Futbola Penev ve Stoichkov'u izlerken aşık olmuşken, basketbol dendiğinde ilk aklıma gelen isim Naumoski'dir. Zaman gazetesinden Ahmet Uykan, Makedon oyun kurucu ile okunası bir röportaj yapmış, buyurun:
Basketbola ne zaman ve nasıl başladın?
Aslında 15 yaşına kadar futbol oynuyordum. Santrfordum ve penaltıları çok iyi kullanıyordum.. Daha sonra Skopje takımının basketbol hocası bir gün idmanıma gelerek "Sen futbolda değil, basketbolda daha başarılı olursun." diyerek benim aklımı çeldi.
Türkiye'ye yolun nasıl düştü?
Ben Türkiye ile ilk olarak Jugoplastika'da oynarken tanıştım. O dönem G.Saray ile eşleşmiş ve İstanbul'a gelme fırsatı bulmuştum. Fakat takım olarak Aksaray civarında kaldığımız otelin çok kötü olması ve maçı oynadığımız Spor Sergi Salonu'nun tahtadan yapılmış tribünleri, bakımsız hali beni hayal kırıklığına uğrattı. Daha sonra 1992 yılında Efes'ten teklif geldi. Bu kez İstanbul'un biraz daha geliştiğini, en azından Aksaray'daki otellerden daha modern otellerin de İstanbul'da var olduğunu görünce teklifi kabul ettim.
Daha ilk yılında (1993) Efes'le Avrupa Kulüpler Kupası'nda finale çıktınız ve Torino'da Aris'e 50-48 yenilerek kupayı kaybettiniz. Ne oldu da maçı kazanamadınız?
Genç bir kadromuz vardı. Buna rağmen finale çıkmayı başardık. Final maçından önce hocamız Aydın Örs, bir toplantı yaptı ve, "Finale kalarak büyük bir iş başardık. Kaybetsek bile önemli değil. Yeter ki fark yiyip rezil olmayalım." şeklinde bir konuşma yaptı. Ben ise bu konuşmaya çok içerledim ve Aris'i yenebileceğimizi, korkmadan oynamamız gerektiğini söyledim. Zaten maça da son saniyeye kadar ortaktık. Fakat belki de Aris'e kaybetmemiz bir bakıma iyi oldu. Çünkü maçı kazansaydık 6 bin fanatik Yunanlı taraftar sahaya inip bizi linç edebilirdi. Bizi ise seçkin insanlardan oluşan küçük bir taraftar grubu desteklemişti. Zaten Arisliler maç biter bitmez bize sandalyelerle saldırmıştı.
Senin kendine has özelliklerin ve stilin vardı. 30 saniyelik hücum süresinin 25'ini tek başına kullanırdın. Yine terini formanın askılı tarafıyla silmen hâlâ akıllarda...
İnanın bunlar için herhangi bir özel çabam olmadı. Örneğin 30 saniyelik sürenin ne kadarını kullanacağımı Aydın Örs belirlerdi. Ben sadece onun sahadaki beyniydim. Ayrıca çok terlediğim için alnımdan akan ter damlaları gözüme girerdi. Ben de terimi en kısa yoldan silmek için formamın askılarını kullanırdım.
Namık Polat adını alıp Türk vatandaşı olmana rağmen neden Ay-Yıldızlı formayı giymedin?
Aslında bu sorunun direkt muhatabı ben değilim. Zira bana Türk Milli Takımı'nda oynamam için ne kimse bir teklifte bulundu ne de böyle bir düşünce içindeydi. Halbuki o zamanki kurallar gereği 3 yıl aralıksız Makedonya milli formasını giymeyip Türk Milli Takımı'nda rahatlıkla oynayabilirdim. Bu da bana büyük onur verirdi.
Türkiye'nin dünya ikinciliğini nasıl değerlendiriyorsun? İkincilik seni şaşırttı mı?
Doğrusu çok şaşırdım. İlk 5'e gireceğini tahmin ediyordum fakat madalya alacağını hiç ummuyordum. Tabii burada oyuncular kadar Tanjeviç'in de büyük bir özverisi vardı. Bence takımın genç oluşu ve en önemlisi başarıya aç oluşları dünya ikinciliğinde büyük rol oynadı. Ancak bundan sonra Türkiye'nin aynı başarıyı tekrarlayacağından pek ümitli değilim. Çünkü oyuncular doyuma ulaştı.
Efes ve F.Bahçe Ülker'in Avrupa'daki performansını nasıl buluyorsun?
Her iki takım da beni hayal kırıklığına uğrattı. Aslında zengin bir kadroya sahipler. Aynı şekilde iki kulübün de geniş imkanları var. En azından Fenerbahçe Ülker'in ilk 8'e kalması gerekirdi.
Senin bir de ülken Makedonya'da milletvekilliği yaptığını öğrendik. Neden siyasete girdin, politikayla şu an aran nasıl?
Evet, 2002 yılında hatırını kıramayacağım bir arkadaşımın partisinden Üsküp'ten milletvekilliğine seçildim. O zamana kadar siyasetle hiç ilgim yoktu doğrusu. Meclis binasının, politikanın bana göre olmadığını gördüm. Çünkü milletvekillerinin mecliste neredeyse kavgaya tutuşmalarına rağmen dışarıda sanki hiçbir şey olmamış gibi birbirine sarıldıklarını görünce siyasetten soğudum. Zaten 4 yıllık milletvekilliği süresince sadece 7 kez gittim.
Seni ne zaman tekrar basketbolun içinde göreceğiz? Bu yönde teklifler alıyor musun?
Ben Efes'te dolayısıyla Türkiye'de Naumoski oldum. Bu yüzden Türk halkına kendimi hâlâ borçlu hissediyorum. Hedefleri olan bir kulüpten teklif gelirse bu defa sportif direktör veya genel menajer olarak Türk basketboluna katkıda bulunmak isterim. Teknik adamlık bana göre değil. Antrenörlük çok farklı meziyetler istiyor ve benim yapıma ters geliyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder