26 Şubat 2010 Cuma

Galatasaray:1-2.A.Madrid


"Hakem penaltıyı vermedi" demek mi daha çok avutur yürekteki sızıyı, "Yaktın bizi Caner" diye kızmak mı unuttur elden kayıp giden turu... Bir de sakatlık mevzusu var ki, bu da ayrı bir bahane konusu aslında... Bir çok şey söylenir dün gece için ama ortada iki gerçek var ki, bir hedef daha gitti, kaldı tek amaç ve o büyük taraftarın müthiş kareografisi... Gerisi yalan, harbiden yalan...
***
Bir hafta evvel Kader Keita, Madrid'te fileleri havalandırdığında, turun kapısını açmıştı Galatasaray'a, hiç maça çıkmasalar, tur bizimdi... Hoca da böyle düşünmüştü, karşılıklı oynansın oyun, 90 dakika akıp gitsin ve maç başladığı gibi sonuçlansın istemişti... İspanyolların ilerde tek adamı olan Agüero'yi iki adamla marke ederken, Uğur ve Hakan da kanatlarını koruyorlardı, ileriye çıkmaya pek niyetleri yoktu. Ortada yine klasik 2M +Elano yer alırken, bu üçlü pek de günlerinde değildi eski maçlara nazaran. Orta sahanın ilerisinde de sağlı sollu Keita ve Caner ile Arda yer alıyordu... Rakip hoca, Galatasaray'ı iyi çözmüştü, pek de zor matematik problemi değildi aslında bizim takımın sistemini çözümlemek, Keita'ya boşlık bırakma, orta sahadakilere sağlam bas, bir de Rijkaard elindeki en etkili silah Arda'yı senin stoperlerinin kucağına atmışsa, rahat bir oyun çıkarırırsın İstanbul'da... Öyle de oldu oyun, taraftarın gazıyla iyi başlayacaktı Galatasaray, sağlam durdu Madrid, nasılsa boşluk verecekti Galatasaray savunması, inatla ve sabırla beklediler, olur mu diye de Agüero'yu denediler, olmadı, olacaktı Servet'e çarptı, sakatlandı, çıktı... Pozisyonu hatırlayalım, bazı şifreler çözelim: İkili mücadele Servet yerde ve istem dışı Maradona'nın damadının kafasına vuruyor ve oyuncu "nakavt". Sonrası Servet'in çaresizce kendini ifade etme isteği, bir hakeme koşuyor, bir Madridlilere, bazen de yukarısını göstererek "Allah'ın şahadetine başvuruyor" bilerek yapmadığına dair. Zaten hakem faul vermemişken, bu çırpınış niye? İşte, kafada rakibi ne kadar büyüttüğünün resmi... İşte, Galatasaray'ın "üç kuruş etmez Atletico Madrid defansının" üstüne gidememesinin nedeni bu. Oysa cesur oynansa, maçı koparmak hiç de zor değildi... Sarı-kırmızılılar kaç gere gittilerse Asenjo'nun kalesine pozisyon yarattılar ama nedense çok gitmeyi düşünmediler, ya da gidemediler...
Biz onların üzerine gitmezken, siyah formalılar usulca geldiler ev sahibinin kalesine, "taraftardan çekinmiyorum" diyen Reyes, hareketlendirdi takımını, bir takıldı Franco'ya, bir de direğe ama "geriden oyun kurması pek şükela" diye methedilen Franco, arkadaşları ilerde top beklerken autu kendi kalesine yakın yerde taca atınca, hızlı kullandı rakip ve Galatasaray taraftarının da artık beklemeye başladığı golü buluverdi. Zaten "keşke 60'larda yesek de atacak zaman kalsa" demiştik, öyle oldu, hem yedik, hem attık, pek sevdiği kanada kaçış yapan Arda, iyi becerdiği işi
yaptı, sezon ortasında kovulan dostu Nonda'ya da selam yolladı Keita... Uzatmaları düşünürken, galibiyet geliyordu, Caner'in hırsıyla ama ters tepti işler, "kontrolsüz güç, güç değildir" deyişi gerçekleşti... Eksik kalınca takım, ateşleyecek adam yoktu kenarda, Kopenhag'ta Hagi'nin atılması sonrası 10 kişilik Galatasaray'a "saldır" komutu veren Fatih Hoca'yı aradı gözler ama o günler geçmiş, sessiz Hollandalı duruyordu yan tarafta... Taraftar da oyuncuların sessizliğine ayak uydurunca, Forlan bitsin bu oyun dedi ve kapattı sahnenin perdelerini...
Hakem olayına pek girmem maç yorumlarında, göremezler derim ama bu kez iki de yardımcı almışlardı yanlarına, gene göremediler Madridlinin elle dokunuşunu, hem de önünde gelişirken pozisyon... Bu anlarda hakeme yardım etmeyeceklerse, neden "dingil" gibi dikilirler ki orada, koca maç boyunca. İrlandalılar, Hnery'nin elle düzeltmesi sonrası "kale arkası hakemi isteriz" demişlerdi, dün gece vardı kale arkasında bir "bostan korkuluğu", ne işe yaradı ki?
Büyük ümitlerle başlanmıştı sezona, bir çok kupa vaad edilmişti ama kala kala elde kaldı bir şampiyonluk ümidi... Hollanda'lı hoca, Antalya kupa maçı öncesi Yalçın'a ve dün gece de hakeme sararken gittikçe bizden biri oluyor. Oysa ki kupada oynayamayacak olan Jo ile kaç zamandır top oynamamış Dos Santos'u alıp, Nonda'yı yollarken, "hesabın gideceği adresi belli etmişti" taraftar...
Stat: Ali Sami Yen
Hakemler: Gianluca Rocchi, Renato Faverani, Andrea Stefani (İtalya) Galatasaray: Franco, Uğur, Neill, Servet, Hakan, Mehmet Topal, Mustafa (Dk. 90+1 Giovani), Keita, Elano (Dk. 50 Ayhan), Caner, Arda
Atletico Madrid: Asenjo, Valera, Perea, Ujfalusi, Lopez, Assunçao, Reyes (Dk. 90+1 Salvio), Garcia, Simao, Jurado (Dk. 90+2 Camacho), Agüero (Dk. 42 Forlan)
Goller: Dk. 63 Simao, Dk. 90 Forlan (Atletico Madrid), Dk. 66 Keita (Galatasaray)
Kırmızı Kart: Dk. 81 Caner (Galatasaray)
Sarı Kartlar: Dk. 59 Mehmet Topal, Dk. 61 Arda, Dk. 68 Uğur (Galatasaray)

2 yorum:

Unknown dedi ki...

Maç yazısında Hakan Balta'ya değinirmisiniz bi .

Adsız dedi ki...

Pankartta ne yazıyodu ispanyolcaydı sanırım. sonunu anladım sadece leones aslanlar :D

Blog Widget by LinkWithin