29 Haziran 2012 Cuma

Ultras Alt Kültürü Ve Yanlış Anlaşılmalar Üzerine


Ultras Project'te Ultras kültürü hakkında Erdal Güngör'den aydınlantıcı bir makale. Devamı da gelecekmiş, beklemedeyiz...



Ultras kültürünün sıkı takipçisi Erdal Güngör bundan sonra Ultra tarihi ve kültürüyle ilgili  yazılarını bloğumuzda bizimle paylaşacak. Kendisine projeye hoşgeldin diyoruz.
Geçen bir dostumla “Ultras” üzerine tartıştık. Kendisi ultra hareketinin tribün kültürü olduğunu iddia etti ve sürekli klişe haline gelen şiddet mevzusunu ileri sürdü. Ultraların maçlara sade kavga çıkarmaya gittiklerini ve İtalya’da ultra hareketi bu yüzden büyük darbe alıp bitme noktasına geldiğini söyledi. Zamanla şunun farkına vardım, Ultras hareketini çoğu kişi yanlış biliyor. Bu benim çok bildiğim anlamına gelmez, yanlış anlaşılmasın lakin bende ilk başlarda doğru algılayamamıştım. Sonra yaptığım araştırmalar Ultras hareketi bende tam anlamıyla tribün kültürü olmadığı kanaati oluşturdu.

Ultras hareketini anlamak için iki ayırmalı!
1. 1968 senesinde İtalya’da başlayan!
2. 1980’lerin başında Avrupa’nın diğer ülkelerine yayılan!
Birincisine gelince. 1968 yılında kuzey İtalya’nın sokakları ve üniversitelerinde “lotta continua” adı altında parlamento dışı solcuların başlattıkları hareketi tribünlere taşıyıp sürdürmeleridir. İtalya’da başlayan Ultra hareketinin birçok dönüm noktası olmuştur. En güçlü ve anlamlı dönemi 1968-1979 yılları arasında geçmiştir. 1979 yılında “lotta continua” birliğinin dağılması ultras hareketini olumsuz yönde etkilemiştir. Bazı büyük efsane guruplar parçalanmış ya da tamamen kendilerini fesih etmişlerdir. 1980 yılında başkent derbisinde işlenen paparelli cinayeti parçalanmış ultra hareketini bir başka yöne çekmiştir. Dağılan büyük grupların içinden ufak yeni gruplar çıkmış ve bunlar eski ağabeyleri gibi delikanlıca çatışmak yerine kalleşçe, başta bıçak olmak üzere ölümcül aletlere başvurdular. Geçmişte önceden haberleşip belirlenen eşit sayıda çatışmalar, birbirine sinsice tuzak kurmak bir kişi üzerine onlarca kişinin saldırmasına dönüştü. Yalnız şunu herkes iyi bilmeli! İtalya’da başlayan ultra hareketi asırlardır süren mahalli milliyetçiliğinden etkilendiği kesin.
Bir de yirmi seneden fazla süren Andreotti hükümeti süresinde İtalya halkında şiddet yaşamının bir parçası haline gelmişti. Ve bu yüzden her Pazar günü statlarda yaşananları kimse yadırgamıyordu, ne zaman küçük çocukların olaylara karışıp vahşice yaralanıp öldürülmeleri toplumun dikkatini çekti.  İkincisine gelince. 1980 yıllarının başında Ultra hareketi İtalya sınırlarını aşıp Avrupa’nın diğer ülkelerine yayıldı. İlk Fransa’da görülen ultras hareketi buradan Portekiz, İspanya, Almanya, Avusturya, İsviçre vb. Son olarak da yeni oluşan doğu blok ve Balkan ülkelerinde de görülmeye başlandı. Avrupa’nın diğer ülkelerine yayılan Ultra hareketi tribünde başlamıştır ve İtalya’da olduğundan daha az siyasetle meşgul apolitiktir. Yinede bazı ülkelerin tribünlerinde devrimci hareketin sembolü haline gelmiş Che Guevara resimleri tribünlere asılır.
Avrupa’da Ultra hareketi genelde apolitik duruş sergiler, siyasi olanlar solcudur. İtalya’da olduğu gibi sağcı ultralar hiç yok kadar azdır, sağcı grupların hemen hepsi holiganizmle ilgilenir! Ultra hareketi İtalya genelinde aynı olsa da Avrupa’nın her ülkesinde farklı yaşanır. Futbolun temel içgüdüsü “Şiddet” her zaman bu alt kültürün parçası olmuştur ve bu böyle devam edecektir! Şiddettin de farklı boyutları vardır. Demin yazdığım “Futbolun temel içgüdüsü” mesela! Futbol mücadeleye dayalı takım oyunu olduğu yanı sıra, maç içinde zaman, zaman oyuncuların münferit güç ölçüşmesidir. Bir başka örnekte teknik direktörlerin kullandığı hatta defans oyuncularına emir ettikleri “top geçer adam geçmez” taktik açıkça şiddette teşviktir!  Ultralar arasında geçen çatışmalarda görülen şiddet futbolun temel içgüdüsüne dayanır ve modern futbola karşı bir protesto eylemidir. Günümüzde şiddetin boyutu değişti, meşale yakmak, küfür etmek, konfeti atmak şiddete karşı önlem amaçlı kanunların kapsamına girdi. Doğruyu söylemem gerekirse, delikanlıca eşit sayıda, yumruk yumruğa toplumu rahatsız etmeyecek yerlerde yapılan çatışmalara karşı değilim! Ama şuursuzca etrafta masum insanlara saldıran, esnafa ve kamu malına zarar verenlerden açıkçası nefret ediyorum!Yalnız şunun da altını çizmeli, topluma çapulcu olarak yansıtılan Ultralar yoksul insanların yardımına koşan sivil toplum örgütü olduklarını çoğu kez kanıtlamışlardır!
Ultralar skora bakmaz, yıldız oyuncuları tanımaz, transferlerle ilgilenmez, kupalar şampiyonlukları pek önemsemezler. Ultralar için her şeyden önce arma, kutsal renkler ve sahada takımın verdiği mücadele önemlidir. Ultralar tamamen bağımsız hareket eder, kulüp yöneticileri ile gereksiz ilişkilere girmez, polis baskısı ve ulusal medyaya karşı renk ayırt etmeden mücadele eder !
Türkiye’de Ultra hareketi?
1990’lı yılları başında Galatasaray tribünlerinde görülen hareket, 2001 yılında yakılan meşaleyle tek çatı altında toplanıp çoğu taraftarı ümitlendirmiştir. Maalesef meşalenin ömrü kısa olmuştur! Türkiye’de  Ultras alt kültürünün bir kısmı 27 Eylül 2008 yılında toprağa verildi.
Ulusal medyanın manşetlerinden düşmeyen, televizyonlarda boy gösteren, diğer yanda futbolu kirleten taraftarı müşteriye çeviren yöneticilere sahip çıkanlar ASLA ULTRA OLAMAZLAR!
Erdal Güngör

Hiç yorum yok:

Blog Widget by LinkWithin