30 Ocak 2019 Çarşamba

Mbaye Diagne Galatasaray'da


Bafetimbi Gomis'in takımdan ayrılmasından sonra bir türlü golcü alamayan Galatasaray yönetimine, yerini dolduracak adamı yine Gomis buldu desek yalan olur mu? Dün Akmerkez'de yapılan buluşmadan sonra instagram hesabından "Umarım Galatasaray formasıyla benim rekorumu kırarsın kardeşim" paylaşımı yapan Gomis, transferin de ilk müjdecisi olmuş oldu...
Bu sezon Kasımpaşa forması ile lige müthiş bir başlangıç yapan, neredeyse her maç gol atan Diagne transferi Galatasaray adına oldukça akıllıca bir hamle olmuş oldu. Zira, yurt dışından gelecek ve ligi bilmeyen bir forvetin takıma ve ülkeye uyum sağlama riski varken, İstanbul'da yaşayan Diagne'nin kaldığı yerden gollerine sarı-kırmızılı forma ile devam edeceğini umuyoruz.
Bu arada değinmeden geçmeyelim, golcülük bir yana, Gomis gibi "şık" bir topçu Galatasaray'a daha önce geldi mi, bilemiyorum... Adam tam bir Fransız centilmeni gibi arzı endam ederken, yanındaki Diagne'yi Taksim'de saat satan arkadaşlara benzeten bir tek ben miyim?


Forvet İstiyoruz


Gomis'in Ağustos ayı transfer döneminde takımdan ayrılmasından sonra "gelmeyen" forvet Ocak ayında da transfer edilemeyince Galatasaray taraftarı da çeşitli yollarla bu isteklerini yönetime iletmeyi denediler... Sosyal medyada açılan hashtagler, tribünde yapılan teazhüratlardan sonra dizilere bile konu oldu Galatasaray taraftarının forvet isteği... Tabii eczacılar, kuyumcular, kebapçılar da boş durmadı, onlar da forvet istedi...




Galatasaray:4-1:Boluspor


Bir hafta evvel deplasmanda alınan galibiyetin rahatlığı ile ilk maça yakın "yedek" ağırlıklı bir kadro tercihiyle çıktı Galatasaray kupada Boluspor karşısına... Fenerbahçe ve Başakşehir'in çeyrek final görmeden kupaya veda etmeleri, Beşiktaş'ın da zaten katılmaması nedeniyle ileriki turlar için oldukça avantajlı pozisyonda olan Galatasaray, turu riske atmak istemiyordu ki oyuna da ciddi başladı. Deplasman ekibi de yeni hocasıyla "kaybedecek bir şeyleri" olmadığının bilincinde cesurca oynadılar, hatta maçın ilk devresinde topa daha fazla da sahip olan takım Boluspor'du ama pozisyonlar ev sahibinden geldi çoğunlukla...


Fatih Terim, ilk maçın aksine savunmaya Gökay'ın yerine Semih Kaya'yı monte etmişti Ahmet Çalık'ın yanına, maksat yeni transferin takıma alışmasını mümkün mertebe hızlandırmak...
Galatasaray savunmada rakibine çok pozisyon vermezken, Yunus ve Muğdat ile kontra ataklarla rakip kaleyi zorlamaktaydı. Ve o anların birinde Ömer'in ortasında Yunus harika bir kafa vuruşuyla takımı adına ilk golü atan isim oluyordu. O an Yunus Akgün tribüne koşarken, kim derdi ki bu genç çocuk maç sonunda hattrick yapıp, bir de asist yapacak...


Attığı golle rahatlayan Galatasaray, Boluspor'un da gol için açılmasıyla rakip kaleye daha rahat geldi, bu atakların birinde Linnes'in ortasında Sinan "şaka gibi" bir gol kaçırdı ama sonrasında gelişen ani atakta Yunus'un Muğdat'ın önüne klas bir şekilde yuvarladığı topa Muğdat da "şık" bir plase vurdu ve ilk resmi golünü attı.


İlk devre iki farkla biterken, ikinci yarı Donk ve Sinan'ın şutları farkı açmazken, Muğdat yaptığı presle kapmış olduğu topta, Yunus'a asist borcunu ödedi ve fark üçe çıktı. Maçın fişinin çekilmesiyle Fatih Terim de hafta sonu ilk onbirde oynatma şansı olan topçuları kenara alıp, gençlere şans verirken, Yunus ceza sahası içinde düşürülünce hakem VAR'a danışarak penaltı noktasını gösterdi ve sahada Selçuk varken, Fatih Terim genç oyuncusuna jest yaparak Yunus'u işaret etti.
Hattrickle baş başa kalan genç oyuncu da hiç telaş yapmadan klas bir vuruşla kendisi adına üçüncü golü atarak sevinç göz yaşlarına boğuldu...


Kalan dakikalarda Ömer Bayram'ın 5 saniye içinde peşi sıra yaptığı iki penaltılık hareket sonrası Boluspor penaltı kazandı ve Akabueze ile kendileri adına "şeref" sayısını kaydetmiş oldular.
Yunus, Celil, Gökay, Ozan, Atalay, İsmail gibi genç oyuncuları takıma kazandıran Fatih Terim, son 10 dakikada genç kaleci İsmail'i de kenara alıp başka bir genç kaleci Batuhan'ı taraftarla tanıştırarak yine büyüklüğünü göstermiş oldu...




STAT: Ali Sami Yen Spor Kompleksi Türk Telekom Stadyumu
HAKEMLER: Serkan Tokat, Mehmet Cem Hanoğlu, Yusuf Bozdoğan, Abdülkadir Bitigen
VAR HAKEMLERİ: Mete Kalkavan, Volkan Bayarslan
GALATASARAY: İsmail (Batuhan 81’), Linnes (Gökay 70’), Ahmet, Semih, Ömer, Selçuk, Donk, Celil, Yunus, Sinan (Emre 60’), Muğdat
BOLUSPOR: Gökhan, Diarra, Hayrullah, Ümit, Ufuk, Umut (Bilal 58’), Akabueze, Kocer (Mutlu 79’), Yusuf, Mustafa, Özgür (Batuhan 68’)
GOLLER: Yunus (19’, 69’, 76’), Muğdat (33’), Akabueze (78’)
SARI KARTLAR: Donk (10’), Diarra (36’), Ufuk (77’), Mutlu (84’)

Aggressivo Röportajı


Casual Life Style felsefesini memleket topraklarına getirenlerden biri olan ve taraftarın hem deplasmanda hem de günlük yaşamında giyeceği kıyafetler üreten Aggressivo'nun kurucularından Uğur ile oldukça keyifli bir röportaj yaptık. Buyrun, sizi de sohbete davet edelim:


  • İsim olarak “aggressivo”yu seçtiniz, var mı özel bir anlamı?

 Biraz yapımız gereği:)  Biraz da agresif tribünlerin hastası olduğunuzdan dolayı kulağa hoş gelen ve  bizle özdeşleşebilecek bu ismi uygun bulduk...


  • Bu işe “yüreği koymak” önemlidir ya, severek ürettiğiniz bu ürünler için sizin mottonuz nedir?


Biz giymediğimiz bir ürünü başkasına giydirmeyiz (satmayız) ! 
Çünkü öncelikle kendi içimize sinmesi lazım yaptığımız ürünün . Zevkimıze ve tarzımıza güveniyoruz bu yüzden "Evet bu ürün oldu" dediğimizde sağolsun takipçilerimizden de geçer not alıyoruz.
Bir parantez de Uğur Kartal kardeşime açmak istiyorum, aklımdan geçenleri ona anlattığımda öyle bir tasarıma döküyordu ki sanki zıhnimi okuyordu bu işte çok fazla emeği var tartişmasız...



  • İlkler her zaman özeldir, unutulmazlar, ilk çıkardığınız ürün hangisidir? Varsa bir hikayesi bizimle paylaşır mısınız?


İlk ask ilk kavga ilk yara :) diye sıralasaydık ilkleri sanırım, ilk ürün bu sıralamada ilk ikide yerini alırdı . İlklerde aggressivo benim için cidden özel bir yeri olan bir işti..

Hikayesine gelince, uzun zamandır kafamda olan ama bir türlü maddi imkansızlıktan gerçekleştıremediğim bir projeydi bu, lafı fazla uzatmadan konuya gelirsek,  cebimdeki minimum para ile sağa sola sorarak soluğu Zeytınburnu'ndaki kumaşçılarda aldım, kimse bir top kumaşından parça vermek istemez (bilen bilir:) sonunda insaflı bir esnafa denk geldim de bır sweatlık kumaş satmaya razı ettim,  sonrası Günesli'de kalıp, Okmeydanı'nda bir terzide dikim ve ilk maç kendi tasarımımız olan ürün üstümde:)


  • Aggressivo olarak herhangi bir sosyal sorumluluk projesinde yer alıyor musınız?

Valla Türkiye’nin bir çok yerinde mahkum abi kardes dostlarımız var, onlara elimizden geldiğince yetişmeye çalışıyoruz, sonuçta onları topluma kazandırmakta  sosyal sorumluluk gerektiren bir husus:)

Bir gün Zonguldak Devrek'te yatmakta olan mahkum bir arkadaşımız imkanlar doğrultusunda elimizden gelndiğince ürün yollamamızı ve buradaki imkanı olmayan gariban mahkumlara dağıtacağını söyledi. Biz de ne var ne yok yolladık:) 6 ay sonra oraya sevki çıkan bir başka kardeşimiz aynen şöyle dedi; "Tribünleri bilmem ama cezaevinde her 10 kişiden 8i aggressivo giyiyor :) cezaevlerinde popüler  markasınız:) "




  • Sosyal medyadan takip ettiğimiz kadarıyla, “Gala the magnificent” polar, buyuk bir beğeni topladı ve hızla tükendi. Tekrarını üretmeyeceğinizi öğrendik. Peki, “Gala the magnificent”  ve “Kill or Die” türü tribünde hikayesi olan buna benzer başka ürün çıkarma fikriniz var mı?


Aslında tamamen tribünde hikayesi olan ve insanların üstüne giydikleri zaman kendilerini ayrıcalıklı hissedecekleri tarza dönmek gelecek planlarımız arasında.


  • Keşke bu işe girişmeseydim dediğin zamanlar oldu mu?

:) Olmaz mı?  Yetişmeyen ürünler, sosyal medyanın cesaret verdiği insanların hadsiz mesajları, hayatın kendisiyle mücadele, evet bazen nerden girdim bu işe dediğim zamanlar oldu lakin iyi ki de girmişim...



  • Biz dükkanın içine astığınız atkılardan biliyoruz da, ultras/Movement okurları için bir daha soralım, kendini İtalyan tribünlerine mi yoksa İngiliz tribünlerine mi yakın hissediyorsun?

Kesinlikle azzurri:)


  • Mağazada “El Patron” Escobar’ın duvar boyu fotoğrafı var. Bu “sevginin” kaynağı nedir?

Herkesin bir  bakış açısı var bu konuda sorunun cevabını vermeden önce...
Peki ben bir soru sorabilir miyim ?
Kolombiya’da halkı tarafından efsaneleştirilmiş  bir devlet görevlisi? Ya da devlet başkanı olan bir isim söyler misin? 
Ya da Kolombiya tarihine yön vermiş biri?
Epey düşündün:) 
Bugün Kolombiya denince %80 akla gelen ilk isim Escobar. Bugün bile halen kendisi için diziler, filmler yapılıyor,  halkı tarafından sevilen bir tane politikacı, bir tane gangster bulamazsınız ama Escobar bunların üstünde bir karakterdi.
Lafı fazla uzatmadan Escobar'ın çizdiği çizgiden yürümek zorunda değilsiniz :) ama  saygı duyulması gereken bir hikayesi var ve  bu yüzden El Patron Escobar...



  • Röportajı bitirirken, diğer taraftar ürünü üreten markalardan isteğimizi size de rica edelim, hep analara babalara değil de, bir de yeni yeni tribün havasını koklamaya başlayan “ufaklıklara” da özel ürünler çıkarmaya ne dersiniz?


Bunun için ciddi anlamda önümüzdeki sezon için hazırlıklarımız var,  inşallah beklentileri karşılayacağımızı umuyoruz.


  • Yeni çıkarmayı düşündüğün ürünlerle ilgili ultras/Movement okurlarına bilgi vermek ister misin?


İnsanlar artık hoodie’lerden sıkıldığını düşünüyoruz bu yüzden daha çok , abartılı olmayan ama kullanışlı yağmurluk ve mont alternatiflerıne yönelmeyi düşünüyoruz.
Dip not olarak doların hızlı artışı ve tekstilde yaşanan sıkıntılar nedeniyle hem üretim aşaması hem maliyeti bizi zor durumda bırakıyor, takipçilerimizden istediğimiz biraz daha sabırlı olmaları lütfen...


  • Twitter ve İnstagram hesaplarından takip ettiğimiz kadarıyla taraftarlar sizin ürünlerinizi çok beğeniyor ve Galatasaray Store yerini Aggressivo’yu tercih ediyorlar. Galatasaray kulübünden sana herhangi bir teklif geldi mi ürün tasarlama ya da birlikte çalışma konusunda? Gelmiş olsa nasıl cevap verirdin?


Ahbap/çavuş ilişkisi bitmediği sürece bu teklif zor gözüküyor maalesef...


  • Bu röportajı okuyup “Ben de aggressivo ürünlerinden almak istiyorum” diyenler size nasıl ulaşacaklar?

 Web sitemiz aggressivo.com.tr 
Twitter/aggressivoo
İnfo@aggressivo.com.tr Adreslerinden bize ulaşabilirler




Göztepe:0-1:Galatasaray


Ankaragücü-Beşiktaş karşılaşması maça saatler kala zeminin kötülüğü bahane edilerek Kayseri'ye alınmış, bu olay büyük tepki toplamış, zira aynı "berbat" zeminde Galatasaray da Trabzon da mücadele etmiş ve kimsenin bir itirazı olmamıştı. O gün futbolcuların sağlığı ve futbolun kalitesini düşünenler cumartesi gecesi İzmir'deki "gölde" futbol oynanmasına müsaade ederek, belki de ülkede yeni bir sporun öncüsü olmaya niyetlenmnişlerdi: Gölde Futbol...

Ev sahibi Göztepe de, misafir Galatasaray da futbol oynamak istiyordu, oyundan zevk almak gayesi içindeydi iki takım ama zemin topun "zıplaya oynaya" hareket etmesine izin vermiyordu, yerle ilk temas ettiği bölgede "şak" diye yapışıyordu top yere. Bu şartlar altında top çevirmekmiş, yerden pas yapmakmış, topu ayakta tutmakmış en yapılmaması gereken işlerken, güçlü olan, ayakta kalan, topa "abanabilen" avantajlı olacaktı. Ligin ilk devresinde Galatasaray'ın fiziki yönden geri kaldığından dem vurulmuş, koşu mesafelerinde Şampiyonlar Liginde son sıralarda kalmışlığı eleştirilmişti. Devre arasında Antalya'da yeni bir antrenör fotoğraf karelerine yansıdı, topçulara kumda fizik güçlendirme idmanları yaptırıyordu, araştırdık adı Alberto Bartali'ydi... İtalyan antrenörün yaptırdığı çalışmaların sonucu uzun vadede ortaya çıkacak ama Göztepe maçında "balçık" olmuş ağır sahada maç boyu fizik kondisyon yönünden ayakta kalan bir takın olması Bartali'nin verdiği "reçete"nin işe yaradığını da göstermesi açısından önemli...


Saha alışılmışın dışında olunca, maçta da göze çarpan pozisyonların "zeminin azizliği" sonrası oluşması kadar doğal olan ne var ki? Göztepe adına en tehlikeli iki pozisyonun birinde Muslera ayağından topu açınca Jerome topa dokundu ve meşin yuvarşak direği öperek dışarı çıkarken, 20. dakikada Serdar Gürler'in ortasında Mariano göğüsü ile Muslera'ya geri pas vermek istedi ama ıslak zeminde hızlanan topu Uruguaylı kaleci son anda köşe dibinden çıkardı. Ev sahibi ilk 20 dakika Galatasaray kalesine daha fazla gelmeye niyetlendi de, orta sahada N'Diaye-Fernando ikilisi olsun, savunmada Maicon-Marcao partnerleri olsun onların heveslerini kursaklarında bıraktı. Memlekette herkes Portekiz ligi seyrettiği (!) ve bu lig üzerinde uzman (!) olduğu için küme düşmeye oynayan bir takımın stoperi olan Marcao transfer edildiğinde yönetim acımasızca eleştirilmişti. Önce Ankaragücü maçında, cumartesi de İzmir'de Marcao ne kadar isabetli bir transfer olduğunu gösterdi ve şimdi aynı futbol ulemaları (!) "Biz bu oyuncuyu 25-30 milyon euroya satarız" demeye başladılar bile...


Savunma ve orta sahada "güçlü" kalan Galatasaray, topu da rakip yarı sahada oynamaya başlayınca, pozisyonlar da bulmaya başladı Beto'nun kalesinde. Önce Selçuk'un uzun pasında Henry Onyekuru savunmanın arkasına koştu, şutu Portekizli kalecide kalırken, 5 dakika sonra kullanılan serbest atışta Maicon kafayla topu filelere yolladı ama VAR'dan ofsayt kararı çıktı. Bir kaç dakika sonra Galatasaray yine gole yaklaştı, Sinan'ın ortasında Feghouli gelişine "acele" bir vuruş yaptı ve top kale arkasındaki filelerle buluştu, oysa biraz daha sakin kalabilse meşin yuvarlak Beto'nun koruduğu kalenin fileleriyle buluşacaktı...


Uzun bir aradan sonra kulübede Fatih Terim vardı ve soyunma odasına da tecrübeli hoca girdi takımla birlikte. İmparatorun devre arası "motivasyonu" meşhurdur, hoca iyi "gazlar" topçularını... İkinci devreye de arzulu başladı Galatasaray, Feghouli'nin ortasında yakın mesafeden Onyekuru Beto'yu geçemedi de yan hakem ofsayt kaldırdı, oysa pozisyon temizdi. Galatasaray'ın rakip kalede baskı kurmaya çalıştığı dakikalarda Göztepe'nin kazandığı bir korner vuruşu sonrasında Bülent Yıldırım VAR hakemi Cüneyt Çakır'ın uyarısıyla penaltı kararı verdi. Evet, top Maicon'un eline çarpmıştı da Beşiktaş-Galatasaray maçında Medel'in vuruşu da Vida'nın eline çarpmıştı. İnönü'de VAR'a bakarak penaltı vermeyen Cüneyt Çakır İzmir'de penaltıya karar kılmıştı. Tuhaf değil mi? Üstelik pozisyonun başında Jerome Maicon'un omuzundan destek alarak yükselmişken, ne Cüneyt Çakır ne de Bülent Yıldırım bu anı "görmüyordu"...
VAR Bornova Stadında o kadar "başarılı"(!) çalışıyordu ki, ilk devre sarı kart gördükten sonra elleriyle VAR işareti yapan Gassama'ya ikinci sarı kart çıkmıyor, Linnes'in ceza sahası içinde düşürülmesi yoktan sayılıyordu...


Göztepe VAR maharetiyle kazandığı penaltıdan Borges'le yararlanamayınca, "ilahi adalet" yerini bulmuş oluyordu. Galatasaray beraberliğe razı değildi, gol istiyordu, Onyekuru ile ceza sahasında yine pozisyon buldu ama top "su birikintisinde" kaldı. Sonrasında Feghouli ile başlayan atakta Mariano son haftalardaki asistlerinden birini yine yaptı, Göztepe savunmasından seken topta Sinan göğüsü ile takımının aradığı golü buldu. Yönetiminin forvet almak için "kılı kırk yardığı" ve beklenilen golcüyü bir türlü getiremediği bu günlerde Fatih Terim şapkadan Sinan'ı çıkarmayı bildi. Geçen cumartesi açılışı yapan Sinan, bu cumartesi de üç puanı getiren golü atıp, takıma 6 puan kazandırıyordu...

Kalan dakikalarda ev sahibi beraberlik için Galatasaray kalesine yüklenip, Jerome ile Yasin ile kale direklerini döverken, Galatasaray da Henry Onyekuru ile kaleci ile karşı karşıya pozisyonları bonkörce harcıyordu... Bu arada Fatih Terim son dakikalarda bir kaza golüne karşın Semih'i de oyuna alarak, genç oyuncunun tekrar alt yapısından yetiştiği takımının formasını giymesine vesile oluyordu...


Ligin ilk devresinde kaybedilen "gereksiz" puanlardan sonra şampiyonluk yolunda ikinci yarı alınacak her puan altın değerindeyken, Göztepe deplasmanının kayıpsız atlatılması hem içteki, hem de dıştaki "rakiplere" büyük bir darbe olmuş oldu. Forvet oyuncu transferinin yapılmamasını Mustafa Cengiz yönetimine vurulacak bir darbe gözüyle bakanlar, Göztepe maçında yaşanılacak bir puan kaybını "ellerini ovuşturarak" beklerken, kazanılan üç puan ve maç sonrası Fatih Terim'in sağduyulu açıklamaları "içimizdeki İrlandalıları" bir müddet susturacağa benziyor.

Son not: Çamurlu sahalar, alınan tek farklı galibiyetler, Sinan'ın üç puan getiren golleri size şampiyonluğu anımsatmıyor mu?


STAT: Bornova Stadı
HAKEMLER: Bülent Yıldırım, Kemal Yılmaz, Asım Yusuf Öz, Ali Şansalan
VAR HAKEMLERİ: Cüneyt Çakır, Mustafa Öğretmenoğlu
GÖZTEPE: Beto, Reis, Titi, Agbenyenu, Gassama, Poko, Halil (Tayfur 83’), Borges (Deniz 76’), Castro, Serdar (Yasin 71’), Jerome
GALATASARAY: Muslera, Mariano, Maicon, Marcao, Linnes, Fernando, Ndiaye, Selçuk (Donk 79’), Feghouli (Semih 90+’), Onyekuru, Sinan (Muğdat 89’)
GOLLER: Sinan (72’)
SARI KARTLAR: Gassama (31’), Sinan (38’), Mariano (86’), Deniz (90+’)

Boluspor:0-1:Galatasaray

Yoğun kar yağışı nedeniyle bir hafta gecikmeli oynanan Ziraat Bankası Türkiye Kupası maçında Galatasaray deplasmanda Boluspor'u Selçuk'un attığı penaltı golüyle geçerken, iç sahada oynayacağı maç öncesi büyük avantaj sağladı.


Hafta sonu Ali Sami Yen'de Ankaragücü'ne 6 gol atıp, bir o kadarını kaçıran sarı-kırmızılılar genç ve forma şansı bulamayan oyuncuların çoğunlukta olduğu kadroyla çıktıkları maçta ev sahibi karşısında tam manasıyla baskılı oynamasalar da, ara ara yakaladıkları pozisyonlarla kaleci Gökhan'ı zor durumda bıraktılar. Boluspor da "yokları" oynamadı, onlar da İsmail Haktan ile pozisyonlar buldular ama son vuruşlarda beceriksizdiler. Kabiliyetli oldukları an da vardı ama o vakitte karşılarında genç kaleci İsmail Çipe çıktı, topun ağlarla buluşmasına izin vermedi.


Ozan Kabak'ın Almanya'ya transferi sonrası gözler Gökay'a dönmüşken, savunmada Ahmet Çalık'la partnerleşen Gökay maçta yine beğenileri üzerinde topladı. Özellikle kendi ceza sahası üzerinden rakip ceza sahası köşesine attığı milimetrik paslar ile yeni nesil stoperlerde olması gereken "teknik-tektik" tarafını da kendisini yeni yeni tanıyanlara göstermiş oldu. Genç takımlarda orta saha ve ön libero olarak futbola başlayan Gökay'ı stopere devşirdi hocaları ama bence zamanla tekrar o çok sevdiği Gerrard gibi orta sahaya dönecektir...


Muğdat'a da bir kaç kelime etmeden bitirmeyelim, Sabri Sarıoğlu'ndan sonra taraftarın "maskotu" olan Muğdat, Türkiye Kupasında şans bulduğu maçlarda fileleri sarsıyor ama golleri bir türlü resmiyet kazanmıyor. Salı gecesi Bolu'da da maç biterken zor bir açıdan topu Gökhan'ın koruduğu kaleye yolladı da VAR'dan pozisyonu inceleyen hakem ofsayt gerekçesiyle golü geçerli saymadı. Artık kısmet önümüzdeki maçlara...


Takım sahada kazanırken, tribünde de ultrAslan-ÜNİ'nin sopalı pankart kareografisi vardı. İç saha-deplasman fark etmeden bu çocuklar Galatasaray adının olduğu her yerde varlar ve takımlarına müthiş derecede sahip çıkıyorlar. Artık klasikleşen takımı meşaleli karşılaşma ile Türkiye'nin her şehri Galatasaray'ın evidir mesajı ile takımlarını bağırlarına basan taraftarlar, deplasman tribününü de sarı-kırmızı renklere boyamakta pek maharetliler...


STAT: Bolu Atatürk Stadyumu
HAKEMLER: Suat Arslanboğa, İsmail Şencan, Mehmet Kısal, Tugay Kaan Numanoğlu
VAR HAKEMLERİ: Arda Kardeşler, Ali Şansalan
BOLUSPOR: Gökhan, Burak, Hayrullah, Diarra, Ümit, İsmail, Mustafa (Guido 59’), Yusuf (Umut 59’), İshak, Özgürcan (Batuhan 76’), Akabueze
GALATASARAY: İsmail, Linnes, Gökay, Ahmet, Ömer, Donk, Selçuk (Celil 73’), Belhanda (Onyekuru 84’), Yunus, Sinan (Feghouli 84’), Muğdat
GOLLER: Selçuk (42’)
SARI KARTLAR: Diarra (26’), Muğdat (27’), Donk (38’), Burak (41’), İsmail (62’), Ömer (68’)

20 Ocak 2019 Pazar

Galatasaray:6-0:Ankaragücü


2018'in son karşılaşması farklı Sivasspor galibiyetiyle bitmiş ve topçular kısa bir tatilden sonra kamp çalışmalarına başlarken, taraftarın tek heyecanı "forvetin ne zaman geleceği" olmuştu. Alan cepteydi de, yanına kim gelecekti? Falcao söylentileri ile bir iki hafta oyalandık, arkasından Balotelli ortaya atıldı, Demba Ba bekliyor denildi, Sparta Praglı Semih geldi de Benjamin Tetteh gelemedi bir türlü...
O gelecek bu gelecek derken, ikinci yarının ilk maçı geldi çattı ve Galatasaray Ankaragücü'nü ağırlarken Ali Sami Yen'de forvet hattında tanıdık bir isim vardı: Sinan Gümüş...


Galatasaray yönetimi ikinci yarının ilk maçına belki golcüsünü yetiştiremedi ama savunma ikilisinde yeni bir isim vardı: Marcos do Nascimento Teixeira ya da kısaca Marcao... Serdar Aziz ve Eren Derdiyok'un Fatih Terim tarafından "takımın çalışma kültürüne uyumsuzlukları" nedeniyle kadro dışı bırakılması ve Ozan Kabak'ın da Almanya'ya transferi sonrası Portekiz'den Marcao ve Çekya'dan eski tanıdık Semih Kaya savunmaya monte edilmişlerdi. Şüphesiz ki herkes öncelikle sahadaki takımın gol ve goller atıp 3 puanı almasını beklerken, mercekle de incelenen Marcao'nun göstereceği performans olacaktı. Daha dakika dolmadan deplasman ekibinin savunmasının peşi sıra yaptığı hatalar sonrası Sinan'ın kariyerinin en rahat gollerinden birini attığı maç Galatasaray için beklenenden de daha kolay geçerken, rakip çok fazla gelemese de Galatasaray kalesine Marcao'yu dikkatle izleme şansımız oldu. Takım arkadaşlarıyla ilk maçına çıkmasına rağmen Brezilyalı stoper ne pozisyonu ne de yanındakileri yadırgadı, oldukça soğuk kanlı bir görüntü sergilerken, sol ayaklı olmanın da avantajıyla "dur topu stop edeyim, sağ ayağıma alayım" gibi saçmalıklarla vakit kaybetmeden meşin yuvarlağı oyuna hızlıca ve isabetli bir şekilde soktu. Bir stoperden en fazla beklediğim özelliklerden biri olan topla cesurca ileri çıkışlarını da skorun garantilenmesiyle gösterdi de yeni olmanın dezavantajı olsa gerek arkadaşlarıyla top alışverişi yapamadı atakların devamında.


Sinan iki gol, Henry Onyekuru hattrick yaparak maçta yıldızlaştı ama Galatasaray adına Ankaragücü karşılaşmasının en iyisi şüphesiz Mariano'ydu. Brezilyalı savunmacı oynadığı oyunla adeta bek kavramının tanımını yeniden yazıyor. Mariano sadece savunmada görev yapmıyor, hücuma da çıkıyor ve rakip ceza sahası cıvarında "aklını" kullanıyor. Bugüne kadar sağ bekler kendilerine şöyle bir görev biçmekteydiler: Takım hücuma çıktığında taç çizgisi boyunca bindirme yapacaksın ve sana gelen topa gelişine orta yapacaksın. O kadar... Oysa Mariano ayağına gelen topları "gözü kapalı ortalamıyor", bir basketbolcu play-maker edasıyla boşta olan arkadaşına ara pas atıyor... Hal böyle olunca da takım arkadaşları müthiş rahat pozisyonlar buluyorlar. Gollerin neredeyse hepsinde Mariano'nun topa teması bulunuyor. Ters kanatta mecburiyetten ters ayakla oynayan Martin Linnes de mevkidaşı kadar başarılı bir oyun çıkardı. O da yerinde bindirmeleriyle, ceza sahasına girişleriyle maça damgasını vuranlardan biriydi. Maçın fişinin çekildiği dakikalarda saha kenarındaki Hasan Şaş, yeni transfer Emre Taşdemir'i taraftara merhaba demesi için sahaya sürdüğünde kenara gelen Martin Linnes'e Galatasaray taraftarı hak ettiği değeri verdi ve uzun süre Norveçli oyuncu lehine tezahürat yaptı...


Garry Rodrigues'i devre arasında Galatasaray'dan transfer eden Suudi Arabistan'ın Al İttihad takımı, Belhanda'ya da kanca atmış ve 8 milyon euro bonservis teklif etmişti. Yazılı ve sosyal medyadan okuduklarımıza göre Fatih hoca, Belhanda'nın kalmasını istemişti, oysa bu transfer söylentileri doğruysa, keşke gitseydi. Son haftalarda takımın oyununda etkisi gözüküyor Faslı oyuncunun ama serseri mayın gibi de dolaşıyor saha içinde Belhanda. Sırtında sarı kart yüküyle dolaşırken, dün gece hiç gereği yokken sarı kart gördü ve Göztepe deplasmanında takımını yalnız bıraktı. Buna benzer sorumsuzluklar saymakla bitmezken, ligin geri kalanında nasıl güveneceksin Belhanda'ya...


Galatasaray 6 golle geçti Ankaragücü'nü, N'Diaye jeneriklik bir golle avladı kaleci Altay'ı, başta Belhanda ve Sinan çok net pozisyonları çömertçe harcadılar da maçın en güzel taraflarından biri son 6 dakikada Gökay'ın da oyuna girmiş olmasaydı. Kupa maçlarında siftah yapmıştı Gökay Güney ama ligde de dün gece ilk kez boy gösterdi. Ozan Kabak kendisine verilen şansı iyi kullandı, şimdi sırada Gökay var. Kişiliğinden, karakterinden ve Galatasaray aşkından hiç şüphemiz olmayan Gökay, fırsat bulmaya devam ederse, alt yaş kategorilerde, milli maçlarda bizlere izletmiş olduğu performansını Galatasaray A takımıyla da gösterecektik ve Türk futbolu pırıl pırıl bir yıldız daha kazanacaktır. Yolun açık olsun Gökay...



STAT: Ali Sami Yen Spor KompleksiTürk Telekom Stadyumu
HAKEMLER: Alper Ulusoy, Volkan Ahmet Narinç, Hakan Yemişken, Koray Gençerler
VAR HAKEMLERİ: Barış Şimşek, Serkan Çınar
GALATASARAY: Muslera, Mariano, Maicon (Gökay 84’), Marcao, Linnes (Emre 71’), Fernando, Ndiaye, Belhanda, Feghouli, Onyekuru, Sinan (Yunus 78’)
MKE ANKARAGÜCÜ: Altay, Pinto (Mehmet 68’), Heurtaux (Kone 28’), Djedje, Alihan, İlhan, Faty, Bifouma, Moulin, Kenan (Ozokwo 61’), Kubilay
GOLLER: Sinan (1’, 26’), Onyekuru (20’, 59’, 63’), Ndiaye (86’)
SARI KARTLAR: Moulin (4’), Pinto (16’), Belhanda (16’), Linnes (31’), Fernando (37’), Kenan (57’)

7 Ocak 2019 Pazartesi

Medyanın Turnusol Kağıdı ve Hocanın Telefonu


Görsel ve yazılı basının olayları istediği gibi gösterdiğini hicivleyen en canlı alıcı grafiklerinden biridir yukarıda fotoğrafı yer alan çizim. Kendisini kovalayan kişiden kaçan adamın ayağını zumlayıp, kovalayanı masum gibi gösteren bu şekle özellikle instagram ve twitter gibi sosyal medya mecralarında sıkça rastlarız. Dün de bu görselin "capcanlısını" Galatasaray'ın kamp yaptığı Antalya'da yaşadık.

Bir kaç hafta evvel u21 maçında Sivas'a karşı oynarken, bir sakatlık esnasında oyunun durmasından yararlanan Gökay Güney, oyunun bir an evvel başlaması için içtiği su şişesini saha kenarına atmış, sosyal medyada ne hikmetse "Gökay, takımın doktoruna terbiyesizlik yaptı" diye linç kampanyası başlamış ve genç topçu uzun uzun açıklama ile kendisini anlatmak durumunda kalmıştı. Sadece Gökay da değil, olayda yer alan doktor da genç topçunun karakterine kefil olduğunu bildirmişti sosyal medyada...


Ne talihsizliktir ki, yine Gökay ulusal basının kaynak olarak sunduğu fotoğraflar ve haber ile "sosyal medyanın" eleştiri oklarını üzerine çekiverdi dün gece saatlerinde. "Fatih Terim'den telefona izin yok! Terim, antrenmana telefonla gelen Gökay Güney'in telefonuna el koydu.", "Ver o telefonu bakayım! Galatasaray teknik direktörü telefonla idmana gelen genç oyuncunun telefonuna el koydu.", "Fatih Terim idman sırasında Gökay Güney'in telefonuna el koyuyor" diye atılan başlıklar ve altındaki fotolarlarla başlayan linç çığı, genç oyuncuya hakaretlere kadar varıyordu kendisini Galatasaraylı olarak lanse eden sosyal medya kullanıcıları tarafından...

İşin üzücü tarafı da "Galatasaray düşmanı Fenerbahçeli medya" diye ulusal basını eleştiren hesapların da herhangi bir araştırmaya gerek duymadan kendilerine sunulan bu haberlere atlayıp, twitter ve instagram hesaplarında herhangi bir araştırmaya gerek duymadan bu habere yer vermeleriydi. Üstelik bu Galatasaraylı (?!) hesaplar öyle 100-200 kişiye değil de onbinlerce takipçiye hitap etmekteydiler.
"Yalancının mumu yatsıya kadar yandı" ve işin aslı pek vakit geçmeden ortaya çıkıverdi. Fatih Terim antrenman sırasında cebinden çıkardığı telefonu  saha kenarında idmanı izleyen birisine gösterirken, Gökay Güney bir top kapma mücadelesinde fark etmeden hocaya çarpıyor ve düşmesin diye Fatih Terim'i tutarken, hoca da kıvrak bir hareketle telefonunun yere düşmesini engelliyordu.



İşte bu kadardı video ama kesme ve biçmelerle taraftara "çok çok" farklı aksettirilmişti... Medyanın Galatasaray'a bakışı malum, yıllardır yaptıkları haberler ve attıkları manşetlerle kendilerini "ifşa ettikleri" için, bu haberin gerçekçiliğine hiç inanmadım da, bana bu yazıyı yazdıran Galatasaray hesapları ve onların haberinin altına yorum yapan Galatasaray taraftarı...

Blog yazmaya 2007 yılında başladım ve kendime bir şiar edindim: ultrasmovement.blogspot.com adresini tıklayıp buraya gelen kişilere karşı oldukça samimi olacağım ve doğruluğunu "doğrulatmadığım" haberlere yer vermeyeceğim. Bu mottomu da mümkün olduğunca yerine getirdim, ilginç bir haber bulduğumda en basit şekilde "google"da bir aramayla bir kaç değişik kaynaktan doğrulatarak blog sayfalarında paylaştım... Daha da önemlisi taraftarı olduğum Galatasaray aleyhine bir haberse paylaşmak istediğim zaman, daha da hassas davrandım, bilmeden zarar vermek istemedim sevdiğim takım ve renklere... Ama yeri geldi en acımasızca eleştirdim hem topçuyu hem de yöneticiyi, ama hep bir kanıt koydum yanına...

Şimdi bakıyorum ve anlam veremiyorum, nasıl 160 bin takipçisi olan bir hesap hiç bir araştırma yapmadan, hem de tuttuğu takımın oyuncusuna zarar verecek bir haberi kolayca paylaşabiliyor? Önce kendisine, sonra da takipçilerine karşı hiç mi saygısı yok? Binlerce beğeni ve retweet almak uğruna insan bir başkasını "linç havuzuna" atabilir mi? Taraftarı olduğu takımın zarar görmesini nasıl isteyebilir? Düşünüp düşünüp şöyle bir karara vardım: "İlgi budalalığı" her şeyin ötesine geçebiliyor demek... Tek dertleri bolca retweet almak, belki de bu onlara reklam ve maddi gelir getirecektir...

Bu haberleri paylaşanların "maddi" ve "manevi" kaygılarını anlıyorum da, "şekere atlayan arılar" gibi bu haberlere balıklama dalan "saf" taraftara ne demeli? İlk gördüğüne inanan saf taraftarlar bardağın masum tarafını oluştururken, sosyal medya ile yaşayıp, önüne çıkan her şeyi eleştirmeyi kendilerine görev edinenler de "kalbi kara" olanlar bölümündedir. Bir futbolcunun cep telefonu ile antrenmana çıkamayacağını, sokakta ya da okul bahçesinde iki top tepmiş ve cebindeki ağırlığın onu ne kadar rahatsız ettiğini bilen herkes bilirken, bu seviyede bir profesyonel takım idmanında cep telefonu olabileceğini düşünmek saflık değil, "kötü niyettir"...

Sadede gelecek olursak, üniversitelerin iletişim fakültelerindeki derslerde örnek olay olarak öğrencilere sunulabilecek bu vaka da bize açıkça gösteriyor ki günümüz sosyal medyası oldukça acımasız ve kullanıcıların en başta sevdikleri eylem birisini "linç etmek"... Bazen diyorum ki iyi ki Metin Oktay zamanında bu sosyal medya yoktu ki onu Galatasaray'ın taçsız kralı olarak kalbimizde yaşatıyoruz. "İnsanın adı çıkacağına canı çıksın. Ben Metin abiyi çok sevdim" demesine rağmen, zamanın magazin basının Gönül Yazar'la yasak aşk yaşıyor dediği Metin Oktay, bu sosyal medya maymunlarının eline düşseydi, paramparça edilmez miydi?

5 Ocak 2019 Cumartesi

Prezervatifte Bir Delik


Bizim eski dost Ribery, geçen gün Nusret'e gitmiş ve "etçi" kendisine 7.500 lira değerinde altın kaplama antrikot hazırlamıştı... Video burada...
Söz konusu görüntüler ve "müsriflik" sonrası sosyal medyadan büyük tepki toplayan Fransız oyuncu, gelen yorumlara dayanamamış ve açmış ağzını yummuş gözünü, hem de öyle böyle değil...

Yeni yıla başlamak için bir tutam tuz ve Türk kardeşimi ziyaret etmekten daha iyi bir yol yok” diye söze başlayan Ribery "Kıskançlar, nefret edenler ve prezervatifte bir delik olduğu için dünyaya gelenlerle başlayalım. Annelerinizi, büyükannelerinizi ve aile ağacınızı s********. Size hiçbir borcum yok. Benim başarım her şeyden önce Tanrı, ben ve bana inanan sevdiklerim sayesinde oldu. Diğerleri çorabımdaki çakıllardan ibaretsiniz." diyerek nefretini kusmuş...


1 Ocak 2019 Salı

2018'in Yıldızları 2019'a Nasıl Girdi


2018 senesinde adından en fazla söz ettiren futbol yıldızları 2019'a nasıl girdi acaba? Eskiden paparazziler peşlerinden koşar, bir kare yakalamak için binbir türlü zahmet içine girerlerdi. Artık, o işler geçti, topçular kendileri paylaşıyor o özel anlarını "fanlarıyla"...
Geçen yılın "en iyi oyuncusu" Luka Modric, 2019 yılına ailesi ve çocuklarıyla girmiş... Zaten mütevazi bir adam, bu özel günü de büyük ihtimal evinde, sevdikleriyle geçirmiş...


Eski takım arkadaşı Cristiano Ronaldo da eşi ve oğlu ile Dubai'den bir fotoğrafla yeni senesini kutlamış sevenlerinin. Arka fondaki havai fişekler de , Dubai'de yılbaşının coşkusunu göstermesi bakımından oldukça manidar...


Ronaldo dendiğinde akla tabii ki Messi gelir. Arjantinli ne yapmış acaba diye merak edenlere, Lionel  sanki parktan sabah koşusundan dönmüş gibi fotoğrafla "arz-ı endam" etmiş sosyal medyada. Oldukça sade olmuş yeni yılın ilk fotosu... Umarım sade bir sene geçirmez Messi...


Fransızların göz bebeği Kylian Mbappe de kafasında "fötr" şapka, Barcelonalı Ousmane Dembele ile birlikte bir eğlence mekanında yer aldıkları fotoğrafla 2019'a merhaba demiş...

Takım arkadaşı Mbappe, sakın bir ortamı tercih etmiş ama "şovu" seven Neymar, yine toplamış etrafına hatunları ve şanına yaraşır bir fotoğraf ile yeni seneye hoşgeldin demiş...


Mutlu Yıllar


Mutlu yıllar...
Yeni sene herkese sağlık, mutluluk ve huzur getirsin...
Bi' de bol bol maç getirsin...
Bol bol maç, bol bol görmek dileklerimizle...


Blog Widget by LinkWithin