18 Ocak 2009 Pazar

Başka Dost Yok



Sevgili dostumuz, Adana'nın "turuncu" yakasından Hakan Tabakhan futbol üzerine oldukça hoş bir yazı yayınlamış, bana da hemen yayınlamak düşer. Teşekkürler Hakan:

Başka Dost Yok (veya Düşman)

Fanatizm, holiganlık, forma aşkı evrensel “futbol coğrafyasında” genelde aynı, özelde küçük farklılıklar gösterir. Alınganlıklarından tezahüratlarına kadar, futbolcu-yönetici-taraftar-hakem ilişkilerine kadar, dost takımlardan düşman tribünlere kadar bir yumak “topaklar”. Binlerce kilometre uzunluğunda da olsa o yumağı aynı yekpare ip oluşturur.

  • Futboldaki ticaret-siyaset ve şiddet de öyledir.
  • Dünyanın her tarafından gelen görüntülerde amatörden profesyonele dek birçok sahada, hakeme saldıran seyirci görmüşüzdür.
  • Sahaya atlayanlara futbol izleyen herkes her yerde rastlamıştır.
  • Kendi takımını protesto etmek, hatta futbolcusuna saldıran taraftar olmak pek yerel bir vaka olmasa gerek (bu anlamda suç işleyenlerin “kulak çekme” ötesinde bir cezayla karşılaşmamış olmaları da bu aynılığın parçacıklarıdır.).
  • 1985 Bürükse- Heysel faciası, 39 taraftarın ölümü, 200’den fazla yaralı dün gibi akıllardadır.
  • Bir Kayserispor-Sivasspor maçında çoğu bıçaklanarak öldürülen 42 insan, 600’den fazla yaralı belgelerdedir hala.
  • Durumun hazin yanı, dünyanın he yerin taraftar benzer hislerle, kendi takımlarına duydukları aşkla yapar bunları.
  • Sloganlar, marşlar, sıfatlar bildiğimiz birçok yolla ve ışık hızını eski bir deyim olarak bırakıp yayılır evrene.

Futbolun içindeki iyi kötü her şey, kralını tanımadan ve tabiatına uygun bir biçimde en cılız tribünlerde bile kolayca beden buluyorken futbolun halet-i ruhiyesini “özgüleştirmek” kanımca boş bir iş olur. Sevinçler, öfkeler, örgütlenmeler, sorunlar benzerlik gösterirken sonuçlarına katlanmak da kulüpler açısından bu aynılıktan nasibini almıştır. Örneğin dünyada, boş tribüne oynamayan takım yok gibidir.

  • Futbola egemen olmuş ve futbolu taraftarın elinden almış çeşitli çıkar grupları da futbolu başka bir şey haline getirmiştir. Dönen para akıllara durgunluk verecek cinsteyken “birilerinin” bu alanda kayıtsız kalmalarını beklemek, futbolun hala forma aşkıyla oynandığını zannetmek kadar “safça” olur.
  • Bildiğimiz bir benzetmeyle, futbol sahaları bir arenaysa, ölümüne dövüştürülen futbolcular da buna göre birer gladyatörse, işin bedelini de bu anlamda ödemek kaçınılmaz oluyor. Bu bedel de futbolun tüm halleriyle “başkalaşmasından” başka bir şey değildir.

Arjantin’de barrabrovalar (vahşi çeteler) olarak bilinen holiganların korkulan bir grup olduğu, bunların karıştığı olaylarda onlarca insan öldüğü, kulüplerle karşılıklı çıkar ilişkileri içinde oldukları, mafya gibi hareket ettikleri için genelde paçayı kurtardıkları, sadece saha işgalleri ve tribün kavgaları değil sahne arkasında da iş yaptıkları (bknz. Futbolun Karhanesi, Craig McGill, İtaki Y. S. 218) kayıtlarla sabittir.

Futbolun hakiki ömrü olan ve bir sinema filmi meşrebinde seyreden o 90 dakika içinde her şey neden-sonuç ilişkileri içinde yaşanırken aktörler de role uygun boy gösteriyor; futbolcular, taraftarlar, yöneticiler, hakemler, federasyonlar, televizyonlar, gazeteler…

  • Süreçte de futbolun asıl sahipleri olan “ortalama” taraftar dönüştürülüyor, evriliyor, çevriliyor. Bu neden olur, nasıl olur yukarıda kısmen tartışıldı. Süremizi aşan bir mevzudur bu…
  • Ama o “en çok olması gereken” taraftar tipi el birliğiyle yok ediliyor. Ya tribünlerden çekiliyor ya da tutkularını nefrete devredip birer tribün canavarı oluyorlar. Yani olduruluyorlar.
Ve futbol âleminde hal böyleyken, BJK Başkanı Yıldırım Demirören: “Beşiktaş’ın Beşiktaşlıdan başka dostu yok!” diyor. Böyle diyor.

Hiç yorum yok:

Blog Widget by LinkWithin