11 Nisan 2008 Cuma

44-45 Ne Fark Eder Ki



"Kalecinin yaşlısı değerlidir" derlerdi bizim oralarda kalecilik ve tecrübe arasındaki korelasyonu anlatırken büyüklerimiz... "Genç kaleci heyecanlıdır, nerede duracağını bilemez, ne zaman açılacağını kestirmez, ama yaş ilerledikçe-golleri yedikçe- kaleyi tanır, forveti tanır..." diye övgüler devam ederdi yaşı 30un üzerindeki file bekçilerini anlatırken... Ben ise hep "çeviklik" olayına takmışımdır bu muhabbetleri dinlerken, acaba "yaş ile çeviklik arasında nasıl bir korelasyon vardır? İnsanın yaşı ilerledikçe hızlı hareket etme yeteneği kısıtlanmaz mı?" anti tezlerini sürerdim hep ortaya... Tartışma uzar giderdi ama nedense "Boşver sen bunları da, Dino Zoff'a bak, kaç yaşına kadar oynadı adam" diye noktalanırdı konuşmalar... Bugün haberleri okurken, Lazio'lu Marco Ballotta'nın 45 yaşına kadar oynama kararı aldığını öğrenince bu eski tartışmalar aklıma geldi... "Tecrübeli" kaleci :" 10 sene önce futbolu bırakacağım demiştim ama bakın 10 sene daha oynadım, şimdi kendimi 1 sene daha oynayacak güçte hissediyorum, bakalım seneye ne olur?" diyerek 46. yaşını da sahalarda geçirmeye açık kapı bırakmış... Oynamayı istemek güzel bir şey tabii ama, endüstriyel futbolun "kazan ya da kazan" felsefesi içinde, Lazio'nun kalesinde seneye pek göremeyeceğiz Ballotta amcayı, çünkü İtalyanlar River'lı Juan Pablo Carrizo'nun peşinde...

Hiç yorum yok:

Blog Widget by LinkWithin