5 Ekim 2009 Pazartesi

Ankaragücü:3-0:Galatasaray


İstanbul'da başlayan sarsıntı, Ankara'da deprem yarattı, bir çok hurafe de harabeler arasında göçüp gitti. Evet, dün bir çöküşü izledik ama bu Galatasaray'ın değil, futbol ulemalarının çöküşüydü, bozulmasıydı, yerle bir olmasıydı... Rijkaard geldiğinden itibaren, öyle şeyler yazıldı çizildi ki, kendimi liseden beri hazetmediğim matematikle boğuşur hissettim açıkcası... 4-3-3, 4-4-2, 4-2-2-2, unutulmaya yüz tutmuş 3-5-2 ve daha niceleri bir çok teknik konu konuşur olduk bu memlekette... Oysa ben maça gittiğimde bu işlere hiç takmazdım kafamı, Sabri 4-3-3'ün dördüncü elemanı da acaba 3lünün arasına giriyor mu, Keita ileri 3lüde yer alıyor ama adamını kovalayarak savunmaya kadar gelince acaba savunma 5li düzene mi geçiyor diye düşünmem maçı izlerken, Sabri sağlam orta yapsın, Keita bel kırsın, Kewell zımbalasın isterim her taraftar gibi... Ama dedim ya başta, Rijkaard geldi, Cruyff'un oyuncusuydu Ajax günlerinden... Bir de yanında Neskeens geldi, o da Cruyff'un takım arkadaşı Hollanda milli takımından... Bu ikisi yan yana gelince ne olmalıydı: Cruyff ve Total Futbol... Vay anasına, bir anda totall futbol oynanacaktı bu ülkede... Ama, göz ardı ettiğimiz durumlar vardı, bir; Frank Rijkaard Cruyff'tan ziyade Milan'daki hocası Sacchi'den etkilenmişti, ikincisi de o tapılan Total Futbolun en iyi takımı Almanlara karşı final kaybetmiş, torunları da hala bir Dünya Kupası kazanamamıştı, yani bizim gibi skor üzerinden gündem yaratan memleketin insanına uymazdı, istediğin kadar güzel oyna, kaybedersen, bitersindi bizim topraklarda...
Aslında fena da giriş yapmadı Rijkaard memleket futboluna, "çerezden" takımları yenince Galatasaray, puanlar hep Holandalının hanesine, hatta ondan da ziyade 4-3-3'e yazıldı, sahada mücadele eden topçulara ise terli terli bir bardak soğuk su içmek nasip oldu... Haftalar ilerleyip, teklemeler başlayınca, bu kusursuz sistem yanlıları başladılar fısıldayarak "ama"lı, "fakat"lı, lakin"li cümleler kurmaya: 4-3-3 iyi ama bir de B planı lazımdı... A planı, B planı, yok C planı, sanki suikast yapacağız, banka soyacağız... Aslında bu güzel oyunun delisi gözüyle bakılan Bilgin Gökberk iyi kafa buldu bu gece: "Rijkaard'a B planı tavsiye edenler biliyorlar mı acaba onların tavsiye ettiğinin Hollandalının kafasındaki Z planı olduğunu"... Kafamız o kadar çelişkilerle dolu ve "eleştiriden" haz alan milletiz ki, bu uğurda kendimizi gülünç duruma düşürmekten de alıkoyamıyoruz. Hani ilk geldiği günler "ilah" derecesinden tapılan ve kusursuz 4-3-3'ü getiren bir adam vardı, o bilmez mi alfabenin harflerinden planlar yapmayı...
Sistem dediler, plan dediler, bir de ders kelimesini kullanmaya başladılar futbol ulemalarımız bu günlerde. Fatih Terim "ders almam, ders veririm" diyerek bir güzel haşlamıştı vakti evvelinde bu ve bu zihniyetekileri, neymiş efendim Rijkaard Ankara dersini iyi çalışmamış... Breh breh breh... 3-5 maç evvel Neskeens'in defterini ballandıra ballandıra anlatanlar, neyin dersinden, neyin sınavından bahsediyorlar...
Geçiniz efendim bunları, koyunuz bir kenara, okuduğunuz 3-5 elit web sitesini kapatınız, elinizden düşürmediğiniz o dergilerle kitaplara biraz ara veriniz ve çıkınız sokağa, mahallenizdeki çocukları izeyin koşarken plastik topun peşinden, sosyetik semtte oturuyorsanız gidin bir parka ya da halı sahaya seyretmek için futbolu... Bu beni kesmez diyorsanız hala, amatörün en dibine vurmuş maçına gidin, yırtık formaları, oyuncu değişikliği sırasında kramponların değiştiğini görün ve titreyerek kendinize gelin...
Evet, sistem mistem hikaye beyler-bayanlar... Sahada topu futbolcular oynar, soyunma odasındaki tahtaya yazılan rakamlar değil... Sen istediğin kadar pasın kaleciden başlayıp, en nihayetinde Baroş'la biteceğini anlat, o gün Arda keyifsizse, o top oraya gitmez. Sen oyun içinde Keita ile Kewell'ın zaman zaman bölgelerini değiştirmelerini anlat dur taktik tahtasında, Nonda topu sektirirse dalgınlıkla, neye yarar koşuşturup durmaları... Kısaca, futbol denen bu oyunu, mekanikleştirirken, içindeki insani fakötörleri unutursanız, belki de bilerek görmezden gelirseniz, o sistem-taktik varyasyonları içinde boğulup gidersiniz... Bu söylediklerim çok mu fuzuli geldi, bakınız piriniz Ersun Yanal, istatistik diye diye her takımdan kovulurken, futbolun en temel unsurunun insan olduğunu belirten Fatih Terim bu memleketin tarihine altın harflerle adını yazdırmadı mı? Ha sahi, siz Fatih'i de sevmezdin ya...
Peki ne oldu Ankara'da dün derseniz, Sabri'siz, Keita'sız, Gökhan'sız Galatasaray, bir de rakibi kadar mücadele etmeyince, son dakikalarda yoruldu, güçsüz kaldı, kalesinde golü yedikten sonra canı sıkıldı, telaşa düştü, bir gol daha gördü kalede, keyfi iyice kaçtı, o esnada baskın yedi ve skor 3-0 oldu... Peki, Gaziantepspor maçında, Kayserispor maçında ya da Beşiktaş maçlarında ne olmuştu, Galatasaray 3 atarak kazanmıştı... O zaman da 4-3-3 vardı, dün de 4-3-3 vardı... Demek ki kafayı gereksiz takıyormuşuz rakamlara, Rijkaard'ın da dediği gibi : Together we win, together we lose" Sistemciler bunu yine Total futboldan girip, sağına soluna "entel" kelimeler döşeyip rakamlara vuracaklar da, bizim gibi "çapa" "rotasyon" "sistem" gibi tabirlerden uzak renk aşkıyla takımın peşinden sürüklenenlere Türkçe mealini yazalım: Birlikte kazanırız, birlikte kaybederiz...

Stat: 19 Mayıs
Hakemler: Koray Gençerler, Selçuk Kaya, Ekrem Kan
MKE Ankaragücü: Serkan, Elyasa, Risp, Ediz, Broggi, Semavi, Hürriyet, Barbaros (Dk. 90*1 Volkan), Murat, Metin (Dk. 70 Mehmet), Ceyhun (Dk. 86 Emre)
Galatasaray: Franco, Uğur, Servet, Hakan, Caner, Aydın (Dk. 79 Mehmet), Mustafa, Ayhan, Arda, Elano (Dk. 61 Kewell), Baros (Dk. 69 Nonda)
Goller: Dk. 83 Murat, Dk. 88 Emre, Dk. 89 Hürriyet (Ankaragücü)
Sarı kartlar: Dk. 60 Mustafa (Galatasaray), Dk. 67 Ediz (Ankaragücü)

6 yorum:

Adsız dedi ki...

süpper!

tenten dedi ki...

evet bunu unutmayalım... beraber kaybeder beraber kazanırız!!! cok dogru ve inanıyorum bu takım basarılı olacak 4-3-3 veya 3-5-2...

Adsız dedi ki...

kardeşim iyi güzel de sen de bülent uygun konusunda aynısını yapmıyor musun?

gözbek dedi ki...

Dün çok güldüm TVdeki yorumlara. Hepsinin nasıl da içinde kalmış kaç aydır Rijkaard'ı eleştiren futbol yazarı olmak.
Geçen sene Aragones asık suratlı kimse onu sevmiyor diyen Rıdvan Dilmen Rijkaard fazla sempatik, rahat, oyuncuların hepsi onu seviyordur diye eleştirmeye başladı.

Basın toplantıında Nonda-Baros birlikte niye oynamıyor diyenlere Rijkaard'ın "Onun için sistemi tamamen değiştirmemiz lazım" diye defalarca açıklamasındaki sabra hayran kaldım.

Sorun forvette değil ki dar kafalı sözde spor yazarları. 80.dakikaya kadar 3-0 olacak pozisyonlar yine yakalandı, bu sefer atılamadı.

Camialarda sorun hep rakibe göre belirleniyor, normal şartlarda Fenerbahçe'nin de 5-6 puan kaybetmesi gerekiyordu ama bu sene çok iyi başladıkları için onların iyi oluşu Galatasaray'ı da etkiliyor.

malich dedi ki...

düşüncelerime tercuman olmussun kardesim klawyene sağlık ancak su da var dünkü maç ile ilgili neeskensi göremedim ben dünkü maçta kimsede değinmedi bu konuya bir bilgi varmıdır hiç elimizde ??

Zafer dedi ki...

Helal olsun güzel yazmışsın bize Rijkaard falan fazla bize sinan enginler, serhat uluerenler, selçuk yulalar yakışır maalesef.

Blog Widget by LinkWithin