Uzun süren bir ayrılıktan sonra Celil Oker’in kaleminden soğukkanlı dedektifimiz Remzi Ünal’ın bir başka macerasına yeniden kavuştuk. Bu uzun ara, her ne kadar okuyucularını sıksa da, yazarın kitap sonu yazısında ve birçok röportajında dile getirdiği gibi, en azından yazmadığı zamanlarda bir yazarın neler hissettiğini ve yaşadığını anlamamız açısından da değişik bir deneyim oldu.
Roman, yazarın eski hikâyelerinin birinde yan rolde geçen bir kadın karakterin emeklilik hazırlığı yapan Remzi Ünal’dan, kocasının işyerindeki çekmecesine bir zarf koymasını istemesiyle başlıyor. Remzi Ünal bu son işini kolaylıkla yerine getiriyor ama zarfı koyduktan 1-2 saat sonra adamın ölmesiyle işler büyüyor.
Remzi Ünal, genel dedektiflerden farklı olarak kitabın isminden de anlaşılacağı üzere, fazla derecede ezik, önüne gelenden laf yiyen, sevgilisi tarafından terk edilen, bir nevi yardımcı rollerden birindeymiş havasında. Birkaç aikido sahnesini saymazsak, genelde kahramanlarda görmeye alıştığımız karizma ve havadan da yoksun, kendi kendini bile aşağılayan farklı bir baş karakter. Diğerleri tarafından dikkate alınmayan bu tipin katili bulup işin sonunda kendini ciddiye aldırması işe ayrı bir keyif katıyor.
Kitapta ara geçiş olarak tabir edebileceğimiz bölümler sayfa doldurmak adına gereksiz uzunlukta olmuş. Örneğin, Remzi Ünal’ın kendisiyle konuştuğu kısımlar, özellikle de sigara muhabbeti fazla uzatılmış. Son zamanlarda yazılan kitapların yeni modası İstanbul’u ayrıntılarıyla, olayın bir kahramanı gibi anlatma tarzının ara ara kullanılması fena durmamış. Olayın içine biraz daha fazla şüpheli sokmak adına Serra Çolak gibi bazı karakterlerin rol alması biraz zorlama olmuş. Olayın sonuna doğru, Hülya Yaman'ın, polislerin onu evinde gözaltına almaya geldiğinde kaçmasının üzerinden o kadar az süre geçtikten sonra, rahat rahat cenazeye katılması ve herhangi bir polisin cenazeye gelme ihtimali ile orada bulunmaması, kitabın mantık dışında kalan kısmı olmuş. Son olarak da, Remzi Ünal'ın katili bulurken daha önce bir çek üzerinde gördüğü imzadan yararlanması ve okuyucunun çeki görme şansı olmadığı halde, yazarın Remzi Ünal bu çeki gördüğünde bizi o kısımdan haberdar etmemesi “kaçak güreşme” olarak adlandırdığımız okuyucuyu aldatan şaşırtma türüne giriyor. Hepsini toplayınca, yazarın aranın fazla uzamasından dolayı bir an önce kitabı basma telaşı içine düştüğünü düşünüyorum.
Tüm bunların yanında, Remzi Ünal'a alakasız sorular sordurarak, ayrıntıları umursatmayarak, onun dikkatsiz ve boş vermiş hali o kadar güzel aksettirildi ki, bir an için yazarın gerçekten katili buldurmadan hikâyeyi sonlandıracağını düşündüm. Katilin kim olduğunun yanında, Remzi Ünal'ın katili konuşmanın başından beri bilmesi de, az önceki “kaçak güreşme”yi görmezden gelirsek, ayrı bir sürpriz oldu. Bu yöntemi geliştirip yazar, bir gün katilin kim olduğunun bulunmadığı halde yine de heyecan yaratan bir polisiye roman yazarak edebiyat dünyasına farklı bir imza atabilir.
Kitabın bomba kısmı: "Remzi Ünal... Şu Hava Kuvvetleri'nden müstafi, THY'den kovulma, kendisine saygısı olan hiçbir frequent flyer’ın adını bile duymadığı sekizinci sınıf charter şirketlerinde bile tutunamayan, MS Flight Simulator'ın yüklü olduğu bilgisayar dört ayrı kutuya dağılmış, eski pilot, ex-kaptan, nevzuhur özel dedektif Remzi Ünal"
Etiket fiyatı: 20 TLToplam sayfa: 287
İlk baskı: Ağustos 2010
Not: 5/10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder