24 Şubat 2011 Perşembe

Hagi'nin Kafasındaki Takım


Galatasaray Sözlük yazarlarından ykaraca'nın "gheorghe hagi'nin oluşturmak istediği takım" başlıklı konuya yazdıklarını, noktasına virgülüne dokunmadan yayınlıyoruz. Eline sağlık kardeşim! Medyanın gazıyla hocaya sallayanlara inat, kafa yorarak detaylı bir analiz yazısı yazmışsın, 4 adet a4 kağıdı süren yazıyı okumaya acaba Hagi'yi 3-5 maçla yargılayanların sabrı olacak mı, bilemiyorum....

ikinci gheorghe hagi dönemi de, her dönem gibi, doğru okunamıyor. isimleri taraftar, vazifeleri de aslında sadece "umut etmek" olanların bazıları; artık "polyannacılık oynayan" * olmak istemediklerinden, bazıları da dönemin geride kalan 4 ayını doğru okuyamamaktan kaynaklı umutsuzluktan; umuda hiç yaklaşmıyorlar, umutsuzluk saçıyorlar.

bu aşamada, teknik direktör hagi'nin * * yaptıklarının ve yapacaklarının bencesini yazayım dedim. belki okuyan olur, onlardan da umut etmeyi seçen veya var olan umutları güçlenenler olur.

bence hagi'nin kafasındaki takımı oluşturabilmesi için 4 aşama var. birinci aşama; 2010 ekim ayıyla 2011 ocak ayı arasındaki karanlık dönemdi. hagi; yapabileceklerinin sınırlı olduğu bu dönemde, takımla ilgili ilk kanaatlerini ve imkanların elverdiği ölçüde hamleler yapabilecek altyapıyı oluşturacaktı. ikinci aşama; ocak ayındaki ara transfer döneminde komadaki hastanın, en azından, yaşama döndürülmesi kabilinden hamleler yapılmasıyla başlayacak ve yaz transfer dönemine kadar sürecek dönemdi. hala da bu dönem içerisinde bulunuyoruz ve diğer iki aşamayı söylemeden önce; hagi'nin bize umutlu olmak için gerekli argümanları -bence- sağladığı bu dönemin biraz üstünde durmak gerek. "hagi bu dönemde neler yaptı, yaptıklarından hareketle yapacakları neler olabilir, eksiklikler ve hamlelerin genel amacı neler?" gibi konuların bencesini madde madde yazayım:

- hagi ilk olarak; transferde çıtayı "başarıya aç, doymamış futbolcular" olarak koydu. omurgayı doymamış futbolcularla kurup, belki de uzun vadede bir-iki yıldız oyuncuyla süsleyip, rekabetçi bir takım yaratmayı hedefledi. bu anlayışın, en azından, çok da yanlış olmadığını; bizim son birkaç sezonumuza ve beşiktaş'ın bu sezonki akıbetine bakarak anlayabiliriz.

- hagi transferleri rastgele yaptırmadı. kafasında bir şablon vardı ve bu şablona uygun oyuncuları, bir önceki maddede ifade ettiğim "doymamış futbolcu" kriterine de uygun şekilde transfer ettirerek kadroyu takviye etti. hagi'nin kafasındaki şablonda; kenarlarında oynayan oyuncular "kanat oyuncusu" özelliği taşıyan bir üçlü orta sahanın önünde; yine kenarlarında oynayan oyuncular forvet özelliği taşıyan oyunculardan müteşekkil bir üçlü forvet hattı bulunan, dikine, tempolu paslarla, hızlı, baskın hücumlarla gol arayan, takım halinde topun arkasına geçmeyi iyi becerebilen, dengeli bir takım yaratmayı düşünüyordu.

- orta sahanın kenarlarında oynatacağı iki mevkii için culio ve yekta'yı, ileri üçlünün kenarlarında oynayacak oyuncular olarak da; kazım ve stancu'yu istedi, aldırdı. ve bu dört oyuncuya ek olarak da; takımın en fazla kan kaybettiği yarası olan kaleci problemini, bonservisi elinde bir zapata'yla çözmeye çalıştı.

- hagi'nin transferlerinden kazım ve zapata ile biraz da stancu ve culio birebir hagi kefaletiyle alındı. bu oyuncuların hemen hemen hepsinin transferleri tepki aldı. özellikle saha dışı sebeplerden tepki gösterdiğimiz kazım ve kariyeri dibe vurmuş zapata transferleriyle hagi, güvenini ortaya koydu. tıpkı bu oyuncuların olası başarısızlıklarında olduğu gibi; muhtemel ve kısmen de mevcut* iyi performanslarında da hagi %100 pay sahibi olacak.

bir başka ihtilaflı husus da; oyuncuların mevkiilerinde oynamaması meselesi. onların da bencelerini madde madde sıralayayım:

- birincisi; stancu'nun "sol kanat" oynaması. sol kanat ile sol forvet arasındaki farkları bilmek lazım bu eleştiriyi yapmadan önce. ve dolayısıyla hagi'nin takımının sahaya yayılışının rakamsal ifadesinin 4-5-1 değil 4-3-3 olduğunu da görebilmek... henüz bir takım eksiklikleri olsa da; stancu o mevkiinin ideal adamı olabilecek meziyetlere sahip.

- ikincisi; sabri'nin orta sahanın sağ içinde oynaması konusu... bu tercihin bence sebebi; o mevkiide oynayabilecek asıl oyuncu olan yekta'nın gereken defansif yeterliliğe henüz sahip olmaması ve sabri'nin dinamizminden, özellikle hücum presinde, faydalanılmak istenmesi... anlayışla karşılanmalı; fakat ben, temel taşları oturtulmakta olan takımlarda, mecburiyet dışında, herkesin kendi mevkiisinde oynaması gerektiğine inanıyorum.

- bir diğer tartışılan değişiklik de; neill ve cana'da yapılan değişiklik. bu değişikliği anlayabilmek için; adnan polat'ın bir açıklamasına kulak vermek gerek: " hagiaslında bizden bir ön libero daha istemişti. ama yetişmedi." diye başlayan ve "başarısız olursa o da gider." utanmazlığıyla devam eden bir açıklamaydı o. bence hagi'nin istediği ön libero; orta üçlünün merkezinde oynayan, oyun kurma yeteneği üst düzeyde bir oyuncuydu. alınamadı ve hagi de, cana'ya göre, dikine ve enine daha nitelikli top kullanabilen neill'i o bölgede kullanmayı düşündü. bunun sebebini de bir sonraki maddede açıklamaya çalışayım.

- hagi'nin -kısmen- ipleri eline aldığı takımın şimdilik en büyük eksikliği; maçların büyük bölümünde yaşanan kısırlık... bunun da en önemli sebebi; sahanın merkezini dikine paslarla yeterince kullanamamak. culio ve sabri kenarlara kaydığında ve rakip de kenarlarda alanı iyi kapattığında ciddi bir üretkenlik sıkıntısı yaşıyoruz. bunu çözmenin üç ayağı var, birincisi; neill'in oynadığı bölgede oynayan oyuncunun sahanın merkezini iyi kullanabilmesi. hagi neill'in biraz daha nitelikli olan özelliklerinden faydalanmak istedi. neill de bunu ancak baskı altında olmadığı bölümlerde başarabildi. başarabildiğinde de, eskişehirspor maçındaki gibi, üretken oynayabildik. sorunu çözmenin ikinci ayağı; ileri üçlünün merkezinde oynayan oyuncumuzun sırtı kaleye dönük şekilde iyi top alıp, pas trafiğini rakip yarı sahaya taşıması... yine iyi örnek olan maçta* kewell bunu 60 dakika boyunca mükemmelen başardı. sonuç ortada... bugünlerde ise bunu baros bugünlerde fiziki yetersizliğinden ve biraz da o özelliği olmadığından pek yapamıyor. üretkenlik sorununu çözmenin üçüncü ayağı ise; savunmayı daha önde, mümkünse orta yuvarlak başlarında, kurabilmek. fakat bu şu anki stoperlerimizle mümkün değil. rijkaard'ın da yaşadığı en büyük sıkıntılardan biri buydu, hagi'nin de bu...

- bir başka önemli konu da; arda'nın takıma dönmesi... hagi'nin arda'yı bu şablonda kullanacağı yer konusundaki tercihi çok önemli olacak. eğer ileri üçlünün solunda kullanırsa; bu stancu'yu forvette kullanmamıza ve belki de, kontenjan açılmasıyla, insua'yı oynatabilmemize imkan tanıyacak. eğer orta sahada kullanırsa da; orta saha düzeninin değişmesi gerekecek ki; bu ihtimalde hagi cana'yı, orta saha direncini sağlamak adına, yeniden orta sahada kullanabilir. arda'nın ortaya çekilmesi; yaşadığımız üretkenlik sıkıntısını büyük ölçüde çözecektir. iki ihtimalde de görüldüğü gibi; canı futbol oynamak isteyen, oyun heyecanını kaybetmemiş, 10 sene önce kale arkasında golüne sevindiği efsaneye yardım etmek isteyen bir arda takıma tabii ki büyük fayda sağlayacak.

başka meseleler de var da; dördüncü a4 sayfası da biterken ben yazmaktan yoruldum. o konular başka zamanlara kalsın; ben hagi'nin takımı için planlanan -bence- son iki aşamayı da yazıp bitireyim.

hagi'nin, yukarıda yazdığım, önemli ve olumlu hamleleriyle, eli yüzü biraz olsun düzelen takımımız muhtemelen sezon sonuna kadar, şu anki durumundan biraz daha iyi durumda düşe kalka devam edecek. bu süre içerisinde de emre çolak ve anıl gibi gençlerin de profesyonel müsabaka seviyesine çıkarılması hedeflenecek. işte burada 3. aşama devreye giriyor.

3. aşama bence; yaz transfer dönemiyle 2012 ocak ayı arasındaki dönem olacak. yaz transfer döneminde; hagi, geçtiğimiz ocak ayında yapamadığı hamleleri yaparak ipleri tamamen eline alacak ve takım takviyelerle, hazırlık kampıyla birlikte rekabet edebilir seviyeye gelecek. 4. aşama olan 2012 ara transfer döneminde yapılacak, muhtemelen bir-iki, nokta hamleyle de takım; tamamen hagi'nin takımı olacak ve * 2011-12 sezonu şampiyonu olarak, hasret kaldığımız şampiyonlar ligimüziğini bizlere dinletecek.

şimdi söz sizde; "hagi milliyetçi..." "hagi hoca değil..." "hagi'nin teknik direktörlüğünden nefret ediyorum..." "misimovic gitti ühühü!" vs.
umutlu olmak için yeterince sebep de var, veri de. sadece görebilmek lazım. her zaman her şey yapıyor kafa, lazım kafa, yok göt...

6 yorum:

Adsız dedi ki...

Benim ufak bir eleştirim olacak.
Blog iyi güzel de, ordan burdan toplama yazı ve ilginç haberlerle dönmez.
Biraz kendi bilgi, birikimini yazmak gerektirir. Bu haberlere isteyen insanlar ulaşabiliyor zaten.
Dediğim gibi ufak bi eleştiri. Umarım iyi niyetle karşılarsın.

ultras/Movement dedi ki...

Biz her türlü eleştiriyi açık bir blog olduğumuz için sizin yorumunuzu da tereddüt etmeden yayınladık.
Lakin, keşke isim belirtseydiniz eleştirinizde ki size isimle hitap edebilseydik.
Blogta kendi yorum ve haberlerimiz çoğunlukla olmakla beraber, hoşumuza giden, daha çok kişinin okumasını istediğimiz yazıları da yayınlıyoruz ki, o yazıları yazanlara kuru bir "eline sağlık" demekten öteye gidelim...

Adsız dedi ki...

yazı gerçekten çok güzel. her noktasına katılıyorum ama şu "misimovic gitti ühühü!" ibaresi biraz can sıkıcı olmuş. bu konuda hagi haksızdır. kadro dışı bıraktığı için değil. nedeni ve nasılı açıklanmadığı için.

Spotter dedi ki...

Bu yazdığınız oyun sistemi tek bir oyuncunun iyi veya kötü oynamasına göre şekillecek bir sistem oluyor. Merkez ortasaha oyuncusu kadar takım oluyorsunuz. Galatasaray gibi büyük bir takımın birden çok oyun alternatifi olmalı. Hagi eğer elinde bu merkez oyuncu yoksa buna göre maç kazanabilecek bir sistem geliştirmeli. Hagi'nin düşündüğünü söylediğiniz sistem bugün bütün sıradan takım hocalarının kafalarında kurguladığı çok basit futbol gerçeklerine dayalı bir sistem. Başarısız diyemem tabi ki bu sistem için. Fakat Galatasaray Teknik Direktörü olacak kişinin bağnaz, yeniliğe ve kurnazlığa kapalı bir oyun planını yeni sistem olarak ileri süremesini ben Galatasaray'ın vizyoner yapısıyla bağdaştıramıyorum.

bora dedi ki...

adsız hocam,

hemen aşağıda levski-cska derbisiyle ilgili hiçbir yerde bulamayacağımız blog sahibinin tüm birikimi ortaya dökülmüş, daha ne olsun;)

Şen Şef dedi ki...

Umutsuzluk veya eleştirel olarak değil de kendi umutlarım ve beklentilerimin Hagi'yi anlayabildiğim kadarıyla ve kadro yapısı düşünülerek ele alındığı yazıyı da eklemek isterim. İlgilenen olursa:

http://stereocipolla.blogspot.com/2011/02/better-luck-next-year.html

Blog Widget by LinkWithin