4 Ocak 2010 Pazartesi

Madrid

Gezme-tozma:

1.gün
  • Eğer şehre trenle geldiyseniz gezinize direkt istasyondan başlayabilirsiniz. Atocha Renfe Tren istasyonunun içerisinde kaplumbağaların küçük havuzların içerisinde yüzdüğü ufak bir botanik bahçe bulunuyor.

  • Bavulları otelinize koyduktan sonra 2 numaralı metro hattının Retiro durağında inin. Karşınızda şehrin en önemli parkı Parque del Retiro olacak. Merkezlerinde büyük ebatlarda park bulunan şehirlere her zaman saygı duymuşumdur, malum bizim Türkiye'deki şehirlerdeki en büyük eksiklik budur. Madrid'de bu büyüklükte 2-3 park daha bulunmakta ama en merkezi olanı bu park.
  • Parkın içerisinde pedallı kayıklarla gezebileceğiniz göletler, akşam 6dan sonra kapalı olan müze halindeki Crystal Palace ve bol oksijen var.
  • Parkın Alfonso XII caddesine bakan kısmından çıkarsanız yürüyerek Museo del Prado'ya gidebilirsiniz. Giriş 8€, bizim millete çoğunlukla sıkıcı gelir bu tip müzeler ama buraya kadar gelmişken içerisinde Goya, El Greco gibi İspanyol ressamların yanı sıra Avrupanın çeşitli ülkelerinden ressamların eserlerinin bulunduğu bir yer görmek isterseniz uğranabilir.
  • Müze çıkışından yukarı doğru devam ederek Plaza de Cibeles'e varabilirsiniz. Meydanın ortasında Tanrılar kralı Jüpiter'in annesi tanrıça Cibeles'in heykeli bulunurken etrafında eski postane olan Palacio de Comunicaciones ve eski bir saray olan Casa America mevcut.

  • Heykelin yüzünün baktığı yöne doğru devam ederseniz şehrin ana caddesi Gran Via'ya çıkarsınız.
  • Gran Via'ya akşam gitmekte yarar var. Cadde üzerinde çeşitli markaların mağazaları, sıra sıra tiyatrolar ve sinemalar caddeyi ışıl ışıl yapıyor. Hemen hemen her tiyatronun önünde bir kalabalık oluyor, bu da Madridlilerin kültüre ve sanata verdiği önemin belgesi niteliğinde. Her ne kadar geceleri cadde kalabalık oluyor dense de bizim İstiklal Caddesi kalabalığıyla kıyaslanmayacağını söylememe gerek yok.

2.gün

  • Metroyla Plaza de Espana durağına gidin. Plaza de Espana'da içerisinde Cervantes'in ve karakterleri Don Kişot ile Sanço Panza'nın heykelleri olan ufak çaplı bir park var.
  • Aşağıya doğru devam ettiğinizde ilk önce "Jardines de Sabatini" bahçesini ve bu bahçenin sahibi Palacio Real'i (Kraliyet Sarayı) göreceksiniz. Boylu boyunca uzanan yapı 130 metrelik cephesi ve sayısız balkonu ve penceresiyle şaşalı bir hava yaratıyor. İçerisindeki müzedeki açıklamaların sadece İspanyolca olması hevesinizi kursağınızda bırakıyor.
  • Sarayın bitiminden sola döndüğünüzde birkaç yüz metre sonra Plaza Mayor'a varabilirsiniz. Yalnız oraya varmadan hemen bir sokak önce köşedeki Mercado de San Miguel isimli kapalı pazara da uğramadan geçmeyin. Barselona'daki La Boqueria'nın ufak çaplı kopyası olan pazarda rengarenk meyvelerin parlaklığı (ki meyveleri ellemek yasak)insanın iştahını kabartmaya yetiyor.
  • Plaza Mayor çevresinde eski taş binaların, ortasında Felipe II'nin heykelinin bulunduğu önemli günlerde atraksiyonların olduğu şirince bir meydan.
  • Yola devam edince Puerta del Sol'a çıkıyorsunuz. Burası da şehrin ana meydanlarından birisi. Burada, Madrid'in meşhur armut ağacına tırmanan ayı heykeli (niye meşhursa?), buluşma noktası olarak kullanılan sıfır kilometre noktası ve yıllardır değişmeden duran Tio Pepe tabelası bulunuyor. Biraz zorlama şekilde semboller oluşturulmaya çalışılmış ama idare edeceksiniz artık.
  • Bir akşamınızı İspanya'nın en görkemli ve modern stadı Bernabeu'da bir maça denk getirmeye özen gösterin. Kombine adedi Barselona kadar çok olmadığı için bilet bulmak nispeten daha kolay.
  • Eğer maç yoksa İspanya'nın en büyük arenası olan 30.000 kişi kapasiteli Telefonica Arena'da boğa güreşi izleyebilirsiniz. Aynı sahneyi 8 defa izlediğiniz ve her seferinde de yenilen hep boğa olduğu için bir süre sonra bayıyor insanı ama hayatınızda bir kere görün sonra görmeden öldüm demezsiniz. Arenanın hemen yanında ücretsiz olarak gezebileceğiniz boğa güreşi müzesi Museo Taurino'ya da uğrayın.

Yeme-içme:

  • Vips : Birçok caddede şubesi olduğu gibi Gran Via üzerinde de bir adedi mevcut. Hazır akşam Gran Via'da gezerken akşam yemeğinizi burada yiyebilirsiniz. Değişik tad arayanlara Meksika yemeği olan soslu cipsten oluşan Nachos yanına biftek ve şarap tavsiye ederim.
  • Cafe de Oriente : Palacio Real'in orada Plaza de Oriente'nin başında. Plaza de Oriente'nin bahçesine bakarak, sarayı boylu boyunca süzüp biranızı yudumlayabileceğiniz bir gezi arası dinlenme tesisi.
  • Chocolateria San Gines : Yeri biraz ara sokakta. Puerta del Sol'den Calle Arenal tarafına yürüyün, Iglesia San Gines'in (San Gines kilisesi) oradan sola dönün Calle de Pasadizo de San Gines 5 numara. Burada İspanyolların meşhur "chocolate con churros" tatlısını yiyebilirsiniz. Bizim tulumba tatlısının daha uzunu şeklinde bir tatlıyı çikolata sosu içerisine batırarak yeme işlemine bu adı vermişler. Kahvaltı için tavsiye edildiği gibi yemek sonra tatlı niyetine de gayet güzel gidiyor.
Yatma-kalkma:
  • Hotel Carlton : Renfe tren istasyonuna (Madrid'e trenle geliyorsanız ve Madrid'den trenle gidecekseniz müthiş avantaj) oldukça yakın, metroya, otobüse her ulaşıma sahip ana cadde üzerinde merkezi yerde 4 yıldızlı bir otel. Günlük kişibaşı 27€'ya oda bulduk ve çok da memnun kaldık. Bu fiyatlarda yer bulursanız kaçırmadan odanızı ayırtın.

Püf Noktaları:

  • Madrid İspanya'nın tam merkezinde bulunduğu için buradan Sevilla, Barselona, Zaragoza ve Valencia'ya hızlı tren mevcut. Çok kısa sürede bu şehirlere ulaşabiliyorsunuz, sakın ola bizim gibi uçakla yolculuk etme eziyetine girmeyin.
  • Toledo, Madrid'e çok yakın mesafede bulunan bizdeki Ürgüp, Kapadokya benzeri tarihi bir kent. Hızlı trenle yarım saatte gidebiliyorsunuz, hazır Madrid'e gelmişken günübirlik Toledo turu da yapmanızı öneririm.
  • Madrid'in metro ağı her Avrupa şehri gibi mükemmel. 8,80 €'ya 2 günlük, 11,60€'ya 3 günlük otobüslerde de geçen sınırsız kart alabiliyorsunuz.
  • Madrid her bakımdan güvenli bir şehir. Geceleri köşe başlarında ve her metro istasyonunda bir güvenlik görevlisi bulunuyor.

Hiç yorum yok:

Blog Widget by LinkWithin