Son dönemde bir hayli gündemi meşgul eden en önemli nüveydi 4 büyük takımın (basketbolda tabi) koç tercihleri. Ligin en iyisi ve Avrupa'da toplama vurduğumuzda belkide en başarılı ekiplerinden Beşiktaş Milangaz (bu adla tarihin tozlu sayfalarında da yer alacağı kesinleşti) sponsor krizi ile karşı karşıya kalmıştı. Kalacağı en baştan belliydi. Takımda 6-7 en üst seviyede oyuncu vardı ve Ergin Ataman bunlardan iyi bir mini takım yaratmış rotasyon ve maçların yoğunlaşmasıyla yorgunluk, sakatlık gibi skıntılarla karşı karşıya kalsa da, bu sıkıntıları yaşayacağı en son etap olan Lig şampiyonluğunu Efes'i yenerek elde edebilmişti. Arroyo, Erceg, Bonsu, "İlah" Hawkins müthiş karakter ortaya koydular ki Hawkins'i ortaya koyduklarını tarif etmek için Türkçe sözlüğü bir hayli karıştırmak gerekebilirdi. Konuyu fazla dağıtmadan özete geçelim: Bu oyuncuları tekrar bu seviyede tutabilmek en başta Ergin Ataman gibi bir koça, Beşiktaş gibi basketbola fazla karışmayan bir yönetime, tıkır tıkır yatan paralara ve en önemlisi bu seneki bütçenin 1,5 katı fazlası bir sermayeye ihtiyaç vardı. Kulübün içinde bulunduğu mali kriz Ayyuka çıkmış ve tek umut Milangaz firmasına bağlanmıştı. Onlar da bu sene böyle bir niyetlerinin olmadığını açıklayınca pusuda bekleyen Galatasaray Ergin Ataman'la anlaştığını aynı gün içinde duyurmuş oldu. Yani Perşembenin gelişi Çarşamba'dan belliydi ya neyse.
Bu sebeple koçsuz kalan Beşiktaş "Feda" projesi kapsamında kulübün değerlerine yönelmişken, bana gören yılın transferini yaptı ve Erman Kunter'i takım başına getirdi. Bu süreci Fikret Orman'ın çok iyi yönettiğini göstermiş oldu. Kulübe bir sene içinde 10 milyon dolar para verip geçici başarılarla avunmak yerine, o parayı 3 seneye böler atırarak uzun vadede şampiyon olur, ekibin başına da bu işin pirini getiririm diye düşündü. Zaten halihazırda alınmış bir şampiyonluk var ki seneye şampiyon olmasa takım kaç Beşiktaş taraftarı üzülür ki. Zaten dediğim gibi Feda anlayışı iyi oturmuş durumda ve o fedakarlığı yapacak çok önemli bir taraftar grupları da var. Sonuca gelecek olursak; bu yeni yapılanma içinde Kunter ile çalışacak yönetim, oyuncular ve onu destekleyecek taraftar her zaman "balın iyisini "yiyecektir. Erman hoca'nın başarıları ortada ve Cholet'de yaptıkları her antrenöre ve kulübe nasip olmayacak başarılar. Ben bir basketbol oyuncusu olsam veya genç olsam parayı marayı bir kenara bırakıp o ekibin içine girmeye çalışırdım. Bu arada Erceg Cska'ya gitti. Arroyo hayatta az paraya durmaz. Bonsu'nun akıbeti belli değil. Hawkins de Galatasaray rotasına yelken açmış durumda. Bakalım, bu noktada denizin durumu ne gösterecek.
Koç savaşlarının bir diğer yakasında Fenerbahçe Ülker bulunuyordu. Avrupa'nın en önemli antrenörlerinden birine sahipti Fener. Ancak Spahija'nın düşündükleri ile kulüp, yönetim ve oyuncuların düşündükleri bir türlü uymadı. Spahija'nın da yanlışları var elbet. Ancak 2 yıllık bu sürecin ilk yılı gayet başarılı iken, ikinci yılı boşanma evresi şeklinde gelişti. İlk celsede olmasa da sona kadar beklem kararı alındı ve BBL'ye ilk turda elenilmesiyle Spahija ile yollar ayrılmış oldu. Ardında da kulübün ve türk basketbolunun en değerli ismi Aydın Örs basketbol koordinatörlüğünü bıraktı. Galatasaray'ın Oktay Mahmuti ile bozuşması sonrası Önce Mahmuti ile görüştüler. Ardından Avrupanın en önemli iki koçu Obradovic ve İvkovic ile... Obradovic ve Fenerbahçe'nin kimyası tutardı tutmasına ancak Obradovic'in karakteri ile yönetim zıtlaşabilirdi. Aynı şekilde İvkovic ile. Bu antrenörler ile aynı zamanda Pianigiani ile görüşmeler olduğu belirtildi. Bir Galatasaray'lı olarak rakibinin başına gelmesini istemeyeceğin isimleri say deseler Fenerbahçe'nin görüştüğü bu koçların hepsini sayardım. Pianigiani benim çok saygı duyduğum bir koç. Basında "Ergin Ataman'ın yardımcısıydı" minvalinde haberle piyasaya tanıtılmış olsa da Ergin Ataman sonrası kulübü 7-8 senedir Avrupa Liginin en iyi takımları seviyesinde tutmayı başarması, en silik oyunculardan müthiş verimler alması, kurduğu her takımdan maksimum verim alacak yapıyı oluşturması yeterli örnekler benim adıma. Siena gibi Eurolig kurmayları için küçük bir şehirden müthiş bir organizasyon yaratması da cabası. Bavulunda bu kıyafetlerinin hepsi olacak. Fenerbahçe için çok büyük bir adım. Daha fazla adım atabilmesi için yönetimin işine karışmaması gerekir. Ayrıca mevcut kadrodan Engin Atsür Galatasaray'la anlaştı. Mirsad'a jübile önereceklermiş ki onun da bu öneriye olumsuz cevap verdiği ve Ergin Ataman ile olan samimiyetinden dolayı Galatasaray'a abilik yapmaya geleceği söyliyor.
Savaşın yaşandığı bir diğer kulüp Avrupa'nın en yüksek bütçeli kadrolarında birini kurup hayak kırıklığı yaşayan, yolun yarısında direksiyonu Zouros'a emanet eden Anadolu Efes . Zouros hamlesi, takımın dağınık havasını toparlamakla kalmadı ve BBL finalinde belli bir duruş ortaya konmasını da sağladı. Zouros en azından takımdaki Türk oyuncuların performansına güvenip sistemini onun üzerine kurmuştu ki sezona felaket başlayan Kerem Tunçeri play-offlarda gözlere ve beyinlere ziyafet çekecek performanslar ortaya koydu. Sakatlıktan dönen Kerem Gönlüm'ün skorer yönünü kullanması, Final serisindeki 0.9 saniye mucizesinde Kerem Tunçeri ve Doğuş Balbay ikilisine oyunu çizmesi( Takımda fazlasıyla atletik oyuncu bulunmasına rağmen) Doğuş Balbay, Cenk Akyol ve Sinan Güler'e daha fazla süre vermesi, Batista'yı kullanma konusunda ısrarcı olması ne kadar akıllı bir koç olduğunu gösteriyordu. Ancak Batista ve Savanovic dışında yabancı katkısı alamayışı, takımı kendisinin oluşturmaması gibi faktörler Efes kariyerinin final serisinin sonuna kadar olmasına neden oldu. Bence her Efes taraftarının Zouros'a bir teşekkür borcu var. Gelelim Zouros sonrasına...
Zouros'un ayrılması sonrası Fenerbahçe için adı geçen tüm antrenörler Efes için de aynı paragrafta anılmıştı. Obradovic, İvkovic, Pianigiani, Mahmuti... Lafı fazla uzatmanın anlamı yok çünkü Efes'in yönetimsel bazdaki ego anlayışı zaten bu koçların hiçbiriyle anlaşabilecek yapıyı oluşturamazdı. Ancak benim için sürpriz olan gelişme Oktay Mahmuti ile anlaşılmasıydı. Sürpriz derken; birincisi Avrupa'dan çok ciddi teklifler olduğunu biliyorduk Mahmuti'ye. İkincisi Efes yönetimiyle geçmişte yaşadığı sıkıntılar vardı. Ancak Oktay Mahmuti'nin çok büyük bir yüreğe ve anlayışa sahip olduğunu unutmuşum ki düşününce hem Efes hem de kendisi için yine Efes kariyerinin daha iyi olacağını anladım. Hem kesenin ağzını açmış bir Efes buldu karşısında hem de eski Mahmuti'nin olmadığını daha iyi bir şekilde döndüğünü Benetton ve Galatasaray senelerinde kanıtlamış oldu. Yazın bir diğer bomba transferi de Efes adına gerçekleşmiş oldu. Bu saatten sonra takımın durumu çok önemli olacak sevgili koçum adına. Büyük kontratlarla nasıl savaşacağı, transfer politikası, -yine duramayacağım ama- yönetimin politikası koçun 2. Efes dönemi için belirleyici unsurlar olacak. Ayrıca Kerem Gönlüm'ün Galatasaray'a gitme ihtimali (ki bence Oktay Mahmuti'nin Efes'e gitmesiyle bu ihtimal sona erdi) Kerem Tunçeri ve Cenk Akyol'un da adının bizimkilerle anılması sürecin içinde önemli gelişmeler olacaktır. Unutmadan Jamon Gordon'ı alarak en önemli transferi yaptı. Jamon'ın gidişi bana çok koydu desem siz de anlasanız.