21 Mayıs 2010 Cuma

Konyaspor:1-0:Karşıyaka

Konya-Karşıyaka mı, Altay-Adana maçı mı diye düşünürken, Lüleburgaz'lı dostların davetiyle Sami Yen'in yolunu tutmuş olduk dün bu saatlerde... Bizim takımı ilgilendiren maçlar olmadığı için de Eduardo Galeano modunda "futbol dilencisi" olarak elimizde fotoğraf makinemiz vardık Mecidiyeköy'e ve yeşil-kırmızılı kalabalığın bulunduğu Eski Açık tarafına doğru resim çeke çeke sürüklendik kalabalığın içinde. Galatasaray-Fenerbahçe maçları öncesi rastlanan kalabalığa yakın bir grup vardı sokakta sağlı sollu etrafta ve renkler ne olursa olsun maç öncesi menü belliydi: Bira... İzmirlilerin arasında biraz takıldıktan sonra Emre ve Volkan'ın bulundukları Match Cafe tarafına gitmeye yöneldim lakin güvenlik önlemleri çok sıkıydı, bereket boynumda atkı filan olmadığı için CarrefourSA'nın "çevirmesinden" çıkabildim. Trakya Ateşi blogun değerli yazarlarıyla ayak üstü sohbette numaralı biletin kalmadığını ve karaborsada 20-30 liralardan alıcı bulduğunu duymamla beraber, "eyvalla" çekip, bilet telaşına düştük... Aslında bilet telaşından ziyade bilet satan gişe bulmaktı hedefim ama nedense Galatasaray maçlarında bilet satan yerler kapalıydı..."Sivil" olmamız dolayısıyla stad etrafında rahatça dolaşıp, Yeni Açık tribün önlerine kadar da gidebildim, Konyalıların arasındaydım ama orada da bilet alınabilecek bir mekana dair bir şey göremedim...
İkinci hedef olarak da stadın arka tarafına gitmeye karar verdim ki Eski Açık tribünün deplasman girişinde saklanmış bir bilet kulübübesine rastladım, kulübeye 10 metre kala bekleyen karaborsacı 10 lira isterken orada ise 2 liraydı bilet... Bilet bulmanın rahatlığı ile CarrefourSA sokağına çıkıp, bunu buz gibi bir Efes'le kutlamak gerekti, soğuk Efes bulamayınca markette, Tuborg'a kaldık, pek içmem, beğenmedim de tadını...
Bir yandan birayı yudumlarken, öte taraftan da etrafı gözlemliyorduk: Bilet telaşındakiler, alkol dopingi yapanlar, kardeşlerine desteğe gelen Karagümrük, Sarıyer, Küçükköy, Orduspor taraftarları... Ayrıca modern Türkiye'nin yüzü İzmir'in kızlı-erkekli renkli insanları...
Maçta tarafların birinin adı Karşıyaka olunca emniyet farklı önlem alıyor dedirtircesine, hem pazartesi gecesi Olimpiyat stadındaki Altay maçı olsun, hem de dünkü Konya maçı belki de benim kişisel tribün tarihimde girerken en sağlam arandığım maçlar içinde ilk ona girer. Baştan aşağı iyice "yoklanıp" tribünlerin merdivenlerinden tırmanırken, gurbetten eve dönmenin huzur duygusunu hissediyordum lakin "mabed" renk değiştirmişti, Kapalı tribün yeşil-beyaz, Eski Açık kırmızı-yeşildi... Renk karmaşasının şaşkınlığını attıktan sonra gözlerim pankartlardaydı: Karşıyakalılar yeni yeni donatırken tribünleri, Konyalılar çoktan asmışlardı "reklamlı" pankartlarını... 2003 senesiydi ilk defa Konya'ya deplasmana gittiğimde, stadı inceliyorduk merakla, sonra pankartlara takılmıştık, her birinde sloganın sonunda bir dükkan ya da markanın adı yazıyordu:"Çetin Kundura, Yılmaz Konfeksiyon, Lezzet pideleri" Dün de kapalıdaki ve Yeni Açıktaki pankartlar bir ikisi hariç bu tarzdı: "Tuğ-Tuğ Ayakkabı Konyaspor'a başarılar diler", "Yetmesede Hayatım Şampiyon Olmana, Uğruna Ölmeye Değersin-Benibil" gibi ama "Mevlana Torunları" ve "Branimir Poljac Unutmadık Unutmayacağız" pankartları beğenimizi kazandı, bunu da söylemeden geçmeyelim. Kaf-Kaf tarafında ise kardeş Karagümrük'ün "Kardeşliğimize Engel Değil Mesafeler" pankartı ile

"Gölgen Gibi Adam Adım Her Nefeste Senin Adın" pankartları dikkat çekiciydi... Pankart yoklamasını yaptıktan sonra fotoğraflık anılar da yok değildi tribünlerde: Karagumrük atkısı değiştirmek isteyen İzmirli gençler, sete çıkıp Samı Yen anısı fotoğraf çektirmek için sırada bekleyenler, omuz omuza yapan, meşale yakanlar...
İlk maçtan 3 puanla ayrılan Konya rahatken, Karşıyaka bu maçı kaybetmemek zorundaydı, zira olası bir yenilgi de İzmir'in yolunu tutacaklardı ve korktukları başlarına daha 12. dakikada geliverdi... Yeni Açık tarafındaki kale topu çeker mi bilmem ama Franco'nun Selçuk'tan yediği golün benzerini Karşıyaka file bekçisi Ramazan görüyordu kalesinde... Bu gol yeşil-beyazlıları rahatlatırken, Karşıyakalı topçuları daha da strese sokuyordu ve koca sezonu hedefe varamadan kaybetme korkusu içindeki oyuncular daha baskı altına girip, geriliyorlardı. Benim anlayışıma göre de bu tür anlarda hakemler yatıştırıcı pozisyonda görev almayı bilmeleri gerekirken, Fırat Aydunus ise kabahat işleyen çocuklarını ya da öğrencilerini azarlayan bir baba veya öğretmen edasıyla topçulara "sert" yapıyor, sözünü geçiremeyen babanın kaba kuvvete baş vurup çocuğunu tokatlaması gibi sarı kartı gözünün içine sokuyordu oyuncunun... Böyle bir anlayışla işi çok zor Fırat hocanın, hem de çok...
Skorları ve tribünleri dışında pek de ilgilenmediğimiz bir lig olduğu için Bank Asya, takımalarının da Süper Ligin eski oyuncuları dışındaki topçularını bilmediğimiz için pek alıcı gözle izleyemedik sahadakileri ama Karşıyaka adına 8 numaralı sarışın ön libereo ile orta sahadaki iki kısa boylu sağlam ciğerli topçuyu beğendim. Bir de Burgazlıların Erçağ'sı biraz daha desteklenirse iyi topçu olacak...
Maç boyu defans yapan Konya tarafında ise 12 numaralı forvet tek dikkatimi çeken oyuncuydu...
İlk yarı 1-0 bitip, ikinci yarı da beklenilen gol gelmeyince heyecandan susmaya başlayan Karsıyakalıları ayakta tutan tribünler Küçükköylülerdi. Semtten gelen çocuklar öyle bir bağırdılar ki, devre arası dahi susmayacaklardı, Gümrüklü abileri kendilerini uyarmasa... Tribün performansı adına yıldızlı pekiyi almaya hak kazanan grup Küçükköylülerken, sınıfta kalan grup ise kapalı altta 6-7 defa Meksika dalgası başlatmaya çalısan lakin en fazla 50 kişinin katılıp, 5 metre hareket eden dalgayı yapan Konyalılardı... Onların dışındaki grup Süper Lige çıkmanın coskusunu yaşarken maçın son dakikalarında, Olimpiyattan gelen Altay golü sevinçlerini kursaklarında bıraktı lakin Fenerbahçe taraftarının durumuna düşmek istemeyen Kafkaflılar sevinmek için Altay'ın ikinci golünü iki kaynaktan doğrulatmak zorunda hissettiler kendilerini ve sonra başlattılar "Konya olamazsın şampiyon" tezahüratını...
Maçın bitiş düdüğu ile beraber bir kaç Karşıyakalı sahaya koltuk atmaya yeltendi ama gecen sezon takımın aldığı 5 maçlık ceza İzmir'lileri akıllandırmış olmalı ki yoğurdu üfleyerek yediklerini gösterdiler renkdaşlarını sakinleştirirken...
Futbol adına pek bir şey izlemesem de sahada, tribün adına istediklerimi aldım ve futbolun ilahları son dakikada bir Altay gol bağışlayarak, pazar günü Olimpiyata da gitmemizi sağladılar... Pazara dağ tepe Olimpiyattayız, bekleriz...


Stat: Ali Sami Yen
Hakemler: Fırat Aydınus, Tarık Ongun, İsmail Şencan
Konyaspor: Haluk, Ufukhan, Ahmet Görkem, Volkan, Ömer, Uğur, Zafer, Mehmet Ayaz (Dk. 68 Abdülvahit), Kaue, Erdal (Dk. 81 Serhat), Eser (Dk. 78 Yusuf)
Karşıyaka: Ramazan, Volkan (Dk. 77 Şaban), Gurur, Fuat, Kerem, Erçağ (Dk. 53 Serdar), Kıvanç, Taha, Mutlu (Dk. 55 Ayhan), Emrah, Okan
Gol: Dk. 12 Erdal (Konyaspor)
Sarı Kartlar: Dk. 14 Kıvanç, Dk. 18 Okan, Dk. 26 Erçağ (Karşıyaka), Dk. 90+1 Haluk (Konyaspor)

2 yorum:

kenzavey dedi ki...

abi eski açıkla numaralı arasında tezahüratlarda ses pek gelmiyordu, sanırım stadın akustiğiyle alakalı birşeydi. numaralı kapalı genelde karşılıklı atıştılarda bizim sesimiz gelmişmidir konya kapalı tarafına merak ettim? yoksa numaralı gibi gitmemişmidir. yada şöyle diyim numaralıdan bize ses gelmiyor ama eski açıktan oraya gidiyormu =) ? sstadda ilk defa gidince merak ettim doğrusu

Batuhan Sarıoğlu dedi ki...

8 numaralı futbolcunun adı Taha Yalçıner'dir. Son 2 senedir düzenli olarak forma giyiyor Kıvanç ile birlikte orta sahanın göbeğini oluşturuyorlar. Sanıyorum Fenerbahçe'den gelmişti.

Blog Widget by LinkWithin