31 Ağustos 2009 Pazartesi

Coldplay ve Barcelona



Pep Guardiola'nın iyi bir Coldplay hayranı olduğunu ve maçlara giderken otobüste yada soyunma odasında oyuncularını motive etmek için bu grubun şarkılarını çaldırttığını duyunca hemen Barcelona'nın başarısının sırrı ve Guardiola'nın diğer hocalardan farkı dinledikleri müzikler diye bize özgü "entellektüel" bir bakışla kesip atıyoruz herşeyi. Tamam, Xavi "Viva la Vida (Coldplay grubunun şarkısı) müthiş ötesi bir parça ve bizi maça motive ederken aynı zamanda şans getiriyor" diye açıklama yaptı ama madalyonun bir de öbür yüzü var. Dani Alves, her ne kadar açık açık bu şarkıları dinlerken sıkıldığını belirtmese de "Bu şarkı beni motive etmiyor çünkü ne dediğini anlamıyorum. Herkesin maça kendini hazırlama tarzı farklı ve herkes aynı müzüği sevecek diye bir şey yok" diyerek Guardiola'nın müzikle terapi yaptığı şeklindeki iddiaları çürütmüş...

Arsene Wenger

90+5 , 2-1 mağlup olan takımınuz bir gol atar ama maçın hakemi bunu geçerli saymaz, tepkiniz Arsene Wenger hocadan farklı olur mu? Hiç zanetmiyorum...








Korkaklar Asla Kazanamaz


Fenerbahçe ile Manisaspor arasında oynanan maçın normal süresi sona ermiş, dört dakika olan uzatmaların da son iki dakikasına girilirken Manisasporlu futbolcular Fenerbahçe yarı alana içinde topu dolaştırıyor, çizgi haline gelmiş rakip defansın arasından bir forvet oyuncusu koşu yapıyor ama top onun önüne atılmıyor, hala kısa kısa paslar yapılıyor, bir başka oyuncu araya koşmaya niyetleniyor ama onu da iplemiyorlar takım arkadaşları ve maç boyunca yapmadıkları bir şeyi yapıp topu geriye, kendi yarı sahasına doğru oynuyorlar, bir kişi eksik rakibine karşı galibiyeti değil de beraberliği korumayı düşlüyorlar... Ve o topu galibiyeti isteyen takım kapıyor, son bir ümit olarak gol için yükleniyor korkakların üzerine ve cesaretinin ödülünü 3 puan ile alırken, rakipleri ise korkaklığının bedelini puansız evlerine dönerek ödüyorlar... Fenerbahçe'nin 3 puanının kısa hikayesi bu aslında... Maç boyunca sürekli ileriye oynayan, rakip sahada iki ya da üç oyuncu ile rakibe basan, ilk devre sonunda yayınlanan istatistiklerde Fenerbahçeli futbolculara göre kat ve kat fazla mesafa koştukları saptanan Manisaspor'lu oyuncular, son iki dakikada korkunca, bir çuval inciri berbat ettiler. Evet penaltıları verilmedi, ofsayt gerekçesiyle gollük atakları kesildi ama bunlar hep korkusuzca oynadıkları dakikalarda meydana gelmişti, golü istedikleri anlarda oluşmuştu bu pozisyonlar ve ne zaman ki bilinçaltlarındaki "küçüklük" kompleksi korkuya dönüştü, o zaman kaybettiler maçı... Kaybetsinler zaten çünkü tribünlerde asılan pankartta yazdığı gibi "Zafer, 'Zafer Benimdir' Diyenlerindir"

Google Reklamları


Büyük hali için resme tıklayın...

Aşağıdaki yazıyı hazırlamak için Ankaragücü sitelerini gezerken karşıma çıktı bu trajikomik durum. Anti X grubu sitelerinde 100. yılda takımları için neler yapıp, nasıl destek olacaklarını düşünürken, google vermiş cevabı: "Diyarbakırspor'a Destek Ol: Futbolun Facebook'una Kaydol, Kim Büyük Tüm Taraftarlara Göster"...

Bir Seçim ve Getirdikleri


"Ankaraspor'un Futbol Şube Sorumlusu ve Ankaragücü'nün yeni Başkanı Ahmet Gökçek , 100. yılında Sarı - lacivertli takımı en iyi yerlere getireceklerini söyledi..." diye başlıyordu Ankaragücü'nün genel kongresini anlatan Zaman gazetesindeki haber... Aslında bu cümle bile Ankara'da son günlerde birleşme adı altında yaşanan kaosu anlatmak için yeter de artar da... Bir hafta kadar evvel Ankara Belediye Başkanı ve Ankaraspor Onursal Başkanı Melih Gökçek, Ankaragücü Onursal Başkanı Cemal Aydın ve Ankaragücü Başkanı Cengiz Topel Yıldırım bir araya gelip, 100. yılda güçlü bir Ankaragücü için "güçbirliği" kararı alırlar ama ortada bir sorun vardır. Ankaraspor ile Ankaragücü şu an dördüncü haftası oynana ligte birbirlerine rakiptirler ve böyle bir yakınlaşma ligin güvenilirliğine şüphe düşürecektir. Hatta daha da ileri gidilerek, Ankaraspor'dan bazı futbolcuların da sarı-lacivertli kulübe aktarılacağı konuşulmuştur toplantıda. Bu yakın ilişkilerle ilgili futbol federasyonu başkanına ne yapılacağı sorulduğunda" Ortada somut bir şey yok, böyle bir birleşme gerçekleşirse ona göre karar veririz" demekle yetiniyordu... Olayın tribün boyutunda ise taraftarlar ikiye bölünmüş, bir kısmı başarı için maddi kaynak aktarma sözü veren Gökçek'e güvenirken, bir kısım taraftar da başkan adayı olan Ahmet Gökçek'in Ankaraspor maçları sırasındakı "negatif" hareketleri sebebiyle kendisini 100 yıllık camiada istememektedir... Bugün kulübün başkanını seçmek için yapılan kongrede, Ahmet Gökçek 200 küsür delegenin 170 cıvarı oyunu alarak başkan seçilirken, yeni başkana ve eski yönetime protestolar olmuş, bazı oy pusularında hakarete varan sözler edilmiştir haber ajanslarının belirttiğine göre... Kongre üyeleri arasında büyük oranda bir fikir birliği olsa da Ahmet Gökçek lehine, kulübün en büyük yapı taşlarından olan taraftarlar arasında fikir ayrılıkları bir o kadar fazla. "Maça gitmeyeceğim" diyen de var, "Her maç protesto edelim" diye fikir beyan eden de var, "Büyük Ankaragücü geliyor" diye sevinç çığlıkları atan da... Bir de madalyonun öbür yüzü var, o da Ankaraspor cephesi. Lige çıktıktan itibaren başarılı olmaları için sürekli yatırım yapılan, Avrupa'da kupalar hedeflenen ve ligde bir çok sezon başarılı performans çıkaran Ankara leoparları kendi kaderine mi terk edilecek? Ediz'in iki gün önce Ankaragücü'ne transfer edilmesinden sonra, Mehmet Çakır, Meye ve Hürriyet'in de bundan sonra sarı-lacivertli forma giyecekleri bekleniyor, ya diğerler futbolcular? Bu kaos ortamında onlar da geleceklerini sorgulamakla meşgüldürler şu anda, Galatasaray maçını düşünmekten ziyade...
Toparlamak gerekirse bugün Ankara'da bir seçim oldu, bir başkan belirlendi ama her taraf toz duman içinde şimdilik. Zamanla bu toz bulutunun içindeki gölgeler bir şekle bürünecek ve 100 yıllık camianın gideceği yol da açıklağa kavuşacak. Bunun için de bize en önemli ipucu altıncı haftadaki Ankaragücü-Gençlerbirliği maçındaki taraftar duruşu olacaktır... Bekleyip göreceğiz...

Bıyıklı



Saçlar mı desem, bıyıklar mı desem, mor tshirt mü desem... Kısaca buyrun size Ertem Şener 2009-2010 ...

30 Ağustos 2009 Pazar

Taş, Madenine Döndü

Bir sene önce bugünlerde taş yerinde ağırdır diyerek Shevchenko'nun Milan'a transferine sevinmiştim. Ama bu sefer taş ana madenine geri döndü. Demek ki, genel tabir ile "gelişmekte olan ülkeler"de 3 aşağı 5 yukarı aynı şeyler oluyor. Bizde nasıl Hakan Şükür, Emre, Okan, Nihat vs. gibi futbolcular şöyle bir Avrupayı turlayıp dükkana geri dönüyorlarsa, Ukrayna için de aynı şeyler geçerli. Hiçbir zaman da bu tip geri dönen futbolcuların bir hayır getirdiğini görmemişimdir, bilhassa eskinin hatrına daha da sorun olmuştur kulüplere.

İşin ekonomik boyutunu Dinamo Kiev açıklamamış, merak ediyorum acaba Tabata'dan pahalı olacak mı?

Gökkuşağı







Tottenham'ın Carling Cup'ta Doncaster Rovers ile karşılaştığı müsabakada gökyüzü de güzel oyuna harika bir görüntüyle eşlik ederken... Gerçekten harika bir görüntü... Fotolar için Santiago Munez'e teşekkürler...

Günün Şifresiz Maçları



15.00- Spartak Moskova v Rubin Kazan /ORT Europe
16.00-Almanya v İzlanda (Bayanlar) /ZDF
16.30
-Herha Berlin v Werder Bremen /TRT3
18.30 Hamburg v Köln /TRT3
20.00-Valencia v Sevilla/NTV
21.00-Nepredak v Kızılyıldız /RTS Sat
22.00-Marsilya v Bordeaux/Kanal A
00.10-Lanus vs Boca Juniors/NTV Spor

Hıncal Abi Bu Ne Hal?



Memleketin sebebini bilmediğim şekilde "her dedikleri gündem yaratan" iki şahsiyeti buluşmuşlar ve oturmuşlar karşılıklı konuşmaya. Konu da: sex, cinsellik, sıpa, genelev, zart zurt... Ayşe Arman sormuş, Hıncal Uluç cevaplamış, anlatmış ilk deneyimlerini, maceralarını... Röportajı okumak isteyenler buraya tıklasınlar, ilk satırları okuduktan sonra konunun nereye kayacağını anlamamak için saf olmak gerekir, gerisine bakmadım bile, merak da etmiyorum Hıncal Uluç kimle yatmış, kimle yatmamış diye ama böyle bir röportaj yapılıp, bu gazetede yayınlanınca, anlıyorum ki bu işlere heves eden bir çok insan var. Bir de şuna inanıyorum, bu hafta ve sonraki haftanın en büyük gündemi Hıncal Uluç'un seks tecrübeleri olacak... Tabii, "Ramazanda buna gerek var mıydı" diye tutucu kesimden bir sürü karşı çıkan olacak, köşe yazarları hiç işleri yokmuş gibi bunu tartışacak, "Demokrasi var kardeşim bu memlekette" diyen çıkacak, bizim memleket insanı da ağzı açık bunları dinleyecek, okuyacak, izleyecek, konuşacak... Ünlü olmak bu olsa gerek bizim diyarlarda...

Konfeti#6





Monsters Gate 1
Larissa

30 Ağustos



30 Ağustos Zafer bayramı kutlu olsun...

Pep ve Çetesi





"Bir kaç dakika içinde bekledikleri o binanın kapısından çıkacak ve çatışma başlayacak?!..."

Cumartesinin Ardından


  • Liverpool, geçen hafta kaybettiği maçın acısını Bolton deplasmanında çıkarmasını bildi. İki kez yenik duruma düşen kırmızıları 83. dakikada kaptan Gerrard kurtardı. Bakıyoruz Rafa Benitez'in fırçası işe yaramış, ne demişti kurt hoca "Gerrad, Torres gibi takımın babaları sazı eline alsınlar"... Torres de söz dinleyen çocukmuş, o da hocasının isteğini yerine getirdi, çaktı golünü...
  • Lige fırtına gibi giren Arsenal, Alex Ferguson'un kırmızı şeytanlarına 2-1 boyun eğdi ve galibiyet serisi de sona ermiş oldu. Aslında maça iyi bir başlangıç yapmıştı "topçular" ve Arshavin ile de golü bulmuşlardı lakin ikinci devre herşey değişti ve Rooney'in penaltısıyla skora eşitlik gelirken, Diaby'nin kendi kalesine attığı golle de Manchester united günü galibiyetle kapadı. Unutmadan, sakinliği ile bildiğimiz Arsene Wenger de maçın son dakikalarında kulübeden tribünlere yollandığını da belirtelim...
  • Almanya'da da Bayern Münih ile Wolfsburg arasında sağlam bir maç olur ümidiyle oturduk televizyon karşısına ama kırmızılıların bastırdığı, yeşillerin de sürekli kapandığı bir mücadele izlemek zorunda kaldık ilk yarıda. Tabii kapanmak "kurtlara" yaramadı ve devreyi 1-0 yenik bitirince ikinci yarı biraz daha oyuna katılmak istediler ama bu sefer karşılarına Robben çıktı. Bu maçı ve bundan sonrakı maçlarını eğer Real başkanı Perez izlerse, kesin öfkeyle viskisini fondip yapar. Hollandalı, tahtı hafiften sarsıntıya uğrana memleketlisi Van Gaal'i kurtarırken, Ribery'nin ileride arıza çıkarmaması durumunda sağlı sollu rakipleri dağıtabilirler...
  • Gecenin en beklenilen maçı olan Milan-İnter karşılaşmasını belki bütün dünya izledi ama Türkiye'de olanlar televizyonlarından izleyemediler. Bir çok abuk sabuk yayına paralar akıtanlar, bu sene İtalya liginin yayın hakkını almamışlar. Maçı izlemedik ama yazılanlara göre Motta, Milito ve Maicon'un ilk yarıdaki golleriyle rahatlayan Inter, bir de Gattuso'nun oyundan atılmasıyla daha bir derin nefes çekmiş ve Stankoviç'in golüyle 4-0 maçı kazanmış. Bu gece Mourinho'nun gecesidir artık, biraz internet araştırması yapalım bakalım kime sallamış gene galibiyetin heyecanıyla... Derbinin kırmızılı tarafında ise Leonardo ilk derbisinde kötü bir sonuç almış oldu ama Fatih Terim de ilk sezonunda Sami Yen'de Fenerbahçe'den 4 yemişti, 4 sene de UEFA şampiyonu oldu, ümitliyim ben Leonardo'dan...

Real Madrid:3-2:Deportivo L.Coruna






Usein Bolt yapacaktı maçın başlama vuruşunu, yaptı mı bilemiyorum zira Real'in kapı dışarı ettiği Robben'in bayern Münih formasıyla şovunu izliyordum Wolfsburg önünde, La Liga heyecanına da 10 dakika gecikmeyle iştirak etmiş oldum... NTV'yi açtığımda ilk gözüme çarpan Casillas'ın turuncu formasıyla sakalıydı, şekil olmuş ne yalan söyleyeyim ama Barca maçından sonra keser o sakalı, bunu da bir yere not düşelim... Kıyafetten girdik madem konuya, aynı istikamette devam edelim yolculuğa: ev sahibi artık klasik olan beyaz formasını giyerken açılışta, misafirlere Lotto garip mi garip bir forma yapmış, benim bildiğim, beğendiğim Deportivo'nun forması mavi-beyaz çubukludur, öyle pembe filan değil... Real Madrid hücümcularıyla fiyaka yaparken, geridekilerle de tehlike sinyalleri veriyordu ki kalelerinde iki gol gördüler, bir de Riki boş kaleye dokunuverse, konu başlığındaki skorun özneleri yer değiştirecekti... Şanssızlık işte... Ama ilk goldeki serbest vuruş organizasyonu harikaydı, demek ki her topun arkasına geçip "Allah ne verdiyse" vurmamak lazım, bazen de kafayı çalıştırmak işe yarıyor... Sert vurmak derken, Ronaldo'nun bir frikiği vardı dağlara taşlara giden, onu eleştirmeyeceğim ama vuruş öncesi yakın çekim yaptılar, Portekizli'nin gözlerinin çevresi kıpkırmızı, gece şarabı fazla mı kaçırdı diyeceğim, o da sahadaki mücadelesine ayıp etmişlik olacak, zira maçta da "at" gibi koştu, defanstan da top çıkardı... Real'in gollerine gelirsek ilk golde top kaleci de dahil üç topçunun bacak arasından geçip, Real Madrid'in en fazla iş yapacak yeni transferi Benzema'nın şutunda direkten dönünce bayrak adam Raul boş kaleye yuvarladı. Sezonun ilk golünü atan adama o penaltı pozisyonunda hakemi kandırmak yakıştı mı, karar sizin, zira kaleci Aranzubia'nın itirazlarına "Hadi len" derken kendisi buna inanıyor muydu, yine karar sizin... Ronaldo penaltıyla da olsa taraftarın önünde siftah yaparken, belki de maça çıkmadan daha akılda kalmak için Lass'ın golüne benzer bir gol atmayı düşlemiştir, kısmet olmadı... Guardado ve Kaka ise skora yansımasa da iyi işler yaptılar... Kısaca, Real Madrid ilk maçta zorlansa da taraftarının Lambada melodisi eşliğinde yaptığı tezahüratlarla 3 puanı aldı...

29 Ağustos 2009 Cumartesi

Taraftarın Kralı Torres



İngiltere'de yapılan bir araştırmaya göre "taraftar" formaların arkasına en çok ismi yazılan topçu Fernando Torres. Geçen yıl üçüncülükte bulunan İspanyol futbolcu, bu yıl popularitesini oldukça fazla arttırmış ki zirveyi kapmış, Anfield'te formaların arkasına Torres yazılır olmuş. Torres'ten sonra Ronaldo formaları oldukça fazla satılırken maç öncesi kulübün dükkanlarında, bu sene üçüncülüğü Liverpool'un kaptanı Gerrad almakta... İlk ona giren diğer topçular da: Rooney, Berbatov, Fabregas, Arshavin, Theo Walcott, Nani ve Lampard. Bizde böyle bir araştırma mutlaka yapılmıştır, kulüplerin "store"larından detaylı bilgi almak mümkündür ama benim merak ettiğim, bizim memlekette sağlam bir ciro yapan "çakma formalar"da durumun nasıl olduğudur. Çarşıda, pazarda, maç öncesi sokakta, metro çıkışında kurulmuş tezgahlarda bolca görmeye alışık olduğumuz formaların arkasında genelde Arda, Nihat, Güiza, Semih, Bobo yazmakta benim dikkat ettiğim kadarıyla. Hatta Galatasaray adına biraz da adetaya girip korsanların en fazla ürettiği sarı-kırımızılı formaların arkasında Arda, Keita, Elano isimlerinin yer aldığını söyleyebilirim. Bu listenin içine Lincoln ismini de ekleyebiliriz ki, Brezilyalı futbolcu artık bu kadronun içinde olmamasına rağmen bol miktarda üretilen forma stoğunu eritmek için hala pazarlarda "10 Lincoln" yazan formalar yer almakta... Peki Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzonspor, Bursaspor ve diğer takımlarda durum nasıl?

Carling Cup Kuralar


West Ham United ile Millwall taraftarlarının saha içi ve saha dışı düellosuna sahne olan ve İngiltere'de "acaba holiganizm tekrar hortluyor mu?" endişelerini geri getiren Carling Cup'ta üçüncü turun kuraları çekildi. Bir önceki senenin şampiyonu Manchester United, Premier Lig ekiplerinden Wolves ile karşılaşırken, Arsenal de ismi güzel takımlardan West Bromwich Albion ile oynayacak iç sahada. Benitez'in büyük ihtimal rotasyonlu kadrosu ile çıkacağı maçta da Liverpool, Leeds deplasmanına çıkacak. Bu üç takım Premier Lig ekipleri ile oynarken, bu yıl Ancelotti ile bütün kupalara aday olan Chelsea ise Championship ekiplerinden Queens Park Rangers ile üst tur mücadelesi verecek... Diğer eşleşmeler de şöyle:

Arsenal v West Brom
Chelsea v QPR
Bolton v West Ham
Barnsley v Burnley
Hull v Everton
Leeds v Liverpool
Manchester United v Wolves
Manchester City v Fulham
Sunderland v Birmingham
Peterborough v Newcastle
Carlisle v Portsmouth
Nottingham Forest v Blackburn
Stoke v Blackpool
Scunthorpe v Port Vale
Preston v Tottenham
Aston Villa v Cardiff

Gaziantepspor'un Gelir Kaynağı


Ayhan Akman ........................ 8.750.000 $
İbrahim Üzülmez ................... 4.500.000 $
İbrahim Toraman .................. 2.750.000 $
Gökhan Güleç ......................... 1.000.000 $
Ekrem Dağ .............................. 1.200.000 $
İsmail Köybaşı ....................... 7.800.000 $
Rodrigo Tabata ..................... 11.300.000 $
_____________________________________

TOPLAM............................... 37.300.000 $

Galatasaray'ın Tribün Rakipleri











Sturm Graz











Panathinaikos











Dinamo Bükreş

Yenilsen De Yensen De



"Taraftarlık hatırlanmakta zorlanılacak kadar anı biriktirmektir" diye hoş bir söz vardır, tribünlerle ilgili konuşulmaya başlandığında. Futbola gönül veren hepimizin de saha içi ve dışına ait o kadar çok anısı vardır ki, maç kuyruklarında yaşanılanlar, bilet bulma telaşları, deplasman otobüsü geyikleri, son dakika atılan golün coşkusu, kaybedilen maçın üzüntüsü... Başkent Ankara'nın iyi bir futbol dilencisi olan-hem Ankaragücü hem Gençlerbirliği, yeri geldiğinde PTT, Şekerspor, Petrolofisi- Necdet Özkazancı da yaşadıklarını futbol taraftarını, "maç"seyircisinden en iyi ayırt eden sözle adlandırdığı kitabında anlatmış: Yenilsen De Yensen De... Gençlerbirliği'nin www.alkaralar.com sitesine yazmış olduğu anılarının bir derlemesi olan kitapta, Polatlılı ve Emre 82'nin babası lakapları etrafında, Gençlerbirliği ekseninde "bir futbol dilencisinin" öyküleri yer almakta... Her fırsatta antrenman sahasında soluğu almak, 50-100 değil sadece 5 kişiyle takıma moral ziyareti yapmak, kendi sahasında deplasman seyirci muamelesi görmek, Gençlerbirliği maçı öncesi, ana yemekten evvelki çorba misali izlenen amatör lig müsabakaları izlemek, deplase girişimlerinde bulunmak, kısacası şehrinin takımına aşık bir taraftara ait hikayeleri okurken, insan ister istemez kendinden birşeyler buluyor kitapta. Bir tribün insanın ağzından bu anıları bir kitapta okumak başlı başına nimet iken, Necdet Abi, kitabı bir yayınevine satmak yerine kendi imkanlarıyla bir matbaada bastırtınca endüstriyel futbola da fiyakalı bir gol atmış oluyor... Eline, kalemine, klavyene sağlık Necdet Özkazancı... Sahi "Kar fırtına bora sükün bulacak/Sana yıldırımlar selam duracak/Her yerde inlesin gürleyen sesin/Ankara yıldızı Gençlerbirliği" marşını ezberletebildiniz mi "çekirdekçilere"...

Barcelona:1-0:Shaktar









Barcelona:Valdes, Dani Alves, Puyol, Pique, Abidal, Xavi, Toure Yaya( 96' Busquets), Keita, Messi, Ibrahimovic( 81'), Henry(95' Krkic).
Teknik Direktör: Josep Guardiola

Shakhtar Donetsk:Pyatov, Srna, Kucher, Chigrinsky, Rat, Ilsinho, Gai( 80' Kobin), Hubschman, Willian(91 Aghahowa), Fernandinho( 80' Jadson), Luiz Adriano.
Teknik Direktör: Mircea Lucescu

Sarı kartlarSrna, Kucher, Kobin, Ilsinho (Donetsk) Messi, Pedro (Barcelona)

Gol:Pedro(Barcelona)

Blog Widget by LinkWithin