skip to main |
skip to sidebar
- İstanbul'un gittikçe serinlemeye başlayan gecelerinde, bir Şampiyonlar Ligi maçı saatinde başlayan karşılaşmaya taraftarlar da gereken özeni göstermişlerdi. Zaten sezona iyi başlayan bir takım, bir de medyada "Galatasaray şampi..." türü demeçler yer alınca taraftar tribünleri dolduruyor ama en tehlikeli taraftar-seyirci- türü de bunlar aslında: Mutlak başarı için oradalar ve en ufak bir hata onların tepkisi çekiyor, ıslıklama başlıyor, bereket dün galatasaray mükemmele yakın bir oyun oynadı ki, bilete verilen parasının hakını aldı Sami Yen'e "günübirlik" gelenler... Bugün herkesin övdüğü bu takım Levadia'ya kazara yenilseydi, Sami Yen "çekirdekçileri" ıslıklamaya hazırdılar...
- Rotasyon bu maçta da işledi ve Hollandalı "kıvırcık" Gaziantep maçının kadrosunu sürdü Estonyalıların önüne, ne güzel geniş kadroya sahip olmak, Bülent Hoca ise Kewell'dan stoper yapıyordu... Maça iki takım da beklenildiği gibi başladı, Galatasaray saldıracak, Levadia kapanacak ve gol mutlaka gelecek... Sağdan Keita zorlarken, soldan ise Arda-Aydın yardımlaşmalı ataklar yapmaya çalışıyordu "parçalı formalılar" ki, araya atılan bir topa Arda dokunamayınca "Ahh" sesini çıkaramadan "Gollllll" nidalarını patlatıverdik... Kapalı kutunun kilidini açan Keita, devre biterken "Uzaktan da vururum abi" dercesine Prekazi'yi hatırlatan bir gol ile soyunma odasının yolunu tuttu.
- Skor yeterli gibi gözükse de Rijkaard-Neskens A.Ş. soyunma odasında takımı daha da motive etmiş olmalılar ki, rehavet kapılmadan saldırdıkça saldıran bir Galatasaray vardı ikinci yarı. Kısa ve ayağa pas yapıp, fırsat bulunca Baros'u kaçırmayı düşünen takım bu sayede bir penaltı buluyor ve geçen sezonun gol kralı fileleri havalandırıyordu. "5 olur mu?" derken taze kan Kewell kendisine has gollerden birini atıyor ve tribünden "Beş Beş Beş" sesleri daha gür çıkmaya başlarken rakip savunma da "bu da bizden olsun" diyor ve Galatasaray'a Talinn'e turistik gezi biletini uzatıyordu...
- Keita bu şekilde şova dönük oyununu sürdürdükçe bu işten en büyük zararı kim görecek; Sabri... Son günlerde Sabri Sarıoğlu aleyhinde öyle bir karalama, daha da vahimi küçümseme kampanyası başlamış ki, özellikle de Galatasaraylı taraftarlardan duyduğum bazı laflar, hiç te hıoş değil. Neticede bu takımın alt yapısından yetişmiş bir oyuncu ve sahada terinin son damlasına kadar mücadele ediyor, hocasının verdiği taktikleri yerine getirip getirmemesi ise Hollandalı teknik yönetimin takdiri ki onlar da Uğur Uçar'dan Sabri'yi daha başarılı buluyorlar ki bu maçta şans veriyorlar. Uzatmak istemiyorum çünkü bu konuda yakında oldukça uzun bir yazı yazacağım. Esas meseleye gelelim, tribündeki taraftar "gözalıcı çalımlar" izlemek istediği için sürekli topun Keita'ya gelmesini istiyor ve ona yakın oynayan topçulardan biri de Sabri, bizim sağ bek de meşin yuvarlağı başka topçuya aktarmadığında hemen uğultular ve ıslıklar gelecektir, geldi de... Aynı durumda Ard ayağında topu oyalayıp Fil Dişiliye topu vermediğinde ıslık ve homurtu yok, çünkü kaptan şu an herkesin göz bebeği, "kral çıplak" demeye kimsenin cesareti yok, ne yapalım "vurun abalıya"... Kısaca böyle bir çifte standart içinde Sabri bu sene çok ıslıklanacak benden söylemesi...
- Maç içinde çok fark edilmese de, zaten en önemli pozisyonlardan biri ön libero ama en gözükmeyen işleri de ön liberolar yapar, Mustafa Sarp , o meşhur tabirle 40 yıllık Galatasaraylı gibi... Mücadele ediyor, koşuyor, top kapıyor ve pas atıyor , bunlar tamam ama bir de yüz mimiklerinden ne kadar hırslı olduğu çok belli oluyor, profesyonel topçu sadece görevini yapar, o jest ve mimikleri istese de yapamaz. Gün ve gün Mustafa taraftarın da kalbinde bir yer edinecek, belki de bayrak adam olacak, kim bilir...
- Konuya başlarken "çekirdekçilerden" bahsettik ama Sami Yen'in o cefakar taraftarı da dün gece yine muhteşem performans sergiledi. Rakibi etkilemekle kalmayıp, ısrarla Baros lehinde yapılan tezahüratlar müthişti. Denizli maçında da bu böyleydi, geçen sezonun son haftası oynana sivas maçında da... İşler ters gittiğinde "bir avuç çapulcu" diye anılanların böyle sahiplenmelerini kör basın dillendirmiyor, biz u/m okurlarıyla paylaşalım...
- Arda'nın maç içinde ne kadar da haklı olsa rakibin kalecisinin üzerine yürümesini kaptan olarak kendisine yakıştıramadıksa da, maç sonrası Levadia file bekçisine sarılmasını da o kadar takdirle izledik...
- Servet-Gökhan ikilisini zorlayan bir rakip çıkmadı şimdiye kadar, bu nedenle anlayamadık Beşiktaşlıların eleştirilerinin haklı olup olmadığını, fakat benim korkum Leo Franco'dan yana, çokça kalesinden ileride duruyor ve boyuna posuna rağmen yan top eksiği var gibi, Levadia'nın son dakikalardaki atağında boşa çıkması ağzımızın tadını bozacaktı az kalsın...
- Parçalı forma bizim klasiğimiz, bize de çok yakışıyor ama şu numaralaraın ve isimlerin fontunu kim bulmuş, bilen varsa yorumlarda belirsin lütfen. Hani beyaz bir gömlek alırsın ve ufak bir siyah kalem lekesi mahfeder ya o canım gömleği, bu font meslesi de aynı şey... Ekipmanlara girmişken, şu 2288 meselesi de nedir? Bugün resmi siteye bakıyorum "Pazar günü 2288 giyiyoruz" yazıyor, neden mor diyemiyoruz ki, ısrarla bir şeyler ima etmeye çalışıyoruz 2288 diyerek... Mor işte, nasıl sarı kırmızı diyorsak, o formaya da mor deriz, olur biter...
- Son olarak Rijkaard hocam, dünkü o kıyafet neydi, sorarım sana. Liseli öğrencilerin beyaz gömlek altına siyah, turuncu, mavi, yeşil t-shirtler giymeleri gibi o gömlek altı mavi t-shirt sana yakışmadı, Hıncal Uluç eleştirdi mi bilmem ama Fatih Hoca öyle giyinseydi, görün patırtıyı...
Stat: Ali Sami Yen
Hakemler: Cyril Zimmermann, Antonio Luis Fernandez, Bruno Zurbrügg (İsviçre)
Galatasaray: Franco, Sabri, Gökhan, Servet, Hakan, Mustafa (Dk. 74 Mehmet Topal), Ayhan, Keita, Arda, Aydın (Dk. 62 Kewell), Baros (Dk. 70 Elano)
Levadia: Kaalma, Sisov, Kalimullin, Morozov, Teniste (Dk. 73. Eino Puri), Gussev, Nahk, İvanov, Leitan, Sander Puri (Dk. 19 Saarelma), Zelinski
Goller: Dk. 21 ve 45 Keita, Dk. 56 Baros (Penaltıdan), Dk. 79 Kewell, Dk. 88 Leitan (Kendi kalesine) (Galatasaray)
1 yorum:
Böyle zevksizlik olur mu? Birinin bu Surinamlıya çalıştırdığı takımın Galatasaray olduğunu hatırlatması lazım.
Rijkaard ilk geldiğinde en fazla destek verendim. Kamuoyundan özür diliyorum, adam değilmiş.
İna-na-madım arkadaşlar ya, İna-na-madım!
Yorum Gönder