir hamle yaptı. İlkan mutlaka seneye çok hazır bir halde monte olacak ekibine. İlkan’dan sonra da Hırvat milli takım'da Ante Tomic’le birlikte Pivot pozisyonunu paylaşan Luksa Andric transfer edildi. Andric hızlı ve çabuk ayakları, uzun boyu ve atletik ve sert oyunuyla takıma cuk oturacak bir oyuncu. Andric’in 25 yaşında olduğunu da hatırlatalım.
Takımımız Rixos Kupasına katılana değin yaptığı 5 hazırlık maçının tamamını kazandı. Ancak bunlar tv’den yayınlanamadığı için izleyemeyip sadece resmi siteden sonuçları takip etme zorunluluğu oluştu. Ancak güzel haberi her fırsatta takımını taraftarlarına izletmeye ve haberdar etmeye çalışan Galatasaray Televizyonu verdi ve bu turnuvayı canlı yayınlayacağını duyurdu. Bu hamlelerin devamın diğer hazırlık maçlarında da bekliyoruz kanalımızdan. Çünkü benim gibi( Ben Düzce’de oturuyorum) takımını uzaktan desteklemek zorunda kalanlar için bulunmaz bir nimet bu yayınlar. Bizde bu jest üzerine kurulduk televizyonun başına.
Galatasaray Cafe Crown Turnuva çerçevesinde oynadığı 3 hazırlık maçında sırasıyla Güçlü Rus ekibi Dinamo Moskova, Murat Didin’in takımı Gloria Giants Duesseldorf ve Ligimizin yeni ve iddialı ekibi Medical Park Trabzonspor’la karşılaştı. Bu 3 maçı da farklı kazanan takımımızda görünen en net özellik ise takıma Oktay Mahmuti’nin dokunuşu oldu. Mahmuti gibi bir antrenörün nasıl hava getirdiğini daha hazırlık aşamasında görmüş olduk. Memleketimin alt yapılarında yıllardır öğretilmeye çalışılan ve üzerinde en çok durulan savunma anlayışının baş mimarlarından olan ve bu anlayışla bir çok başarı kazanmış koçumuz Mahmuti ilk geldiğinde gücünü savunmadan alan ve gelenek sahibi bir takım yaratmayı planladığını söylemişti. Gelenek ve savunma… Çok tanıdık geliyor değil mi? Eşittir milli takım diyebiliriz aslında. Yani Mahmuti bir anlamda Milli takımdaki anlayışın en azından savunma kısmında yıllardır çalıştığı takımlarda oturtmaya çalışan, didinen ve başarılı olmasına rağmen değerinin bilinmemesi ya da oyuncuların buna rağbet etmemesi sonucu şimdi “gördünüz mü biz boşa uğraşmadık” diyordur illa ki. Gerçi demez koçumuz son derece bilinçli, ayakları yere basan, mütevazi ve ben demiştim havasına girmeyen biridir kendisi. Bu açıdan onunla çalışan oyuncular farkına varmalı koçlarının. Zaten varmış olacaklar ki takımda 3 maç sonunda en dikkat çekici özelliğin savunmamın yerleştirilmeye çalışılması ve mücadele kısmında ortaya çıktığını gördük. Uzun rotasyonu açısından değerlendirecek olursak, elde Ermal, Andric, Rancik, Sertaç ve 2-3-4 numara pozisyonlarında oynama gibi bir hüviyeti olan Shumpert’ı gerektiğinde 4 numara pozisyonun oynatma gibi bir jokere sahip Mahmuti. Özellikle uzun savunması konusunda pek sıkıntı yaşayacağını düşünmüyorum. Rancik ve Ermal’le önceden çalışmış olması, Andric’in iyi bir savunmacı olması önemli. Sertaç’ı sakatlığından dolayı izleyemedik. Diğer uzunların ise özellikle savunmada fazla aktif olması ve ikili oyunların savunmasında etkili bir görüntü çizmesi 3 maçta da dikkat çekti.Uzun rotasyonu hem savunmada hem de hem de hücumda oldukça dengeli ve zengin. Burada Sertliği ön plana çıkaracak tek uzun ilk etapta Ermal gibi görünüyor.

Rado daha çok hücumdaki etkinliği ve savunma ribauntlarındaki katkısı ile bilindiği için burada Ermal’e, Andric'e ve onun yedeği konumda oynayacak olan Sertaç’a çok iş düşecek gibi görünüyor. Hem hücumda hem savunmada bir zenginlik söz konusu. Hücumda 3 sayı çizgisinin 50 cm geriye çekilmesi sonucu bana göre kaybolmaya yüz tutan ve tekrar ön plana çıkmasını beklediğim orta mesafe şutu tekrar oyun planlarına girecektir. Bu kapsamda hem oynanan 2’li oyunlarda hem de pozisyon gereği oluşacak orta mesafe şut tehditlerinde Andric, Ermal ve Rancik hücumdaki bu özelliklerini fazlasıyla gösterecektir sezon içinde ve bu 3 maçta da uygulamaya çalışıp bolca şut atılar orta mesafeden. Ayrıca bana göre ligin en iyi orta mesafe şutu olan forveti Shumpert’i takıma kazandırmak ve onu takıma monte edilmiş görmek çok iyiydi.

Shumpert’de hazır olmamasına rağmen bu özelliklerini gösteren bir performans çizdi. Ayrıca Oktay hoca savunma anlayışının tabiatında olan 2’li sıkıştırmaları bolca çalıştırmış olacak ki oyuncuların bunu bolca uyguladığını gördük. Savunma dışında hücum anlayışı açısından gözümüze çarpan bir diğer özellik ise oyuncuların bolca 2’li oyun denemesiydi. Bu nokta takımda atmaktan çok oynatmaya yönelik 2 oyun kurucuya sahip olmaya olmak sezon içinde çok işe yarayacak gibi görünüyor. Rochestie’yi ilk defa canlı izledim. Tutku'da tam hazır olmamasına rağmen asistleri takımı oynatma anlayışı içinde çok sırıtmadı şu an. İkisi de koşan uzunları ödüllendirme bakımından çok iyi performans gösterdiler. Ayrıca gerekmediği sürece şut yarışına girmediklerini gördük ki sistemin içinde oynamaya çalıştıklarının bir göstergesi bu. Tutku ve Rochestie ceza atışlarında bayağı etkili olacak gibi görünüyor. Tutku tam hazır görünmese de Rochesti’nin 3 maçtaki hücum performansı dikkat çekiciydi. Ancak savunma konusunda ikisi de aksıyor gibi geldi bana. Bunu şimdilik hazır olmamalarına bağlayayım ancak tutku’yu bildiğimiz ve Rochestie’yi de takip ettiğimiz kadarıyla onlardan bir “Kerem Tunçeri” performansı beklemek hayalcilik olur. Her ne kadar ikisi de vasatın üstünde olsa da üst düzey bir savunma anlayışına sahip değiller. Galatasaray Cafe Crown’ın savunma anlamında tek sıkıntısı bu noktada yani oyun kurucu noktasında olabilir. Ligde bu durum sırıtmayabilir belki ancak hazır EuroCup müjdesi verilmişken oynanacak maç sayısının artmasıyla bu konuda eksiklik olabilir. Evren, Trabzon’dan olaylı bir şekilde ayrılmışken tekrar gündeme gelebilir mi bilmem, ancak onun kalibresinde savunma anlayışı yüksek bir oyun kurucuya ihtiyaç duyabilir takım. Tabi bunlar tamamıyle öngörü ve takımın tamamı dahil hala hazır değil. Ayrıca savunma anlayışı bir zaman işi ki milli takım 3 turnuva da anca oturtabildi. Özellikle de oyuncuların bundan zevk alması gerekir. Hali hazırda Milli takım gibi iyi bir örnek varken oyuncuların daha da iştahlı olabileceği ve savunma anlayışının piri olan bir hoca ile çalışmanın onları bu konuda daha da motive edebileceği kanısındayım.
Shipp ve Göksenin’i sakatlıklarından dolayı fazla izleyemedik. Shipp hazır görünen bu kadroya sakatlığı sonrası kolay uyum sağlayacaktır. Göksenin ise hala gelişme aşamasında ve çalışmaya devam etmesi gerekiyor. Melih ise gençler içinde belki de en çok süre alacak oyuncu. Melih genel anlamda iyi göründü ancak savunmada daha iştahlı olması gerekiyor. Hem savunmanın hem de hücumun önemli bir parçası olacak şüphesiz ancak onun da bu konuda kafaya bir şeyi takmayıp oyununa bakmasından başka bir şeyle uğraşmaması çok önemli. Görünen o ki Oktay hoca ona çok fazla güveniyor ve bu onun için büyük şans. Çünkü Gelenek sahibi olmaya çalışan ve adım adım büyümeye çalışan bu takımın ileride çok büyük silahı olmaya aday bir oyuncu kendisi. Takımın bu iyi görüntüsü içinde o da sivrilecektir diye umuyorum.
Genel anlamda baktığımızda takım kimyasındaki uyum ve oyuncuların üst düzeydeki istek beni fazlasıyla memnun etti. Ancak hala eksik çok ve zamanda çok. Şimdilik benim gözüme çarpan artılar ve eksiler bunlar. Oyuncuların hala hazır olmadığına da tekrar değinmek istiyorum. En çok sevindiğim nokta ise hem camiadaki hem de takımdaki Oktay Mahmuti etkisi. Onun gibi bir değerin kulüpte olmasını görmek bizlerin umutlu olması için yeter de artar bile.

1 yorum:

ERDEM ÇETİN dedi ki...

Ben her yerde yazıyorum ve yazmaya da devam edeceğim Evren transferi gerçekleşene kadar.Evren muhakkak tekrardan kulübe kazandırılmalı.Tutku ve Rochestie idare edebilir ama Evren bir ve iki de her şeyi düzeltir.Oyun kurucu da Tutku'nun belli bir sayı potansiyeli var ve Rochestie'de tüm sezon yüksek skorla oynamayacak.Onun için iki numaradaki bariz eksiklik, bir numaradaki sayı potansiyeline katkı için Evren muhakkak geri alınmalı.Hem de şu an serbest oyuncu konumunda.Oktay Mahmudi sistemlerinin sertliği için de bu transfer yapılmalı.Yönetim kaptırdığı Evren'i tekrardan geri kazandırmalı...

Blog Widget by LinkWithin