1 Şubat 2010 Pazartesi

Taraftara İnat Demirören Başkan


Beşiktaş kongresiyle ilgili olarak bugün bir yazı yazmayı planlamaktaydım fakat hesapta olmayan bir iş yüzünden tüm gün ev dışında olunca, yazıyı dönünce yazmaya erteledim. Mailleri açtığımda da bizim Yenilsen De Yensen De grubundan Gürcan'ın yollamış olduğu e-postayı okuduğumda, bunun üzerine başka yazacak bir şey bulamadım doğrusu. Gürcan'ın yazısını aşağıya kopyaladım ama ondan önce Galatasaray kongreleri ile Beşiktaş'ın dünkü kongresini çok benzettiğimi belirtmek isterim. Özhan Canaydın'ın başkan olduğu dönemlerde Sami Yen'de tribünlerin her türlü protestosunu hatırlarsınız, pankartla tepki, sessiz kalarak tepki, beyaz mendil sallayarak tepki gibi. Bu karşı koymalar ne kadar uzun sürdüyse Özhan başkan Galatasaray kongresinde daha güçleniyordu çünkü orada oy verenler tribünden olanlar değil, Galatasaray içinde ayrıcalıklı bir kesimde olduklarına inananlardı. Hasta yatağından kalkıp, "Özhan abisini" desteklemeye giden kongre üyesi tanırım... peki nedir buradaki amaç: Eğer taraftarın isteği yerine gelirse, taraftarın tribünde bağırmasıyla başkan değişecekse, biz kongre üyelerinin ne önemi kalacak, ya da onların deyişiyle "çapulcular mı seçecek başkanı?"... İşte dün Beşiktaş kongresinde yaşanılanlar da aynı ana fikir etrafında cereyan eden gelişmeler. Etrafımda o kadar Beşiktaşlı var ki, Yıldırım Demirören'i bir daha başkanlık koltuğunda görmek istememekte ama sonuçta eski başkan büyük bir farkla seçimi kaybetmekte... Bu kadar tepkiye rağmen neden kazandının cevabını yukarda verdik: "Taraftara inat seçildi Demirören..." Beşiktaş başkanını taraftar değil Beşiktaş kongresi değiştirir mantığı seçimde etkili oldu, yani ayrıcalıklı kesim kazandı, tribüncüler kaybetti...
Gürcan'ın yazı aşağıda, burada da Beşiktaş taraftarına çağrı..


beşiktaş'tan ayrıldığım maç. ekşi beşiktaş'a, ekşi sözlüğe, ntvspor'a ve nickim hayatımın aşkı jessie'ye teşekkürler.

ben artık bu oyunda yokum arkadaşlar. bu oyun artık bizim oyunumuz değil. ne zaman öyleydi onu da bilmem ama dün tekrar dank etti.

onlar oylarıyla bizi ortada oynattıkları bir oyun bu sadece.

ntvspor'daki programda iyi taraftar kötü taraftarı kovar mantığıyla başlamıştık. ne acı ki, realitede bu düzen beni ve benim gibileri kovdu. sağlık olsun. hayatın sonu değil.

futbol dediğin en nihayetinde bir oyun. bir eğlence. artık biz beşiktaş taraftarına kahır ve eziyet gibi geldi.

beşiktaş'ın golünde "goool" diye ayağa kalkanınız var mı? gol yediğinde gerçekten üzüleniniz?

o zaman bu pisliğin içinde debelenmeye devam mı edeceğiz?

ben 28 yaşındayım. ve bunlarla uğraşacak halim yok. pis, sakallı, ceketli adamlarla, rantın, paranın, haysiyetsizliğin kol gezdiği bir mecrada bulunmak bana artık utanç veriyor.

bu olay artık benim ruh sağlığımı bozuyor. ne can güvenliğiyle maç seyredebiliyoruz, ne kız arkadaşımıza "işte bak beşiktaş bu" diyebiliyoruz. oynanan maç ta maç değil zaten.

netice itibariyle, cuma günü stada gideceğim. kapalı tribüne gireceğim. 20.15 itibariyle çıkış kapısına doğru ilerleyeceğim.

ister tek başıma olurum, ister binlerle.

ben bu oyunda yokum demeyeceksem hayatımda bir daha hiç diyemem.

sizleri revna demirören'in gülücükleriyle, yozlaşmış tribünüyle, kokuşmuş kongre yapısıyla ve yeni adıyla "küçük fenerbahçe"yle başbaşa bırakıyorum.

onlar kazandı, ben kaybettim.

çıkış kapısından istanbul'un dört bir yanına dağılmak dileğiyle...

1 yorum:

gözbek dedi ki...

Demirören'in karşısına doğru dürüst güçlü bir aday çıkmıyorsa bu Demirören'in suçu değildir. Murat Aksu'nun Demirören'in aldığı kararların %80inde imzası var, ne anladım o zaman bu işten? Bir de üstüne siyasi miyasi diyerek iyice kafaları bulandırınca Demirören fark kaçınılmaz oldu.

Gerçekten Galatasaray'ın Canaydın zamanındaki gibi kısır döngüye girdi Beşiktaş, bakalım bir Adnan Polat ne zaman çıkacak?

Blog Widget by LinkWithin