8 Eylül 2011 Perşembe

Fransa, Almanya ve Diğerleri


Polonya maçı ile dip yapıp İspanya'ya kök söktürünce işler biraz değişir diye ummuştum. İspanya maçındaki son periyot algısı, uzun yıllar hafızalarda kalacaktır. Garip bir takımız ve garipliğimiz şuradan geliyor ki, ne zaman ne yapacağımız hiç belli olmuyor. Marca gazatesi, ülkesinin takımı olan İspanya'ya ilk 2 maç sonrası "Olağan Şüpheliler" başlığını uygun görmüştü. Turnuva ilerledikçe onların algısı değişti belki ama başlığı tekrar bizim adımıza atmaları konusunda hiçbir sakınca yok. Çünkü başlığa uygun turnuvadaki tek takım biziz. Polonya yenilgisinden sonra 24 saat içinde dip-zirve eğrisi arasında gidip gel, sonra İspanya gibi bir takıma son çeyreğin başında yediğin sayıdan sonra, potayı inişe ve kalkışa kapat, kamerayı Vilnius'a çevirdikten sonra her şey yeniden başladı de ve oraya giderken Panevezys hediyesi olarak bir galibiyet ve bilumum iyi-kötü tecrübeler götür, sonra da Fransa'ya 3. çeyrekte teslim olacak bir oyun oyna. İnişler çıkışlar böyle kalsa iyi. Son periyot Fransa 3'lüğü bulup farkı 15 yapınca, yine kimliğe dön ve yine farkı kapatıp son topa getir maçı... İp üstünde yürüyen cambaz misali bir yalpalıyoruz bir toparlıyoruz ancak şu gerçek ki maç sonlarını felaket oynuyoruz. Son topu 5 saniyede oyuna sokamamak bir gevşekliğin göstergesi her açıdan. Maç içinde zaman zaman harika oynayıp ritim buluyoruz sonra da ritim bir anda bizimle olan ilişkisini kesip uçup gidiyor ve dağılıyoruz. Ayrıca bana göre araya boş gün girmesi hiç bir şekilde bize yaramıyor ve zaten bu turnuvada alarm seviyesinde olan hücumumuz da ritim kaybı yaşıyor. Bunları da geçtim de bu kadar dip yapılan bir turnuvada böyle geri dönüşler göstermek de akıl karı değil. Bizim seviyemizdeki kaç takım Fransa gibi takıma fark 15 iken dönebilir. Bence hiç. İşte anlamlandıramadığım ve "mental" olarak empati yapamadığım tek konu bu. Abiyane tabirle "o gazla" maçları süpürme ihtimalimiz de fazlasıyla var. Ancak bir yerde basiretimiz mi bağlanıyor, yoksa gazın getirdiği rahatlıkla biz nasıl olsa alırız buradan deyip fazla mı esnek davranıyoruz son toplarda bilemiyorum. Ancak bildiğim bir şey varsa sonraki iki maçı kimliğimiz olan savunmamızla kazanabileceğimiz ya da bu turnuvada edindiğimiz "rahatlık psikolojisi" ile kaybedebileceğimizdir. İkisini de çok kolay yapabiliriz gerçekten ama ben birincinin gerçekleşeceğini ve Almanları rahat geçip, Sırplarla gerçek anlamda bir final maçı oynayacağımızı düşünüyorum.( Sırpların geçen seneden kalan çizgfi muhabbetini unutmadıklarını da hatırlatalım) Neyse yarın olsun, totemleri yapalım ben yanılayım, ritim bulalım ve kazanalım. İnancım tam, ama kredileri tükettik. Yarın, fotoğraftaki enerjiyi yakalamak ümüdiyle...

Hiç yorum yok:

Blog Widget by LinkWithin