16 Ağustos 2009 Pazar

Galatasaray:4-1:Denizlispor


  • Geçen hafta 7 buçukta Antepte mücadele eden Galatasaray, artık gecelerin soğumaya başladığı İstanbul'da-Elano bile t-shirtünün üstüne sweetshirt giyiyordu- 10'a çeyrek kala, Şampiyonlar Ligi saatinde konuk etti fikstürün şanssız takımı Denizlispor'u... Fenerbahçe'nin en ucuzuna 55 lira talep ettiği Sivasspor maçının biletlerinin yanında 35 liralık açık bilet fiyatları, Elano'nun ilk defa forma giyecek olması, yeni sezonun Sami Yen'deki ilk maçı olacak olması, Denizli'nin bir hafta evvel kendi evinde Fenerbahçe'ye 2 farklı mağlup olması, Galatasaraylı topçuların Antep'ten hem baklava hem de 3 gollü galibiyetle dönmüş olması taraftarın maça ilgisini arttıran başlıca sebeplerdi...
  • Kadrolar açıklandığında bir çok taraftarın yediği simit veyahut köfte ekmek "kursağında kaldı" Elano'nun adını duymayınca, üstelik bir hafta evvel Antep'te oynayan takım "rotasyon" adıyla değişmiş, Milli maçta gol atan Servet'e ödül olarak da Rijkaard bir paket çekirdek verip, basın tribünün önüne yollamıştı... Hollandalı hoca 3 H 1 O (Herkes Her an Hazır Olmalı) mesajını aslında daha ilk resmi maç olan Tobol mücadelesinde vermişti, maça göre, zamana göre, şartlara göre kadro kurulacaktı... "Benim yerim garanti" diyerek antrenmanlarda göbek kaşıyan topçu çok rahat kesik yiyecek bu stilde... Kadroya dönecek olursak, kaleci Leo Franco bu gece önüne 4 farklı savunma oyuncularına güvenerek koruyacaktı kaleyi: Uğur Uçar, Emre Güngör, Emre Aşık ve Volkan Yaman. Orta sajanın yükü Barış ve Mustafa Sarp'a kalırken, Arda hem kaptanlık, hem de maestroluk yapacaktı. İleri üçlü ise Kewell ile Keita sağlı sollu oynarken Baros göbekten saldıracaktı Özden'in kalesine...
  • Maça baskılı başlayan Galatasaray, oyunu da yıkmıştı Horozların yarı sahasına lakin iyi kapanan rakibini açmakta zorluk çekiyordu ilk dakikalarda, süre gittikçe de gol gelmiyor, kaleci Özden daha 15. dakikada maçtan zaman çalmaya uğraşıyordu aklınca. Rijkaard, Kewell ile Keita'ya yer değiştirtiyor gol bulmak için ama golü Bangoura'nın ortasında Bulgar Angelov atıyordu. Emre Güngör'ün rehavetinden yararlanan Bulgar golcü kafayla boş kaleye yolayınca meşin yuvarlağı, Leo Franco'da maçın başından beri ilk defa topa değme şansı buluyordu filelerden çıkarırken... "Böyle gol mu yenir?" diye sinirlenen Baros da başlama vuruşunda öfkesini hakemden çıkarınca sezonun ilk sarı kartıyla tanışıyordu... Denizli'nin "şön" hocası Erhan Altın, soyunma odasına galip gitme planı yaparken, yeşil-siyahlıların en göze giren topçularından Caner "kazara" eliyle topa dokununca, hakem ürkerek penaltı kararı veriyor, yardımcısına kadar gidip "iki lafın belini kırınca" kendinden emin şekilde beyaz noktaya doğru yürüyordu. O an aklıma Bülent Uygun düştü nedense, "pis pis sırıtıyordur" Deniz Çoban'ın bu gel gitlerine. Geçen sezonun penaltıcısı Baros, bir kaç defa topla fileleri buluşturamayınca "kaleci cellatlığı" görevi Kewell'a verilmiş Hollandalı tarafından, Avustralyalı da infazı kolay gerçekleştirirken, başkan Polat stres sigarası içmek üzere terk ediyordu tribünleri...

  • İkinci devre daha hızlı başlıyordu Galatasaray maça, gol ve goller gerekiyordu galibiyet için, 3 puan için... Özden'in arkasında ise cehennemin bu sene en ateşli yeri Eski Açık tribün vardı, zor olacaktı savunmak kalesini. Sağlı sollu kornerler derken, Kewell beyaz Nike kramponlarının içiyle ortalıyor, sahanın bücürlerinden arda kafayı çakıyor, Baros'un göbeğine çarpan top gideceği yeri değiştiriyor, Özden'in refleksi o kadar hızlı olmayınca tribünler ayağa kalkıyordu. Herkes gole sevinirken iki kişi daha gururla alkışlıyordu evlatlarını: Arda'nın annesi ve babası... Öne geçen Galatasaray rahatlıyor, Denizlispor katı savunmayı bırakınca Keita sahneye çıkıyor ve siyah yargıç Deniz Çoban bir kez daha infaz kararı veriyor, bu sefer giyotinin ipini çekmek isteyenler Keita ve Barış oluyor ama vazife Kewell'a veriliyor, o da kendisine güvenenlerin yüzünü kara çıkarmıyordu... 3 gol Erhan Altın için maçın sona erdiği anlamı taşırken, Keita "devam edelim gollere" diyor, Baroş bir tane atsın diye topu ortaya yollarken, rakip topçu Burak "kazara" kendi kalesine yolayınca siyahi "ben napayim, pas attım gol oldu" gibisinden jest ve mimikler sergiliyor... Kalan süre geçen sezonun kralının gol atmasına yetmeyince maç 4-1 sona eriyor...
  • Maç hikayesini Keita ile bitirdik, onunla devam edelim... Top ayağına geldiğinde taraftarı heyecanlandırıyor, gözleri okşayan hareketler yapıyor, bir penaltı ve bir de gol attırdı ama geçen hafta belirttiğim gibi hala top kayıpları, olumlu pasından daha fazla. Özellikle rakip kapandığı anlarda ayağında topu fazla tuttuğunda işi zora zokup, takıma katkısı olmuyor. Açık defanslara ise konuşmaya gerek yok, silip süpürüyor... Top ayağında tutma meselesinde bir tespit de Arda için yapalım, gittikçe topla oynama süresini arttırıyor mu ne, Hasan Şaş'a benzemez umarım...
  • Taraftar maçta gücünü hissetirdi bu gece, tezahüratlarda süreklilik vardı, Alpaslan abi unutulmadı ama Peşindeyiz bestesini 60-70'de söylemenin bir anlamı yok diye düşünüyorum, hele hele takım galipken, daha melankolik olan bu müthiş bestenin, yağmurlu çamurlu havalarda mağlup biten maçın arkasından söylenmesi caizdir. Bir de şu kapalı tribünün pankartsızlığına bir çare bulmak lazım, çıplak duruyor stadımız...
  • Maçın magazinsel boyutuna gelirsek, iki takım da şık ve afrif formalarla çıkmışlardı yeşil zemine. Lescon üretimi beyaz üzerine silinerek geçen yeşil şerit ayrı bir asalet katarken misafirlerin formasına, Galatasaray'ın parçalısına "can kurban" demekten başka söz yok. Hocalar da (siyah ve buz mavisi) uzun kollu gömlekler tercih etmişlerdi giydikleri "kot" pantolonların üstüne üst baş niyetine bu müsabakada...
  • Bu sezon ayrı bir istatistik tutmak niyetindeyim: hangi kale arkası daha çok gol görecek? Eski açık tribün biri Denizlispor'dan olmak üzere 4 gole şahitlik ederken, Yeni açık ise sadece Kewell'ın ilk penaltısını yakından gördü...
Stat: Ali Sami Yen
Hakemler
: Deniz Çoban, Selçuk Kaya, İsmail Şencan
Galatasaray
: Franco, Uğur, Emre Güngör, Emre Aşık, Volkan (Dk. 58 Hakan), Barış (Dk. 66 Ayhan), Mustafa, Kewell (Dk. 76 Aydın), Keita, Arda, Baros
Denizlispor
: Özden, Fatih, Koffi, Burak, Güray, Bangoura (Dk. 54 Adem), Braga, Ahmet Solakel, Murat (Dk. 69 Sylla), Angelov, Caner (Dk. 60 Roberts)
Goller
: Dk. 39 Angelov (Denizlispor), Dk. 45+1 ve Dk. 67 (penaltılardan) Kewell, Dk. 59 Arda, Dk. 74 Burak (kendi kalesine) (Galatasaray)
Sarı
Kartlar: Dk. 40 Baros, Dk. 49 Barış, Dk. 85 Keita (Galatasaray), Dk. 48 Koffi, Dk. 81 Burak, Dk. 90+2 Ahmet Solakel (Denizlispor)

1 yorum:

hirondelle dedi ki...

bu maçta az gol gördü yeni açık ama Tobol maçındaki 2 golü ve Maccabi maçındaki 6 golden 4ünü yakından görmüştük. kısmet...

Blog Widget by LinkWithin