Amerika'da başlayan "Black Friday" çılgınlığına Başakşehir futbol kulubu "Cuma kara değil, cuma hayırlıdır" sloganıyla tepkide bulunmuş ve mağazadaki ürünlerinde indirime gitmiş. Evet, cumalar dinimizce hayırlıdır da, biz Galatasaray'lıların aklında hep haftanın son günü yapılan maçlarda kaybedilen puanlar kalmıştır. Son iki iç saha karşılaşmasından puansız ayrılmış Galatasaray, bir de Kadıköy'de Cüneyt Çakır'ın da "ufak dokunuşlarıyla" "etkisiz" bir maç çıkarınca,haftanın açılış maçı olan Bursaspor karşılaşması sonrası Jan Olde Riekerink için "idam sehpası" çoktan hazırlanmıştı bile. "Galatasaray nasılsa kaybedecekti ve suçlusu hoca olacaktı ya", futbolu sayılar ve rakamlardan ibaret sayan medyanın yeni "prenslerinden" Taner Karaman, yemini hazırlamış, oltaya atmış ve keyifle gelecek sazanı beklemeye koyulmuştu bile.
"Riekerink Bey", Tolga'yı ilk on birde oynatmayınca, muhtemel (!) kaybedilecek bir Bursaspor maçının suçlusu, "en iyi(?)" oyuncusunu oynatmayan Hollandalı alt yapı hocası olacaktı. Haklıydı Taner Karaman verdiği istatistiklerde, Tolga çok koşardı, çok top kapardı ama ya asist yapması, ya kaleye attığı şutların kaleye isabet oranı, ya arkadaşı boştayken kaleyi düşünmesi konusunda bizim "gurbetçi" kaçıncı sıradaydı acaba? Kulaklarını çınlatalım, Sir Alex Ferguson'un, "istatistik mini eteğe benzer, çok şey gösterir ama esas göstermesi gerekeni göstermez" deyişini bilmez miydi Taner kardeş?
Galatasaray'a geldiğinden beri cezalı olduğu Başakşehir maçı hariç sürekli ilk on birde yer bulan Tolga Ciğerci'yi belki Bursaspor karşılaşmasında da oynatacaktı Riekerink, Selçuk'un ne kadar güçlü olduğu gerçeği ile karşılaşmasaydı hafta içinde. Sene başında "tayfadan" Umut ve Olcan'ı taraftar desteği ile kolayca kadro dışı bırakan Hollandalı çalıştırıcı bu temizlik harekatında Selçuk karşısında zorlanacağa benziyor. Aslında uzun yıllar kazanılmayan Kadıköy deplasmanında bir kumar oynamıştı 8 numarayı kulübede tutarak, maç kazanılmış olunsa ve Kadıköy laneti son bulsaydı, Selçuk kulübeye "kombine" alacaktı ama mağlubiyet işleri tersine çevirdi. Kulüp içinden gelen "karşı konulmaz" ricalar sonrası Selçuk pazı bandı ile Bursaspor karşısında takımın başında sahaya çıktı ama oynadığı oyunla Riekerink'in Fenerbahçe maçında verdiği kararda ne kadar da haklı olduğunu göstermiş oldu. "Bursaspor ataklarını başlatan isim" olmuştu kaptan Selçuk İnan maçın ilk devresinde. Yeşil-beyazlıların attığı ilk golün başlangıcında basit ve manasıca kaptırdığı top, defansında önünde topla oynarken rakibe atak şansı verdiği müdahaleleri ve Galatasaray'ın hızlı ataklarında "topu ezmesiyle" "Selçuk çıksa, Galatasaray 10 kişi oynasa, daha iyi oynar" dedirtti. Nankörlük yapmayacağız, Selçuk İnan Galatasaray'a geldiği günden beri takıma çok şey kattı, bir çok şampiyonlukta ve kupada emeği büyük ama bir kaptan olarak aynanın karşısına geçip "Yedek kaldığımda üzülüyorum" diyorsa, ya kendine çeki düzen vermeli ya da takımın iyiliği için kenara çekilmeli. Şu an Selçuk İnan, "adıyla" oynamaya çalışıyor ama formanın arkasında yazan değil, göğsündeki arma tek gerçek olan...
"Oyuncularım son maçlarda yaşanılanlar ve kendilerine gelen tepkilere reaksiyon gösterecek ve bu maçı alacaklar" derken Jan Olde Riekerink, Galatasaray'ın dün gece sadece Bursaspor'a karşı değil de bir de hakemle mücadele edeceğini düşünmüş müdür acaba? Rakipler her hafta hakem desteği ile kazanırken, Galatasaray'a bırakın destek verilmesi, sürekli "köstek" vurulmaktadır. Trabzonspor karşısında Fırat Aydunus, Podolski'nin çekilmesine "göz yumarken", bir hafta sonra Kadıköy'de aynı pozisyonda Fenerbahçe'nin "can simidi" oluyordu. Mete Kalkavan Trabzonspor karşısında Beşiktaş'ın "kurtarıcı meleği"rolüne soyunurken, geçen hafta da Türkiye'nin en iyi hakemi(?) olduğu belirtilen Cüneyt Çakır sarı-kırmızılı topçulara top oynatmamaya çıkmış gibiydi. Barış Şimşek de meslektaşlarından geri kalmak istememiş olacak ki, dün gece ilk onbeş dakikada Bursaspor'a verdiği bir ofsayt gol ve ardından Galatasaray lehine vermediği penaltı ile "anti-Galatasaray"lıların gözünde puanları toplamıştı. "Eğer sen Galatasaray isen hakemi de yeneceksin" diye klişe bir söz var ama nereye kadar yeneceksin, artık takımlar arasında o 80lerde olan büyük farklar yok, ince ayrıntılar puanın hangi tarafa gideceğini belirliyor ve hakemler de maalesef bu sene Galatasaray'a karşı o ince dokunuşları yapıyorlar...
Galatasaray medya sorumlularından İskender Baydar'ın dediği gibi "Galatasaray'ın hakeme karşı oynadığının resmi" de aşağıda...
Sol taraf demişken, Fenerbahçe maçında "unutmak" istediği bir oyun oynayan ve gördüğü kart ile cezalı olan Carole'un yerine görev alan Linnes, maçın öne çıkan topçularından biriydi. Norveçli topçuya alkış kazandıran defansta yaptıklarından ziyade Carole'un unutmaya başladığı "hücüma çıkışlarıydı"... Önünde oynayan Bruma, Sneijder, Yasin'i çok destekledi "taze sol bek" ama onu bu kadar överken Linnes'ten kat be kat fazlasını yapan Sabri'nin sürekli eleştirilmesi ironik değil mi? Bu memlekette asgari ücretle geçinmek ne kadar zorsa, Sabri olmak da bir o kadar meşakatli değil mi? Başkaları için baş tacı edilesi kriterler olan takımı sevmek, takım için gerektiğinde kavga etmek, formasını terletmeden sahada ayrılmamak konu Sabri'ye gelince "gülünüp geçiliyor"... Yazık...
Stat: Türk Telekom Arena
Hakemler: Barış Şimşek, Mehmet Metin, Samet Çavuş
Galatasaray: Muslera, Sabri Sarıoğlu, Serdar Aziz, Hakan Balta, Linnes, De Jong, Selçuk İnan, Yasin Öztekin, Sneijder (Dk. 90+3 Hamit Altıntop), Bruma (Dk. 82 Sinan Gümüş), Podolski (Dk. 87 Eren Derdiyok)
Bursaspor: Harun Tekin, Erdem Özgenç, Sivok, İsmail Konuk, Aziz Eraltay, Merter Yüce, Faty (Dk. 68 Emre Taşdemir), Batalla, John (Dk. 73 Necid), Kubilay Kanatsızkuş (Dk. 64 Jorquera), Deniz Yılmaz
Goller: Dk. 14 Kubilay Kanatsızkuş (Bursaspor), Dk. 31 Yasin Öztekin, Dk. 55 Sneijder, Dk. 90+2 Eren Derdiyok (Galatasaray)
Sarı kartlar: Dk. 60 Serdar Aziz (Galatasaray), Dk. 89 Necid (Bursaspor)