31 Ekim 2009 Cumartesi
Fransa Milli Takımı 2010 Forması
Fransa Milli takımı İrlanda'yı eleyip Afrika'daki Dünya kupasına katılabilirse yukardaki forma ile mücadele edecek. Adidas, Fransızlarla olan birlikteliğinin sona ereceği 2010 senesi için güzel bir veda forması hazırlamış, zira Fransa Futbol Federasyonu Alman spor giyim firması ile giyim sponsorluğu sözleşmesini yenilemeyip, Nike ile anlaşmış bulunuyor... Bu forma bana Platini'li günleri hatırlattı, sizce de öyle değil mi?
Güzel Görüntüler!?
Güzellik, bir canlının, somut bir nesnenin veya soyut bir kavramın algısal bir haz duyumsatan; hoşnutluk veren hususiyetidir.
"İşim Olmaz"
Dave Whelan
Wigan Athletic Başkanı
Bir barda kendisini reddeden üniversite öğrencisini dövmekten 18 ay hapis cezasına çarptırılan futbolcusu Marlon King'i kovduğunu açıklarken
Veda Ederken
Henrik Larsson
Helsingborgs'lu Eski Futbolcu
Takımının kendi sahasında Djurgardens'a 2-0 kaybedip, 38 yaşında futbol hayatını noktalarken
Hıncal Uluç'tan Arda'ya Mektup
Arda’ya Açık Mektup!..
Sevgili Arda,
Bucaspor maçından aklımda sadece iki görüntü kaldı.. İlk golü atan Kewell, pası veren sana coşku ile koştu. Sarıldı. Yüzünde ruhsuz, tatsız bir ifade vardı. Adeta başından savdın Kewell’ı..
İkinci golü sen attın. Arkadaşların sana koştular bu defa gene coşkuyla.. Ayni ruhsuz ifadeyle cevap verdin onlara da.. Sevinçsiz, keyifsiz bir ifadeyle baktın, zerre gülümsemeden..
Ve biliyor musun Arda..
Pazar günü Saracoğlu’nda değil, o gün, o dakika Ali Sami Yen’de yenildin, benim için..
Aylardan beri seni yenmek, seni yıldırmak, seni bıktırmak, seni yok etmek için el ele verenler, o haline bakıp, zaferlerinin hazzını yaşadılar..
Sevgili Arda..
Galatasaray’ın, bu ülkeye sadece futbolu değil, sporun her dalını getiren, yücelten 100 yıllık Galatasaray’ın Kaptanı o kadar kolay yenilmez.. O kadar kolay boyun eğmez..
22 yaşında Galatasaray kaptanlığına ulaşmak kolay değil.. Seni oraya, o kaptanlığa layık olduğunu bilerek getirdiler.. 22 yaşındaki bir genci, dünya klasında ağabeylerin oynadığı bir takıma lider yaptılar..
Liderler maç kaybeder Arda..
Ama yenilmezler..
Düşerler.. Ama kalkmayı bilirler ve ona bakanları, ondan ilham alanları da kaldırırlar..
O gün senin yüzüne bakan Galatasaray futbolcusunda oynayacak hal kalır mıydı Arda?..
Fener maçı bitti Arda.. Bittiğini en iyi sen bileceksin ki, arkadaşların da bilsin.. Dün dünde kaldı. Kalmalı.. Her yeni gün taze bir başlangıçtır.. Olmalı..
Takımın o sarsıntıyı nasıl atlatacak, yeni güne yepyeni bir ruhla, taptaze nasıl başlayacak?..
Sana, liderine bakarak..
Bugün Florya’ya kapan ve tek başına maçın görüntülerini izle.. O iki golün ardından kendi yüzüne bak..
O yüzde Galatasaray’ın Kaptanını, liderini görüyor musun, söyle kendi kendine..
Sevgili Arda..
Sen Türkiye’nin en gıpta edilen, en kıskanılan gençlerinin başında geliyorsun..
Bir defa dünya çapında bir yeteneksin. İkincisi paralı ve şöhretlisin. Üçüncüsü, dünyanın en tatlı, en şirin adamlarından birisin.. Örnek bir karakterin var.. Tam bir toplum adamısın. Canlı, heyecanlı.. Şakacı.. Bir yerdeysen, herkesin gözü, kulağı sende..
Yardımseversin. Asla şımarmıyorsun..
Her anne baba, Arda gibi bir oğlu, her erkek Arda gibi bir arkadaşı, her genç kız Arda gibi bir sevgilisi, her yönetici, her hoca Arda gibi bir futbolcu ister.. Daha ne olsun?..
Bunlar güzel, ama ülkemizde ayni zamanda taşıması zor şeyler..
Çünkü bu vasıflara sahip oldun mu, hele bu Fenerbahçe damgalı medya içinde bir de Galatasaraylı oldun mu, seni yok etmek için gizli açık her şeyi yaparlar..
Fener maçı öncesinden, günler haftalar öncesinden, seni yıpratmak, seni yok etmek için neler yazdılar söylediler.. Maçtan sonra da iyice azdılar.
Sana saldıranların ne dediklerine bakma Arda.. Kaç kişi olduklarına bak.. Onların sayısı, senin büyüklüğünün ölçüsüdür..
Bunların hepsini yaşamış, hâlâ da yaşayan bir ağabeyin olarak söylüyorum..
Büyüklüğün ölçüsü, seni alkışlayanların değil, sana saldıranların sayısıdır.
Sen Türkiye’nin en büyük futbolcususun Arda..
Onun için saldırıyor sana her gün, her saat!..
Onun için gülmez yüzün, onlara zafer çığlıkları attırıyor..
Yenilme Arda..
Seni yendiklerini sandıkları gün, gülebiliyor, onlara gülerek bakabiliyorsan, kahrolurlar, unutma..
Sen Galatasaray’ın kaptanı, sen sadece sahaya çıkan 11 kişinin değil, Galatasaray’a gönül vermiş milyonların simgesisin, genç adam..
Yenilmeyeceksin..
Hakkın yok!..
Satılık Ceket
"Hakan Şükür'ün bana hediye olarak verdiği ceketin manevi değeri benim için çok büyük. Ancak ekonomik anlamda zor durumdayım. Başka çarem kalmadı. Manevi değeri çok büyük ceketi satmak zorundayım. Hakan Şükür'ü çok seviyorum. Bu ceketi UEFA kupasını kazandıkları gece giymişti. Daha sonra bana hediye etti" şeklinde dert yanmış... Nerede satar, nasıl star, kim alır bizim ilgi alanımıza girmez, merak ettiğim konu bu ceketin değerinin ne olacağıdır ve futbolu bıraktıktan sonra bir çok yardım organizasyonunda öyle yada böyle bolca boy gösteren Hakan Şükür'ün bu söz konusu para miktarını ceketten sonra Feyzullah Korkut'a verip veremeyeceğidir? İnsan kendisine verilen bir hediyeyi satmak durumuna düşerse, ya cidden kötü durumdadır ya da manevi duyguları sıfırın altındadır, biz birinci seçeneğin üzerinde duruyoruz şu an... Lakin, gündeme gelmek için madalyasını satanları da hatırladıkça, sen nelere kadirmişsin be UEFA Cup 2000 demeden de edemiyoruz...
Son bir not, ufak bir araştırma yaptım, böyle bir ceketi giymiş Galatasaraylı fotosu bulamadım UEFA zaferi sonrası ama aklımın bir yerinde Hakan Şükür ile Mustafa Kocabey'in bu tarz kırmızı ceketli fotoğrafları olduğu yer alıyorum... Arşivcilerden yardım bekliyoruz...
Meşale Kokusu
Ekşi Sözlük'ten...
30 Ekim 2009 Cuma
Keita'nın Hedefinde Ne Yok?
Abdül Kader Keita
Galatasaray'lı Futbolcu
Derbide kafasına atılan pet pardak hakkındaki soruları cevaplarken
Haftasonu Şifresiz Maçlar
17:00 Arjantin-Nijerya / TRT 3 (-17 Dünya Kupası)
20:00 Debrecen-Ulpest / Duno I
21:30 Borussia Dortmund-Hertha Berlin / TRT 3
22.15-Porto-Belenenses /RTP International
31 Ekim Cumartesi
13:00 FC Moskova-Zenit / ORT Europe
16:30 Wolfsburg-Mainz / TRT 3
19:00 Juventus-Napoli / NTV Spor
19:00 Real Madrid-Getafe / NTV
20:00 Marsilya-Toulosse / Kanal A
20:00 Yeni Zelanda-Türkiye / TRT 3 (-17 Dünya Kupası)
21:00 Osasuna-Barcelona / NTV Spor
22:00 St Etienne-Lyon / Kanal A
23.00 A.Bilbao-Atl.Madrid / NTV Spor
1 Kasım Pazar
16:00 Livorno-İnter / NTV Spor
16:30 Freiburg-Hoffenheim / TRT 3
18.00 Rennes-Valenciannes/Kanal A
18:30 E.Frankfurt-Bochum / TRT 3
20:30 İtalya-Uruguay / TRT 3 (-17 Dünya Kupası)
22:00 Sochaux-Paris / Kanal A
Toprak Sahalarda Bu Hafta
Cumartesi günü Çatalca u17 takımı deplasmanda oynarken, Ziya Altınoğlu sahasında yarın maç yok, zaten olsa da işten dolayı izleyemeyecektik. Ama pazar günü ardı ardına 3 maç seyretme zevkini yaşayacak Çatalcalı futbolseverler. İlk maç 1.Amatör 2. grup takımlarından İhsaniyespor ile Akören arasında oynanacak. Zirveyi yakından ilgilendiren maç öncesi deplasman takımı 12 puandayken, ev sahibi 11 puana sahip ve lider Esenyurt'un 18 puanı bulunmakta... Geçen haftayı Akören maç oynamadan Hükmen galip sonlandırıken, yeşil-kırmızılı İhsaniyespor deplasmanda Celaliye'yi dörtledi. Böyle kritik bir maça umarım ki otoriter bir hakem atamıştım federasyon. Günün ikinci maçı da aynı grup takımları Muratbey ile Gümüşyaka arasında. Kendilerinden önceki maçın beraber bitmesi için "dua edecek" olan bu takımlardan özellikle Muratbey alacağı bir galibiyet ile haftayı ilk üçün içinde kapatabilir....
Birinci amatör lig maçlarından sonra ise Süper Amatör Lige iddialı başlayan ve ilk yenilgisini, hata kalesindeki ilk golleri geçen hafta yaşayan Çatalcaspor, ligin alt sıralarında yer alan Zeytinburnu Yıldızspor'u ağırlayacak. Üst sıralardan kopmak istemeyen ev sahibi mutlak kazanmak isteyecektir.
Arda Bizim Kaptanımızıdır
Haldun Üstünel
Galatasaray Futbol Şube Sorumlusu
Son günlerde Arda aleyhinde yazılanlara cevap verirken
28 Ekim 2009 Çarşamba
Hep Aynı Nakarat, Aynı Aynı...
Aziz Yıdırım
6 Kasımda Şükrü Saraçoğlu stadındaki Galatasaray taraftarı maçtan evvel stad dışına çıkarılmıştı
"Galatasaraylı oyuncu Keita`nın kafasına atılıp ona değmediği halde gözüne gelmiş gibi rol yaptığı su bardağını Galatasaraylı taraftarlar attı. Forum üyelerimizin dikkatli çalışmaları sonucu görüntüler incelendiğinde Keita`nın olduğu yere atılan gelen su bardağının misafir tribününden geldiği açıkça görülüyor."
Fenerbahçeli taraftarların ANTU sitesi
Aşağılamak!
27 Ekim 2009 Salı
10 Marado
Tükürmeyiniz!
Jano Ananidze
GS'nin yerine GS
Grip "Mevzusu"
26 Ekim 2009 Pazartesi
CSKA Sofya:0-3:Minyor
Büyük Takım Küçük Takım
Michel Platini
UEFA Başkanı
Fenerbahçe:3-1:Galatasaray
***
Maça çok farklı motive olacağını yazıyordu gazeteler Galatasaray'ın Rijkaard ile, Hollandalı hoca da önceki Kadıkoy maceralarına ait videoları izlemiş ve teşhisi koymuştu: Aşırı motivasyon sarı kırmızılı topçuların en büyük zaafıydı... Bunu engellemek için diğer haftalarda olduğu gibi yine maç öncesi oyuncuları kampa almıyor, Fenerbahçe maçını topçuların fazla büyütmemelerini istiyordu... Oysa ki, yöneticilerin idmana daha sık gelmesine müsade ediyor, kaptan Arda ve diğer Türk futbolcuların yabancıları derbi havasına sokmasına göz kapatıyordu... Hollandalı hoca istediği kadar sıradan bir maç desin dursun, bu ülkenin evlatları için Galatasaray-Fenerbahçe maçlarının her zaman anlamı farklı olmuştur, özellikle çocukluğu Florya'da geçmiş Arda , daha Saraçoğluna çıktığı anda tribünden gelen küfürlere kayıtsız kalamıyor, Baroni'nin ortaya kıvılcım atmasıyla da birden parlıyordu... Patlamaya hazır bomba sadece Arda değildi tabii, iki kişi tartışıp, diğer topçuları onalrı ayırmaya gayret gösterirken, Bilica da Fatih Akyel ve Emre Belezoğlu'nun bir zamanlar uyguladığı starteji ile Fenerbahçe taraftarına kendisini kabul ettirmek için basıyordu yumuruğu, basıyordu tokadı Arda'ya... Bu olayları izlemekte olan hakem triosundan yan hakem de nasibini almıştı atılan maddelerden...Hocanın kafası kanarken, Kadıköy'deki Galatasaray maçlarının hızlıca bir çetelesini çıkardım, kan akmayan maç var mıydı: Gerets'in alnı yarılmış, Ümit Karan'ın başı yarılmış, Mondragon'un üzerinde ses bombası patlamış, Eser Özaltındere'nin kafası yarılmış, Hasan Şaş'ın sırtında yumurta patlamış ve son olarak Keita'nın kaşını su şişesi çiziyordu...
Bahsedilen gergin ortam maça da yansıyordu ki daha ilk dakika içinde Baroş'a arkadan müdahale eden Emre, Galatasaray'ın bütün planlarını bozuyordu. Oysa ki Hollandalı hoca sisteminde ısrarcı olarak kalede Leo Franco ile başlarken, geri dörtlüde Sabri-Servet-Gökhan-Hakan ile oynuyor, ortada Mustafa ile Mehmet Topal'a göre daha az savaşan ama daha teknik Ayhan'ın önüne Elano'yu görevlendiriyor, Arda'yı bir kanada, Keita'yı öbür kanada yollarken Baros'u da Bilica'nın üzerine yolluyordu... Tabii, hareketli forvet özelliklerine sahip Baros oyundan çıkınca, Rijkaard'ın hem hamle yapma sınırlanıyor, hem de Neskeens ile düşündüğü planlar altüst oluyordu... Bozulan sadece Galatasaray kurmaylarının stratejileri değil, Emre'ye sarı kart gösteremeyen hakem Bünyamin Gezer'di aynı zamanda... O dakikada çıkacak olan bir kart, oyunun gerginliğini alacakken, cepte kalması ev sahibi topçulara da evde oynama güveni veriyordu... Bu "görülmez" desteği alan sarı-lacivertliler, rakibinin üzerine gelmeye çalışıyor, Galatasaraylı futbolcular ise hedefsiz bir şekilde top çevirme, çoğu zaman da top kaptırma işiyle meşgül oluyordu... O anların birinde Fenerbahçe Alex ile golü buluyor, savunma yapma görevli topçular herkes gibi topu izliyordu... "Maç kazanmak için yediğimizden fazlasını atmamız yeter" diyen Rijkaard'ın takımına, 9-10 senedir deplasmanda yenemedikleri rakibine 2 gol atmak gerecekti bu dakikalardan sonra ama Hollanda'nın total futbolu karşı sadece kazanmaya yönelik sıkıcı futbol oynatan Alman ekolüne karşı pek de başarılı olamaması gibi bir gerçek de vardı... Galatasaray'ın en önemli özelliği olan kanat bindirmelerine karşılık zaten gol yememek üzeri bekleri çiftlemiş Daum, Arda ve Keita'ya oyun oynacak alan bırakmayınca ortadan delmek lazımdı ev sahibi defansı ama o işi yapacak olan Elano pek dahil olmak istemiyordu oyuna. 90 değil 180 dakika oynansa maç bu skorla bitecekken, Galatasaray kalecisi ve Bünyamin Gezer ortaklı ile Fenerbahçe penaltıyla ikinci golü buluyor, işler daha da zorlaşıyordu Galatasaray adına... Hakan'ın attığı gol ne kadar da ümitlendirse Kadıköy'deki Galatasaray taraftarını, Keita'nın atılması işleri zorlaştırıyor, zaten tükenmekte olan kuvvet, bir kişinin yerine de koşmayı gerektirince iyice tükeniyor ve Güiza'nın golu skoru belirliyordu...
Bizim "hayati" derbimiz dış memleketlerden pek izlenmese de, ülke sınırları içinde herkesin izlediği kadarıyla yukarda anlattığım gibi cereyan etti. Fakat oyun içinde göze çarpan bir çok ayrıntı vardı yazılması gereken bu satırlarda, Roberto Carlos'un yaptıkları gibi... Fenerbahçe maçlarını takip edenler daha iyi bilecektir, ben nadir izlerim kendilerini ama ne zaman izlesem sürekli bu Brezilyalı topçuyu birilerini barıştırıken, öpüştürüken görürüm... Kendisine bu yetki kim tarafından verilmiş diye bir soru sormayacağım, böyle bir yetki yok ortalıkta ama şimdiye kadar Tolunay Kafkas dışında da tepki gösteren de yok... Dün gece de her pozisyonda hakemden sonra olay yerine iştirak eden Carlos, saç okşadı, yanaktan makas aldı ama Keita'dan tokadı yedi... Kimse pozisyon gereğiydi demesin, Roberto Carlos eğer şimdiye kadar yaptığı "iyi niyet" showlarında samimiyse, Keita'nın kendisini geçmesininden sonra güreşçi gibi Fil Dişili topçuyu kündeye kaldırmazdı, ama aynı Hagi'den "bel kıran" çalımı yedikten sonra Süper Kupa maçında Hagi'yi biçtiği gibi, Keita'yı da kucakladı ve tokadı yedi... Keita aşırı motive olmuş geyiklerini kimse yapmasın, tahrik varsa, sonucuna katlanılır...
Motive olayından devam edelim isterseniz, okuduğum bir yerde Arda'nın motivasyonun Galatasaray'ın mağlubiyetinde baş etken olduğu yazıyor, peki kaleci Leo Franco'yu ne yapalım... Sahadaki en soğukkanlı adam olan Arjantinli ayağındaki iki topu da rakibe vermedi mi? Biri kornerle, bir dieğri de penaltı ile noktalandı üstelik... Ya da Hakan Balta... "Etliye sütlüye" karışmayan Hakan'ın istatistiklerine göz atsak mı? Şahsi fikrimdir, kimseyi bağlamaz, ama başı önde kuzu gibi topçu yerine kötü orta yapıp, hırsal yerine koşan Sabri'yi her zaman tercih etmişimdir... Bizi bilen bilir, sistem taktik meselelerinden öte bir dünyada yaşıyoruz futbolu, ruhla oynayan, formasını ıslatan, tekmeye kafa koyan topçulardır aradığmız, maç skoru hikaye...
Topçular araken, hocada da hırs istemekteyim, tutku aramaktayım, Hollandalı'da dün gece onu pek göremedim. Benim gözümdeki hoca maç bittiğinde ter su içinde kalacak, 90 dakika oyunu oynayacak. Mourinho ya da Fatih Terim öyle değil mi? Arda'nın bir demecini hatırlıyorum "Fatih Terim soyunma odasında öyle bir konuşma yaptı ki, kendimi yeniçeri gibi hissettim" diyordu genç kaptan... Rijkaard için bir sınavdı Fenerbahçe maçı ve benim gözümde o sınavı geçemedi hoca... Elindeki kadro şimdiye kadar Kadıköy'e gitmiş hocalara göre daha güçlüydü, tecrübeliydi ama o da kaybetti. Peki ne farkı kaldı Lucescu, Hagi, Gerets, Feldkamp, Skibbe'den? Umarım Avrupa'da ve ligte yaptıklarıyla farkını gösterir ama işi oldukça zor... Sadece lig şampiyonluğu yetmeyecek, onu da bilmesi gerek. Aslında, belki bunu söylemeye erken ama şöyle bir his de var içimde, Rijkaard ve ekibi sözleşme biter bitmez memleketten gidecek... Galatasaray da iki sene gecikmeyle Abdullah Avcı'yı getirecek...
Son olarak tribünlere değinirsek Fenerbahçe tribünlerinin yapmış olduğu kareografiyi pek anlayamadım, aslında mesaj netti, "doğduğunuz günden beri hep sizi yeniyoruz" ama oradaki şekilleri ne televizyondan ne de daha sonra netten anlaşılır şekilde göremedim... Ama maç sonu açılan pankart anlamlıydı, lakin ya kaybedilseydi maç ve her tribünde olup "pankart açma meraklıları" tarafından açılsaydı, tribün ayıbı olarak yazılırdı tarihe...
Emre'nin topçuluğundan bahsedecektik sahi, onun için dakikalar harcamaya değmez, sevmiyoruz Emre'yi, o da bizi sevmiyor, peki kim seviyor Emre'yi? Bünyamin Gezer seviyor zira 2-3 sarı kart alması gerekirken, kartsız bitirdi maçı... Helal olsun...
Stat: Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu
Hakemler: Bünyamin Gezer, Serkan Gençerler, Tarık Ongun
Fenerbahçe: Volkan Demirel, Gökhan, Bilica, Lugano, Roberto Carlos, Mehmet Topuz, Cristian, Emre, Vederson (Dk. 90 artı 1 Selçuk), Alex (Dk. 76 Dos Santos), Kazım (Dk. 72 Güiza)
Galatasaray: Franco, Sabri, Servet, Gökhan, Hakan, Ayhan, Mustafa, Keita, Elano (Dk. 82 Aydın), Arda (Dk. 57 Kewell), Baros (Dk. 5 Nonda)
Goller: Dk. 12 ve Dk. 53 (penaltıdan) Alex, Dk. 90+2 Güiza (Fenerbahçe), Dk. 56 Hakan (Galatasaray)
Sarı Kartlar: Dk. 27 Keita, Dk. 52 Franco, Dk. 61 Nonda, Dk. 86 Ayhan (Galatasaray), Dk. 75 Roberto Carlos (Fenerbahçe)
Kırmızı Kart: Dk. 74 Keita (Galatasaray)