Grubun ilk maçı olan İspanya-İtalya 1-1 kardeşçe sona erince iki takım açısından da grubun kaderi açısından da pek kallavi bir önem arz etti. Bu maçın zevki ve tadı damağımızdayken aynı beklentiyle bu maç için tv başına kuruldum. İrlanda klasik yeşil forma beyaz şort ile sahadaydı. Hırvatlar ise deplasman forması olan koyu mavi ile sahada yerini almıştı. Kimler var yok diye kontrol ederken ilgi çekici detay babamdan geldi. İrlandalı oyuncuları forma numaralarının 1’den 11’e kadar sıralı olması. Bu ilginç ve güzel detay babamı büyük ihtimalle 90’lara 80’lere götürüp ikimiz için de sempati kazanırken, Yağmur da bu sempatiye gölge düşürüp değer katıyordu. İrlanda için klasik bir şeydi belki bu yağmur ama 2008’deki bizim Çek maçı düşünüldüğünde az yağmasını diledim içimden tabi.
Maça Hırvatlar başladı. Sahadaki yerleşime bakalım derken daha 3. Dakikada Mandzukic sağdan gelen ortaya koşarken, düşüp kalkıp garip bir gol attı ki; kafada golün gelişimine örnek düşünürken “diz çöken efeler” geldi aklıma. O zaman toparlayalım: Sağdan gelen ortaya Manzukic önce efe gibi diz vurdu sonra İrlanda kalecisi Given’ın da bu asil oyunun etkisinde kalmasıyla topu ağlara gönderdi. 2008’de 120. Dakikada şampiyonanın en geç dakikada golünü yiyen Hırvatlar bu turnuvanın da belki de en erken golünü attılar. Alın size bir hikaye daha.
Bu şok golden sonra İrlanda haliyle bir açılma çabası içine girişti. Oyunu iyice yayma planı dakikalar ilerledikçe tutacak mıydı bilinmez ancak; 10. Dakikada ilk nüvelerini verip pozisyon bulmaya başladı ada ekibi. Hatta 10 dakikada ceza yayı üzerinde buldukları serbest vuruş bile Hırvatları korkutmaya yetti. Bu noktadan sonra Hırvatlar baskıyı artırıp İrlanda’nın durumundan yararlanıp kontra atakla gol bulmaya çalıştı. Bunu yapacak yeterli kadroya-özellikle orta sahaya- sahip bir takım Hırvatistan. Perisic, Srna, Rakitic, Modric, Jelavic… Say say bitmiyor. Kağıt üstündeki bu yaratıcı ve baskıcı orta saha tam anlayışını sahaya yansıtmışken 18. Dakikada sol kanattan bir serbest vuruş kazanmıştı İrlanda. İçeriye yapılan ortaya uzak direkte kafayla vuran St Ledger oldu ve İrlanda tribünleri yıkılmaya başladı. Hatta o andan sonra orayı 2. Golü yedikleri ana kadar Ibrox’a çevirip tribündeki bira popülasyonunu artırmışlardı. İrlanda bulduğu yarım pozisyonda golü bulmuşken o saatten sonra takınacağı tavır önemliydi.
İşte bu saatte Trapattoni’nin İtalyan damarı tuttu ve takımını geriye yasladı tipik İtalyan mantığıyla. Golün şokunu çabuk atlatan Hırvatlar, İrlanda’nın bu anlayışıyla daha da fazla bastırmaya, yaratıcı orta sahalarıyla topu rakip alanda tutmaya çalıştılar ve bunu da başardılar. 22’de Perisic ile, 25’te Mandzukic ile, 32’de Modric, 35’de yine Perisic ile kaleyi uzaktan yakından yokladı Hırvatlar. Yani klasik deyişle “gol geliyorum” dedi. Unutmadan söyleyelim İrlanda 1. Golün tıpkıbasım bir benzerini 29. Dakikada sahneledi ancak Ward aynı direk önünde topu dışarı atarak Hırvatların yüreğini ağzına getirmiş oldu.
Gol geliyor demiştik ki 42. Dakikada Jelavic 2 defa ofsayt olan bir pozisyonda golü buldu. Pozisyonu tartışanlar yorum farkları ayrı ama 6 hakemin olduğu maçta hala bunları tartışıyor olmamız da ayrı bir tartışma konusu. Sonuçta Hırvatistan istediğini almıştı ve soyunma odasına hem skor hem de motivasyon averajıyla önde girmişti. Hatta 45+2’de Perisic’in ortasına Rakitic düzgün vurabilse kafayı, soyunma odasına şampanya bile patlatabilirlerdi. İlk yarı 2-1 Hırvatistan lehine sonuçlanırken İrlanda’nın kötü oyunu ve golü bulduktan sonraki çekilme tercihi gözden kaçmıyordu.
Maçın ikinci yarısı yine Hırvatların kontrolünde başladı. Baskı diyemiyorum; çünkü daha buldukları ilk pozisyonda -ki 48. Dakikaya tekabül eder-Perisic’in ortasına Mandzukic bu sefer düzgün ve güzel bir kafa vuruşuyla cevap verdi. Direğe çarpan top İrlanda kalecisi Given’a çarpıp içeri girince maç fiili olarak bitmiş oldu. O saatten sonra İrlanda’nın geri döneceğini düşünen varsa “kulübede Fatih Terim mi var” diye cevap verirdim kendilerine.
Yine de İrlanda doğal olarak rahatlamış Hırvat takımının üstüne yürümeye saldırmaya başladı. Bulunacak bir gol sicili panikten kabarık olan Hırvat takımını yine panik havasına sokabilirdi. Bu baskılar 62. Dakikada meyvesini verdi mi derken yine bir hakem kararı belki de maçın seyrini etkilemiş oldu. Eski Beşiktaş’lı Gordon Shildenfeld’in Keane’i düşürdüğü pozisyonu nasıl es geçti hakemler akıl sır ermiyor. Artık o sözü söylemek istiyorum: “Nedir bu İrlandalıların hakemlerden çektiği?”
İrlanda’nın sonuca ulaşamayan ataklarına 77. Dakikada Rakitic cevap verip fişi çekme fırsatı buldu ancak başaramadı. 79’da Ward İrlanda adına gole yaklaşıp Piletikosa’ya takıldı. 81’de Andrews yine İrlanda adına gole yaklaşan taraftı. Ancak bu girişimler dakikalar ilerledikçe “çıkmadık candan umut kesilmez” mantığıyla hareket edilmiş girişimlerdi. Maç da bu havada sona ermiş oldu.
Grubun ilk maçının 1-1 bittiği, Hırvatların 3 gol bulup averajı sağlama aldığı ve diğer iki rakibin puan kaybıyla başladığı yerde bu avantajları kendileri adına muazzam bir iş. Ayrıca özgüven avantajını elde etmiş olarak İspanya ve İtalya’nın karşısına çıkacaklar, bu da atlanmamalı. Grubun bundan sonraki maçlarını merak içinde izleyeceğiz. Bu grup daha çok su kaldırır. Son olarak küpesiyle sempatimi kazanan Biliç, bu akşam taktığı anlamsız bereyle gözümden düştü. O ne abi!
İRLANDA: 1 - HIRVATİSTAN: 3
Stat: Poznan Stadı (Polonya)
Hakemler: Björn Kuipers, Sander van Roekel, Erwin Zeinstra (Hollanda)
İrlanda: Given, St Ledger, Ward, O'Shea, Dunne, Whelan, McGeady (Dk. 54 Cox), Andrews, Duff, Doyle (Dk. 53 Walters), Keane (Dk. 75 Long)
Hırvatistan: Pletikosa, Strinic, Corluka, Schildenfeld, Rakitic (Dk. 90 2 Dujmovic), Vukojevic, Modric, Srna, Perisic (Dk. 89 Eduardo), Jelavic (Dk. 72 Kranjcar), Mandzukic
Goller: Dk. 3 ve 48 Mandzukic, Dk. 43 Jelavic (Hırvatistan), Dk. 19 St Ledger (İrlanda)
Sarı kartlar: Dk. 45 1 Andrews (İrlanda), Dk. 53 Modric, Dk. 84 Kranjcar (Hırvatistan)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder