Kötü Ruh, Kara Büyü ve Karanlığın Soluğu serilerinin şişirilmesiyle tanıdım yazarı, seri o kadar çok kendini tekrarlıyordu ki 3.kitabında resmen şiştim. Kaosun Sırları kitabında çok şükür biraz daha özgün konulara yöneldi derken bu kitapla yine dip yaptı bence.
Konumuz insanoğlunun ve dünyanın sonu. Bir kere bu konu birçok romanda ve artık görsel efektlerin yardımıyla insanın ağzını açık bırakacak şekilde filmlerde işlendiği için, bu konuyla ilgili bir şeyler söyleyecekseniz kesinlikle ilginç farklılıklar bulmalısınız. Gaia teorisi daha önce işlenmediği için (ya da en azından ben görmedim) fena bir fikir değil. Bu kitabı okurken ortaokulda bir konuyu elinden geldiğince anlaşılmayacak şekilde anlatan matematik hocam aklıma geldi. Gaia teorisi nedir, neye hizmet eder; bunu kitaptan anlamanız mümkün değil. Yani az önce dediğim Gaia teorisinin konu olarak ilginç olduğuna ancak kitabı bitirdikten sonra yaptığım araştırma neticesinde varabildim. Hatta yazar bir ara, çocuklara yönelik reklamların ve ebeveynlerin çocuklarının her istediğini yapmasının sonucunda dünyadaki seri katil sayısı artıyor gibi birşeyler anlatmaya çalıştı, herhalde o kısmı yazarken kafası iyiydi diyerek es geçmeyi tercih ettim.
Tamam, teoriyi bulaştırmış, konu nasıl derseniz sırf gece yarısı Avrupa Komisyonundan bir adamdan telefon aldıkları için (artık onun Avrupa Komisyonundan olduğuna nasıl inandılar bilemeyeceğim) bilimle ilgilenen evli bir çiftin biri Pirenelerin tepesine, diğeri Dünyanın öbür ucuna, Fransız Polinezyası’na gidiyor. La ilahe çekip neyse yeni yerler göreceğiz diyerek katlanıyoruz. Kitabın Pirenelerdeki kısımları 10 sayfa sonrasını rahatlıkla tahmin edebileceğiniz bir akışta gidiyor. Fransız Polinezyası kısmı ise merak uyandıracak şekilde başlıyor; kadına saldıran bu yaratıklar herhalde değişik bir şey çıkacak diyorsunuz ama devamında işler o kadar basite indirgeniyor ki, başlardaki vahşi yaratıkların karizması yerlerde sürünüyor, dünyanın en ahmak organizması oluveriyorlar ve kitabın ortalarında sonu açıkça belli oluyor.
Sevgili Maxime Chattam sözüm sana: Şu kısa zaman zarfında çok kitap yazdın, elbette ki emeğin büyüktür. Kendin de dediğin gibi kelimelerden gemiler inşa edip bilinmeyen denizlere yolculuğa çıktın. Ama keşke bu kadar çok gemi yerine elindeki malzemelerin lüzumlularıyla bir tekne ama harbi bir tekne yapsaydın da onunla çok uzağa değil Büyükada’ya gidip iki tek atabilseydik. Olmuyor be kardeş, bir tatil yap, kafanı dinle yoksa bu âlemin Gökmen Özdenak’ı olman yakın.
Kitabın bomba kısmı: Herşey bir yana, bu kitap sayesinde Dünya'da Fransız Polinezyası diye bir ülkenin ve Fatu Hiva diye bir şehrin olduğunu öğrendim. Türkiye'den gidilecek en uzak yermiş. Bir Dünya Küresi alıp nerede olduğuna bir bakın, millet nerelerde sömürgecilik yapıyor.
Konumuz insanoğlunun ve dünyanın sonu. Bir kere bu konu birçok romanda ve artık görsel efektlerin yardımıyla insanın ağzını açık bırakacak şekilde filmlerde işlendiği için, bu konuyla ilgili bir şeyler söyleyecekseniz kesinlikle ilginç farklılıklar bulmalısınız. Gaia teorisi daha önce işlenmediği için (ya da en azından ben görmedim) fena bir fikir değil. Bu kitabı okurken ortaokulda bir konuyu elinden geldiğince anlaşılmayacak şekilde anlatan matematik hocam aklıma geldi. Gaia teorisi nedir, neye hizmet eder; bunu kitaptan anlamanız mümkün değil. Yani az önce dediğim Gaia teorisinin konu olarak ilginç olduğuna ancak kitabı bitirdikten sonra yaptığım araştırma neticesinde varabildim. Hatta yazar bir ara, çocuklara yönelik reklamların ve ebeveynlerin çocuklarının her istediğini yapmasının sonucunda dünyadaki seri katil sayısı artıyor gibi birşeyler anlatmaya çalıştı, herhalde o kısmı yazarken kafası iyiydi diyerek es geçmeyi tercih ettim.
Tamam, teoriyi bulaştırmış, konu nasıl derseniz sırf gece yarısı Avrupa Komisyonundan bir adamdan telefon aldıkları için (artık onun Avrupa Komisyonundan olduğuna nasıl inandılar bilemeyeceğim) bilimle ilgilenen evli bir çiftin biri Pirenelerin tepesine, diğeri Dünyanın öbür ucuna, Fransız Polinezyası’na gidiyor. La ilahe çekip neyse yeni yerler göreceğiz diyerek katlanıyoruz. Kitabın Pirenelerdeki kısımları 10 sayfa sonrasını rahatlıkla tahmin edebileceğiniz bir akışta gidiyor. Fransız Polinezyası kısmı ise merak uyandıracak şekilde başlıyor; kadına saldıran bu yaratıklar herhalde değişik bir şey çıkacak diyorsunuz ama devamında işler o kadar basite indirgeniyor ki, başlardaki vahşi yaratıkların karizması yerlerde sürünüyor, dünyanın en ahmak organizması oluveriyorlar ve kitabın ortalarında sonu açıkça belli oluyor.
Sevgili Maxime Chattam sözüm sana: Şu kısa zaman zarfında çok kitap yazdın, elbette ki emeğin büyüktür. Kendin de dediğin gibi kelimelerden gemiler inşa edip bilinmeyen denizlere yolculuğa çıktın. Ama keşke bu kadar çok gemi yerine elindeki malzemelerin lüzumlularıyla bir tekne ama harbi bir tekne yapsaydın da onunla çok uzağa değil Büyükada’ya gidip iki tek atabilseydik. Olmuyor be kardeş, bir tatil yap, kafanı dinle yoksa bu âlemin Gökmen Özdenak’ı olman yakın.
Kitabın bomba kısmı: Herşey bir yana, bu kitap sayesinde Dünya'da Fransız Polinezyası diye bir ülkenin ve Fatu Hiva diye bir şehrin olduğunu öğrendim. Türkiye'den gidilecek en uzak yermiş. Bir Dünya Küresi alıp nerede olduğuna bir bakın, millet nerelerde sömürgecilik yapıyor.
Orjinal Adı: La Theorie Gaia
Fiyatı: 8,50 TL
Toplam sayfa: 367
Not: 4/10
1 yorum:
sevgili arkadaşım bence çok acımasızca bi eleştiri olmuş bence maxime in kitapları gerçekten sürükleyici ve şu demişsin ya hani kafası iyiydi heralde diye ben maxime katılıyorum çoçukların herdedikleri yapıldıkca bencil bir nesil yetiştiriyoruz ve farkında değiliz ben zorlukları ve güçlükleri öğrenerek yetişmeleri en iisi tabi ben buna piskopatcada yetiştirilsin demiyorum dozunda sistemli yani kafaya buyruk değil ben en çok kötü ruh kitabını beyendim ama gaia da fena değil sadece şu sözüne katılıyorum gecenin bi yarısı ben avrupa komisyonundan arıyorum diyen bi adamın sözüyle nası hareket ediyolar o kısmı olmamış işte detaylandırmalıydı yani... yinede emeğine sağlık blog unu beyendim iyi günler.
BURCU... GRFK TASARIM
Yorum Gönder