27 Eylül 2009 Pazar

27.09.2008/27.09.2009



Sizin Hiç ALPASLANınız öldü mü?

Ama ben en çok tribünde edindiğim arkadaşları sevdim... En sağından başlayıp, ortasından geçip, en solunda karar kıldığımız tribünde yanında oturduğumuz Sarı’yı, Nevzat’ı, Bülent’i, Emin’i, Zafer’i, Burak’ı, Alpaslan’ı...
Maça gidince orada olduğunu bildiğin bir şeydi Alpaslan... Nasıl Galatarasay’ın tam kafandaki olmasa da öyle ya da böyle bir 11’le sahaya çıkacağı kesinse, Alpaslan’ın da orada olacağı kesindi... Aşağıda durur, pankartları tek tek astırırdı... “Kanka, üst üste gelmesin” derdi... Tribünde kavga da gördüm, korkunç yenilgiler de, ama Alpaslan’ın gülmediğini hiç görmedim ben.... Basketbol maçında da oradaydı, deplasman maçında da... Bursa deyince Ebru telefonda, “O maç haftaya değil miydi?” diye düşündüm anlamsızca...

Bizim arkadaşlarımız daha hiç ölmemişti Alpaslan... Annemlerin uzaktaaaan ahbaplarının başına gelen bir şeydi ölüm... “Kaç yaşındaydı?” diye sorunca “83” cevabıyla gizlice iç rahatlatan bir şeydi... Ama meğer ölüm varmış, korku varmış, bu dünyanın sonu varmış... Sayende onu da öğrendik Alpaslan...

Banu Yelkovan

Hiç yorum yok:

Blog Widget by LinkWithin