Polonya'da kuralar çekildi ve milli takım A grubuna düşerek Almanya, Belçika, Avusturya, Kazakistan ve Azerbaycan ile eşleşti... Bir çok yönden ele alındığında oldukça ilgi çekici bir grupta yer alıyoruz, işi boşladığımızda hiçte kolay bir grup değil ama şimdi başlanır yazılmaya "lokum gibi kura" diye... Biz meydanı şu an TVlerde "ağız tatlandıranlara" bırakalım, onlar söylesinler söyleceklerini, akşama doğru eve döndüğümüzde yazarız uzun bir analiz A grubu ve rakiplerimiz hakkında...
***
Daha bir teknik direktörümüz yok ama katılmaya aday olduğumuz en yakın turnuva olan EURO2012'nin kuraları bugün Polonya'da çekildi ve yukarda tabloda yer alan ülkelerle eşleşti ulusal takımı. İlk maçların Eylül ayının 3 ile 7sinde oynanacağı hesaba katılırsa yaklaşık olarak 7 ayımız var eleme maçlarının başlamsına ve artık bir hocayla anlaşmanın vakti geldi de geçiyor bile. Federasyon başkanı "kesinlikle bir yabancı hoca olacak" diyerek, yerlilere kapıyı kapatmıştı, yabancılar da belki de kuraları beklediler, iyi bir gruba düşecek Türkiye'yi Polonya'ya götürmek CV'lerine bir artı olarak yazılacaktır... Belki de istedikleri oldu ve "kağıt" üzerinde kolay sayılabilecek bir gruba düştü A Milli takım: Almanya, Avusturya, Belçika, Kazakistan ve Ermenistan rakiplerimiz oldu... Futbolda herşey sahada belli olur lakin bazı takımların bazı karakteristik özelliklerini de yabana atmamak gerekir, bu nedenle rakiplerimizi kısaca incelemekte fayda var:
Almanya:
Panzerler grubun favorisi durumunda, zaten hangi turnuvaya katılırlarsa katılsınlar Almanları yabana atmak olmaz. Grubumuzun Dünya kupasında mücadele edecek tek takımı da Alman milli takımı. Afrika elemelerinde Azerbaycan'ın da bulunduğu grupta Rusya ile çekişmişler ve oynadıkları 10 maçta 8 galibiyet ve 2 beraberlik (Finlandya) ile lider olarak direkt katılmışlardı turnuvaya. Almanlara aslında çok da uzak değiliz ki en son İsviçre'deki Avrupa şampiyonasında yarı finalde karşılaşıp, Philip Lahm'ın son dakika golüyle kaybetmiştik... Disiplin ve fiziki güçleriyle ön plana çıkan Alman takımında şu an en gözde oyuncu olan Mesut Özil'in milli takıma karşı oynarken medyamız bol bol yazacak çizecek malzeme bulacaktır. Almanya'nın grubumuza düşmesinin en sevindirici yanlarından biri de gurbetçilerimiz sayesinde Almanya deplasmanı yaşamayacak olmamızdır...
Avusturya:
İsviçre ile 2008'deki Avrupa şampiyonasına ev sahipliği yaptıkları zaman ilk defa bir Avrupa şampiyonası macerası yaşayan Avusturya milli takımı ile ilgili sürekli Rıdvan-Tanju-Feyyazlı zamanlardan aklımızda kalan soluk renkli maçlar bulunuyor. Belki geçmişleri futbol adına pek başarılar barındırmıyor ama Avrupa şampiyonası sonrası yeniden yapılanma içine girdi Avusturya futbolu. Ev sahibi oldukları turnuvada kendi taraftarı bile utanç içinde kalmaktansa takım turnuvadan çekilsin diye imza kampanyaları düzenlerken Almanya'nın da olduğu grupta Polonya ile beraber kalıp, Hırvat ve Almanlara 1-0 ile kaybederken, sempati de toplamışlardı futbolseverlerden. Bu çıkıştan sonra Çeklerin efsanevi hocası Brükner ile anlaşmışlar, Dünya Kupası elemelerinde istedikleri sonuçları alamayınca kendi öz evlatları Dietmar Constantini ile çalışmaya karar vermişlerdi Avusturyalılar. Afrika elemelerinde başarısız oldular (Sırbistan ve Fransa'nın ardından üçüncülüğü aldılar) ama Fransa'yı ve Romanya'yı yenmeleri hiç de azımsanmayacak sonuçlar. Almanya'ya yakınlığından dolayı burada da gurbetçilerin bolca desteğini göreceğiz ama dikkat etmemiz gereken nokta Avusturya kulüp takımlarının iç sahalardaki baskıcı oyunu. Ayrıca, milli takımları yeni yeni toparlanma sürecine girerken, Avusturya kulüp takımları katıldıkları turnuvalarda gayet başarılı olabilmekte. Bu yıl UEFA Avrupa liginde Galatasaray, Sturm Graz ile oynarken bir beraberlik, bir de mağlubiyet almıştı...
Belçika:
Afrika 2010 Dünya Kupası elemelerinin tanıdık takımı Belçika da Avusturya gibi yeniden yapılanma içinde olan bir ülke. Teknik direktörlüğe Dick Advocaat'ı getiren Avrupa'nın "şeytan" lakaplıları, iç sahada taraftar desteği ile başarılı sonuçlar alabilmektedirler. Bizim A milli takımda elemelerde oynadıkları ilk maçta İstanbul'dan beraberlikle dönerken, iç sahada 2-0 galip gelmeyi başarmışlardı. Yeni hocaları ile çıktıkları iki maç olan Türkiye ve Estonya maçlarını 2-0la kazanan Belçikalılar, oynadıkları hazırlık maçlarında da Macaristan2ı 3-0 ve Katar'ı da 2-0 ile geçerek kalelerinde hiç gol görmediler.
Kazakistan:
Kazakistan futboluyla Ersun Yanal dönemimde Dünya kupası elemelerinde tanışmış ve o dönemler daha yeni yeni kurumsallaşmakta olan Kazakları 4-0 ve 6-0lık skorlarla yenmeyi bilmiştik. Aradan geçen süre içinde Kazak futbolu da kendince bir gelişme gösterdi ve en son Galatasaray'ın Tobol ile oynadığı maçlarda oldukça dişli bir Kazak rakiple karşılaşmıştık( 1-1 ve 2-0'lık maçlar)... Kazakistan Milli Takımının teknik direktörlüğünü uzun yıllar bu ülkede kalan, genç takımları da çalıştıran Bernd Storck yaparken, Kazaklar İngiltere, Ukrayna ve Hırvatistan'ın yer aldığı grupta mücadele etmiş ve Andora'yı hem içerde hem dışarda yenerek 6 puanla kapamışlardı grubu ama iç sahada özellikle Hırvatistan'a kök söktürmüşler, Hırvatlar 90+3'te attıkları golle galip gelebilmişlerdi...
Azerbaycan:
Kardeş Azerbaycan en son torbadan gruba dahil oldu ve kağıt üzerinde de en güçsüz takım görünümünde ama bu elemeler sonunda Azeriler, çokça hesabı yırttırıp çöpe attırabilecek bir takım. Son yıllarda Azeri futbolu büyük bir çıkış içinde ve bunda da bizim yerli çalıştırıcılarımızın katkısı yadsınamaz. Azeri Futbol federasyonu da bu çıkışı sağlam temellere oturtmak üzere Almanların ünlü teknik direktörü Berti Vogts'u Nisan 2008de takımın başına getirmiş, Alman hocanın Afrika 2010 elemelerinde oynattığı başarılı oyun sonrası mukaveleyi uzatmışlardı. Dünya kupası elemelerinde Almanya ile aynı grupta yer alan Azerbaycan, son oynadığı maçta Rusya'yı kendi sahasında 1-0 yenmişti. Özellikle iç sahada oynadıkları maçlarda taraftarları ile iyi bütünleşebilen Azeriler, kalelerinde golü görene kadar çok dirençli ve istekli bir oyun oynamaktadırlar ama yedikleri gol ve gollerden sonra oyun konsantrasyonları bozulmakta. Alman hoca, EURO2012 elemeleri başlayan kadar bu konuda çok kafa patlatacağa benziyor...
Ve gelelim bizim milli takıma... Başta belirttiğimiz gibi pek çok yönden ilginç bir gruptayız, öncelikle neredeyse hiç deplasman stresi yaşamayacağız, iki Türki cumhuriyeti ve bir de "acı vatan Almanya" takımlarıyla karşılaşırken, Avusturya ve Belçika'da da tribünler yarı yarıya dolacaktır. Bir futbol ekolü olmayıp, anlık yaşayan duygusal Türk oyuncuları için bu bir avantaj. İkinci olarak Dünya kupasına katılamayıp, büyük bir organizasyonun dışında kalmak hem medya hem de Türk futbolcusunu önündeki maçlar için olumlu yönden etkileyecktir. Peki, bizim yappamız gerekenler nelerdir? İlk olarak pek tabii ki hocayı seçmek, bu da Alman ekolünün boy gösterdiği bir grupta( Almanya, Kazakistan, Azerbaycan'ın hocalarının Alman, Avusturya'nın Avusturya'lı) onlara pek de uzak olmayan bir hoca olması gerek. Belçika'yı Advocaat çalıştırırken, bizim de neden bir Hollandalı ya da Alman hocamız olmasın... Ayrıca, oyuncularımızın sadece Almanya'ya değil, grubun tüm maçlarına aynı şekilde konsantre olmaları büyük önem taşımakta ki bu bizim en büyük handikapımız. Gidilemeyen turnuvaların eleme maçlarına bakıldığında, favori denilen takımlardan ziyade bizden daha güçsüz olanlara kaybettiğimiz puanlar bizi bu büyük organizasyonların dışında bıraktı. Bu motivasyonda medyanın da gücü yadsınamaz tabii, ulusal maç olan gün gazete manşetlerinde Galatasaray ya da Fenerbahçe'deki gelişmeler yer buluyorsa, zaten bir başarıdan söz edilemez. Milletçe milli maçlara konsantre olmayı becerebilirsek, bu gruptan rahat çıkarız... Ve en önemlisi de iç sahada bütün maçları kazanmamız gerekir...
2 yorum:
bu sefer torbalar daha dengiliydi sanırım, ölüm grubu diyeceğimiz bir grup göremedim bu kuralarda.
Deplasman olarak bize en uygun ülkeler gelmiş, gerisi takıma kaldı.
tahminlerde faciaymış herkes :)
bir tek bir kişi sadece Azerbaycan'ı bilmiş :)
Yorum Gönder