14 Ekim 2009 Çarşamba

Türkiye:2-0:Ermenistan



Ermenistan maçının Bursa'da oynanması kararlaştırılırken, son maçın hedefsiz olacağı biliniyor muydu acaba? Zira, bu maçın oynanacağı tek yer Bursa'ydı, seçenler isabetli bir karar vermişler... Yeşil beyazlı taraftarların pankartlara ve tezahüratlarına konu olmuş "şampiyonluk görmeden yıllar yılı takımın yanında bulunmak" durumu, hedefsiz ulusal takımı destekleme görevi ile örtüşünce, bu gece Atatürk Stadında herkes görevini en mükemmel bir şekilde yerine getirdi... Yayıncı kuruluş "herhangi bir 'ayıp' tezahürata karşı" mikrofonlarını kapamış olsa da maç boyunca, "sen şampiyon olmasan da, kupaları almasan da" tezahüratı bu melakolik durumu anlatmıyor mu aslında?... Bu vefakar taraftara da milli oyuncular güzel bir galibiyet armağan etmediler mi? Hem de 16. dakikada plaka rakamında golü atarak. 6. dakikada "Ankaragücü" bestesi başladığında, 16da gol olsa ne şahane olur dedim, Arda da bunu hissetmiş, yaptı ortayı, Halil çaktı kafayı... Belki ilk defa Bursa Atatürk stadında 16. dakikada Bursaspor diye bağırılmadı, gol sevincinden dolayı... Gol sonrası topçuların Fatih Hocaya gitmesi manidardı... Serveti'in sol ayakla gol atması ise daha da ilginçti... Bursa taraftarının susmadan takımı maç boyunca desteklemesi ne kadar takdire şayansa, pankartsız tribünler bir o kadar yavandı. Fatih Hoca basın toplantısında "benim posterimi bile sokmamışlar" diyerek, olayın sebebini açıkladı, yine gösterdik millet olarak "sadece siyah ve beyaz renkelere sahip olduğıumuzu" arada grileri yok saydığımızı... Ya çiçeklerle karşılıyoruz ya da düşmanca tavırlarla rakipleri. Provakatif amaçlı pankart sokulması korkusuyla, herşeyi yasaklıyoruz. Bizim maçtan evvel Azerbaycan kendi sahasında Rusya ile oynarken, tribünlerdeki koca bayrakları gördükçe, bu gece bizim Azerbeycan bayrağını yasaklamamız içimi burktu, Azeri kardeşlerimize karşı yüzümü kızarttı...
Ve hocanın vedası... "Pazartesi günü CV'mi tekrar hatırlatacağım" cümlesi ne kadar da hoşuma gitti... Maalesef memleket medyasının, şükür hepsini değil, bazı köşe başlarını tutmuş "entel" yazarları, hocanın yüzüne karşı kullanamayacakları lafları internet ortamlarında atıp-tutuyorlardı, son basın toplantısında gereken cevapları alacaklardır... Sadece cevap almakla kalmayacaklar, kendilerine kötü bir haberim daha var, bu gece hoca "Ben bu memlekete çok şey borçluyum, ne zaman görev istenirse koşa koşa gelirim" ifadesiyle 2. dönem bitmeden 3. Fatih Terim dönemini de müjdelemiş oldu...
Bu gece hocanın basın toplantısını da izleyince, ve kendi çapında iyi bir Fatih Terimci olan bendeniz, oldukça duygulandı, hislerim karmaşık hale geldi, bu yazı da daldan dala gitmiş oldu... Olsun o kadar, her zaman sevdiklerimizden ayrılmıyoruz, alışık değiliz vedalara... Bu da benden olsun Hocaya:

Güneş her akşam batıp hergün doğuyorsa
Çiçekler solup solup tekrar açıyorsa
En derin yaralar kapanıyorsa
En büyük acılar unutuluyorsa
Neden korkulur hayatta söyleyin bana
(ben neden hep aynı kalayım söyleyinbana)

Elbette bazen çiçek açıp bazen solacağım
Elbette daldan dala konup sonra uçacağım
Elbette bazen hızla dönüp bazen duracağım
Elbette bazen söyleyip bazen susacağım

İnanmadım asla inanamam
Herşeyin bir sonu olduğuna

***

Stat: Atatürk
Hakemler: Martin Hansson, Henrik Andren, Stefan Wittberg (İsveç)
Türkiye: Volkan (Dk. 90 Rüştü), Servet, Ceyhun, Emre, Hamit (Dk. 83 Kazım), Gökhan, Halil, Tuncay (Dk. 46 İbrahim), İsmail, Arda, Ayhan
Ermenistan: Berezovski, Karlen Mkrtchyan, Hojsepyan, Arzumanyan, Arakelyan (Dk.58 Pizelli), Mkhitaryan, Artavazd Karamyan, Arman Karamyan (Dk. 78 Kakosyan), Mkoyan, Ashvan Mkrtchyan, Coharyan (Dk. 46 Melkonyan)
Goller: Dk. 16 Halil Altıntop, Dk. 28 Servet (Türkiye)
Sarı Kartlar: Dk. 3 Ceyhun (Türkiye), Dk. 25 Coharyan, Dk. 68 Mkoyan, Dk. 68 Karamyan (Ermenistan)
Kırmızı Kart: Dk. 33 Ceyhun (Türkiye)

Hiç yorum yok:

Blog Widget by LinkWithin