5 Mayıs 2010 Çarşamba

Yolun Açık Olsun Leo Franco


Dün başkan Adnan Polat'ın Özhan Canaydın parkı açılışında verdiği röportajda "Bu şartlar altında Leo Franco'nun Galatasaray'da kalması zor gözüküyor. Bu durum ona da tebliğ edildi zaten" açıklamasının ardından Arjantinli kaleciyle Galatasaray'ın yollarının ayrıldığı netlik kazandı. Sene sonu "hesap defteri" açıldığında bütün hataların tek bir futbolcuya yüklenmesine asla gönlüm razı olmamıştır, eğer ortada bir takım varsa ve futbol 11 kişi ile oynanıyorsa, herkesin ortaya çıkan başarı yahut başarısızlıkta belirli bir katkısı vardır lakin bu sene Leo Franco'nun Galatasaray kalesinde göstermiş olduğu performans beni de ilkelerimden vazgeçirdi doğrusu. Bonservisi olmadığı ve İspanya ligi tecrübesine sahip olduğu için sene başında "yangından mal kaçırılır" gibi apar topar Leo Franco'ya sözleşme imzalatılırken, İtalya ulusal takımının o günlerde kalesini koruyan De Sanctis takımdan gönderilirken, yıllardır kulübede şans verilmesini bekleyen Aykut'a ve Orkun'a dudak bükülmüştü... Franco'yla vakti evvelinde Mallorca günlerinde yolumuz kesilmişken ve birbirinin benzeri yediği 4 golü hala hatırlarken, bu transferi Adnan Sezgin'in mi, Haldun Üstünel'in mi yaptığını hep merak etmişimdir. Daha da meraklandığım konu Rijkaard'ın Leo Franco konusunda yönetime o günlerde bildirdiği görüştür. Aslında hocanın Arjantinli kaleciye olumlu yaklaştığına dair ip uçları sezon ortasında Jo transferi öncesi yapılan "kim gitsin?" oylamasında Franco'dan yana tavır takınıp, Nonda'yı yollamasından belliydi. Yarım sezon boyunca yediği gollerin yanında, bu golleri kurtarmak adına herhangi bir gayret göstermeyip sadece bakmakla yetinen Leo, eğer "testi kırılmadan" gönderilseydi belki Galatasaray taraftarı şu günlerde yaşayacağı kupa heyecanı ve şampiyonluk stresi nedeniyle Arjantinliyi hiç ama hiç kötü hatırlamayacaktı. Lakin, Franco ısrarla oynatılmaya devam etti, o da yediği hatalı gollerin yanında, bazen topu kendi arkadaşının suratına, bazen de rakibin "kıçına" nişanlyarak hocanın "torpiliyle" ilk onbirde kendisine yer buldu ve Fenerbahçe maçında 30 küsür metreden , sokak tabiriyle "tıngır mıngır" gelen topu tutamayarak yediği golle "bir çuval inciri berbat etti"...
Taraftarın tepkisi, belki de yöneticilerin isteği sonrası kaleyi Aykut'a teslim eden Rijkaard da, Türk kalecinin gün ve gün yükselen performansı sonrası sene başında, hadi orayı da geçtim, devre arasında verdiği kararın ne kadar yanlış olduğunu hem kendisi görmüş, hem de biz taraftarlara gözlemlettirmiştir. Fakat, son pişmanlığın fayda etmediği gibi, bizim zaten bildiğimiz Aykut'un ligin bu kalan döneminde ortaya koyduğu performans Franco'nun devirdiği çamları geri getirmeye yetmedi ve Galatasaray taraftarı koca sezonu kupa sevinci yaşamadan kapattı...
Evet, 2009-2010 futbol sezonu Galatasaray adına başarısızlıkla geçmişse ki başkanın dediğine katılıyorum "lig üçüncülüğü başarısızlıktır", bunda en büyük pay Leo Franco'da ve onu ısrarla oynatan Rijkaard'dadır... Nasıl ki şampiyon olunduğunda ya da gelmesi düşlenen Avrupa kupalarındaki başarılarda, Hollandalı hoca kurduğu kadro, oynattığı oyuncular, sahaya çıkardığı onbirler ortaya konularak Türk futbolunun ve Galatasaray'ın tarihini değiştiren bir kahraman ilan edilecekse, bu sezonun başarısız olması sonrası oynattığı oyuncular ve yapılan transferlerin verimsiz olması nedeniyle "suçlular" listesinde kendisine" yer bulmak zorundadır. Bunu eyyam yapmadan açık açık dile getirdikten sonra, yine de hocaya bütün Galatasaray'lılar gibi bir sezon daha verilmesinin taraftarıyım, lakin umarım Rijkaard ülkeyi tanımış ve önümüzdeki sezonlar için gereken dersleri almıştır...
Ve koca bir sezonu heba eden Franco, sözleşmesi gereği tazminatını da alıp, sırtını dönüp bu ülkeden gidecek ve işin cefası, kahrı, üzüntüsü yine bu memleketin sarı-kırmızı aşıklarına kalacaktır. Oysa, bir Türk kaleci, bu durumda olduğunda bütün futbol kariyeri, oynadığı ligin adı, kısaca bütün hayatı tamamen değişebilmektedir, yine halk tabiriyle "attan inip eşeğe binmektedir". Bunun bilincinde olan yerli oyuncular gelecek kaygılarıyla formalarını ıslatmadan sahayı terk etmezken, yabancıların büyük çoğunluğu pek de "tekmeye kafa sokmamaktadırlar", beni de çileden çıkaran durum budur... Onlar için sadece CV'lerine baktıklarında ağızlarında ekşi bir tad bırakacak bir durum olurken "gurbette" yaşadıkları başarısızlıklar, bu memleketin çocukları için ömürlerinden giden kahır dolu kocaman bir senedir...
Bir sezonu çöpe atan Arjantinli giderken, hem de fatura ödemek yerine alacaklarını da hesabına yatırılmasını isteyerek, futbol ilahlarından dileğim ise Hollandalı için seneye bu zamanlar bize aynı satırları tekrar yazdırmaması...
Yapımızda vardır, kanımızda vardır, acı çekmeyi marifet biliriz, sevinmeyi utanç, bağışlamayı erdem sayarız ya, o erdemi sana göstermeyeceğim be Franco, aklımda hep tiksindiğim bir adam olarak kalacaksın ama arkandan beddua da etmeyeceğim, dedim ya kanımızda var acıma duygusu diye, yolun açık olsun Franco...

7 yorum:

Erdem Karakuş dedi ki...

Leo Franco meselesi karşılıklı anlaşma sanırım. Yani tazminat ödemiyoruz aslında. Bir takım Leo'yu almak isterse muhtemelen bonservis istemeyeceğiz.

DodgeRam dedi ki...

Eline saglik,benim gibi dusunenler de varmis...Sevgilerimle...

Mario Jardel dedi ki...

Malesef koca sezon uçtu.. Evet bir futbolcuya bağlanamaz ama fenerbahçe'nin futbol tabiri ile en kazma oyuncusundan hemde 30 metreden yenilen gol bizi şampiyonluktan ettiği gibi fenerbahçe o ivme ile artık %95 şampiyon.. Ama herşeye rağmen "güle güle franco."

bonaventure dedi ki...

bu adamın ne mal olduğu geçen sene bu zamanlarda da belliydi. hiç bir zaman iyi bir performans gösterdiğini görmedim duymadım. en iyi hali fener maçından önceki son 5-6 maç işte. onlarda da şu maçı kurtardı dediğimizi hatırlamıyorum. sadece iyi bir performans göstermişti işte.
benim anlamadığım iki nokta var.
1. bu adamı nasıl bu kadar iyi pazarlıyorlar zira performansına göre rüya gibi bir kariyeri var.
2. neden gene tazminat ödüyoruz. yahu 300'e 500'e pazarlayın işte ispanyol takımlarına. bu kadar çok 1 milyon euromuz var mı bizim.

Ozan dedi ki...

Biraz sert olmamis mi yahu? Benim bildigim bonservisi eline verilip alacaklari odenmeyecek. Yani oynadigi 1 senenin parasini alacak Leo Franco.
3 senenin 2 bucuk senesini sakat geciren ve giderken son yarim senelik alacagini isteyen Linderoth'la kiyaslayinca erdemli bir hareket oluyor Leo'nunki (eger alacaklarini istemediyse).

metak dedi ki...

nasıl şimdi bu senenin suçlusu franco mu:) sabriden devraldı bu işi, allahtan hemen gönderildi de butun yaz franco geyiği hiç çekilmezdi..

senin bir tane futbolcuna, herhangi bir maçta, senin derbide selçuk'a verdiğin alanı kimse verdi mi şut çekmek için?

adam asmaca işi eskiden bizde pek olmazdı ama artık şampiyonluk gelmediği sürece devam edece anlaşılan.

"futbol bir takım oyunudur" yılmaz vural

aksilaz dedi ki...

Asıl suçlu Rijkaard'dır. Ön görmesi gereken bir çok konuyu gözardı etti sene boyu. Belkide Türkiye'yi küçümsedi ve ne olursa olsun toparlanır ligi alırım diyemi düşündü bilemiyorum ancak icraaları beni bunu düşünmeye itti.

Blog Widget by LinkWithin